Kadınlar ne zaman kendi konumlarını ilerletmek adına bir şeyler yapsalar bu bazı erkekleri rahatsız ediyor. O kadar ki ne zaman bir devlet kuruluşu kadının insan hakları konusunda bir atılım yapsa, mutlaka ‘Neler yapılıyor’ diye soranlar çıkıyor. Son sorgu hedefi de birçok iyi çalışmaya imza atan Diyanet oldu
Milliyetçi Hareket Partisi Mersin Milletvekili Behiç Çelik 14 Ocak 2009 tarihinde Diyanet İşleri ve İrşat Başkanlığı Aile İrşat ve Rehberlik Büroları hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yazılı soru önergesi verdi (Esas No: 7/6567). Önergede Milletvekili Çelik, devletin insan aklının bulduğu en büyük ve gelişmiş organizasyon olduğunu belirtti. Sonra da neden Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı ve kanunla kurulmuş iki genel müdürlük varken Diyanet İşleri Başkanlığı’nca bütün illerde Aile Bürosu adıyla yeni bir örgütlenmeye gidildiğini sordu.
Öncelikle, kadının insan hakları savunucusu ve bir feminist araştırmacı olarak, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın çalışmalarına dair gözlemlerimizi aktaralım.
Gördüğümüz kadarıyla Diyanet İşleri Başkanlığı son dönemlerde kadınlara yönelik pek çok olumlu çalışma yapıyor. Sadece Ekim-Kasım-Aralık 2008’de tüm yurtta uygulama faaliyetleri olarak ‘kadın hakları, kadın sorunları, insan hakları, çocuk eğitimi’ gibi konularda 21 hutbe, 1928 vaaz, 177 konferans verildi. Rize İl Müftülüğü bünyesinde ‘Töre ve Namus Cinayetleri’ konulu iki konferans düzenlendi. Din hizmetleri uzmanı Dr. Hatice Güler Samsun Aile İrşat ve Rehberlik Bürosu tarafından 7 Ekim 2008’de düzenlenen ‘Aile İçi Şiddet, Kadına Karşı Şiddet’ konferansında sunum yaptı.
BM ile çalışma
Yine aynı dönemde projeler olarak Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun teknik ve finansal desteği ile ‘Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesinde Din Görevlilerinin Katkısının Sağlanması’ başlıklı projenin hazırlık toplantılarını tamamlandı. Eğitim kitaplarını hazırlayacak komisyonu oluşturarak materyal yazım çalışmalarını tamamladı. Nüfus Fonu’yla eğitici eğitimi için hazırlanan kitapçık
İstanbullu ve Ankaralı konusunda uzman olduğunu iddia eden pek çok kadınla birlikte hazırlandı. Temmuz 2008’den itibaren, Yozgat İl Müftülüğü tarafından ‘Kadının İnsan Hakları Eğitimi Programı-KİHEP’ kapsamında, Kur’an Kursu Öğreticileri’ne eğitim veriliyor.
Yine çok önemli bir gelişme ise Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun teknik ve finansal desteği ile ‘Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesinde Din Görevlilerinin Katkısının Sağlanması’ Projesi yapılması planlanıyor.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ile Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun birlikte yürüttüğü 4. Ülke Programı çerçevesinde gerçekleştirilecek olan projede, başta Ankara Aile İrşat ve Rehberlik Bürosu görevlileri olmak üzere Ankara ilindeki bütün din görevlilerini kapsayacak eğitimler gerçekleştirilecek. Ankara’da uygulanacak proje daha sonra tüm ülkeye yayılmak üzere pilot niteliğinde. Üç aşamada gerçekleştirilecek projenin ilk aşaması yukarıda bahsedilen materyalin oluşturulmasıyla tamamlandı. Ankara’da 2009 yılında uygulanması düşünülen projede ‘Kadına Karşı Şiddet, Aile İçi Şiddet, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eğitimi, Şiddet Mağdurlarına Yaklaşım Tarzı, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun ve İlgili Diğer Kanunların Uygulanması’ konularında farkındalık ve duyarlılığı artırmak amaçlı hizmet içi eğitim faaliyetlerinin düzenlenmesi hedeflenerek eğitici eğitimlerinin yapılması planlanmakta.
‘Alternatif’ değil
Öte yandan Başkanlığın bünyesinde 49 il müftülüğünde oluşturulan ‘Aile İrşat ve Rehberlik Büroları’ hiç kimseye alternatif değil. Kanunla Başkanlığa yüklenen ‘Toplumu Din Konusunda Aydınlatma’ görevinin bir parçasını teşkil etmekte. ‘Aile İrşat ve Rehberlik Büroları’nda bulunan görevliler, başvuran vatandaşları kadın ve aile konusunda dini bilgi eksikliği, yanlış dini bilgi, hurafe ve batıl inançlardan kaynaklanan sorunlarla ilgili olarak dini yönden aydınlatmakta. Aile Büroları’nda görevlendirilen personel, dini yüksek öğretim yapmış ve konuyla ilgili tüm hizmet içi eğitim seminerlerini almış kişilerden seçilmekte.
Diyanet İşleri Başkanlığı, topluma din hizmetini sunma görevini din görevlisi, Kur’an Kursu öğreticisi, vaiz ve müftüler marifetiyle yerine getirmekte. Bu hizmet, cami içi ve cami dışı din hizmetleri olarak birbirini tamamlayan iki ana unsur şeklinde yerine getiriliyor. Vaaz ve irşat faaliyetleri cami içerisinde yapılıyor. ‘Aile İrşat ve Rehberlik Büroları’nda ise yani camii dışında vatandaşlar ile yüz yüze görüşülerek hizmet sunuluyor.Camii içi ve dışı faaliyetler birbirini tamamlıyor.
Yukarıda ki resmin kadının insan hakları açısından neresi rahatsız edici? Başkanlık hem Birleşmiş Milletler ile hem de kadının insan hakları örgütleriyle birlikte çalışarak Türkiye’de kadınların konumunu iyileştirmek için bir devlet mekanizması olarak, diğer bütün ilgili devlet kuruluşlarıyla gerektiğinde işbirliği içinde, gerekeni yapıyor. Uluslararası hukuktaki ifadesiyle devletin gerekeni yapması (due diligence) görev ve sorumluluğudur. Diyanet’in bunları yapması için önünde kocaman bir Başbakanlık Genelgesi (Çocuk ve Kadınlara Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler Genelge: 2006/17) ve halkın beklentisi var. Önemli olan bu görevin Diyanet tarafından kadının insan hakları bakışıyla toplumsal cinsiyet çerçevesinde yapılmasıdır. Ki öyle de yapılıyor.
Bilgi eksiklikleri
Türkiye’de kadın konusunun ne olduğu hakkında çok ciddi bilgi eksikleri var. Beşiktaş Belediye Başkanı Cumhuriyet Halk Partili İsmail Ünal, bölgesinde kadın sığınma evinin açılmamasını şöyle açıkladı: “Bizim bölgemizde ki kadınlar zengin. Zengin kadınlar kocalarından şiddet görmezler.” Öncelikle burada çok ciddi bir bilgi yanlışlığı var. Her kesimden kadın şiddet görür. Şiddete maruz kalmak için kadın olmak yeterli. Bununla birlikte, Beşiktaş’ta açılacak olan sığınma evine sadece Beşiktaşlı kadınlar gelmeyecek.
Her yerden kadınlar gelip sığınabilir
Bunun sadece bilgi eksikliğiyle ilgisi yok. Ortada aşikâr başka bir şey var. O da şu: kadınlar ne zaman kendi konumlarını ilerletmek adına bir şeyler yapsalar bu bazı erkekleri rahatsız ediyor. Eee tabii kolay değil yerleşik eril düzenin kadın aleyhine değiştiği görmek. İktidarın sahibi olan erkekleri memnun etmez.