30
Nisan
2025
Çarşamba
ANASAYFA

Kayseri Kalesinde Haçlı Bayrak!..


Günlerdir toplumu sarsan Deniz Feneri skandalından, Türkiye’deki uzantılarından, Başbakan’ın medya ile tartışmasından, genel anlamda cici ve gerçek demokrasilerden söz ettim. Ne var ki, bu konulardan artık sıkıldım... Kuşkusuz, sizlerde sıkılmış olmalısınız. Bu gün konuyu biraz değiştirerek, Kayseri’ye yönelmek isterim.

Şimdi Kayseri’nin gündemimizle ne alakası var diyeceksiniz?

Oysa orada gelişen bir olay Türkiye’nin kültürel yönden ne duruma düştüğünü ve bazı bağnaz çevrelerin, tarih ile uzaktan yakından ilgisiz bazı insanların olaylara daracık bir çerçeveden nasıl baktığını göstermesi yönünden oldukça ilginçtir.

Yönetmen Tanyolaç Türkben “Anatolıa” isimli tarihi belgesel çekiyor. Bu belgesel ile Anadolu tarihine ışık tutmak istiyor. Bunun için de ilgili makamlardan izin alarak çalışmalarını sürdürüyor. Belgeselin bir bölümü haçlı seferlerine ayrılmış ve bunun için Kayseri Kalesinde belgeselin bir bölümünün çekimi kararlaştırılmış.

Kayseri Kalesi ve surları şehrin merkezinde, değişik dönemlerde yapılan restorasyonla iyi bir durumda günümüze gelebilmiş. Geçmiş tarihine baktığımızda kale ve surlarla ilgili ilk bilgileri Roma İmparatoru III. Antonius Gordianus (İ.S 238-244) zamanında basılmış sikkeler veriyor. Bizans Tarihçisi Prokopius’da Kayseri’nin kuruluşunda yapılmış olan surların geniş bir alanı çevrelediğinden söz ediyor. Bizans İmparatoru Iustinianus (İ.S 527-565) surları biraz daraltarak yenilemiştir. Bu tarihi belgelere dayanılarak Kayseri Surlarının ilk kez İ.S III. yüzyıl ortasında yapıldığı anlaşılıyor. Buradan da anlaşılacağı gibi Kayseri kale ve surlarının yapımı ile Selçuklular ve Osmanlılarla alakası bulunmuyor. Yalnızca Selçuklular döneminde Sultan Keykubad döneminde, 1224’de kale ve surlara bazı küçük eklemeler yapılmış ve bunu belirten kitabeleri de iç kale kapısının çevresi ile burçlardan birine yerleştirmişlerdir. Bugün bu kitabelerden biri Kayseri Müzesindedir. Osmanlı döneminde kale ve surların çevresinde iş yerleri kurulmuş, açık pazar yerlerine dönüştürülmüştür.

“Anatolia” belgeselinin çekimlerin gerçekçi olabilmesi için kalenin burçlarına haçlı dönemini yansıtan temsili bir bayrak asılmış... Çekim çalışmaları sürerken, çekim ekibinin çevresine toplanmış, tarih bilincinden yoksun bazı bağnazlar;

Türk kalesinde Bizans bayrağının ne işi var?

Ulan Kaldırın bu gavur bayrağını!..

Bizans defol!..

Vatan bölünmez...

Hücum edelim, Bizans bayrağını indirelim!..

Sanki Bizans diye bir devlet var da, Kayseri’yi ele geçirecek, Kayseri elden gidecek!...

Kendimizi ele güne rezil etmek için elimizden ne gelirse yapıyoruz...

Böyle işlere kargalar bile güler ama bazıları anlamaktan aciz…

Yobazlığın böylesi olur mu?

Bizde oluyor demek ki...

Kaldı ki, Bizans’ın sembolü haç olmayıp, Selçuklu çift başlı kartalının bir benzeridir.

Bu sözlerin etkisinde kalan, vatanın elden gidişini (!) önemek isteyen, konudan habersiz insanların tepkisiyle emniyet güçleri de bakmışlar iş çığırından çıkıyor. Neredeyse çekim ekibi linç edilecek Kayseri polisi olaya müdahale ediyor, ekibin çalışmasını engelleyen bağnazları oradan uzaklaştırıyor ve ekip de çalışmasına ara veriyor. Bununla beraber çekim ekibi valilikten izin almalarına rağmen emniyete götürülüp ifadeleri alınıyor.

Bilinçsiz, tarih bilmeyen, okumayan cahil insanlar diye konuya bakmamak lazım. Bu çirkin yobazlık olayı Kayseri’ye de mal edilmemelidir.

Bağnaz ve ahmak insan dünyanın gelişmemiş her ülkesinde de var...

Bu çirkin olay beni yıllar öncesine götürdü. Kayseri’de kısa bir süre de olsa görev yapmış, şehri ve çevresini yakından tanımış, orada dostlar edinmiştim. Benim yakından tanıdığım Kayserili uyanık, bilgili insanlardır. Dinini seven, Müslümanlığı gerçekten inanarak yaşayan kişilerdir.

Ayasofya Müzesinde görev yaptığım yıllarda dönemin Kültür Bakanı MHP’li Gökhan Maraş ile aramızda bir sorun yaşanmıştı. Bakan, Ayasofya Müzesi yönetimindeki Hagia Eireni’yi (Aya İrini) görmek istemişti. Birlikte Aya İrini’yi gezerken, apsisteki Hz.İsa’yı sembolize eden büyük haç figürünün yeni olduğunu ve bunun kaldırılmasını istemişti. Kendisine bu haçın Bizans Sanatı yönünden çok önemli olduğunu, Bizans Sanatında ikonoklazm olarak tanınan tasvir aleyhtarı akımın temsilcisi olduğunu, o döneme ait Bizans kiliselerinde de benzerleri bulunduğunu vurgulamış, böyle bir vebalin altına kimsenin giremeyeceğini söylemiştim. O zaman bakışlarından bana çok kızdığını anlamıştım. O sırada bir başka müzeci arkadaş da Ayasofya’ya talip olmuştu. O arkadaş siyasi yönden benden baskın çıkmış, Bakan ile böyle bir sürtüşmemiz de olunca soluğu Kayseri Müzesinde almıştım.

Kültürden uzak bir Kültür Bakanı...

Bu nedenle Kayseri’de yaklaşan seçime kadar kısa bir süre görev yaptım ve Kayserilileri yakından tanıdım. Kayseri’de Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yayını sürdüren “Erciyes” dergisini ilk kez tanıdım, bulabildiğim eski nüshalarını topladım. Kayseri ile ilgili yerel yayınları izledikçe Kayseri insanın ne kadar aydın olduğunu bir kez daha anladım. Bu arada toplumun bir kısmının da dini baskı altında olduğunu, ancak aydın Kayserilerin bunu pek umursamadığını da gözlemledim.

Kayseri’nin yetiştirdiği yayınları ile bilimsel kişilikleri olan Mehmet Çayırdağ’ı, Doç.Dr. İlhan Özkeçeci, Diş Dr. Halit Erkiletlioğlu, o zamanki Kültür Müdürü Hüseyin Cömert’i, Kültür Müdür Yardımcısı (Sonradan Kültür Müdürü) Ali Yeğen’i tanımak bahtiyarlığına da eriştim. Kayseri dışında pek tanınmayan yerel birçok kitabı da orada edindim. Bunların başında Kazım Yedekçioğlu’nun “Kayseri Ağzı”, Yasemin Demircan (Özırmak) Kayseri Vakıfları”,Emir Kalkan’ın Kayseri Şairleri”, İlhan Özkececi’nin “Kayseri’de Kültürel Mirasın Geleceği”, Kayseri Belediyesi yayınları arasında “Kayseri Kültür ve Sanat Haftası konuşmaları” Halit Erkiletlioğlu’nun “Kayseri Tarihi”, “Kayseri Kitabeleri”,Ömer Yörükoğlu’nun “Kayseri Çeşmeleri”, Mehmet Palamutoğlu’nun “Kayseri Tarihi (Mir’at-ı Kayseriyye), Hidayet Özkök’ün Çanakkale’den-Hicaz’a (Harp Hatıraları)ş Mehmet İnbaşı’nın XVI.YY başlarında Kayseri, Ali Yeğen’in “Kayseri’de Tarihi Eserler”, Ahmet Nazif’in “Kayseri Meşhurları” , Emir Kalkan’ın “Kayseri ve Yöresi Ağıtları” başında gelmektedir. Mehmet Çayırdağ’ın çoğunluğu Kayseri’yi içeren bilimsel makalelerini ise daha önceden Türk Tarih Kurum Belleteni ile Vakıflar Dergisinden biliyorum.

Kayseri surlarına asılan Bizans bayrağı (!) dedim, nostalji beni nereden nereye getirdi. En iyisi yazıma Kayserili ozanlardan Azmi Bekir’in (1870-1926) bir deyişi ile son vereyim;

“Ey gönül gafletten uyan 

Akıt gözünden kanları

Evvel gelen geri gitti

Döndü yönleri yönleri.”

erdemyucel2002@hotmail.com

Yayın Tarihi : 25 Eylül 2008 Perşembe 11:18:17


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
hüseyin cömert IP: 193.255.88.xxx Tarih : 26.09.2008 11:06:44

Kayseri kalesi ile ilgili yazınızı okudum çok sağolun bizlerin gönlüne su serptiniz muhabetlerimle.


mehmet ersindigil IP: 84.62.50.xxx Tarih : 25.09.2008 17:49:26

Hocam bu güzel kültür abidesinden bahsettigin icin size tesekkür ederim.Bilindigi gibi kültürel yönden cok zengin bir ülkeyiz,Ne yazik,ki cogumuz kültürün ne oldugunu bilmemekteyiz.Cünkü kültür bilgi ve arastirmaya dayali oldugu icin bununla pek ilgilendigimizi sanmiyorum. Halk günlük olaylarla dedikodularla kendini avutmaya calismaktadir. O bizans bayragini gören Halk tepkisini o belgesel Filmini ceken yönetmenlere oldugunu sanmiyorum.Belki bu son zamanlarda Türkiyede cok yerler satildi,Halk,ta acaba Hükümet Kayseri,ye sembol olan bu kaleyide,mi satti sanmis olmasin.Hayret edilecek teksey Valilik,ten izin alindigi halde Polis alip karakola götürüp ifadelerinin alinmasi.Bunu anlamis degilim saygilarimla.


Teoman Törün IP: 78.177.113.xxx Tarih : 26.09.2008 19:56:59

Gerçekden, gazetelerde başka bir tepkiye rastlamamıştım. Yorumları ile fikrinize destek verenlerin varlığı da beni çok mutlu etti. Halkımızın, tarihî değerlere ve ciddî araştırmalara bakışına nitelik ve düzey kazandırmak sürekli bir uğraşımız olmalı.


Gökhan IP: 85.108.154.xxx Tarih : 25.09.2008 14:49:24

Sayın hocam,yazılarınzla olsun,eğitimci kişiliğiniz ya da müzeciliğimize katkınız ile olsun örnek bir insansınız.Bu yazınızda belirttiğiniz çekim ekibi bir konuyu gözden kaçırmış anladığım kadarı ile.Ekip bu tür olayların olabileceği düşüncesi ile Kayseri Emniyetine de bilgi verseydi en azından kent hoparlörlerinden insanlar 1-2 gün öncesinden bilgilendirilebilirdi.Arada müzecilik konusunda bu köşede deneyimlerinizi paylaşırsanız bizler de faydalanırız diye düşünüyorum,saygılarımla.


Halit Erkiletlioğlu IP: 88.230.173.xxx Tarih : 25.09.2008 12:05:12

Erdem Bey, Bu gün bir milyonu aşan nüfusu, büyük bir üniversitesi ve kurulmakta olan beş adet yeni üniversitesi ile Kayseri, Tarih boyunca aldığı "makarr-ı ûlema"(alimlerin karar kıldıkları yer) ünvanını gururla devam ettirmektedir.Kayseri Kalesinde çekilen bir filme birkaç cahil densizin tepkisi elbette Kayserilileri bağlamaz. Kayseri ve Kayserilileri yakından tanıyan birisi olarak "Kent Haber" deki güzel yazınız için teşekkür eder, sevgiler sunarım. Halit Erkiletlioğlu