30
Nisan
2025
Çarşamba
ANASAYFA

Halkın Sesi Partisinin Hakkını Yemeyelim!..

Türkiye’de siyaset biraz değil, oldukça kaypak… Yeni bir siyasi partinin veya liderin bir anda ön plana çıkıp çıkmayışı şans meselesi… Başka bir deyişle siyaset arenasında muz kabuğuna basıp basmamak, bazılarını ürkütüp ürkütmemek de konunun başka bir yönüdür…

Seçimlere aylar kala yeni yeni partiler kuruluyor. Bunlardan kaçı başarılı olur kaçı olamaz; siyasetten biraz anlayanlar, gazete kitap okuyup, ciddi tartışma programlarını izleyenler az buçuk kimin ne yapacağını veya ne yapamayacağını kestirebiliyorlar. Yanılmıyorsam bugün altmış yedi siyasi parti var ve bunların büyük çoğunluğu da tabela partisi olmaktan öteye gidemiyor. İçimizde bu altmış yedi partinin yalnızca isimlerini sayabilecek babayiğit var mı? Onu da bilemiyoruz… Onların dışında kalan beş on tanesinin ise barajı geçmeleri mucizelere bağlıdır.

Çok partili sistemde bir bakıma demokrasicilik oyunu oynuyoruz.

Türkiye’de siyasi parti kurmak yasalara göre çok kolay… Siyasi Partiler Kanununa göre, bir partiye üye olma yeteneğine sahip otuz kişinin bir araya gelerek, parti programı hazırlaması ve kuruluş dilekçesini vermesi yeterlidir. Ancak ondan sonra o partiyi ayakta tutabilmek diğer partilerle rekabet edebilmek, maddi gelir sağlayabilmek biraz değil çok güç…

Demokrasinin neresindeyiz sorusunu sorduğumuzda belirli kesimlerden, acaba ne yanıt alırız? Öncelikle herkes kendi çapında bu sorunun yanıtını arasın derim… Yürürlükte olan Seçim Kanunu azınlık haklarına ve özgürlüklere ne derece etkili o da tartışılacak başka bir konu olmalıdır. Küçük partilerin seçimlere katılmasını engelleyen yasalar ve baraj sistemi büyük partilerin işine geliyor olmalı ki, bu yönde bir düzeltme yapılması işlerine geliyor… Çoğu seçmenin düşünmediği de bir partinin hazineden yardım alabilmesi için %10 barajını aşması ve Meclis’te grup kurmasına bağlı olduğundan küçük partiler kendi yağlarıyla kavrulmak zorunda kalıyorlar…

Türkiye’de siyasi partiler arasına son olarak Numan Kurtulmuş’un önderliğinde Halkın Sesi Partisi de eklendi. Bu parti tutar mı tutmaz mı önümüzdeki seçimde göreceğiz…

Numan Kurtulmuş’un partisi bir bakıma fikri bir düşüncenin mahsulü olarak ortaya çıkmadı. Milli Görüş çizgisinde, yaşı 80’i aşmış, yürümekte zorlanan, trilyon davasında mahkûm olmuş, Cumhurbaşkanının affı ile yeniden siyasete dönmeye çalışan Erbakan’ın baskısına bir tepki olarak ortaya çıktı…

Her şey Saadet Partisi’nin Kongresinde ortaya çıktı. Erbakan’ın aile efradına ve siyasi dinozorlarına yönetimde yer verilmeyince kızılca kıyamet kopmuştu. Yeni bir kongre için imzalar toplandı, yargıya gidildi, parti kayyuma teslim edildi, sonunda Numan Kurtulmuş ve ekibi ayrılarak Halkın Sesi Partisini kurdular…

Türkiye’de siyasetin biraz garip olduğundan söz etmiştim. Ne zaman bir siyasi parti ortaya çıksa veya iktidara geleceğiz dese beklenmedik anda önüne bir takım engeller çıkıyor. Rastlantı mı yoksa birileri bizleri kontrol edip kendi çıkarlarına uygun mu davranıyor?

Örneğin CHP’nin halkın nazarında oylarını yükselttiği ortaya çıkınca, Deniz Baykal’ın kaseti ortaya konuldu. Ardından Kılıçdaroğlu’nun referandumda başarılı olmasıyla Önder Sav polemiği yaşandı!..

Saadet Partisinde de aynı oyunlar tezgâhlandı; Numan Kurtuluş, “İktidara yürüyoruz arkadaşlar” dediği anda Bekir Coşkun’un deyişiyle birden tekerlekli sandalyedeki Erbakan kalkıp yürüdü!...

Türkiye’nin siyasi görünümünde AKP kendisine en büyük rakip olarak CHP’yi görüyor ve kendisine asıl oy kaybettirecek güçlü bir sağ partinin ortaya çıkmasından ürküyor diye düşünebiliriz. Bugünkü sağ görünümlü partilerin hiç birisinin AKP’yi zorlayacak güçte olmadıkları açıkça görülüyor. Yalnızca Numan Kurtuluş’un Halkın Sesi Partisi iyi yönetildiğinde ve toplumla sağlıklı bir bağlantı kurabilirse güçlü bir sağ parti olma yolundadır.

Her iki partinin amblemlerine baktığımızda ampule karşı güneşin olması da boşuna değildir. Halkın Sesi Partisi oy kaynağını Saadet Partisinden almaktadır. Nitekim Kurtulmuş’un ekibinde Saadet’ten kopan isimlerin yanı sıra AKP’li eski milletvekillerinin oluşu da dikkat çekicidir.

Halkın Sesi Partisi’nin henüz siyasi alanda bir icraatı yok; kuruluş aşamasında, şimdiden bir söz söyleyebilmek çok erkendir. Kurtulmuş’un basına yansıyan şu sözlerine de kulak vermek gerekir; “Bu parti sağcı bir parti değildir, solcu bir parti değildir, muhafazakâr bir parti değildir… Bu parti Türkiye’de milletin bir merkezi olan partidir.”

Bu sözlerden sonra elde olmadan insanın aklına bir soru takılıyor; sağcı değilsiniz, solcu değilsiniz, muhafazakâr değilsiniz de siz nesiniz?

Siyaset Tarihimiz şimdiye kadar böyle bir partinin olmadığını göstermiştir. Acaba Kurtulmuş yeni bir görüş mü ortaya atıyor? Gerçekten çok merak ediyoruz…

Kuşkusuz Kurtulmuş ve ekibinin bildikleri bir şeyler vardır… Ancak en büyük korkuları da %10 barajıdır…

Kurtulmuş’un partisi önümüzdeki seçimde büyük ölçüde Saadet’in, biraz da AKP’nin oylarını toplayacağı açıktır. Erbakan ve ekibi daha şimdiden demokratik milli ittifak kuruyoruz diyerek seçimde şansı olmayan diğer partileri yanına almaya çalışmaktadır. Ancak aşması gereken en büyük engel de cemaatlerin hâkim olduğu, harem-selamlıklı bir parti olmaktan kaçınmalıdır. Milletin Partisi olabilmek için büyük şehirlerin kırsal kesimlerine ve eğitimsiz insanlara yakın olduğunu göstermelidir. Aksi durumda küçük, muhafazakâr bir parti olmaktan öteye gidemez…

Halkın Sesi Partisi, seçim öncesinde özgürlükleri savunan, demokratikleşmeyi ön plana alan, Alevi ve Kürt sorunlarına eğilen, sömürüye karşı duran, yoksulluğa, işsizliğe çare arayan, dinselliği sosyolojik bir olgu olarak gören ve hortumlamaya karşı duran bir parti olursa halkın belirli bir kesiminin duygularını dile getirir. Böyle olunca da oy toplaması olağandır. Bu arada sesini duyurabilmesi de çok önemlidir. Bu yüzden Halkın Sesi Partisi’nin daha şimdiden hakkını yemeyelim…

Hele bir miting meydanlarına çıksınlar da kararımızı ondan sonra verelim…


erdemyucel2002@hotmail.com 
 

Yayın Tarihi : 19 Kasım 2010 Cuma 11:42:48


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet E. IP: 84.62.53.xxx Tarih : 21.11.2010 10:04:22

Hocam ellerine saglik gerekeni yazmissin"Fakat ben bu politikaya bir türlü aklim ermedi ve almadi.Senin belirttigine göre 67 siyasi parti var diyorsun .Demek oluyor,ki parasi olan ve 30 kisiyi bulan parti kuruyor.Sahsi adima diyorum 10 partiyi zor sayarim 67 parti olan bir ülkede Halk icin neler yapmislardir,Onu merak ederim.

Meshur bir ata lafi geldi gene aklima,Gelen gideni aratirmis diye.Ve simdiye kadar hep böyle olmustur.Benim icin kim iktidar olursa olsun fark etmez.Önemli olan Vatan ve Halk icin bir seyler yapip yücetsin,O önemli.Ne yazik,ki Cumhuriyet kuruldugundan bu yana her iktidara gelen karalanmistir.Ve halktan alinan vergilerle zamlarla bu günlere gelinmistir.

Bu gidisatin gidisini bilmek benim gibi insanlar bilmesi mümkün degil.Ancak siyaset yapanlar bilebilirler.Sayin siyasetcilerimizde Halkla bir kukla gibi oynamaktadir.Cok Cok vaat ederler bunu yapacagiz sunu getirecegiz derler,Secildikleri zaman vermis olduklari sözlerin yüzde yirmisini yerine getirselerdi Türkiye bir Türkiye daha olurdu saygilarimla.