29
Nisan
2025
Salı
KADIN

ANNE SÜTÜ NİÇİN MAMADAN ÜSTÜN?

Bebek mamaları anne sütünün yerini hiçbir zaman tutamaz. Ancak son günlerde mamaların içeriğine anne sütündeki bileşimleri yapay olarak üretip ilave etme çabaları olumlu sonuçlar veriyor.

Anne sütü bebekler için en ideal besindir. Bu konuda herkes hemfikir. Anne sütünün içeriği hâlâ tam olarak bilinmiyor, ama bu konuda çalışmalar hızla devam ediyor. Anne sütü ile beslenen bebekler, çok sayıda mikroba karşı korunmuş olmalarının yanı sıra, yaşamları boyunca daha yüksek bir zeka, düşük obezite ve diyabet riski gibi birçok avantaja da kavuşmuş oluyorlar.

Bunun nedeni anne sütünün çok işlevli bir gıda maddesi olmasından kaynaklanıyor. Bebeklerin gelişimi ve büyümeleri için gerekli olan besin maddelerini sağlamasının yanı sıra yararları saymakla bitmeyen aktif bileşimler içeriyor. Bu bileşimlerin, tehlikeli mikropları hedef almak ve bebeğin bağırsaklarının gelişimini destekleyerek alerjik reaksiyonları önlemek gibi yaşamsal yararları var. Dahası anne sütünün bileşimi bebeğin ihtiyaçlarına cevap verebilmek için sürekli olarak değişim geçiriyor. Örneğin beta/endorfin gibi doğal ağrı kesicilerin düzeyi doğumdan sonra en yüksek değere ulaşırken, pek çok besin maddesinin düzeyi bir yıldan sonra giderek azalıyor.

Sağlık uzmanları bu yararlarından ötürü, bebeğin ilk altı ayında tümüyle anne sütüyle beslenmesini, daha sonra da bebek bir yaşına gelinceye kadar katı yiyeceklerle birlikte emzirilmesini öneriyor. Bütün bu yararlarına karşın örneğin ABD’de bebeklerin yalnızca %11’i altı aya kadar anne sütü emiyor. İngiltere’de bu oran %3 civarında. Türkiye’de Emziren Anneleri Destekleme ve Aile Sağlığını Koruma Derneği (EMAS) Başkanı Op. Dr. Sema Soysal, Türkiye’deki durumu şöyle açıklıyor: “Türkiye’de son yıllarda Sağlık Bakanlığı, hastaneler ve bazı derneklerin yaptığı çalışmalarla anneler emzirmeye yönlendirildi. 4-5 yıl öncesine kadar Türkiye’de ilk 6 ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı yaklaşık yüzde 5 civarındaydı. Yapılan çalışmalarla bu oran yüzde 30’a ancak yaklaştı.”

Ne var ki tüm dünyada yeni anne olmuş kadınları emzirmeye teşvik etmek için yoğun kampanyalar yapılmasına karşın, on milyonlarca bebek, anne sütü yerine mama ile besleniyor.


ALTERNATİF ÇÖZÜMLER

Bazı araştırmacılar ve şirketler, “Madem anneler mamayı anne sütüne tercih ediyor, o zaman biz de mamaların içeriğini zenginleştirmek için elimizden geleni yapmalıyız” diyerek, var olan duruma göre çözüm arıyor. Şimdi bu insanlar anne sütünde bulunan insan proteinlerini suni olarak üreterek süt formüllerine ilave etmenin yollarını araştırıyor.

“Kalkınmakta olan ülkelerde çeşitli nedenlere bağlı olarak çocuklarını emziremeyen anneler için bu girişim büyük fayda sağlayacak” diye konuşan Davis’teki Kaliforniya Üniversitesi’nden Bo Lönnerdal, “Kaliforniya gibi görece olarak varsıl insanların yaşadığı bölgelerde, mama ile beslenen çocukların emzirilen bebeklere oranla daha fazla enfeksiyon kaptığı ve hastalıkların daha uzun sürdüğü biliniyor. Dolayısıyla güçlendirilmiş süt formülleri bebekleri hastalıklara karşı daha dirençli kılacak” diyor.

Ancak bebek mamalarını güçlendirme çabaları beraberinde birçok soruyu da getiriyor. Süt formülleri anne sütüne ne kadar yaklaşabilecek? Genetik mühendislik yolu ile anne sütü proteinlerini üretmek güvenilir mi? Güçlendirilmiş süt formülleri “Anne Sütü En İyisi” mesajının inandırıcılığını zedeler mi? Bu durumda bilim insanları iyilik yerine kötülük yapıyor olabilirler mi?


ANNE SÜTÜNÜN AYNISINI ÜRETMEK MÜMKÜN DEĞİL!

Aslında insan sütünün tam anlamıyla benzerini üretmek mümkün değil. Bebeklerin hayatta kalabilmeleri için ihtiyaç duyduğu yağların, proteinlerin, karbonhidratların, minerallerin ve vitaminlerin yanı sıra anne sütü hormonlar, bağışıklık sinyali gönderen moleküller, antikorlar hatta canlı bağışıklık hücreleri içerir. Hatta sütün içindeki bazı canlı bakteriler bebeğin bağırsaklarına yerleşerek, yararlı bağırsak bakterilerinin gelişimini kolaylaştırır.


KORUYUCU FAKTÖRLER

Anne sütünün içinde ne olduğu ve bunların işlevi konusunda daha bilmediğimiz çok şey var. Örneğin son günlerde anne sütünde keşfedilen “endokanabinoid”, emme ve iştahı uyaran bir bileşim. Bu yılın başlarında anne sütünün içinde kök hücreler bulunduğu bildirildi. Ancak bu kök hücrelerinin orada ne yaptığı hakkında henüz fazla bir bilgi yok.

Kesin olan, anne sütünün çeşitli şekillerde bebekleri hastalıklara karşı koruması. Sütün içinde bulunan yüzlerce özel madde, enfeksiyonlara karşı genel bir koruma sağlıyor. Bu maddelerin başında bakterilerin bağırsak hücrelerine yapışmasını önleyen şekerler, bazı virüslerin önünü kesen yağlar, bağışıklığın gelişimini uyaran bir dizi sinyal gönderen moleküller geliyor.

Bütün bunların yanı sıra annenin maruz kalmış olduğu toksinler, bakteriler ve virüsler için antikor şeklinde, kişiye özel koruma da içeriyor. Anne sütüyle beslenen bebeklerde bu antikorlar ağızda, boğazda ve bağırsaklarda bulunan mikrop ve toksinleri temizler.

Oysa süt formüllerinin pek çoğu inek sütünden yapılır. Bu sütte de aktif bileşimler vardır; fakat bunlar ineklere özeldir ve düzeyleri insan sütündekilerden farklıdır. Kaldı ki çoğu mamanın üretim aşamasında hasar gömüş olabilir. “İnek sütünden yapılmış mamaların içerdiği proteinler genellikle anne sütündekilerden farklıdır” diye konuşan Lönnerdal, “Mamalar yalnızca insan sütünün aktif bileşimlerini içermediği gibi besleyicilik açısından da anne sütünün çok altındadır” diyor.


AKTİF BİLEŞİMLER

Anne sütünün içerdiği aktif bileşimlerin bazıları mamalara ilave edilebilirse, bazı araştırmacılara göre çok sayıda bebeğin yaşamı kurtarılabilecek. Kanada’da Ottawa Üniversitesi’nden Illimar Altosaar’a göre koruyucu bağışıklık proteinlerinin tümü bir gün mamalara aynen ilave edilebilecek. Kuramsal olarak mamalara yalnızca anne sütündeki değil, başka antikorlar da ilave edilerek hastalıklara karşı daha geniş bir koruma sağlanabilecek. Ne var ki insan proteinlerinin üretiminin zorluğu ve maliyetinin yüksekliğine bağlı olarak, bu hedefe çok yakında ulaşılamayacağı düşünülüyor. Sonuçta insan süt proteinlerinin hayvan versiyonları üzerinde bu kadar durulmasının nedeni de biraz bu. Örneğin ucuza çıkacak olan proteinlerden biri sığırlarda bulunan laktoferrin’dir. Laktoferrin, gözyaşında, tükürükte, süt gibi diğer vücut salgılarında bulunur. Bu madde demire bağlanır, demir üretimini tetikler. Ayrıca çok sayıda bakteri ve mantarı, gelişmeleri için gereksinim duydukları demirden mahrum eder.

Sığır laktoferrin’i şu anda Japonya’da, Güney Kore’de ve Singapur’da bazı mamaların içine katılıyor. Lönnedral bu girişimi şöyle değerlendiriyor: “Bu çok başarılı bir uygulama olmadı. Bunun nedeni, insan bağırsak hücre reseptörlerinin insan laktoferrin’ine özel olmasıdır. Laktoferrin bu reseptöre bağlanır, incebağırsakların içine girer ve bağışıklık sistemini uyarır. Sığır laktoferrini insan reseptörlerini tanımadığı için insan laktoferrini kadar etkili olmaz”.

Şu anda genetik mühendisleri insan sütünde bulunan bir düzine koruyucu proteini üretmeye çalışıyor. Bugüne dek en başarılı ticari uygulamalar laktoferrin ve lizozim’de görüldü. Lizozim bazı bakterilerin hücre duvarlarına saldırır ve laktoferrin ile sinerji içinde çalışır. Genetik yapısı değiştirilmiş pirinçte üretilen insan laktoferrin ve lizozimi, ishal vakalarının tedavisinde kullanılan rehidrasyon eriyiklerinde pozitif sonuçlar veriyor. Diyare dünyada her yıl 1.8 milyon çocuğun ölümüne yol açarken, daha fazlasının gelişimini sekteye uğratıyor.

Ne var ki mamalara katılan proteinlerin genetik mühendislik yoluyla üretilmesi gerek tüketicilerde gerekse bu mamalara onay verecek olan resmi kurumlarda tedirginlik yaratıyor. Bu endişeler giderilinceye kadar annelerin, sahip oldukları “bedava” besinin kıymetini bilmelerinde yarar var.

Derleyen: Reyhan Oksay

Kaynak: New Scientist, 12 Temmuz 2008

www.uspharmacist.com/oldformat.asp?url=newlook/files/cons/acf2f78.htm

www.mayoclinic.com/health/breast-feeding/FL00133

http://www.turkforum.net/showthread.php?t=617233

 

Cumhuriyet
Yayın Tarihi : 25 Temmuz 2008 Cuma 22:55:11
Güncelleme :25 Temmuz 2008 Cuma 23:25:20


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?