22
Mayıs
2025
Perşembe
ANASAYFA

Sübyancı Sapıklar!..


Yazılı, görsel ve internet basınının aylardır öne çıkan haberlerine bakın; Ne Başbakan’ın Güneydoğudaki sorunlu gezileri, ne zamlar, ne DPT’nin devlete karşı programlı biçimde yürüttüğü, başkaldırı niteliğindeki mitingleri, ne kışkırtıcı konuşmaları ve ne de AB’deki başkanlık seçimleri!..

Güncel haberlerin başında cinsel sapıklıklar, küçük yaştaki kızlara yapılan tecavüzler, ensest ilişkiler ve ne acıdır ki, kendi öz kızlarına saldıran sapık babalar geliyor... İnternet sitelerini dolaşın; sapıklıkla ilgili haberlerin bini bir para... Hemen hiç biri manşetlerden inmiyor, sapıklardan biri de manşetlerde, gündemde kalabilmek için varını yoğunu ortaya koyuyor!..

Cinsel dürtüleri normal olmayan davranışlarla ortaya çıkan kişilere sapık ismi yakıştırılmıştır. Bunları doğru olarak kabul edilenlerden, geleneklerden, törelerden ayıran, toplum için zararlı ve yıkıcı olaylardır. Sapık olma durumu veya eğilimine de sözlükler sapıklık demişlerdir

Sübyan ise küçük çocuk anlamına gelen bir sözcüktür. Bu sözcüğün aslı sıbyan olmasına rağmen çoğumuz yanlış olarak sübyan deriz… Yetişkin bir kişinin küçük çocuklara karşı duyduğu cinsel ilgiye ise sübyancılık denir.. Tıp dilinde bunun ismi pedofildirl...

Bu bakımdan sübyancık ve sapıklık ç içe iki ayrı sözcük olmasına rağmen birbirleriyle iç içedir. Birde bu tür sapıkların hayvanlarla olan ilişkileri vardır. Örneğin tıbbın Zoofili olarak isimlendirdiği bu tür olaylara da ne acıdır ki, kırsal kesimlerde sık sık rastlanmaktadır.

Kısaca değinmeye çalıştığım bu sapıklıkların pek çoğu ile günümüzde karşılaşılmıştır. Geçmişte cansız heykellerle, hayvanlarla ve tıp da nekrofili denilen ölülerle ilişkiye giren sapıklar da vardır. Ayrıca cinsel arzularını erkek çocuklarla gidermeye çalışan oğlancılar da göz ardı edilmemelidir.

Nitekim Osmanlı döneminde yazılmış, minyatürlenmiş, Tuhfet’ül Şahan ve Hamse-i Ata isimli yazmalarda da insan-hayvan ilişkileri konu edinilmiştir. Evliya Çelebi bile Seyahatnamesinin Mısır bölümünde Ebû Ceddullah’ın arkadaşlık ettiği timsah ile cima ettiğini yazmıştır!..

Türkiye’de ise küçük çocuklara yapılan tecavüzler son günlerde su üzerine çıktı. Bunların başında toplumda ismini duyuran kişilerin oluşu ise çok daha acı...

Ankara’da su isteme ve adres sorma bahanesiyle girdiği evlerde küçük çocuklara tecavüz eden sapık tenor ve son olarak da adı gazeteciye çıkmış Hüseyin Üzmez!..

Sapık Tenor tecavüzlerini İstanbul ve Ankara’da yedi sekiz yıldır sürdürüyor ve polis de onu arıyormuş...

Ne yazık ki, olayların üzüntü veren yanı Tenor ve Gazeteci dışında daha pek çoğunun ellerini kollarını sallayarak toplum içerisinde yaşamalarıdır.

Bu sapıkları kimler kolluyor?

Yasalar mı yetersiz?

Yoksa yargı mı caydırıcı cezalar veremiyor? Anlaşılır gibi değil…

En son yaşı 80’e merdiven dayamış Hüseyin Üzmez’in daha 15 yaşına gelmemiş kıza yönelttiği cinsel istismarını “Ah Üzmez Vah Üzmez” isimli yazımda değinmiştim (29 Nisan 2008). Sapık hapiste, bu çirkin tecavüz kapandı diye düşünürken bir baktık ki, Üzmez Adli Tıp Kurumu raporu ile Bursa 4. Ağır Ceza Mahkemesince tahliye edilmiş!..

Şimdi tutuksuz yargılanacakmış!..

Oysa utanmadan, sıkılmadan böbürlene böbürlene suçunu kabul ediyor. Beni bu yöne şeytan itti, nefsim de ona uydu, diyor!..

Ardından da bakın utanmadan neler söylüyor:

“Kırgın olduğum kimse yok. Allah’a inanan bir insanım. Düşmanım yok, benim düşmanım Amerikancılar, bunu bana yapmış olan dinsizler, din düşmanları ve kapitalistlerdir. Benim düşmanım şeytan, benim düşmanım nefsim. En çok kendi nefsime ve şeytana kırgınım.”

Üzmez Efendi, kantarın topuzunu iyice kaçırmış olacak ki, bu sefer “Ben gazeteci vuran adamım” diye hindi gibi kabarıyor... Gerçekten lise öğrencisiyken Malatya’da devrin ünlü gazetecisi Ahmet Emin Yalman’ı Allah’a inanmıyor gerekçesiyle tabanca ile yaralamış ve sonra da uzun süre hapis yatmıştı.

Milliyetçilik adına gazeteci vurduğunu söylemiş, ama sonra bakmış milliyetçiler kendisine yüz vermiyor, bu kez İslamcı yazar olmuş!..

Bu İslamcı yazar! Sözcüğünü de bir türlü aklım almıyor. Ne demek İslamcı yazar!.. Kendi kendilerine bir şeyler uyduruyor, sonra da bunu cahil kesime yutturmaya çalışıyorlar...

Bir dergâhtaki video bandı günlerdir televizyon ekranlarına yansıyor. Bin yanda zikredenler görüntülenirken, öte yanda İslamcı yazarımız! Başı külahlı biri ile sohbet ediyor. Namaz kılanlarla dalga geçercesine “Yat kalk, yat kalk... Allahu ekber yat da geber” diyecek kadar küçülen, dinci geçinen din sapığı...

Birde İslamcı yazarmış!..

Böyle birine gülünmez, nefretle bakılır...

Mahkeme tahliye etmiş, şimdi aramızda dolaşıyor...

Dolaşmakla da kalmıyor, yüzsüzce sırıtıyor ve yanındaki sıkma başlı eşi de kıkır kıkır gülüyor… Dolaşıyor, ne kelime; basında poz poz haberleri, demeçleri çıkıyor, televizyonlarda kanal kanal dolaşıyor. Bütün utanmazlığı, sıkılmazlığı ile...

Oysa kanunlarımız çocuklara yönelik cinsel suçları işleyenlere karşı acımasız diye düşünmüştük... Meğer değilmiş, yanılmışız, yasaları uygulayanlar sapıkları kurtarmaktan yanaymış!..

Sapık, yazılı ve görsel basında boy gösterirken, toplum infial içerisinde... Kamunun vicdanı sızlıyor. 14 yaşındaki çocukla zorla ilişkiye girmenin zararsız bir eylem olduğunu, kendisiyle yatanın fahişe olmayacağını anlatıyor... Sözlerinin arasına ibadeti, haccı ve takdiri ilahiyi de sıkıştırmadan edemiyor.

Adli Tıp Kurumunun, Uludağ Üniversitence düzenlenmiş, jet hızıyla verdiği raporu verenlere bakıyorsunuz hepsi de akademik kişiler... Rapora imza atanlara bakıyorsunuz, Adli Tıp Uzmanı, Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı, Radyoloji Uzmanı, Üroloji uzmanı...

Uzmanların raporu; 

“B.Ç hakkında Uludağ Üniversitesi’nce düzenlenmiş 18 Temmuz 2008 tarihli raporda tespit edildiği bildirilen, hangi olaya bağlı olduğu kesin olarak belirtilmeyeceği bildirilen patolojik düzeydeki anksiyete ve depresyon olarak tarif edilen ruhsal bulguların, kurulumuzun 19 Eylül 2008 tarihli muayenesinde zail olduğunun anlaşıldığı, bu duruma göre B.C’nin 25 Nisan 2008’de mağduresi bulunduğu olay sonucunda ruh ve beden sağlığının bozulmadığı oy birliği ile mütalaa olunur.”

Bu konunun uzmanları tepki içerisinde. Tecavüze uğrayan çocuğun ruhsal durumunu inceleyecek bir pedagog veya psikoloğun olmayışı çok tuhaf...

Tecavüze uğrayan çocuğun psikolojisinin bozulup bozulmadığına karar vermek öyle kolay değildir.

Adli Tıp’da görev yapanları oraya kimler atamış? İnsanın aklına garip garip şeyler geliyor... Bilimsel ve adil olması gereken bu kuruma, yoksa tarikatlar mı sızmış?

Toplumumuzda bu sapıklıklar sürerken siyasilerimiz bunlara ne gibi önlem alacak diye düşünürken, bir baktık; Adalet Bakanlığı Komisyonuna kısa süre önce “Reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan şikâyet yaşının 15’den 14’e indirilsin, tecavüzcü evlenmeyi kabul ederse ceza verilmesin” gibi bir teklif yapıldığını öğreniyoruz. Ancak toplumun infiali üzerine sanıyorum bu teklif hasıraltı edilmiş...

Ola ki bu teklif kanunlaşmış olsa, tecavüz üç aşağı beş yukarı serbest olmayacak mı?

Tecavüz sonrası hapisten kurtulmak için yapılan evlilik ne derece sağlıklı olur?

Bazıları da soruyor; bu memlekette Adli Tıp’tan böyle rapor alabilen tecavüzcüler serbest mi kalacak?

TBMM’dekilere bakıyoruz, önce hemen hiç birinden ses çıkmadı. Acaba sükût ikrardan gelir sözünü mü doğruluyorlar diye düşündük... Kadın milletvekilleri de nedense sessizliğini korudu. Yalnızca CHP Milletvekili Canan Arıtman “Buna izin vermeyeceğiz” diye ayaklanmış. Toplumdaki tepkiler üzerine AKP Kadın Kolları Başkanı Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin üç aydan iki yıla kadar olan cinsel taciz suçlamalarının cezasını alt aydan dört yıla çıkarılmasını öngören bir yasa teklifini TBMM Başkanlığına sunmuş... Sonunda bakmış, o güne kadar sessiz kalan Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Adli Tıp Raporuna itiraz edeceklerini belirtmiştir.

Bu arada kendilerine Halkevci Kadınlar diye bir grup kadın, Ankara’da Güvenpark’ta toplanarak tecavüze sessiz kalmayacağız diyerek protestolarda bulundular. Öte yanda bu olay Türkiye sınırlarını aşarak Avrupa’nın da gündemine girdi. UNICEF Türkiye açıklaması yaparak istismar yaşının 18’e çıkarılmasını önerirken, Avrupa Parlamentosu Kadın Hakları ve Cinsiyet Eşitliği Komitesi Raportörü Emine Bozkurt’un Üzmez taciz davasını Avrupa Kadın Hakları Komisyonuna rapor olarak sunacağı öğrenildi. Amerikan Ulusal Çocuk İstismarını Önleme Ağı başkanı ve Cornell Üniversitesi Tıp Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. David P. Hajlar, bu tür raporların hazırlanmasının en az dört ay sürdüğünü söyledi. Mağdur, ergenlik dönemini patalojik ve depresif geçireceğinden en az iki yıl tıbbi ve psikolojik gözetim altında tutulması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Oysa bizim Adli Tıbbın raporu jet hızıyla geçmiş!..

Sosyolog ve pedagoglar memleketimizde geniş bir araştırma yapsalar, toplumda su yüzüne çıkandan çok daha fazla çocuk tacizlerini ve ensest ilişkileri görürler... Ne yazık ki, bu çocuklara tacizler de akrabaları tarafından yapılıyor...

Kısacası sapıklar toplumda rezilliği ve çürümeyi ortaya koyuyor.

Ahlak kavramı zıvanasından çıkmış...

Din, gelenek, maneviyat, mukaddesat kavramlarını dillerinden düşürmeyenlere bakıyoruz çıtları çıkmıyor. Belki de kısa sürede 80’lik sapık yine eski varakparesinde, dini konuları! işleyecek, zavallıların beyinlerini yıkayacak, nefsi ve şeytanla uğraşacak!..

Yandaşları da regl olmuş çocuğa nikâh düşer fetvasının ardına sığınarak belki de onu temize çıkarmaya çalışacaklar...

Acaba onlar Martin Luter’in şu sözünü biliyorlar mı?

“Bir ülkenin geleceği ve ilerlemesi sağlam kalelere, güzel binalara ve milli gelirin değil, o insanların ahlakî değerlerine bağlıdır.”

Yüzyıllar öncesinden düşünür Platon’da “Ahlak ve üçkâğıtçılık terazinin iki ayrı kefesinde yer alır, biri çıkarsa diğeri iner” demişti...


erdemyucel2002@hotmail.com  

Yayın Tarihi : 5 Kasım 2008 Çarşamba 11:11:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
erdal geyikçi(köçek)..! IP: 85.104.113.xxx Tarih : 5.11.2008 13:14:00

merhaba erdem abi;köşenizi okuyunca acayip aklım karıştı..aklımın yettigi kadarıyla,yaşadıklarımızı yazmak istiyorum..geçmişten günümüze gelenece,örflerimiz,adetlerimiz,geleneklerimiz,kültürümüze,dilimize ve dinimize göre yaşadık...zamanla bizleri avrupalı yaptılar..avrupa,avrupa diye turturduk.avrupalı gibi yaşamamızı istediler.avrupalı yaşamaya başlamışken..birileri çıktı,dinimize göre yaşamalıyız demeye başladılar..avrupa hayel olduğunu anladık,dinimize göre yaşamaya başladık.tam dinimize göre yaşıyorduk..bu seferde birileri çıktı,kürt,türk çıkardılar..bence geçmişimize geri dönüp,örflerimize,adetlerimize,geleneklerimize,dilimize vede dinimize göre yaşamalıyız ...!geçmişini untan bir milletin gelecegi olmaz diye düşünüyorum  ..dünya degişiyor erdem abi,ataları yıllarca kölelik yapmış bir milletin torunu amerikaya başkan oldu..önderimiz m.kemal atatür"kültürü olmayan bir millet ilerleyemez ve kültürü olmayan bir milletin,egitimide olmaz "demiş... vatanı olmayanın örfü,adeti,gelenegi,kültürü,dili ve dini olmaz ..dünyanın en çok kültürü türkiye çumhuriyetinde olduğunu düşünüyorum erdem abi..bu vatan hepimize yeter ..saygılarımla.erdal geyikçi(köçek)...!


Gökhan IP: 81.214.89.xxx Tarih : 5.11.2008 13:21:24

Sayın Yücel,işaret ettiğiniz noktalar önemli ve üzerinde durulması gereken noktalardır.Ellerinize sağlık. Ama bu türden,yani cinsel suçların önüne geçmek için çok yönlü mücadeleye ihtiyaç duyulmaktadır. Bunlar:Eğitim,Yargı,Ekonomi,Sağlık,Sosyalhizmet konularında acil ve radikal reformların yapılmasıdır.Okullarda cinsel eğitimin verilmesi ve ailelerin de bu konularda bilgilendirilmesi önemlidir.İşsizlik ve gelir dağılımındaki eşitsizlik giderilmelidir.Sağlık,geliri olmayana hayatboyu,her insana çalışana kadar ücretsiz olmalıdır.Tabii denetim sıkı ve cezaların caydırıcı olması önemlidir.Adalet herkese tam ve eşit dağıtılmalı,bunun için yasaların hakimlerin yorumuna bırakılmaması gerekir.Bunun dışında ülke de yoğun miktarda Sosyalhizmet uzamanına ihtiyaç vardır.Kimsesizlerin başta olmak üzere tüm toplumun eğitimi için psikolog ve psikiyatrist kadar hatta belki daha da çok bu uzmanlara ihtiyaç vardır.Bunlar sadece yaşlı bakımevleri ve kimsesiz çocukların bakıldığı evlerde değil tüm ilçelerde danışmanlık merkezlerinde hizmet vermeleri gerekmektedir.Görüldüğü üzere mücadele çok yönlü sürdürülmelidir. Ancak bu şekilde cinsel suçlar önlenebilir.


mehmet ersindigil IP: 84.62.54.xxx Tarih : 5.11.2008 14:04:20

Dilini Kalemine Allah saglik versin Hocam: Adi üstünde sapik,Yalniz nasil bir sapik demek lazim onu bir türlü kestiremiyorum.Hayvan cinsinden desem hayvanlara hakaret etmis olurum.Onun icin Sapik mahluk kelimesini uygun buldum.Cünkü kizi ile kücücük cocuklara tecavüz eden veya yeltenen her kim ise ona sadece Naletli mahluk diye hitap edebilirim.Bu tür mahluklara baba denmemesinden yanayim,Babasi denildiginde Hakiki baba olanlara büyük haksizlik oluyor.Öyle babalar varki cocugu icin gözünü kirpmadan canini verecek babalar vardir.Sahsen sapiklik yapan bu tür mahluklara,Türkiye Cumhuriyeti ekstra bir kanun maddesi cikarmalidir.Ve bu maddede sapiklik yapan mahluklarin alinlarini kizgin bir demirle,Naletli mahluk kelimesi ile daglamalidir.Ancak böyle bir madde ile toplum rahat bir nefes alabilir.Gün gectikce bu tür sapik mahluklar cogalmaktadir.Eger alinlari görülecek bir sekilde daglanirsa,Toplum tarafindan bilinecek diye ve girdikleri inlerinden cikmayacaklardir.Ögle anlasiliyorki simdiki yasa Cocugu koruyacak kadar yeterli degil herhalde.Veyahutta yeterli,de karar veren hakimlerimiz bu maddeyi lastiklestirerek karar veriyorlardir.Cünkü magdur olan cocuk yarin unutur diye belki böyle karar aliyorlardir.Veyahutta cocuk gözü ile bakiyorlardir.Eger Hakimlerimiz bu tür sapik mahluklara en agir cezayi verirlerse inanyorum,ki Toplum cok rahatliyacak ve cocugunun güvencede oldugunu inanacaktir saygilarimla.


Tayfun Turhan Albuz IP: 194.27.203.xxx Tarih : 7.11.2008 11:43:53

Sayın yücel yüreğinize kaleminize sağlık. Gölgede kalan bir çok konuda da bilgi sahibi olduk.