30
Nisan
2025
Çarşamba
ANASAYFA

TBMM’de Salı Toplantıları!..

Türkiye’yi yönetenlerimiz birbirini izleyen, bitip tükenmeyen yurt dışı gezilerinde diğer ülkelerin sorunlarını çözmeye, arabuluculuk yapmaya çalışırken ülkemizde işler hiç de iç açıcı değil. Bazılarının olumlu göstermeye çalışmasına rağmen ekonominin dar boğazda olduğu, işsizliğin büyük sorun olmasının yanı sıra övünerek her ilde, ilçelerde açılan üniversite ve yüksek okullardan çıkanlar ortada kalmışken yine katsayılarla uğraşılıyor. Bunlar gündemden düşünce her zaman olduğu gibi türban kavgasına girişiliyor!.. Bugün ortada bir de Kırmızı Kitap var. İçeriği nedir pek kimse de bilmiyor. Oysa Kırmızı Kitap’ta yer alan konuların mecliste tartışılması ve sonra halka açıklanması gerekmez miydi? Yoksa alınacak bazı kararlar halktan gizlenmek mi isteniyor? Pek bilemiyoruz…

Kısacası bir karmaşadır gidiyor…

Tekel işçilerinin inatla sürdürdüğü, çözüme kavuşamayan tepkilere, aynı ağırlıkla olmasa da diğer işçiler katılıyor… Büyük olasılıkla bu hareket işçilerin örgütlenmesine ve hak aramalarını, bu konuda yapılacak düzenlemelerin gerekliliğini ortaya koyuyor. XVIII. Yüzyılda ortaya çıkan işçi hareketlerinin dünyada ne gibi değişimler yaşattığını da konuyla ilgilenenler biliyor. Ya toplum derseniz onu yanıtlayabilmek çok zor…

Cumhurbaşkanı, Hindistan’dan bu meclise yeni bir anayasa yapmak yakışırdı ama çeşitli sebeplerden fırsat kaçtı, kaçırıldı diye üzüntüsünü belirttikten sonra meclisteki kavgalı oturum sonrasına değindi. Bu arada basına da bir mesaj gönderdi; “Siyasilerin birbirleri hakkında sarf ettiği kötü sözleri bir hafta yazmazsanız pek çok şey değişir “ dedi. Tarafsız olmak zorunda olan Cumhurbaşkanı liderlerin karşılıklı atışmalarının Başbakanı ayırmadan diğer liderleri de bir bakıma eşit biçimde suçladı. Cumhurbaşkanı “siyasilerin tartışmalarını haber yapmayın” demesiyle basında yeni bir tartışma yaşandı. Bazılarına göre basına ambargo koymaktı ama her Salı günü mecliste grubu olan siyasi partilerin toplantıları ekranlara yansıyor. Kendi partililerinin önünde yapılan bu toplantılarda tansiyon yüksek tutuluyor, karşı çıkan da olmayınca söylenenler hakarete varacak şekilde ağırlaşıyor. Esiyorlar, gürlüyorlar, taraftarlarından bol bol alkış alıyorlar… Ne var ki, buradaki karşılıklı söz düellolarında yazımızın başında sözünü ettiğimiz devlet sorunlarına açıklık getirilmediği gibi öneriler de tam olarak ortaya konulmuyor.

Örneğin son Salı günü toplantılarında söylenenlerin konu başlıkları söyle:

-Muhalefetin en son geldikleri nokta o ne veriyorsa ben beş fazlasını veriyorum!.. Altındağ’da bir fakir fukara evine gitmişler… Daha öğrenecekleri çok şey var ama bu günü birlik olmasın!..

-Matematik bilmiyorlar. Şimdi çıkmış her aileye 300 lira maaş bağlamayı vaat ediyorlar. Peki, kaynak ne?

-Siyasetin seviyesi vardır. İnternetten görüntü indirip, bunu benimle, eşimle, benim milletimin Peygamberiyle istihza için alay için dalga geçmek kullanmak edep dışıdır. Terbiye dışıdır, izan ve insaf dışıdır.

-Ne diyor; gelin önümüzdeki seçimde bize ödünç oy verin. Bak bak bu millet inandığına, güvendiğine, itimat ettiğine borç verir. Senin itimat edilir yanın yok ki…

-Eline metre almış bundan böyle Ak Partililer bizim sıralarımıza bir metreden fazla yaklaşamazlar; yaklaşırlarsa görürler!

-Ben hesabımı biliyorum da sen bilmiyorsun. Türkiye’de günde beş doların altında gelir elde eden bir milyon iki yüz bin aile var. Benim yapacağım ödemenin Türkiye’nin Gayri Safi Milli Hâsılasındaki payı sadece binde kırk birdir…

-Birisi giriyor, Ali kesen baş kesen, Meclisin efesi… Gelmiş talimatını veriyor; şöyledir böyledir… Sana ne?

-Bir kez daha tekrar ediyorum 9.Haçlı seferidir (Meclisteki kavgalı oturum için). Yerlerinden kalkarak MHP sıralarına yanaşanlar ise son bir hamle yapmaya çalışan yorgun ve tükenmiş Haçlı kalıntıları gibidir.

-Milliyetçi ülkücü irade, elindeki medya imkânlarını hükümet emrine tahsis etmiş medya patronlarını, bunların papağanı olmuş yazar ve yorumcuları asla affetmeyecektir…

Siyasi partilerin grup toplantılarına alınan seyirciler zaman zaman ilginç olayların yaşanmasına da neden oluyor. AKP’nin son grup toplantısında Greenpace üyesi açılması düşünülen nükleer santrallerini protesto eyleminde bulunarak “Mersin, Sinop Nükleer İstemiyor” pankartını açınca tekme tokat balkondan atıldı. Bunu gören kürsüdeki Başbakan “Ciddi meselelerle işimiz var. Affedersiniz, elinde iki tane paçavrayla gelecek ve Türkiye’nin nükleer enerjiden istifade etmesini protesto edecek… Açın kapıyı gitsinler…” Ardından da protestoyu yapanlara ilgi gösteren basın da Başbakanın öfkesinden payını alıyor. Oysa konuşmasını nükleer santrallere yöneltip, onların da düşüncesini alsa çok daha demokrat olamazımıydı?

Kısacası bir takım gölgelerle, hayali senaryolarla kavga ediyorlar, hiç yoktan toplumda gerilim yaratıyorlar. Bunun sonucu ne olacak, parlemento fonksiyonunu yitirdi mi diye düşünülürse çözüm erken seçim olmalıdır. Siyasi parti liderleri birbirleriyle kavga edeceklerine uzlaşma yolunu seçseler birbirlerinin önerilerini dikkate almış olsalar büyük olasılıkla gündemdeki sorunlar en aza indirilebilir. Siyaset üretilmiyor, çözüm getirilmiyor… Oysa gerilimsiz, öfkesiz tartışma ortamının yaratılması o kadar güç mü? Ama olmuyor, oy toplama uğruna kavgayı tercih ediyorlar, günü kurtarıyorlar; bir gazetecinin dediği gibi seviyeyi düşürüyorlar!.. Böyle olunca yaşananlar topluma yansıyor, onlar öyle yaparsa biz de kavga ederiz diyorlar!..

Toplumun yaşananlara bakışı da birbirinden farklı, ancak Türkiye’de kaç kişi gazete, kitap okuyor, televizyonların hangi programlarını seyrediyor? Tek çıkış yolu olarak erken seçim deniliyor ama öncelikle seçmen yaşananlarla ne derece ilgili o da başlı başına bir konu…

Bu arada ortada, konuyla ilgisi var mı yok mu bilemem ama bir de kayıkçı kavgası sözü dönüp dolaşıyor. Bazı okuyucularımız gönderdikleri maillerle bu ne demek diye soruyorlar.

Geçen yüzyılın ilk yarısına kadar İstanbul’un deniz ulaşımında sandalcıların da büyük katkısı vardır. Bunlar Eminönü-Karaköy; Kadıköy- Haydarpaşa ve bazen de Boğaziçi arasındaki iskelelerde yolcu taşırlardı. Yolcu taşıyan kayıkçılar kayıklarını rıhtımların belirli yerlerine yanaştırır ve denizin dalgalı olduğu zamanlarda da kancalarla iskelelere tutunmaya çalışırlardı. Bu arada birbirleriye yolcu kapmak içinde yarışırlardı. Çenesi kuvvetli olanlar bıkmadan usanmadan bağırırlar, bu arada birbirleriyle de dalaşırlardı. Ancak bu kavgalarda tarafların dövüşmeleri veya yaralanmaları söz konusu olamazdı. Aralarında deniz vardı, bir ellerindeki kancalarla rıhtıma tutunmaya çalışırlardı. Rıhtımda toplananlar da onların kayıktan kayığa bu kavgalarını gülerek izlerlerdi. Kayıkçı kavgalarını daha çok çenesi kuvvetli olan kazanır ve yolcuyu alırdı. Bu yüzden de fikirden uzak, boş konuşmalara, gürültü yaratanlara “kayıkçı kavgası” yapıyorlar denir.


erdemyucel2002@hotmail.com
 

Yayın Tarihi : 15 Şubat 2010 Pazartesi 00:04:04


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Mehmet E. IP: 84.62.53.xxx Tarih : 15.02.2010 17:10:26

Sana Mutluluk,Aydinlik, Ve basarilar dilerim Hocam"Ellerine saglik cok güzel bir yazi olmus.Türkiye Cumhuriyetini yöneten Bakanlarimiz Milletvekillerimiz iktidarda olsun muhalefet,te olsun Türkiye'nin sorunu yokmus gibi davranip baska ülkelere arabuluculuk yapmaktadirlar.

Bu dokunulmazlik zirhina bürünüp TBMM kavga edişlerini halk kime sikayet edecegini,de bilmemektedir.Eger dokunulmazlik olmasaydi Cumhuriyet savcilarimiz devreye girip onlari uyarirdi.En azindan bakin sizin kavganiz halka yansimaktadir diye uyarirdi.Sayin büyüklerimiz dokunulmazlik zirhina güvenerek Meclis toplantilarinda kavga etmektedirler.

Madem,ki kendileri mecliste kavga ediyorlar bari basina yansima yasagi getirsinler.Cünkü bu kavgalarini Halk örnek alip onlarda kavgaci duruma düsmesinler .Muhalefet ise borc oy isteyip karsiliginda her aileye 300 tl para verecegine vaat ediyor.Kaynak denizde baliksiz su cok nasilsa.

Mecliste olan gerilime halkta tedirgin ne demek mecliste oturdugumuz siralara bir metre yaklasildigi zaman neler olacagini kimse tahmin edemez gibi laflar hic dogru olmadigini halkı tedirgin etmektedir.Bir vatandas olarak Allah islah etsin derim saygilarimla.