AKP Kapatma davasında karar safhasına gelindiğinde milletvekillerinin telaşlandığı açıkça görülüyor.
Parti kapatılırsa, siyasi yasaklar gelirse veya yeni bir parti kurulursa bizler ne olacağız telaşı!...
22 Temmuz seçimleri öncesinde, Kenthaber’deki köşemde 27 Haziran 2007’de “Milletvekilliğin Dayanılmaz Nimetleri”, 6 Temmuz 2007’de “Milletvekili Seçilmek Zor mu Kolay mı?” konulu iki ayrı yazı yazmıştım. Seçim sonrasında onlara bir de gazilik unvanı (!) eklendi. Sizlerin bu iki yazımı bugünkü ortamı da dikkate alarak bir kez daha okumanızı isterim.
Nedense memleketimizde milletvekilliği bir meslek olarak kabul ediliyor. Bunun için de belirli bir eğitim almaya, kişilerin o konuda misyonunu yükseltmeye hiç gerek yok (!). Her şey Genel Başkanın gözüne girmekten geçiyor. Genel Başkan istediğini listede seçilecek bir yere koyuyor, istemezse de başvuruları dikkate bile almıyor, bazılarının hatırlarını kırmayı göze alamazsa, bu kez seçilemeyecekleri bir yere koyuyor. Delegeler falan derseniz onlar göstermelik birer hikâyedir. Oy verecek olan seçmenler, listede kimlerin olduğunu, parti tüzüğünde neler yazıldığını hesaba bile katmaz, paşa paşa sandığa gider ve oyunu atar.
Günümüzde durum biraz daha karışık görünüyor; erken bir seçime gidilecek olunursa, yaşam boyu ailesi ile birlikte milletvekilliği nimetlerinden yararlanacaklardan bazıları yasa uyarınca, iki yıl bu görevi yapmadıklarından ötürü bunlardan faydalanamayacaklar. Savaşa girmeden Gazi unvanı da alan bir yıllık milletvekillerimizin haklı olarak (!) zarara uğramalarının (!) önüne geçmek için AKP’li İbrahim Yiğit TBMM’ne bir yasa teklifi getirmiş.
Helal olsun!...
Hepimizin bildiği meşhur bir söz vardır; kasap et derdinde, koyun can derdinde...
Olası bir erken seçimde 240 milletvekili kıyak emeklilikten (!) yararlanamıyormuş. AKP’li milletvekilin teklifine göre emeklilik hakkını kazanma süresi iki yıldan bir güne indirilmeliymiş!.. Kısacası milletvekilinin emekli olabilmesi için, bundan böyle herhangi bir süre aranmayacakmış... Yeniden seçilenlerin kesilen temsil tazminatı da ödenmeye başlayacakmış...
Şimdi ne olur bilinmez... Ancak bu teklif meclisteki bütün partileri birleştirir mi, birleştirmez mi? Onu da şimdiden kestirmek biraz zor...
Yazımın başında belirttiğim gibi milletvekilliği bir meslek midir?
Eski bir milletvekili dış ülkelere gitse ve ben eski milletvekiliyim iş arıyorum dese ne yanıt alır?
Oysa bir doktor, bir mimar, bir mühendis, bir diş hekimi, bir marangoz, bir demirci, bir kuaför dış ülkelerde iş aramaya kalksa iş bulabilir. Çünkü bunlar birer meslektir, ama milletvekilliği halka hizmet amacıyla seçilmiş kişilerdir ve bir kez daha vurgulayayım; siyaset çoğunun sandığı gibi bir meslek değildir.
AKP kapatma davasının ne olacağı henüz bilinmemekle beraber, siyasi partilerin seçim hazırlıklarına başladıkları da açıkça görülüyor. Bu arada her türlü olasılığa karşı Yüksek Seçim Kurulu, 2007 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sistemlerini göz önünde bulundurarak illerin çıkaracağı milletvekili sayısını da belirledi. Buna göre İstanbul’un çıkaracağı milletvekili sayısı 70’den 85’e; Ankara’nın 29’dan 31’e; İzmir’in de 24’de 26’ya yükseldi. Bunun yanı sıra yirmi dört ilin çıkaracağı milletvekili sayısı azalırken, on bir ilinki de yükseltildi.
Öncelikle bugün Türkiye gerçeğinde, 550 milletvekili sayısının çok olup olmadığı tartışılmalıdır. Bu sayının çok olmasının yanı sıra daha da yükseltilmesinin Türkiye için büyük külfet olacağını düşünüyorum. Bence milletvekili sayısının azaltılmasında yarar vardır. Ayrıca milletvekili adaylarında da bazı şartların aranması gerekir. Herhangi bir işe girmek isteyenlerden, nasıl savcılıktan temiz kâğıdı isteniyorsa milletvekili adaylarından da dokunulmazlık koruması altına girmeyecek, açılmış davalarının olup olmadığına bakılmaktadır.
TBMM’ne girebilecek memleket sorunları ve çözümleri konusunda uzmanlaşmış pek çok kişi bulunmaktadır. Bu gibi kişilerin liderlerin hoşuna gitmemesine rağmen önlerinin açılmasında büyük yarar vardır. Özellikle adayların seçildikleri illeri tanımasında da büyük yarar vardır. Örneğin İstanbul gibi büyük bir ilimizde gerçek İstanbullu bir milletvekili veya belediye başkanı var mı?
Bunu hiç düşünen oldu mu?
NOT: İstanbul’da yapılan menfur saldırıda yitirdiklerimizin ailelerine başsağlığı, yaralananlara da acil şifalar diliyorum. Bu kalleşçe yapılan saldırı üzerine sitemiz sözcüğün tam anlamıyla yorum bombardımanına tutuldu. Gelen yorumların hepsinin birleştiği nokta terör suçlularına idam cezası verilmesiydi. AB’ye ayak uydurmak için çıkardığımız yasalarda idam cezasının kaldırılması büyük yanlıştır. Bunu bir kez daha yinelemekte yarar var sanırım.
erdemyucel2002@hotmail.com
Sayın Yücel,hep verdiğim örneği vereceğim:20 yıldan fazla süre hizmet edenler üç kuruş maaşa talim edip,hastane kapılarında kuyruk beklerken,5 yıl kolunu kaldırıp indiren emekli oluyor.Üstelik eğitimli olma şartı da yok.Buna mukabil,üniversite bitiren gençler bir KPSS den diğerine koşuşturarak iş ve ekmek arıyorlar.Bir de ayrıca dokunulmazlık zırhları var.Bu durumda eskiden 1 padişah vardı şimdi 550 padişahımız oldu.Bu sözüm ona demokrasi aslında oligarşi ile melezlenmiş sakat bir sistem olarak önümüzde durmaktadır.
MİLLETVEKİLİ,adı üstünde.Milletin vekili,ama nerde?Onlar kendilerinin vekili.milletin hiç bir sorununa çözüm bulmazlarken,kendileri için sanki vatanı kurtarırken savaşmışlar gibi gazi ünvanını alıyorlar,çok çalışıyorlarya kıyak emeklilik istiyorlar.Biz onları oraya bizlerin haklarını savunsunlar diye getirdik.Kendi ceplerini doldursunlar diye değil...selamlar..
Açlık sınırının altında yaşama mahkum edilmiş naçar insanlarımızın sayısı, ülke nüfusunun yarısına yaklaşınca, 3-5 torba kömür veya 3-5 paket erzak kutusu için oylar kolayca satın alınmaya başladığında, hapiste tutuklu bulunan Fadıl Akgündüz gibi dolandırıcılar, terörden yargılanan tutuklu zanlılar, haklarında onca soruşturma dosyası bulunanlar, devletine silah çekmiş veya çekenlere destek verenler, geçmişte kişisel sorunlarıyla ülkesini AİHM'de dava edenler kolayca milletvekili olup, dokunulmazlık zırhının arkasında korunmaya alınıyorlar. Böyle vekillerden oluşan bir meclis de, halkının ve ülkesinin sorunlarını çözüm aramak yerine, ya geçmişte hazinenin 1 trilyonunu buharlaştırıp hakkında kesinleşmiş mahkumiyet cezası bulunan ağababalarının, cezasını evinde oturarak çekmesi için özel infaz yasası ya da kendilerini Gazi yaparak, özel haklar sağlayan kişiye özel yasalar çıkartıyor. Bu bir "Al Gülüm Ver Gülüm" demokrasisidir. Geçmişte kömür ve erzak vererek seçilenler için uygun buldukları karşılığı almak meşrulaşmıştır artık. Bu uğurda ülkenizin maden yataklarını, limanlarını, havaalanlarını, bankalarını, sigorta şirketlerini, fabrikalarını, TEKEL'ini, TÜRKTELEKOM'unu, TÜPRAŞ'ını, PETKİM'ini, ERDEMİR'ini, ormanlarını ve onları ilgilendiren kalan herşeyini kolayca yabancılara satabilirsiniz. Bunun için engel gördüğünüz Anayasanızı, kanunlarınızı kolayca değiştirmeniz için hiç bir engel kalmamıştır. Laik demokratik sisteminizin temellerini yıkmaya çalışırken, önünüzde engel olarak gördükleriniz için Şemdinli'de yaşadığımız gibi ya da telefon dedikodularından 13 ayda oluşturulan iddianamelerle ulusalcıları dava eder, çetenin kasası diye tutukladığınız sanığı 1 yıl mahkemeye çıkartmayıp, hapislerde kanser edip öldürdüğünüzde, cebinde kefen parasının bile olmadığı görülür. Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhuriyet devrimlerini özümseyememiş, parti yöneticisi vekillerin, yabancı basına "cumhuriyet devrimleri ile Türk toplumuna travma yaşatıldığı" iddialarının ileri süren bir millet meclisi tablosu, yakından incelendiğinde; vekillik için daha katı koşulların uygulanması ve Türk Halkı'nında oy kullanırken daha seçici olmasının zamanı gelmiş ve geçmek üzeredir.