Değerli meslektaşım Gökhan Iğdır, facebook’ta yerinde bir soru ortaya atmış; ülkede ne zaman bir arkeolog, ya da sanat tarihçisinin Kültür Bakanı olacağını göreceğiz? Avukatların, mühendislerin Kültür Bakanı yapılması ne kadar doğru?
Son derece yerinde bir soru ama ben bunu biraz daha genişletmek isterim; yalnızca arkeolog, sanat tarihçisi değil, onlara mimar, tarihçi ve filologları da ekledikten sonra güzel sanatların çeşitli dallarında isim yapmış gerçek sanatçıları, örneğin, müzikologları, ressamları, heykeltıraşları, tiyatrocuları, opera ve bale sanatçılarını da katabiliriz. Günümüzde sanatçı kisvesine bürünmüş, magazin basınında boy gösteren çakma sanatçıların yerine gerçeklerini koymanın artık zamanı gelmiştir.
Gökhan Iğdır’ın arkeolog ve sanat tarihçilerinin de Kültür Bakanı olmaları dileğinin yanı sıra, en azından milletvekili olabilmeleri yerinde değil mi?
Günümüzde kararları kendileri veren, işi uzmanlarına bırakmayan, milletvekillerini bile seçen parti liderleri nedense kültürel alanda mesleklerinde öne geçmiş kişileri milletvekili yapmayı hiç düşünmezler?
Türkiye Haziran ayının başında genel seçimlere gidecek; sanırım parti liderleri ve yönetim kadroları daha şimdiden milletvekili aday listelerine koyacakları isimler üzerinde çalışıyorlardır. Ön seçim, delege istekleri falan filan; hepsi laf-ı güzaf!.. Kuşkusuz, hukukçular yine ön planda olacaklar ama çıkan yasalara baktığınızda hükümetlerin, yasa koyucuların yargı ile uzlaşamamalarının nedenini meclisteki hukukçular çözebiliyor mu?
Türkiye’de içeride ve dışarıdaki çeşitli sorunların yerine, gündemi ucube heykel (!) tartışmasının işgal ettiğini hep birlikte yaşadık…
Kars’taki anıt yıkılsın mı, yıkılmasın mı diye!..
Ardından Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurullarına topu attılar… Oysa bu kurulların üyeleri geçmişte her türlü siyasi baskıdan uzak, konusunun uzmanları, bilimsel, akademik kişilerdi…
Şimdi öyle mi?
Kurullarda hukukçu da var, yerel belediye görevlileri de… İktidara yakın belediye görevlilerinin, hukukçunun yeterli arkeoloji ve sanat tarih bilgisi yoksa vereceği karar ne derece doğrudur?
Gündemde yalnızca ucube heykel (!) tartışması yok… Bir de Bergama yakınındaki “Allianoi”, Roma dönemi termal merkezi var. Ilısu Barajı sularının altında kalacağından bu arkeolojik alan toprağa gömülüyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinin hiç birinde yaşanmayacak bir kültür cinayeti burada işlendi; arkeolog, mimar ve sanat tarihçisi olmadıklarından ötürü de milletvekillerinin hiç birinin sesi çıkmadı…
Yalnızca Kültür ve Turizm Bakanı televizyon kanallarından birisine çıkarak bizim kabahatimiz yok. Bizden öncekiler iyi incelememişler diyerek günah çıkarmaktan öteye gidemedi… Kendi açısından haklı olmalı; önümüzde seçim var, yeni bir ucube heykel (!) tartışması başlatmak işine gelmemiş olmalı… Bu arada bakanlığın depolarında bulunan ünlü kişilere ait heykelleri Ankara ve İstanbul’un çeşitli yerlerine diktirdi. Böyle yapınca da sanata olan yakınlığını göstermiş oldu. Ancak 2010 Kültür Başkenti İstanbul’un opera ve bale salonu olmadığından, Atatürk Kültür Merkezi’nin akıbetinin ne olacağından, müzelerdeki yeterli uzmanın bulunmamasından, müze ve kütüphane müdürleri bulmakta zorlandığından, çoğunun vekâletle yürütüldüğünden söz etmedi. Yalnızca tiyatro sayılarını arttığından söz etti… Müze-bilim eğitimi almamış bir hukukçu olduğundan çağdaş müzeciliğin ne olduğunu bilemeyişi de kendi hatası değildir…
Trakya Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Yaraş’ın uzun uğraşlar sonucu ortaya çıkardığı Allianoi yerleşim alanının üzerini toprakla örtülerek Ilısu Barajı’nın yapımı hızlandırıldı. Allianoi’de kazı çalışmaları başladığında, dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay yerinde bir basın toplantısı düzenleyerek bizleri davet etmişti. Kazı çalışmalarını yerinde izlemiştim. Trakya Üniversitesi arkeoloji bölümü öğrencileri büyük bir şevkle çalışıyor, yeni eserler ortaya çıkarıyorlardı. Hepsinin mutlulukları yüzlerinden okunuyordu... Kültürümüz yönünden görülmeye değer bir güzellikti…
Çevre ve Orman Bakanı Allanoi ile ilgili bir demeç veriyor;
“Roma döneminden kaldığına göre yıllardır demek ki toprak altında kalmasının bize göre bir mahzuru yok. Devlet Su İşleri, o dönem Kültür Bakanlığına müracaat ederek yapılması gerekeni sormuş, burada bir arkeolojik kazı yapılması ve bütün masraflarının da DSİ tarafından karşılanması kaydıyla gerekli müsaade verilmiş. Burada Peri Kızı adında bir heykel var, bir mozaik var, bir de sütun var. Bunlardan ibaret Buralar zaten toprak altındaydı. Burayı koruma altına aldık, herhangi bir tahribat söz konusu değil. Arzu edilirse, baraj ömrünü tamamladıktan sonra tekrar çıkarılması mümkün…”
Güler misiniz, yoksa ağlar mısınız?
Bakanın dediği gibi ortada Peri Kızı heykeli (Bu konuda danışmanları kendisine yanlış bilgi vermişler. Peri kızı denilen heykel, mitolojide Nymfe olarak ismi geçen bir heykeldir. Bir benzeri İstanbul Arkeoloji Müzelerindedir) mozaik ve bir sütun var diye küçümsediği Allianoi’den yeri gelmişken biraz söz etmek isterim:
Allianoi arkeolojik alanını da kapsayacak Yortanlı Barajı’nın yapımına 1970’li yıllarda karar verilmişti. Burada toplanacak su hacminin 41.60 nm3 olacağı sanılıyordu. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü 1992’de görkemli bir törenle barajın temellerini atmışlardı. Bölge tarımına katkısı olacak sulama amaçlı barajın işlevini 25–50 yıl içerisinde tamamlayacağı hesaplanmıştı. Ne garip ki, Güneydoğu Anadolu’da benzerleri olduğu gibi burada da arkeolojik bir yerleşim ile karşılaşılacağı hiç kimsenin aklına gelmemişti. Bölgeyi yeterince tanımayan, sağlıklı bir kültür envanterini çıkaramayan Kültür Bakanlığının da burada büyük yanlışı vardı.
XIX. yüzyıldan itibaren Bergama üzerinde araştırmalar yapan gezginler buradaki kalıntılardan kısa da olsa söz etmişlerdi. Ne garip ki, İ.S II. Yüzyıla tarihlenen Roma köprüsü ile hamam kalıntıları baraj çalışmaları yapılırken kimsenin dikkatini çekmemişti.
Bergama Müzesi, Allianoi’de 1994 yılında küçük çapta bir yüzey araştırması yapmış, ardından Bergama Müzesi Müdürlüğünden Trakya Üniversitesi öğretim üyeliğine geçen Dr. Ahmet Yaraş bölgede sistematik kazılara başlamış ve çok önemli kalıntı ve bulguları ortaya çıkarmıştır. Bunların başında kuzey-güney ve doğu-batı doğrultusunda iki sütunlu cadde, anıtsal giriş kapısı, hamam kalıntıları, İlya Çayına kadar uzanan 110 m. boyundaki su kanalı, Anadolu’nun en iyi korunmuş nympheumu (yarım daire planlı çeşme) gelmektedir. Ayrıca doğu-batı doğrultusunda uzanarak merkezde kesişen ana caddenin bitiminde, temelleri ortaya çıkarılan kilise ve çevresindeki mezarlar onları tamamlamıştır. Mimari yapılardan ayrı olarak bugün Bergama Müzesinde olan Nymfe heykeli başta olmak üzere çeşitli heykel, torso, 2000’e yakın altın gümüş, bronz sikkeler, kandiller, pişmiş topraktan figürünler, cam parçaları ile keramikler bulunmuştur.
Allianoi antik bir kent veya Asklepeion (Şifa yurdu) olmayıp Roma döneminden arta kalan bir termaldir. Yanı başında şifa arayanların yaşadığı mekânlardan oluşmuş yerleşim yerleri geniş bir alanı kaplamaktadır. Arkeoloji ve turizm yönünden ise ortaya çıkarılanlar son derece önemlidir.
Allianoi hakkında çok sayıda bilimsel makale ve kitaplar yayınlanmış, dünya arkeoloji camiası konunun üzerine özenle eğilmişlerdir.
Kısacası Çevre ve Orman Bakanının bir peri heykeli, bir sütun ve mozaik diye küçümsediği, üzerini toprak doldurarak, sonra yeniden kazıp çıkarsınlar dediği Allianoi böyle bir arkeolojik alandır. Gönül isterdi ki, Kültür Bakanı bu kültür cinayetini duyduğunda, önlenmesi için elinden geleni yapmalı, gerekirse istifa bile etmeliydi. Arkeoloji cinayetini önleyememiş olsa bile istifa etseydi, şimdiye kadar gelmiş geçmiş isimleri bile hatırlanmayan bakanlardan biri olmaktan kurtulurdu.
Ertuğrul Günay bir söyleşisinde ; “bu ülkenin bilincini kim ışıtabilir, kim aydınlatabilir?” dememiş miydi?
Yalnızca doğru bir sözü vardır; insan bilmediği işe karışmamalı, fikir yürütmemelidir. Baraj uğruna Hasankeyf ve Zeugma’nın bir bölümünde olduğu gibi Allionai de sular altında bırakıldığında tarih bizi hiçbir zaman affetmeyecek, en kötüsü de XXI. Yüzyılda cehaletle suçlayacaktır.
TBMM’de 2011 yılı bütçe görüşmelerinin tamamı değilse de büyük çoğunluğunu izledim. Konu Kültür ve Turizm Bakanlığına geldiğinde, kültür politikalarımızla ilgili olarak milletvekillerinin neler söyleyeceklerini merakla bekledimse de güvendiğim dağlara karların yağdığını gördüm... Milletvekillerinin hiç birisi müzelerimizin, kütüphanelerin düştüğü açmazlardan söz etmediler. Kendilerince haklı olabilirler; hiç birisi ne müzeci, ne arkeolog ve ne de sanat tarihçisiydiler....
erdemyucel2002@hotmail.com
Merhaba erdem abi,köşenizi okudum.Gerçekten dogru bir noktaya parmak basmışsınız.Yazınızı okuyunca 2 yıl önce gazeteci arkadaşlarla tartışmamız aklıma geldi..Tartışmamızda benim yaptığım sanatla ilgili olmuştu.Biliyorsunuz ben dügünlerde köçeklik gibi degişik animasyonlar yapıyorum.Gazeteci arkadaşlar gittigim dügünlerden ücret almadığımı biliyorlardı.Gazeteci arkadaşım bana bu yaşına kadar kaç dügün gördün demesine 5 bine yakın demiştim.gazeteci arkadaşım ya sen millet vekilliğine adaylığını koysan kazanırsın demişti şakayla karışık:)))).GAZETECİ ARKADAŞA ADAYLIĞIMI KOYSAM KİM BANA OY VERİRKİ DEMİŞTİM.5 BİN DÜGÜNE ÜÇRETSİZ GİTMEDİNMİ DEDİLER..5 BİN 4 ÇARPSAN 20 BİN OY EDER.ANNESİ,BABASI,EŞİ VE KENDİSİ VERSE GİTTİGİN DÜGÜNLERİN KAZANIRSIN DEMİŞLERDİ.ÇEVRENDE SEVİLENDE BİRİSİN,SEVENLERİNDE OYLARINI VERİRLER.AMA UNTTUKLARI BİRŞEY VARDI.SİYASETLE,SANATI KARIŞTIRIYORLARDI.!ACABA DİYOM SENDEMİ SANATLA,SİYASETİ KARIŞTIRMAYAMI ÇALIŞIYON ERDEM ABİ:)))SAKIN YANLIŞ ANLAMADA ERDEM ABİ,SANATCIDAN SİYASETSİ OLURMU.?Şaka bir tarafa erdem abi,gerçekten gittigim dügünerden üçret beklemeden gitmiştim.Şimdi düşünüyorumda gazeteci arkadaşlarında söyledigi gibi aday olmaya kalksam kazanır mıyım:)))Yaptığım meslek doguştan yetenekliyim ..İnşallah gerçekten doguştan yetenekli birisi meclise girerde sanatcılarımızın haklarını savunurlar.ama birde sanatcı olmaya çalışanlardan aday çıkarsa,bekle ki sanatcıların haklarını savunsun.Bizim ülkenin sanatcıya ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum erdem abi..Meclisteki kaçkişi siyaset okuduki,sanatcıdan siyasetci olsun.saygılarımla.erdal.geyikçi-sanatcı..
Hocam cok güzel bir yazi olmus ellerine saglik"Fakat sirf Arkeoloji ile ilgilenek bir Bakan olmasini isterim.Cünkü Kültür ve Turizm Bakani yeteri kadar arkeoloji ile ilgilendigini sanmiyorum.Arkeolijiden ya anlamiyor yada ilgilenecek vakti yok.Burda iktidara gelen Hükümeler sececekleri Kültür ve turizm bakanini cok iyi derecede Arkeolog,tan Mimariden sanat tarihcesi iyi tarih ve Türk Tarihini VS.cok iyi bilen Bakani,ni secmesi gerekir.
Sahsi görüsüm her sınıfın bir Bakani olmasi,Görüldügü gibi Okundugu gibi Türkiye,de yapilan bütün protestolar Demokratik degildir.Hepsi bilincsiz plansiz yapilmaktadir,Buda yanlis iletisimden kaynaklandigi icin kavga,ya dönüsüp suclu sanki Asayis gücleri,mis gibi onlara karsi,Meydani savas alanina ceviriyorlar.Burda kastim her meslek sinifi sinifinin ne demek oldugunu bilicinde olup ögle hareket etmelidir.
Benim sahsi isim tarim recberligi.dir Tarlanin ne zaman sürülecegini tohumun ne zaman serpilecegini ne zaman kazilacagini ne zaman suya ihtiyaci olacagini ne zaman ilaclanacagini gübresi ne zaman atilacagini bilicindeyim.Kalkip.ta bana sen mimar ol desen iste bu olmadi,Cünkü mimarlik,tan anlamam. Türkiye.de Politika yapan Bakanlarimiz ve Milletvekillerimiz cogu kendi meslek dallarinda icra etmedikleri icin siyasette zayif kalip gecerli not almamaktadirlar.
Böylelikle Dünya siyasetin,de siyaseticilerimiz yeterli siyasete sahip olmadiklari icin Türkiye acisindan büyük bir kayiptir.Türkiye,de parasi olan ya parti kuruyor yada nam icin siyaset yapiyor.Herkes sinifi cercevesinde hareket edip calisirsa tüm dünya uluslar arasinda itibar sahibi olur diye düsünüyorum. Bunlar olduktan sonra sen sag ben selamet derim saygilarimla.
Değerli hocam, her zamanki gibi acil çözüm bekleyen sorunlardan birine ait tespitlerinizin bulunduğu yazınızı ilgi ile okudum. Ülkedeki sorunlardan en büyüklerinden olarak gördüğüm mesleki uzmanlaşmanın olmaması bütün diğer sorunların da başlangıcı niteliğindedir. Nasıl ki sağlık bakanının hekim, bayındırlık ve iskan bakanının, mimar mühendis,olması doğal ise kültürden sorumlu bakanın da kültür ve sanat ile ilgili uzmanlık yeterliliği istenmelidir. TURSAB ın 2004 yılına ait bir raporunda (yanılıyorsam düzeltilsin lütfen) ülkede 6000 civarında sit alanı bulunuyor.Bunların 5000 küsuru arkeolojik sit.Peki bunların kaçta kaçı kazılıp araştırılabiliyor ve bilim ve turizm in hizmetine sunulabiliyor? Belki onda biri.Bırakalım arkeolog ya da sanat tarihçisinin bakan milletvekili olmasını, küçük müzeler kapanırken, değerli arkeolojik sitler baraj inşaatlarına terk edilirken ve her yıl nerede ise 5-6 yüz kişi akeolog olarak mezun olurken bunların kaçı mesleğini yapabiliyor? Bakanlık müsteşarlarından ya da diğer çalışanlarından kaçı sanat tarihçi arkeolog? Biz ki dünyanın kültürel miras açısından en zengin ülkesi iken müzeciliğimizin dünya standartlarının neresinde olduğunu biliyormuyuz? Bu sorunları çözdüğümüz gün herşey başka olacak.