Amargi'de bir araya gelen 18 kadın bir yıl boyunca birlikte kitaplar okudu. Ve öğrendiklerini beraber yazdıkları Kadınlar Dile Gelince kitabında herkesle paylaştı.18 kadın bundan bir yıl önce birlikte kitap okumak ve okuduklarını kadın gözüyle irdelemek için bir araya geldi.
Adlarına da ironik olsun diye 'Küçük Hanımefendi Edebiyat Atölyesi' dediler. 2008'in Haziran ayında başlayan okuma atölyesi Bilgi Üniversitesi'nden Aslı Güneş'in moderatörlüğünde ve Amargi Kadın Kooperatifi'nden İlkay Ertem'in koordinatörlüğünde gerçekleşti. Erkeklerin kadınların kötü okur olduğu düşüncesine inat ve Marx'ın 11. Tezi'nden aldıkları ilhamla "Bizden öncekiler romanları okumakla yetindiler, ama esas olan yorumlamaktır," dediler. Bir yılın sonunda öğrendiklerini, anladıklarını, okuduklarını bir kitapta bir araya getirdiler. Kadınlar Dile Gelince adlı kitap, atölyenin çalışmalarını sürdürdüğü Amargi tarafından yayımlandı ve yazar Sevgi Soysal'a ithaf edildi. 'Küçük hanımefendiler'in sekiziyle buluştuk ve onlar anlattı, biz dinledik...
ASLI GÜNEŞ
Edebiyat masum değil
"Amacımız edebiyat tarihinin kadınları nasıl anlattığına bakmaktı. Kadının büyümesiyle başladık, âşık olmasıyla devam ettik, sonrası evlilik, delilik, isyan ve dönüşümle sonlandı. Türkiye'den ve dünyadan yazarlar seçtik. Yazıları yazarken de kendiliğinden bir karşılaştırmalı edebiyat çalışması çıktı. 'Küçük hanımefendi' kadınların nasıl eğitilip iyi bir zevce yapıldığına dair ironik bir imge. Edebiyat bu eğitim sürecinin parçası ve masum değil. Kadınlar küçük hanımefendi olmayı reddedince ahlaksız, isterik ya da deli olarak nitelendiriliyor."
EZGİ DOĞRU
Buna ihtiyacımız varmış
"Kadın yaşamına dair bütün süreçlerin içinde olmak istedim. Romanlardaki karakterler hayatımızdaki bir sürü noktayı kesiyor. İster istemez aslında kendimizi konuşmaya başladık. Okuduklarımızı birbirimize anlatmaya çok ihtiyacımız varmış. Yazmak ile delirmek arasındaki ilişki beni çok cezbettiği için, kitapta da bu konuda bir makaleyle yer aldı
İLKAY ERTEM
İki yeni atölye geliyor
"Kadınlar okumayı çok seviyor ama okuyup birlikte konuşmayı daha fazla seviyor. Atölye günlerinde evlerimize gece yarısı gidiyorduk ve bunu seve seve yapıyorduk. Bu deneyimden sonra Küçük Hanımefendi dönüştü ve Donna Kişot oldu. Donna Kişot Okuma Atölyesi, 5 Ekim'de 35 kişiyle başlıyor. Ayrıca 12 Ekim'de Full Metal Etek adlı film okuma atölyemiz başlıyor. Orada da aileye ve aşka odaklanan 15 film seçtik."
NURCAN BAYRAKTAR
Roman okumalı
"Bu atölyede birbirimizi tamamladık. Erkek yazarlar kadınları nasıl tanımlıyor, kadın yazarlar hemcinslerini nasıl algılıyor, bunlara bakmak ilginçti. Bu vesileyle yeni tanıdığım yazarlar oldu. Yazıyı yazarken ilham denen şeyin gerçek olduğunu anladım. Kadının roman okunması istenmiyor, çünkü ona biçilmiş rolü gerçekleştirmek için hayallere kapılmaması gerekiyor. Geçmişte kadının ne okuyacağına bile, önce babası sonra kocası karar verirdi.
ÖZLEM DENLİ
Aşk meselesi...
"Kitapların bir kısmını okumuştum, bir kısmını da okumak istiyordum. Buradaki üslup, ne akademideki tartışmalara benziyor ne de siyasileşmiş gruplardaki tartışmalara. Metinlerden kendi hayatımıza, hayatımızdan metinlere geçişler yaparak okuduk. Kitaba Aşk-ı Memnu romanıyla ilgili bir yazı yazdım. Aşk merkezli ilişkiler üstüne ilk defa böyle düşündüm."
GÜLHAN DAVARCI
Kadınlar da erkekçe yazıyor
"Atölye çalışması boyunca herkesin gözü ışıl ışıldı. Eskiden kitaplar okuduğumda kendimi kadın kahramanların yerine koyar, yoldan çıkardım. Atölyedeyken birçok yazarın kadınlara biçtiği rolleri gördüm ve her şeye minnet duymamayı öğrendim. Kitaptaki makalemde de kadınların hayatlarını nasıl anlattığını araştırdım ve Halide Edip'le Kate Millet'in otobiyografilerini inceledim. Kendilerini anlatırken kadınca bir dilleri olmadığını, erkek gözüyle kendilerini anlattıklarını tespit ettim."
BERNA TURHAN
Çirkin olmak
"15 günde bir kitap okumuş olarak geliyorduk ve o kitap üzerinden tartışıyorduk. Böyle bir şeyi yazabilmek de çok keyifliydi. Gündelik hayata ilişkin bir şey yazmak üzere yola çıkmıştım ama daha sona yazı, kadının çalışma hayatına dönüştü. Okuduğumuz kitaplarda daha çok çirkin kadınlara çalışmak uygun görülüyordu, güzel bir kadınsa evlenerek hayatını kurtarabiliyordu."
DENİZ BEKDEMİR
Eleştirel okuma
"Atölye bundan sonraki okumalarıma yön verecek. Eleştirel okumayı kendi zihnimde bir yerlere yerleştirmiş oldum. Bir romanı yazıldığı dönemin içinde bir yere yerleştirmeyi öğrendim. Yazımda cinsiyetle yazının ilişkisini irdelemeye çalıştım. Kadınlar kalemi eline aldığında erkekleşiyor mu sorusunun cevabını aradım ve birçok kadının yazarken ataerkil sistemin değerlerini yeniden ürettiğini fark ettim."
GÜLİZ ÖZARSLAN
Flaubert feministmiş
"Hem seçilen kitaplar çok önemliydi, hem de kadın tarihinin içinde olmak ve hep birlikte okumak çok cazipti. Beni en çok heyecanlandıran kitap Madame Bovary'ydi. Kadını bir erkeğin gözüyle görmek çok başka bir şey. Yazımı yazarken sürekli Flaubert'le tartıştım ve en sonunda onun bir feminist olduğuna karar verdim. Umarım gerçekten feministti ve benim yazımdan sonra mezarında ters dönmez."