Dünyanın gelişmiş ülkelerindeki siyaset gündeminin bizde olduğu gibi değişken olduğunu sanmıyorum. Televizyonları, yazılı ve internet basınını izlediğimde bizdeki gündemin saat başı değiştiğini hayretle, biraz da ibretle görüyorum. Buna rağmen biraz karamsar olanlarımız yanılıyor galiba; işler tıkırında olmasa büyüklerimiz sürekli yurt dışı gezilerinde olmazlardı diye düşünüyorum. Kuşkusuz, bizler için o ülkelerde hayrımıza iyi ilişkiler kuruyorlardır…
Geçim sıkıntıları, ekonomik sorunlar, yoksulluk, işsizlik bir yana emeğe saygı var mı yok mu onu da bilemiyoruz. Haklı olarak Tekel işçileri ortada diyenlere ise söyleyecek söz bulamıyorum… Bu arada gözaltına alınan, tutuklanan general ve amiraller başta olmak üzere bazı subaylar serbest bırakılmış; öte yanda yine gencecik askerlerimiz şehit olmuş… Bunlar artık vaka-i adiyeden olmalılar ki önde gelen haberlerin arasına sıkışıp kalıyorlar…
Türkiye’yi ziyaret eden Almanya Şansölyesi Angela Merkel Ayasofya Müzesi ile Sultanahmet Camisini gezerken ”Camide sultanlar mı yoksa imamlar mı önde dururdu?” diye sormuş!.. Ardından da kilise ile cami nasıl aynı yönde olur diye merak ettiğini kendisine bilgi verenlere sormuş!.. Buradan da anlaşılıyor ki, Türkiye ile Almanya arasında çözüm bekleyen önemli bir konu yokmuş…
Bizim gündemimiz Anayasa değişikliği…
Anayasa değişikliğinden önce Siyasi Partiler Yasası, hemen her parti seçim öncesinde kürsü dışındaki dokunulmazlıkların kaldırılacağına söz verir, sonra da bu söz rafa kaldırılır. Gerçekte ise toplumun büyük kesiminin dokunulmazlıkların kaldırılmasından yana olduğunu sanıyoruz.
Muhalefetin hayır dediği, iktidarın ise kararlı olduğu anayasa değişikliği yapılacak mı?
Meclisten bu konuda AKP’nin isteği doğrultusunda bir karar çıkacak mı?
Yeterli sayıda milletvekili oyu alınamazsa anayasa değişikliği halkın görüşüne sunulabilecek mi? Başka bir deyişle referandum yapılacak mı?
Meclisten referandum yapılabilmesi için yeterli oy bulunacak mı?
Bütün bu sorular bana lisede okuduğumuz çok bilinmeyenli denklemleri anımsatıyor. Zorla da olsa o zamanlar not korkusuyla denklemleri çözerdik ama bugün için referandum denklemini çözebilmek hiç de kolay değil…
Oy kullanacak çoğu insana referandumunu ne olduğunu sorun bakalım ne yanıt alacaksınız?
Referandum bir bakıma yurttaşların kendisine sunulan önemli konularda onların görüşüne başvurmaktır. Sözlükler, referandumu bir ülkenin geleceğini uzun süre ilgilendiren bir sorunun halk tarafından çözülmesi anlamında bir sözcük olarak tanımlamaktadır.
Dünyada bunun örnekleri görülmüştür. Örneğin 1905 yılında İsveç’te Norveç ile birliği bozmanın onaylanması amacıyla bir referandum yapılmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Fransa’da 1945’de; Belçika’da ise krallıkla ilgili 1945’te referandumlar yapılmıştır.
Türkiye’de referandum dört kez yapılmıştır. 27 Mayıs darbesinden sonra Kurucu Meclis’in düzenlediği Anayasa; 1961 de; 1982 Milli Güvenlik Konseyi ve Danışma Meclisinin kararı ile yapılan üçüncü anayasanın onaylanması için referandumlar yapılmıştı. 1982 Anayasasının yanı sıra Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığına halk referandumda evet demişti… Daha sonra 1982 Anayasasının geçici 4. maddesinde yer alan eski siyasetçilerin yasakları için 6 Eylül 1987’de bir kez daha yapılmıştır. Bununla siyasetçilerin yasakları kalkmıştır.
Başbakan, partisinin düzenlediği Yerel Yönetim Sempozyumu’nda yaptığı konuşmasında ne kadar da güzel söylemiş; “Referandumda değişikliği millete hap gibi sunacağız!”
Bazı münafıklar kalkmış biz hap yutmaya alışığız demiş!..
Bütün mesele hapı yutmak veya yutmamak…
Referandum olursa kafalarını karıştıran bir konu da, halk maddeleri tek tek mi yoksa bütün olarak mı onaylayacak?
Bütün olarak onaylarsa içine sindiremediklerine de zorunlu olarak evet mi diyecek? Maddelerin tek tek onaylanması neden referandumun geneline ters gelsin? O halde ya hepsine birden evet veya hepsine birden hayır denilecek…
Anayasa değişikliğinin referanduma getirilmesi için daha şimdiden matematiksel hesaplar yapılmaya başlamış… AKP’nın şu kadar oyu var ama içlerinden fire veren olur mu? Oylama gizli yapılacağından milletvekillerinin değişikliği ne kadar benimsedikleri de pek bilinmiyor. Bence AKP’den fire falan verilmez, önümüzdeki yıl yapılacak genel seçimde yerlerini korumak isteyenler olumsuz oy kullanamaz. Kaldı ki, TUSİAD Görüş dergisinin kapağına koyduğu fotomontajla çoğaltılan fotoğraf çoğumuzun bildiği bir gerçeği dile getiriyor. Fotomontaj resimde meclisteki milletvekillerinin yerine parti liderlerinin resimleri konmuş; böyle olunca da mecliste liderlerin sözü geçer denilmek istenmiş. CHP şemsiyesi altında milletvekili olanlar ile bağımsızların ne yönde oy verecekleri de bilinmiyor.
Yukarıda da belirttiğim gibi çok bilinmeyenli denklem!..
Referanduma gidilme şartı gerçekleşirse, hukukçu olmayan halkın bu konuda ne kadar bilgisi var; o da tam net değil. Demokrasi gereği, elifi görse mertek sananlarla aydın insanların oyları bir olacağına göre bu da ayrı bir tartışma konusudur. Referandum’da oy kullanacaklar inşallah eğriyi doğruyu ortaya koyarak düşünürler, yazılanları okurlar ve futbol takımı tutan fanatikler gibi oy kullanmazlar diye düşünüyorum.
Anayasa değişikliği ortaya çıkmadan önce değişikliğin ana noktasını oluşturan HSYK’nın, Anayasa Mahkemesinin, Yargıtay’ın, Danıştay’ın üyelerinin nasıl seçildiğini kaç kişi biliyordu? Bunca yıldır yazmama rağmen ben de yeni öğrendim.
Yeni Anayasa paketinin Venedik kriterlerine uygun olduğu söyleniyorsa da o kararlar, Berlin duvarının yıkılmasından doğu blokunun çözülmesinden sonra çıkarılmıştır. Venedik Komisyonu 1990’dan sonra Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin yeni anayasa hazırlama sürecinde kurulmuştur. Venedik kriterlerinde şiddete bulaşan, demokratik sistemi tehdit eden partilerin kapatılması gerektiği belirtilmişse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi şiddeti soyut bir kavram olarak bırakmış. Parti kapatmaya meclis karar versin demiyor. Kısacası geçerliliği bu günlere nasıl uyum sağlar; tartışılır. Kaldı ki, referanduma katılacakların kaçı, çok sözü edilen Venedik kriterlerinin bilincindedir?
Genelde referandum tehlikeli bir konudur; ya güçlü bir partinin tam aksine onu yıkar ya da diktatör yaratır. Nitekim bunun örnekleri Avrupa’da geçtiğimiz yüzyılda görülmüştür…
erdemyucel2002@hotmail.com
teşekkürler hocam konuya iyi parmak bastınız ama bu halk bunu anlıyacak kapasiteye gelmesi için bir asır daha geçmesi lazım bu ülkede keşke atatürk çıkmasaydı ingiliz sömürgesinde kalsaydık daha özgür olurduk diyen oldukça birkaç günlük yiyeceğe veya maddiyata yıllarını düşünmeden satan sırf kendi menfaatleri için başkalarının hakkınıda gasp edenler oldukça hükümetler tarafından sözde sosyal yardım adı altında o iaşede tüyü bitmedik yetim hakkı olduğunu sorgulamadan sırf hükümet verdi almıyayımmı mantığı ile haraket edenler oldukça herşey hap gibi deyil merhem diye kabul görür birzamanlar sayın erbakan demirelle haşhaş ekimine yasak getirip imza atarken doğrusu bu deyip ecevitle iktidara geldiğinde aynı yasayı kaldıran kararnameye imza atmadımı bunlar onların yetişdirdiği talebeler deyilmi boynuz kulağı geçermiş bunlar biraz fazla geçmiş o kadar nedense bazı kanunlarda ab stantdartları hiç göz önüne alınmıyor herşey ikdidarın elinde illada ipler benim elimde olacak diyer yargı bağımsızdır deniyor isdenmiyen hakimin savcının sürgün emri adalet bakanlığındançıkmıyormu seçilen atanmalı dendiği halde oylamada yüksek oyu alan dururken düşük alan atanması ne kadar demokratikdir generaller delilsiz belgesiz mahkemelerde sürünürken halkın seçdiği vekilin dokunulmazlığı hangi ab kıriterlerine uygundur memura sendika ve sözleşme hakkı var ama grev hakkı yok yanı ya verdiğimi kabul edersin ya edersin den başka nedir emekliye bu hakkı veriyor ne diyecek emekli şu kadar zam vermezsen maaşı almammı diyecek çokda umurlarında idi onların gayesi halkı feraha kavuşturmak deyil kendi hükümranlıklarını daimi kılmak hangi avrupa ülkesinde partinin kapatılıp kapatılmasına yada hakkında soruşturma açılıp açılmıyacağına kararı mejlis ya da hükümet veriyor hangi ülkede mahkeme kararlarını kaale almıyan bir yönetim gördünüz hangi ülkede kazancının 0/0 65 ini vergi olarak devlete veren halk gördünüz hangi ülke başbakanı memuruna emeklisine verdiği maaşı simit ekmek makarna ile kıyaslar hangi ülke halkı böyle bir başbakana tahammül eder kısacası bu ülkede halkın önüne ne koyarsanız koyun içeriğine bakmadan sırf birileri memnun kalsın diye kabul eder sonrada pişman olur ama iş işden geçmiş olur bunlar sadece ayak oyunları bilir yaptıklarınıda bir müddet sonra inkar eder birde seni yalancılıkla suçlarlar çünkü tek doğru vardır oda kendilerinin söylediğidir başka doğru olmaz başda cumhurbaşkanı olmak üzere hepsi seçimlerden önce ücret adaletsizliğinden vekillerin dokjunulmazlık zırhına sığındıkları bunun haksızlık olduğunu avaz avaz bağırmıyorlarmıydı peki şimdi ne oldu ana yasa paketine bile koymadılar ve halkı düşünüyoruz diyorlar hepsi yalan.doğru olan tekşey var halkın kandırıldığıdır ve uyutulduğudur hepsi bu.
Sag ol Hocam"Ellerine saglik güzel bir tarih sayfasi sunmussun,Ders alinacak cok güzel bir yazi olmus.Siyaset Türkiyede Anayasa programi disinda yapildigini saniyorum.Her iktidara gelen parti;Dokunulmazlik zirhina sarilarak kendi Anayasasini hazirlamaya calismistir.Bunun icin,de her türlü fedakarligi yapmaktadir.
Siyaset,te Egeostlik (bencillik)Oldugu müddetce?Gecim sikintisi ekonomik sorunlar yolsulsuzluk issizlik vs gibi önemli olan konular göz ardi edilip es gecilir.Bakilmaz iktidari ayakta tutan kan damarlari bunlar.Islerine gitmeyenlerin üzerine gidilirse iktidar parti iktidarligini sürdüremez.
Iktidardeki Partiler Basbakan ve Bakanlar,Uluslar arasi Hükümet yetkilerle bir araya geldiklerinde,Genelde Havadan sudan,Cami veya Kiliseden tarihi yerlerden gonusurlar.Hayat tasiyan sorunlari deginmemek ve görüsmemek icin.Yani simdiki iktidardeki Partimiz yapmak istedigi gibidir.
Türkiyenin ve Türk Halkinin saymakla bitmeyecek sorunlari varken,Anayasa kanun maddelerini degistirmekle ugrasmaktadir.Bununla Halki bir nebze oyalayip kandirmak istiyor.Eger referandum,a bir paket halinde gidilirse,Halk bunun icinden nasil siyrilacak.Türkiye,de okuma hevesi az olan bir milletiz.Halk okumadan karalayip oyunu kullanacaktir.Hayirlisi olsun saygilarimla.