30
Nisan
2025
Çarşamba
ANASAYFA

Kuzey Kıbrıs Bağımlı mı, Bağımsız mı?

Birkaç ay sonra yapılacak genel seçimler nedeniyle kendi iç işlerimizle öylesine haşır neşir olmuşuz ki; bir zamanlar gündemden hiç düşürmediğimiz, yavru vatan sözleriyle adına mitingler düzenlediğimiz Kıbrıs’ta neler olup bitiyor, oradaki insanların sorunlarıyla ilgili haberler basınımızda yeterince yer almıyordu. Siyası parti liderlerimiz hemen her gün birbirlerine hakarete varan söz düellolarının yanı sıra Başkanlık Sistemi, Kâğıttan Kaplan, Mısır ve Tunus’ta gelişen olayların tartışmaları yapılıyor. Ayrıca Ucube Heykel, Muhteşem Yüzyıl, önce serbest bırakılan sonra kayıplara karışan Hizbullahçılar gündemi işgal ediyor. Bütün bunların arasında Kıbrıs unutulup gitmişti. Tâki Kıbrıs’ta yapılan ve Türkiye aleyhine açılan çirkin pankartlara kadar.

Yeri gelmişken bazılarına sormak gerekir; Kıbrıs’ı gerçekten önemsiyor mu yoksa önemsemiyor muyuz?

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bağımsız bir devlet mi yoksa Türkiye’ye her yönüyle bağlı bir devlet mi?

Kuzey Kıbrıs’ta yapılan son cumhurbaşkanı seçiminin ardından bu konuyu yazmayı istemiş olmama rağmen yukarıda değindiğim, gündemdeki olaylardan ötürü bir türlü konu üzerine eğilemedim. Kıbrıs’ta yapılan ve Türkiye hakkında açılan çirkin pankartlardan ve “ülkemizden beslenenler!” sözü üzerine Kıbrıs şimdi gündeme taşındı!...

Birinci Kıbrıs Türk Belediyecilik Kongresi nedeniyle tebliğ vermek üzere 1984 yılında Kıbrıs’a davet edilmiş; sivil mimari ve Ayasofya onarımları konusunda iki ayrı konuşma yapmıştım. Kısaca biz sivil mimarimizi rant uğruna yok ettik, sakın siz de bizim yolumuzdan yürümeyin demiştim. Ardından da birkaç kez daha turistik olarak adaya gitmiştim. Kıbrıs’ta bazı bakan, milletvekili, belediye başkanı, milletvekili ve halktan kişilerle çok yakın dostluklar kurmuştum. Bugün bile onların anıları, sohbetlerini anımsarım. Bu nedenle de Kıbrıs’ı yakından tanıdığımı belirtmek isterim.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kısa bir süre önce yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi bile nedense basınımızda haklı olan yer alamadı. KKTC’nin yeni cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun adada neler yapabileceği tartışılır… Yıllar yılı yılan hikâyesine dönen Kıbrıs’ta çözümü bulunur mu diyecek olsanız; ben biraz zor derim… Ancak Adada yaşanan son olaylar, halkın tepkileri, Türkiye’nin hükümetten özür dileme isteğinin yanıtsız kalması, Büyükelçi ataması ortamı gerdi.

Kıbrıs Türklerinin ve sonradan adaya yerleştirilenlerin çoğunluğu çözümden yanaysa da Rum kesimi buna hiç bir şekilde yanaşmamaktadır. Nitekim Annan planı kapsamında, 2004 yılında yapılan referandumda Kıbrıs Türkleri %64 gibi bir oranla birlikte yaşama arzusunu belirtmiş, buna karşılık Rum tarafı bunun tam tersi bir davranış içerisinde olduklarını göstermişlerdir. Annan planına karşı oldukları Rum tarafında çıkan %76’lk referandumla ortaya çıkmıştır. Ne gaiptir ki, Avrupa Birliği üyeleri barış ve uzlaşma isteyen Türklerin yerine Rumları desteklemiştir.

Annan Planı Türklerin aleyhine, Rumların da yararına bir düzenlemeydi. Bu planda Türk tarafının yine ezilmesi bir yana Adada yeni çatışmalara yol açabilecek noktalar vardı. Plana göre Türk yerleşimleri küçük alanlar halinde Rum bölgelerinin içerisinde bırakılmıştı. Planın arkasında Kıbrıs’a barış geleceği, Türkiye’nin AB’ye girmesinin kolaylaşacağı söyleniyordu. Bu arada Kuzey Kıbrıs’ta süren ambargonun kaldırılacağının söylenmesi üzerine Türkiye ve KKTC bu plana sıcak bakmıştı… Bu yüzden de Türkiye’yi işgalci olarak yorumlayanların yanında yer alan Mehmet Ali Talat, oyların ekseriyetini alarak cumhurbaşkanı seçilmişti. Dış ülkelerin söylediklerinin samimi olmadığı anlaşılınca da, son cumhurbaşkanlığı seçimde işler değişti. Eroğlu %50.38 oy alınken, Türkiye’nin, Rum kesiminin ve Avrupa’nın desteğine karşılık Mehmet Ali Talat %42.85’de kalmıştı. Bu seçim bir bakıma Kıbrıs için devrim niteliğinde olduğu kadar bir bakıma, Ada Türkleri demokrasi dersi vermişlerdir.

Ada Türkleri demokrasi dersi verdiler sözüme biraz açıklık getirmek isterim; Seçim öncesindeki mitinglerde, propaganda konuşmalarında adayların hiç birisi diğerine hakaret etmedi, kötü söz söylemedi. Son olarak da adaylığını koyan ve içlerinde seçilme şansı olmayanlar da dahil olmak üzere yedi kişi televizyona birlikte çıktılar. Konuşmalarında birbirlerine saygı ile yaklaştılar, halkı tahrik edecek konuşmalardan, davranışlardan kaçındılar. Bizde olduğu gibi al da as diye ipler ortaya atılmadı! Kısacası olgun bir seçim yaşandı. Darısı bizlerin başına!..

Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreou’nun “Türkleri küçümsemekten vazgeçin” sözünde belki bu demokrasi anlayışının payı vardı…

Kıbrıs ile ilgili bazı gerçekleri kabul etmek zorundayız. Öncelikle Kuzey Kıbrıs bir Türk Cumhuriyetidir. Türkiye’nin bir ili değildir ve bunu öncelikle anlamak zorundayız. Ve ona göre davranmalı, ulu orta konuşmalardan, demeçlerden kaçınmalıyız.

Kuzey Kıbrıs Türkiye’ye birçok yönden muhtaç mı? Evet, muhtaçtır ama bunun suçu orada yaşayan Türkler değildir…

Türkiye, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören, ezilen, öldürülen yurttaşlarına karşı garantörlük hakkını kullanarak 1974 askeri harekâtını yapmak zorunda kalmıştır. Bunun öncesinde her türlü siyasi ve politik çarelere başvurmuş, karşı taraf bunu anlamazlıktan gelmiştir. Hareket sonrasında 1983’de Kuzey Türk Cumhuriyeti kurulmuştur. Cumhuriyetin resmi marşı İstiklal Marşıdır. Türkiye’de resmi ve dini bayramlar orada da geçerlidir.

Türkiye dışındaki ülkelerin tanınmayışından ötürü ekonomisi çok zor durumdadır. Bu nedenle de Türkiye’ye ekonomik yönden bağımlı olmak zorundadır. Adanın ithalat ve ihracatı Türkiye üzerinden yapmak zorundadır. Türkiye’den maddi yardım almak zorundadır. Bu durum “ülkemizden beslenenler” gibi sözlerle o insanların başına kakılmamalıdır.

Türkiye bankalarının çoğunun Adada şubesi açılmıştır. Kıbrıs Türk kesiminde büyük fabrikalar olmamasına rağmen irili ufaklı küçük işletmeleri var. En büyükleri devlete ait süt ürünleri üretimi yapan kooperatif ve narenciye satın alıp işleten” Cypfruvex” dir. Kuzey Kıbrıs’ın 14.539 devlet memurunun olduğu söyleniyor. Asgari ücret 1.237 TL olup kişi başına düşen milli gelir 14.000 dolardır. Adada çoğu Girne’de olmak üzere 12’si 5 yıldızlı olmak üzere 119 otel, 25 casino vardır.

Eğitim yüzeyi çok yüksek olup halkın %95 i üniversite mezunudur. Hemen hepsi İngilizceyi mükemmel konuşmaktadır. Rumca bilenler de çoğunluktadır. Adadaki altı üniversitede 40.000 öğrenci ders görüyor. Bunların 25.000 Türkiye, 3000 üçüncü ülkeler ve kalanı da Kıbrıs vatandaşıdır.

KKTC 1974’den beri ambargo altında olmasından ötürü ihracatının %49,2 sini Türkiye’ye kalanı da şu veya bu yollarla Ortadoğu ülkelerine yapmaktadır. Ulaşımı Türkiye üzerinden yapmak zorundadır.

İli olmamasına rağmen 5 ilçesi 29 belediyesi vardır. Meclisinde başbakanı ve on bir bakanı, elli milletvekili vardır. Adada yalnız Türkiye’nin Büyükelçiliği olmasının yanı sıra ABD, Almanya, Fransa ve İngiltere’nin temsilcilikleri bulunmaktadır.

1974 harekâtından sonra cami yapımı, Adaya sonradan gelenler tarafından hız kazandırılmış ve bugün 182 camisi vardır. Cami sayısının artmasında Adaya sonradan yerleşenlerin büyük etkisi olmuştur. Kıbrıslı bir bakanın bir sohbetimiz sırasında; “bu kadar cami yapacağınıza iş yerleri açsanıza” demesi gerçeği yansıtıyordu.

Kıbrıs’ın gündeme gelmesine 28 Ocak’ta düzenlenen 20.00 kişinin katıldığı gösterilerde Türkiye aleyhine açılan küfürlü pankartlar ve Rum kesiminin bayrakları neden oldu. Basından öğrendiğimiz kadarıyla son derece çirkin pankartların bu mitingde yer alması ortalığı karıştırmıştır:

“Kurtarıldık mı? Has…tir”

“Ankara ne paranı ne paketini ne memurunu istiyoruz”

“Ayşe’nin parası bitti tatilde hırsız oldu!

“Ayşe evine dön bilet bizden”

Yanılmıyorsam 1974 harekâtından sonra ilk kez Türkiye aleyhinde böylesine açık bir eylem yapılıyor, Türkiye’ye karşı tepki konuyordu.

Başbakan çoğu zaman yaptığı gibi bu eyleme de tepki göstermekte gecikmedi. “Kuzey Kıbrıs’ta provokatif eylemler Güney’le beraber yapılıyor. Bize defol diyorlar. Yönetimin duyarsızlığı var. Türkiye’ye karşı böyle bir eyleme hakları yok. En düşüm memurları 10.000 Tl maaş alıyor.”

Türkiye’ye karşı gösterilen bu tepkinin altında yatan gerçek neydi? Aslında bunun irdelenmesi gerekir…

Mitinge 20.000 kişinin katıldığı söyleniyor. Belirli bir gurup orada Türkiye’yi protesto etmiştir. Buna karşılık tüm halka besleme vurgusunun yapılması biraz değil büyük haksızlıktır. Türkiye’nin yıllar yılı yaptığı fedakârlıklara bu şekilde karşılık verilmesine sinirlenen Başbakan bu konuda bir dereceye kadar haklıdır. Ancak Türkiye’den beslenenler sözü yanlıştır.

Mehmet Ali Talat’ın önceki yıllarda Türk askeri Ada’da işgalcidir demesine tepki gösterilmemesi ve hatta Türk hükümetince desteklenmesi de yanlıştı.

Meşhur bir sözdür yağmur eken fırtına biçer…

Kuzey Kıbrıs gazeteleri tepkiye tepkiyle yanıt verirken; “Asıl sen kimsin?” başlığı altında ağır eleştirilerde bulundular. KKTC Başbakanının da Erdoğan’ın haklı bulduğunu söylemesi ortalığı karıştırdı. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu ise “Son zamanlarda bazı eylemlerde atılan sloganları hoş bulmuyorum. Eylem herkesin hakkı ama aralarına sızan küçük bir azınlığın attığı sloganlar, taşıdıkları pankartlar üzücü. Temennim bu düşünce içinde olan insanların bu düşüncelerden vazgeçmesidir.”

Kıbrıs 1974’den bu yana ambargo altındadır. İş alanı son derece dar olduğundan çoğu Kıbrıslı Adayı terk ederek İngiltere ve Türkiye’de yaşamaktadır. Akılcı bir politika ile Kıbrıs turizm cenneti olabilir. Bunun için de öncelikle Maraş’ın turizme açılması gerekir. Bugün Kıbrıs kendi kendine yetmediğinden Türkiye’den gelen yardımla geçinmektedir. Kıbrıslı bir memur ile Türkiye’de yaşayan memurun aldığı paralar arasında büyük uçurumlar vardır. Kısacası Türkiye elinden geleni yıllar yılı yapmaktadır. Gerginliğin asıl nedeninin Türkiye’nin Kıbrıs’a verdiği paranın kontrolünü elinde tutmak istemesi ve bazı ücretleri kısıtlamaya çalışmasından kaynaklanmaktadır. KKTC’nin 2011 bütçesinde açık olduğu ve bunun kapatılması gerekiyor… Türkiye de mali reformları, tasarruf tedbirlerini buruda uygulamak istiyor... Kemer sıkılmasından yana… Kıbrıslı da buna tepki gösteriyor…

Kıbrıs’ta görevli olan TC yardım Heyeti Başkanının davranışlarından şikâyetçi olan Eroğlu bu bürokratın geri çekilmesini istiyor. Ancak TC Yardım Heyeti Başkanı Kıbrıs’a vekâleten Büyükelçi olarak atanıyor!...

Kısacası sen yardım heyeti başkanını istemiyor musun, al sana büyükelçi!..

İşin özü bu…

Sırası gelmişken AKP’yi de pek fazla suçlamamak gerekir; Kıbrıs sorununu iktidara geldiği anda sorunlar yumağı olarak kucağında buldu. Ancak Kıbrıs Türkünü Türkiye’ye muhtaç olmadan yaşamasını sağlayacak üretim paketini bir türlü yapamadı, şimdi de ona besleme diyor…

Kuzey Kıbrıs’ı Müslüman ülkelerinin hiç birisinin tanımaması, ambargoyu delmeye çalışmaması da bir başka acayiplik… Sormazlar mı, sizler nasıl Müslümansınız, Müslüman bir cumhuriyete neden yardım elinizi uzatmıyorsunuz? Oysa Ortadoğu’nun her sorununda Türkiye kendini ortaya atmıyor mu? İsrail ile bu yüzden köprüler atılmadı mı?

Sırası gelmişken demokrasi adına üzerinde durmamız, hatta ders almamız gereken en önemli konu da Kıbrıslıların özgürce demokratik haklarını kullanmalarıdır. Mitingde Türkiye’yi protesto edenlerin üzerine ne güvenlik güçleri gönderilmiş, ne biber gazı sıkılmış, ne coplanmış ve ne de yerlerde sürüklenmişlerdir.

Türk hükümeti yetkilileri protesto eylemine katılanlara ne gibi işlem yapıldığını soruyor. Oysa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yasalarında protesto edenlere karşı uygulanacak bir hüküm bulunmuyor. Demokrasinin ana maddesini oluşturan bireylerin özgürce düşüncelerini ortaya koyabilmeleri demokrasinin ana ilkesidir. XIX. yüzyılda Adaya hâkim olan İngiltere trafik düzenlemesinden önce demokrasi fikrini buraya yerleştirmiş…

Kısacası demokrasi yönünden bizim adadan alacağımız çok dersler var gibi…


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 13 Şubat 2011 Pazar 14:00:07


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Gökhan IP: 78.176.189.xxx Tarih : 15.02.2011 12:40:53

Sayın Yücel, bir de şu açıdan bakmalı,1974 te işkence ve katliamdan kurtulan  nüfusun önemli bir kısmı bugün ya hayatta değil ya da yaşı oldukça ileri. Pankart açanlar gösteride provokasyon yapanlar ise genç. Dolayısı ile bu planlı bir provokasyondur ve KKTC ni Türkiye den ayırıp AB içine yutma asimile etme planıdır.Türkiye nin en büyük hatası 1974 harekatı ile kazanılan toprakları yerleşime açmamasıdır.Oraya Türkiyeden yerleşimci getirmiş olunsa idi bugün durum farklı olurdu.Arabalar sağdan direksiyonlu,traf,k ters işliyor.Apaçık bir şekilde ingiliz etkisi ortada. Bunları silmek dururken Kıbrıs ı faşist AB nin önünde yalnız bıramak akla vicdana vatan sevgisine sığmaz. Girit,Ege adaları, nasıl kaybedildi malumumuz. Masa başında ve tek kurşun atılmadan. AB aynı taktikle ilan etmediği bir savaşı sürdürmektedir.Saçma sapan, safça dostluk kandırmacalarını bırakmalı gerçeklere sarılmalıyız. AB nden dost müttefik olmaz. Bakın İsrail, işgal ettiği yerleri yahudilere yerleşime açıyor kimse karışabiliyor mu? Bugün KKTC  ile Türkiye birleşme kararı alsa kim ne diyebilir? En iyi savunma saldırıdır.


Birol Oktay IP: 85.100.40.xxx Tarih : 15.02.2011 01:33:14

Kıbrıs ile ilgili projeler üretmeye ve kendimce internet ortamında Kıbrıs'a katkı sağlamaya çalışan bir birey olarak Erdem babamızın yazısını beğendim. Yapmış olduğu tespitler gerçekten tarafsız ve doğru tespitlerdir. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın söylemiş olduğu söz en az açılan o pankartlar kadar üzücüdür. Eroğlu'nun ise söylemleri çok olgun ve doğru söylemlerdir. Kanımca Türkiye Kıbrıs'a yardım etmek istiyorsa para yardımından çok ekonomik kalkınma programı hazırlaması gerekir. Mesela ?

Kıbrıs'ta 6 tane eğitim düzeyi yüksek, imkanları yüksek üniversiteler var. Bu üniversitelerden birinde okuyan biri olarak 500 kişilik amfilerin bile olduğunu söyleyebilirim. Özellikle Türk Cumhuriyetlerinde ve Müslüman Ülkelerde şubeler açılmalı, tanıtımlar , reklamlar yapılmalı ve cüzi bir ücret karşılığında o ülkelerin öğrencileri Kıbrıs'ta okutulmalıdır. 40.000 olan öğrenci sayısı 100.000'e nasıl çıkartılmalı bunların planları yapılmalıdır. Gelecek olan 100.000 öğrencinin emlak, esnaf, ulaşım başta olmak üzere bir çok yerlere oldukça büyük katkıları olacaktır. Aslında turizm cenneti olabilecek bir ülkede yaz aylarında etrafta dolaşan turistlere rastlamamak oldukça doğaldır. Neden ? Çünkü aynı turist yarı fiyatına turizm imkanları daha güzel olan rum kesiminde tatil yapmak varken neden 2 kat pahalı bir ülkede tatil yapsın ? Turistin rahatlıkla ve ucuza tatil yapabilmesi için çalışmalar yapılmalıdır. Türkiye'nin yapabileceği en büyük yardım KKTC'nin tanıtılmasını sağlamaktır. Avrupa Birliği konusunda gerektiğinde masadan kalkarız diye rest çekebilen Türkiye'nin KKTC için KKTC Tanınmalıdır diye aynı masaya yumruğunu vurabilmelidir.

Siz KKTC halkına bunları sağlarsanız. Kendi ekonomik özgürlüklerini kendilerine verirseniz aynı halk sizlere teşekkür pankartları da açacaktır.

Unutmayalım ki Türkiye Türkleri ile Kıbrıs Türkleri kardeştir. Zaman itişip kakışma zamanı değil kucaklaşma zamanı olmalıdır.

Çünkü Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur.

Saygı ve Sevgilerimle,

Birol Oktay


Mehmet E. IP: 84.62.37.xxx Tarih : 13.02.2011 19:19:22

Ellerine saglik Hocam!Güzel bir konu ele almissin.Hey gidi dünya sene 1974 Türk Askeri kibris topraklarinda.Ordaki Kibrisli Türk Vatandaslarimiz ellerini havaya acmis Allaha sükrediyor.Kara oglan kara oglan diye Rahmetli Bülent Ecevit,i ve Hükümetini elleri kanayincaya kadar alkisliyorlardi.Bunu herkes bilmeli,ki Türkün Türkten baska dostu yoktur,Ve ögle bilmeli.

Sene 2011 hernerdeyse Kibrisli Türk Vatandaslarimiz Türkiye Cumhuriyetine karsi savas ilan eder gibi protesto yürüyüsleri ve cirkin,mi cirkin tazahuratlarini anlamis degilim,Ve anlamak,ta istemiyorum.Malesef insanogluyuz hepimiz ciy süt icmisiz.Yukari tükürürsen biyik assagi tükürürsen sakal.Kibrisli Türk Vatandaslarimiz neden bu duruma düstüler.

Kuzey kibris Türkiye Cumhuriyeti,Ismi ile yasayan halk neden ve kimler tarafindan kiskitirmistir.Bagimsizlik,mi istiyor,Türkiye Cumhuriyeti olmadan hangi bagimsizligini ilan edecek.1984 te tanidigimiz Halki bizden baska taniyan devlet varmidir.Müslüman devletlerden hangisi tanimistir,Hiristiyan alemini söylemege gerek yok.

Kibris Türk halki Tam bagimsiz bir ülke yapmak isteyen Türkiye yillardir dünya devletleri ile temas halindedir.Malesef kimde yanasmadigi gibi ilgilenen bile olmadigi,Simdide ordaki Halkimizi kiskirtip Ana Vatana karsi protesto ettiryorlar.Evet Kuzey Kibris Türk Cumhuriyeti bir Türkiye Cumhuriyeti sehri degildir.

Ama orada yasayan tüm Türklerin korkusuzca yasayacak yerleri olmustur.Ve Türkiye Cumhuriyeti korumasi altinda.Tam bagimsizligini tüm dünya kabul edinceye kadar Türkiye orda olacaktir.Yagmur eken Firtina bicer veya Besle Kargayi oysun gözünü misali olmasin.Ona göre hareket edin size saglanan imkanlar Türkiyede bizlerde yoktur saygilarimla.