1
Mayıs
2025
Perşembe
KADIN

HEM AKILLI HEM GÜZEL KADINA TAHAMMÜL YOK

Tarihin bilinen ilk entelektüel kadını, matematikçi ve astronom Hypatia'nın hikayesini anlatan 'Agora' filmi, toplumun hem güzel hem de akıllı kadınları kolay kolay kabullenemediği gerçeğini gözler önüne seriyor. Günümüzden örneklere bakılırsa bu bakış açısı 2000 yıldır hala değişmedi!

Geçen hafta sona eren Cannes Film Festivali'nde ilk gösterimi yapılan Alejandro Amenabar'ın yeni filmi 'Agora', izleyenleri büyüledi. Ama filmin gösterilmesinin ardından en çok konuşulan isim güzel başrol oyuncusu Rachel Weisz değil, filmde canlandırdığı kadın Hypatia'ydı; tarihin ilk önemli entelektüel kadını olan İskenderiyeli Hypatia...

Tarihi kayıtların 'güzellik ve bilgeliğin vücuda gelmiş hali', 'Plato'nun ruhu, Afrodit'in bedenine sahip kadın' sözleriyle tanımladığı Hypatia, 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu egemenliğindeki İskenderiye'de yaşamış bir kadın matematikçi ve astronomdu. Cebir ve geometri üzerine önemli çalışmaları vardı. İskenderiye Kütüphanesi'nin müdiresiydi. Atina ve İskenderiye'de Homer ve Plato üzerine halka açık dersler veren, fikirlerini açıkça tartışan, erdemli ve saygıdeğer bir isim olan Hypatia aynı zamanda dönemin filozofları arasındaki tek kadındı. Dikkat çekici bir özelliği daha vardı: Çok güzeldi!

Ama Hypatia'nın hayatı, çarpıcı ölüm biçimiyle efsanevi nitelik kazandı.
Zira eski çoktanrılı bilgeliğin izinden yürümesiyle, dini değil mantığı üstün tutan bakış açısıyla İskenderiye'nin Hıristiyan çevrelerini rahatsız ediyor; hem etkili bir düşünür hem de güzel bir kadın olarak bir tehdit olarak algılanıyordu. Öyle ki, tarih kitaplarında anlatılana göre Başrahip Cyril, genç Hıristiyanların, onun baştan çıkarıcılığının etkisiyle, Yunan bilim ve felsefesine kapılacaklarından korkuyor, Hypatia'nın derslerine girmelerini istemiyordu. Ve Cyril sonunda bu tehdidi ortadan kaldırmaya karar verdi. Halkı ona karşı kışkırtması sonucu güzel ve akıllı Hypatia 415 yılında İskenderiye'de keşişler tarafından linç edilerek öldürüldü.

Tarihçilere göre Hypatia'nın ölümü, büyük ölçüde bu küstahça ve batıl kadın düşmanı eğilimden kaynaklanmaktaydı. Zira pek çok tarih kitabında bu olay önceleri özgür, düşünsel olarak bağımsız ve üretken olan kadınların baskıyla susturulmasının ilk örneği olarak tanımlanıyor: 'Önde gelen bir düşünür olan Hypatia'nın bir Hıristiyan güruhunca işkenceyle öldürülmesi, kadınların saçlarının altındaki beynin hala takdir edildiği zamanların son buluşunu simgeler. Hypatia, daha sonra cadı avlarıyla bir çığlığa dönüşecek olan kadın düşmanlığının aldığı ilk kurbandır.'

AKILLI KADIN EZİLMEYE MAHKUM!

Hypatia'nın hikayesi akıllı ve güzel kadının toplumda bir tehdit olarak algılanması sendromunun ilk örneği ama sonuncusu değil. Filmin yönetmeni Amenabar 'Film için araştırmalar yapmaya başladığımızda aynı hikayenin günümüzde de pek çok yerde yaşanmakta olduğunu fark ettik ve tarihle birlikte bugüne de dair bir film yaptık' diyor. Zira geçmişten bugüne pek çok örnek toplumun akıllı kadınlara, hele de akıllı ve güzel kadınlara hiç tahammülü olmadığını ortaya koyuyor. Bu yüzden belli alanlarda başarılı olan, zekasıyla öne çıkan kadınların tarih boyunca ya güzelliklerini ve kadınlıklarını saklamak zorunda kaldığını ya da eleştirilerden ve yargılamalardan korktukları için hiç açık vermeden, aşırı erdemli, neredeyse bir rahibe gibi kapalı hayatlar yaşamayı seçtiğini görüyoruz. Pek çoğunun büyük işlere imza atmasına rağmen takdir görmemesi, yaptıklarının ve isimlerinin gölgede kalmaya mahkum olması da cabası... İşte birkaç örnek:

Alman filozof, fizikçi ve besteci Hildegard von Bingen, eleştirilere maruz kalmamak için manastıra kapanmış ve çalışmalarını orada yürütmüştü. Ünlü şair Lord Byron'un kızı Ada Lovelace ise bir matematik dehasıydı. Hem güzel hem alımlı hem de son derece akıllı bu kadın, 1830'larda Charles Babbage'in yarattığı ve tarihteki ilk dijital bilgisayar olarak bilinen 'Çözümleyici Makine' için ilk programı yazan kişi, yani tarihin ilk bilgisayar programcısıydı. Lovelace bu alanda yaptığı çalışmaları ve makinenin kullanımı konusundaki fikirlerini de yayınladı. Ama o zamanlar bir kadının kendi adına kitap yayınlaması uygun görülmediği için, yalnızca adının baş harflerini yazdıran Lovelace'in yaptığı çalışmalar büyük ölçüde unutuldu.

20. yüzyılda kadınlar bilimin pek çok farklı alanında önemli roller üstlenmelerine rağmen radyumu keşfederek tarihe geçen Marie Curie'den başka hiçbir kadın, iki kez Nobel ödülü almayı başaramadı. Bugün bile herkes 'bilim insanı' yerine 'bilim adamı' kelimesini kullanmaya devam ederken akıllı kadınlar ikinci planda kalmayı sürdürüyor. DNA'nın yoğunluğunu ve çift sarmal biçimini ilk saptayan kişi olan İngiliz kadın biyofizikçi ve kristallograf Rosalind Franklin'in gölgede kalması, öte yandan Franklin'in çalışmalarından yararlanarak DNA'nın ikili sarmal yapısını üç boyutlu olarak ortaya koyan James Watson ve Francis Crick'in Nobel ödülünü kazanması da yakın tarihten bir örnek teşkil ediyor.

KADININ KADERİ DEĞİŞMİYOR

Zeki kadınların karşı karşıya kaldıkları acımaz eleştiri ve yargılamaların en son örneğini ise geçtiğimiz haftalarda İngiltere'de yapılan Üniversitelerarası Bilgi Yarışması'nın ardından gördük. 'Beyninde Google olan kadın' diye anılan Oxford Corpus Christi Üniversitesi master öğrencisi 26 yaşındaki Gail Trimble, bu bilgi yarışmasında botanikten edebiyata her alanda hemen her soruya doğru yanıtlar vererek tüm dünyayı şaşkınlığa uğrattı. Trimble, 1962'den bu yana düzenlenen bilgi yarışmasında bugüne kadar kazanılan en yüksek puanı alarak tüm zamanların da en başarılı yarışmacısı ilan edildi.

Ancak bu müthiş başarısıyla büyük ün kazanan Trimble, övgülerin yanı sıra akıllı ve hoş bir kadın olarak eleştirilmekten de kurtulamadı. Önce dış görünüşü, ardından karakteri eleştirildi; ukala ve kendini beğenmiş olmakla suçlandı. Sonunda kadında akıl ve zekanın hiçbir önemi olmadığını vurgulayan bir teklif de bile aldı: Bir erkek dergisi Trimble'dan yeni sayısı için seksi pozlar vermesini istedi! 'Ün kazanınca bir anda yoğun ve acımasız eleştirilerin hedefi oldum' diyordu Trimble bir röportajında; 'Kadın değil de erkek olsaydım eminim durum farklı olurdu.'

İngiliz Daily Mash gazetesinin onun için yaptığı sözde esprili yorum ise zeki ve güzel kadınların geçmişten bugüne toplumda ne gözle görüldüğünü açıkça ortaya koyan en son noktaydı: 'Periyodik cetveli sondan başa doğru ve Aramice olarak sayabilen bu kadın bir cadı olarak ateşte yakılmalı!'

Ayşegül Aldinç

Aklını göstermek için kadınlığını saklamak zorundasın
Kadın denen cinsin, hangi ülkede veya toplumda olursa olsun, sadece kadın olduğu için seks objesi olarak görülmek gibi bir problemi var. Bu da kadın olmanın en büyük talihsizliği. Kariyerimin ilk yıllarında ben de daha çok 'güzel ve yetenekli bir kız' olarak algılandım. Aklım ve zekam olduğu sonradan keşfedildi! Çünkü zaten bir kadından akıllı olması beklenmiyor. Hele de güzel bir kadınsa en büyük sorunu burada yaşıyor; akıllı ve zeki olarak algılanabilmek için erkeksi davranışlara girmek zorunda kalıyor. Belli bir kariyer yapacaksanız erkeksi olmanız gerekiyor. Güzelliğiniz ön plana geçtiği anda hemen geri adım atıyorsunuz, aklınızı göstermek için kadınsılığınızı saklıyorsunuz. Bu büyük bir adaletsizlik. Kadın ve erkeği eşit görmek isteyenlere saygım büyük ama ne yazık ki eşit olmadığımızı şartlar gösteriyor. Önemli olan güzel, akıllı ve aynı zamanda da ilkeli olmak. İlkeli olmak çok daha zor. Bu olmadığında güzel ve akıllı olmak çok da işe yaramıyor.

Müjde Ar

Konuşan kadın tehdit unsuru, bir de güzelse iki kere suçlu!
Bizim gibi toplumlarda bırakın hem akıllı hem güzel kadını, konuşan kadınlara tahammül yok. Kadın ikinci sınıf vatandaş olarak evde oturacak, çocuk bakacak, koca ne derse boyun eğecek. Ama toplumları ileri götürenler asıl kadınlardır. Erkeklerin dünyayı nereye götürdüğünü görüyoruz: Savaş, adaletsizlik, şiddet hep erkeklerin eseri. Kadınlarsa kaba güçle susturulmuş olduğu ve çaresizlikten buna rıza gösterdiği için arka planda. Onun için konuşan kadın, akıllı kadınsan bir tehdit unsuru oluyorsun, bir de güzelsen ayvayı yedin demektir; iki kere suçlu oluyorsun. O zaman müthiş bir saldırı başlıyor. Oyunculuğa başladığım ilk yıllarda çok saldırıya maruz kaldım. İnsanın her şeyi söyleyebilme özgürlüğünün elinde olduğunu fark etmesi zaman alıyor. 25-30 yaşında konuşmaya çekiniyor, ürküyor. Ama bakıyorsunuz bir şey değişmiyor, o zaman sizi korkutan şeylerin hiç bir anlamı olmadığını görüyorsunuz. Ben 50 yaşından sonra tahammülün biraz yumuşadığını algılıyorum. Yaşını başını almış kadının güzelliğine giderek veda ettiği fikri var çünkü. Ama Türkan Saylan'ın başına gelenlere bakın. O da hem güzel hem akıllı hem de inatçı bir kadın, mezara kadar bırakmadı savunduğu şeyi. Bunun karşılığı ne oldu; bir gidip mezarına tükürmedikleri kaldı. Buna direnç göstermek herkesin harcı değil. Aysun Kayacı'ya çok saldırılıyor mesela. Üniversitede okuyor ve hiçbir erkeğe yaslanmadan ayakta kalmaya çalışıyor. Ama sarışın ve güzel diye hakarete maruz kalıyor. Önyargı kadınlar için her zaman var. Çünkü iktidar dediğimiz kavramdan erkekler çok haz alıyorlar. Bir gün kadınlar iktidarı eline geçirir diye telaşlanıyorlar. Kadına yapılan aşağılamalar, töre cinayetleri, tecavüzler, siyasette, toplumdaki erkek egemenliği, hepsi işte bu iktidar savaşının sonucu.

Seda Kaya Güler

Erkeklerin tercihi güzel ve aptal kadın

Güzel olmak elbette 'güzel' bir özellik. Her insan herkes tarafından beğenilmek ister, özellikle de karşı cins tarafından. Ama o karşı cinsin sadece bu özelliğinizle ilgilenmesi kadar da can sıkan bir durum yoktur. Erkeklerin tercihinin 'güzel ve aptal'dan yana olduğunu internetin en çok okunan sayfaları olan sözlükler de kabul ettiğine göre, bunun nedeni üzerinde erkeklerin durmaları ve neden 'hem güzel hem de akıllı kadın'ı istemediklerine kafa yormaları gerekiyor. Neden kendine güvensizlik mi, kadından çekinmek mi, kadından korkmak mı nedir bilmem ama 'hem güzel hem de akıllı' olmanın karşı tarafa verdiği rahatsızlıklardan ben de nasibimi aldım. En bariz tepki küçümsemeye çalışmaktır. Bunun içinde cinsellik ve tabii 'becermek' fiili ön plana çıkar. Ya da 'bayan' olmanız. 'Bayansınız' diye sizi muhatap almadıkları söylerler. Daha dün köprüye girmek için tek şeritte ilerlerken sağlayarak önüme geçmeye çalışan birine 'hop' deyince ve herkesin içinde yaptığı yanlışı yüzüne vurunca ne dese beğenirsiniz, 'Hadi, bayansınız diye yol verdim'. Erkeklerin en gelişmişleri bile 'hem güzel hem de feminist' olmayı kavrayamamaktayken hala tek isteğimiz ister yakışıklı ister yakışıksız 'iyi erkekler'in çoğalması.

Mine Akverdi - Akşam
Yayın Tarihi : 1 Haziran 2009 Pazartesi 17:45:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?