Hem Doğu`da hem de Batı`da çalışmış diyetisyen Tombul, "Batılı kadınlar sağlıkları için diyet yapıyor; Doğulu kadınların pek çoğu, eve ikinci bir kadın gelir korkusuyla zayıflamak istiyor" diyor.
Seyran Tombul, hem Doğu`da hem de Batı`da diyetisyenlik yapmış bir uzman. Hem Ankara`da hem de Diyarbakır`da muayenehanesi bulunan genç diyetisyen, hastalarını zayıflatmakla kalmıyor, sosyo-kültürel çevrenin diyet üzerindeki etkisini de araştırıyor. Bütün bu araştırmalarını yakında kitaplaştıracak olan Tombul, "Batılı kadınlar sağlıkları için diyet yapıyor; Doğulu kadınların pek çoğu, eve ikinci bir kadın gelir korkusuyla zayıflamak istiyor." diyor.
genç bir beslenme ve diyet uzmanı. Hayatının büyük kısmı bu iki şehir arasında mekik dokumakla geçiyor. 2004 yılında Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden mezun olan Tombul, doktorasını Amerika`da tamamlamış. Türkiye`ye döner dönmez kendi isteğiyle Diyarbakır Devlet Hastanesi`nde çalışmaya başlamış. Bugüne kadar 2 bin 500 hastayı tedavi etmiş. Onları sadece tedavi etmekle kalmamış, hastaların niçin zayıflamak istediklerini, doğudaki hastalarla batıdakilerin beslenme alışkanlıklarını, sosyal ve kültürel çevrenin diyet üzerindeki etkisini araştırmış.
Ona göre Diyarbakır`da diyetisyenlik yapmak dünyanın en zor işlerinden biri. Çünkü ilde çok zengin bir yemek kültürü var. Et, günlük hayatın vazgeçilmezi. Tavuk ve balık etten sayılmıyor. Tombul, tüm bu zorluklara rağmen bütün bir şehrin gönlünü kazanmayı başarmış. Yerel bir kanalda televizyon programı yapmış. Her hafta farklı bir uzman doktoru konuk etmiş. İsteyen herkese cep telefonunu vermiş. Hatta bazı hastaları gecenin ikisinde arayıp, "Seyran abla, şu an bir evde misafirim. Kaç tane dolma yersem diyetim bozulur?" diye soranlar bile oluyormuş. İki ya da üç eşli erkekler ise Seyran Tombul`u tekrar tekrar uyarıyormuş: "Aman diyetisyen hanım, bizim hanımlar karşılaşmasın, evde tatsızlık çıkar!"
Diyetisyenler arasındakirekabete hastalar alet oluyor
Seyran Tombul, son yıllarda, diyetisyenlerin mesleklerini bir `rant kapısı` olarak gördüğünü söylüyor. "Diyetisyenlik maalesef para basan bir sektör olarak algılanıyor. Çok büyük paralar dönüyor. Kalp cerrahı bile oturmuş diyet kitabı yazıyor. `Sizi iki beden incelteceğim ya da 30 kilo zayıflatacağım.` dediğiniz kadın size dünyaları verebilir. Bunu Diyarbakır`ın köyündeki bir kadın da yapar, İstanbul`un en sosyetik semtindeki bir kadın da." diyor. Seyran`a göre, medya mesleğin sektör haline gelmesinde büyük rol oynuyor. Bir yerde bu sistemin tıkanacağını düşünüyor. Diyetisyenlerin arkasında korkunç paraların döndüğü ilaç sektöründen bahsediyor. Seyran, hiçbir hastasına ilaçla zayıflamayı tavsiye etmiyor. Çünkü bilimsel olmayan çok sayıda test yapıldığını iddia ediyor. "Bunu yapanlar okul arkadaşlarımız. Mucize diyetlere sahip olduklarını iddia edenler var. Bir hafta biri çıkıp maydanoz suyunu tavsiye ediyor. Başkası limonlu suyu öneriyor. Bunların hiçbirinin bilimsel altyapısı yok. Diyetisyenler böyle yaparak farklı olmaya çalışıyor. Maalesef bu duruma hastalarını alet ediyorlar. Mesleğe bir standart getirilmezse üzücü sonuçlarla karşılaşabiliriz." diyor.
***
Sosyal yapının diyet üzerindeki etkisini kitaplaştıracak
Diyarbakır`da 8-15 yaş arasındaki çocuklar obezite tehlikesiyle karşı karşıya. Terör olaylarından dolayı çocuklar sokağa çıkmıyor. Dört duvarın arasında mahkum kalıyor.
Kadın hastalar pazarlık yapmıyor, erkekler yapıyor.
Diyarbakır`da erkekler kadınların görselliklerine büyük önem veriyor. Gerekirse kendi elleriyle kadınlarına takılarını ve kıyafetlerini alıyor. Bu yüzden kadınlar diyetisyene rahatça gelebiliyor.
Ankara, İzmir ve İstanbul`da kadınlar genelde kendileri istediği için diyetisyene geliyor. Doğu`da ise çevre faktörü çok önemli. Diyarbakır`da kadınların çoğu `ikinci eş gelir` korkusuyla tedavi olmaya geliyor.
Diyarbakır`da ölen bir kişinin arkasından günlerce yas tutuluyor. Diyet yapan bir kişi bu eve gittiğinde en az iki kilo alıyor; çünkü pişirilen yemekler hep etli ve yas neredeyse 10 gün sürüyor.
Diyarbakırlılar inanılmaz derecede kavun ve karpuz çekirdeği tüketiyor. Bunlarda çok fazla kalori olduğu için çabuk kilo aldırıyor.
Bağırsak ve mumbar dolması ile ekşili patlıcan dolması vazgeçilmez yemekleri. Bu yemekler özellikle akşamları yeniliyor.
Asgari ücretle çalışıp muayene olmaya gelen hastalarım var. Zayıflama isteğinin altında psikolojik ve sosyolojik faktörler de yatıyor. Bu faktörler doğu illerinde daha fazla.
Sabah kahvaltıya etli bir çorba ya da ciğerle başlanıyor Diyarbakır`da. Et, bütün öğünlerde önemli bir yere sahip. Eti o kadar çok seviyorlar ki, tavuğu ve balığı etten saymıyorlar. Misafire et sunmamak ayıp sayılıyor. Gecenin bir yarısı kebapçıya gidiliyor. Üzerine birkaç porsiyon kadayıf tatlısı yeniyor.
***
İyi bir diyetin olmazsa olmazları
Hasta ilk başta zayıflayacağına inanmalı.
Niçin zayıflamak istediğini iyi bilmeli ve diyet yapmanın zorluklarını göz önünde bulundurulmalı.
Diyetisyene koşulsuz şartsız güvenmeli.
Hasta ile uzman arasında koşulsuz bilgi alışverişi olmalı.
Hastanın diyetisyeni sorgulaması gerek. Hangi yemekten ne kadar yemesi gerektiği hastaya detaylı bir şekilde anlatılmalı.
Diyet gerçekçi olmalı. Diyetisyen, hastaya "Seni iki ayda 15 kilo zayıflatacağım" tarzda sözler vermemeli.
Bir diyetisyen, hastasıyla konuşabilmeli.
Diyet yaptığınızı fazla kişiye söylemeyin, çünkü sizi bir şeyler yemeye zorlayabilirler.
Diyet listesinin sık sık değiştirilmesini isteyin. Bu sizi sıkılmaktan alıkoyar.
Bitkisel çaylar, metabolizmanın hızlanmasını sağlayarak zayıflamaya yardımcı olur; ama diyete uyulmaz, sadece bu çaylardan içilirse sonuç alınamaz.