Uzun mu uzun bir uçak yolculuğu için çantamı doldurmuş, ruhen hazırlanmış, cam kenarındaki koltuğuma kurulmuştum.
Kocaman çantamda bu tür yolculuklar için gerekli donanım haricinde uçağa binmeden önce kitapçıda gözüme çarpan Sex and The City dizisinin altı sezonluk yapım-çekim hikâyesinin anlatıldığı çok fotoğraflı bir kitap vardı. Yaklaşık on bir yıldır oyunculuk ile yazı arasında yaşıyorum. Günlük hayatta ve düşünsel boyutta her detaya iki farklı gözden bakmak vazgeçilmez bir alışkanlık. Oyuncu olarak etrafı gözlemlemek bir olayı ya da kişiyi yansılamak için ne kadar gerekliyse, yazı yazmak için de o kadar önemli. Koltuğuma kurulmuş sayfaları çevirirken “Bunu yazsam ne güzel olur” diye düşündüm. Kitabın son sayfasını çevirdiğimde “Biz ne zaman böyle olacağız, olabileceğiz” diye içlenmeden edemedim.
Perde arkası da en az ekrandaki kadar maceralı
n Dizinin iyi kalpli, yakışıklı ve düşünceli sevgilisi Aidan Shaw isimli karakteri canlandıran John Corbett diziyi hiç seyretmemiş bir mimarmış. Teklif geldiğinde West Virginia’da bir ev yapmaktaymış. İzleyiciler onu o kadar çok sevmişler ki başlattıkları e-mail kampanyası sonunda oyuncu ikinci kez diziye dönmüş.
n Kim Catrall dizide tamamen çıplak göründüğü sahnelerde özel olarak tasarlanmış çamaşırlar giyiyormuş. Aynı şekilde sevişme sahneleri sırasında erkek oyunculara küçük bir kaska benzeyen koruyucu bir kafes giydiriliyormuş.
n New York şehri en az dizideki oyuncular kadar önemli olduğundan, set dizaynırı oyuncuların çalışma programını çıkarır gibi NY City için de bir çekim planı çıkarıyormuş. Prodüksiyon dizaynırı on kişiyi aşan yardımcıları bu çalışma programı ve grafiğe uygun trafik ayarlaması yapıyormuş.
n Dizide Miranda’nın barmen sevgilisi Steve’i canlandıran David Eigenberg dizideki kızların giyinik olmasına rağmen erkeklerin stüdyo koridorlarında sürekli çıplak dolaştıklarını, Carrie ya da Charlotte’un sevgilisini oynayan erkek oyuncuların bellerine sarılı havlulara bakıp “Oo bugün bugün büyük gün ha!” diyerek şakalaştıklarını anlatıyor.
n İstisnasız kadınlı erkekli bütün oyuncular dizi ile ilgili önce tereddüt edip sonra da ailelerinden dizinin ilk bölümünü seyretmemelerini istemişler. Bu birkaç bölüm sürmüş. Dizi çok popüler olduktan sonra aileleri olumlu düşüncelerini iletmeye başlamış. Dünyayı kasıp kavuran bu dizinin oyuncularının çoğunun bu denli tutucu ailelerin utangaç çocukları olması da oldukça ironik.
n Dizinin senaryosunu yazan ekip izleyici tepkisi ve geri dönüşlerine çok önem vermiş. Karakterlerin değişimi ya da sürekliliği biraz da bu şekilde sağlanmış.
n Altı yıl boyunca dizinin çekim ekibinden neredeyse hiç kimse değişmemiş. Bu uzun soluklu işlerde imkansız bir tablodur. Proje tasarımcısı ve yapımcı Darren Star ile uygulayıcı yapımcı Michael Patrick King, imkansızı başaran önemli iki isim. İkna kabiliyetleri ve övgüdeki cömertlikleri bunda büyük pay oynamış.
n Miranda’yı oynayan Cynthia Nixon’un lezbiyenliğini açıklaması, kanserle mücadelesi, Kim Cattrall’ın boşanması gibi magazin basının çok ilgilendiren durumlarda yapımcılar ekiple özel toplantılar yaparak “dışarıya nasıl konuşulacağı” konusunda tedbirler almışlar. Ekibin sağlam bir birlik içinde olmasına her şeyden çok önem vermişler.
Diziyle ilgili rakamlar
90’ların sonunda özellikle kadınlar arasında efsane olan Sex and The City dizisi 1998’de ABD televizyonlarında yayınlanmaya başladı ve 6 sezon sürdü.
New York’ta yaşayan 30’lu yaşlarının ortalarındaki bekar bir kadın olan Carrie Bradshaw ile onun en yakın 3 arkadaşının hayatını konu alan dizi, aslında 1997’de piyasaya sürülen aynı isimli kitaptan esinlenerek çekildi.
Kitap, New York Observer gazetesinde Sex and The City isimli bir köşe yazarı olan Candace Bushnell tarafından kaleme alınan makalelerin derlemesinden oluşuyordu.
Dizinin yapımcısı, kitabın hakları için yazara 50 bin dolar ödeme yaptı ve ilk bölüm 1998’de ABD televizyonlarında yayınlandı. Dizi, kısa zamanda sezonun en çok izlenen dizisi oldu.
Carrie Bradshaw, Samantha Jones, Miranda Hobbes ve Charlotte York isimli karakterlerin giydiği çılgın kıyafetler, hatta yedikleri ve içtikleri bile anında yeni moda akımları başlatmaya yetiyordu. Hatta dizi o kadar popüler oldu ki New York’ta dizinin çekildiği yerlere otobüsle turlar bile düzenlendi.
Dizinin ana karakterlerini canlandıran Sarah Jessica Parker, Kim Cattrall, Kristin Davis ve Cynthia Nixon 94 bölümden oluşan dizi boyunca toplamda 94 erkek ve bir kadınla birlikte oldu.
Avrupa’da da olay yaratan dizi, Türkiye’de 2000 yılında gösterilmeye başlandı.
Dizinin 2004’teki ABD finali, 4.1 milyon izleyiciyle rekor kırarak şimdiye dek en çok izlenen dizi finallerinden biri haline geldi.
Sex and the City dizisi, 50 kez Emmy ödüllerine aday oldu ve 7 kez kazandı, 24 kez de Altın Küre’ye aday gösterildi ve 8’ine layık görüldü.
Dizinin ardından aynı isimli filmi 2008’de gösterime girdi ve 393.2 milyon dolar hasılat yaptı.
Sözleşmeler
Onlarda: Geçtiğimiz kış Hollywood senaristlerinin aldıkları ücret dışında yazdıkları senaryo ve metinlerin DVD haklarındaki dört cent’lik payın artırılması için girdikleri grevi anımsıyorsunuz. Haklarını kazandılar. Dolayısıyla oralardaki oyuncu sözleşmelerinin ne kadar koruyucu ve tatmin edici olduğunu tahmin edebiliyoruz. Kaldı ki Sex and The City’nin başrol oyuncusu Sarah Jessica Parker, ikinci sezon itibarıyla dizinin yapımcılarından biri olmuş.
Bölüm başına almış oldukları ücretlere, tekrarlar, farklı kanallara ve dünya ülkelerine satışındaki ücretten pay, elektronik ortamda yayın ve DVD hakları da ayrıca ekleniyor. Dizinin kaldırılması halinde ya da oyuncudan vazgeçilmesi durumunda oyuncuyu maddi, manevi koruyan tazminat maddeleri var.
Daha önce Kim Catrall yerine başka bir oyuncu ile anlaşmışlar. Ama yapımcı Darren Star, Kim Catrall konusunda ısrarcı olmuş. Son hafta oyuncu değişikliğine gidilmiş ve oyuncuya ödenen avans oyuncuda kalmış. Oyuncu dava açmadığı için kendilerini şanslı sayıyorlar.
Bizde: Oyuncular ve yönetmenler sadece kanalların ve yapımcıların lehine hazırlanmış çok çok ağır sözleşmeleri imzalamak zorunda kalıyorlar.
Tekrarlardan ve DVD gibi sonradan gelen haklardan pay sahibi olmayı bırakın, “yapımcı (kanal) iş bu sözleşmeyi her zaman için tek taraflı olarak hiçbir ihbar ve ihtara gerek olmaksızın feshedebilir” gibi maddeleri bile kabul ediyorlar.
Oyuncunun herhangi bir hak ve tazminat talebinde bulunamayacağına, haklarının üçüncü şahıslara devredilebileceğine, gösterim ve fikir haklarının süresiz olarak yapımcıya (kanala) devredildiğine dair maddelerin olduğu bu sözleşmeleri imzalamayan oyuncular ise ne yazık ki haklarını savunabilecek bir meslek örgütünden bile yoksunlar.
Çalışma şartları
Onlarda: Dizide Charlotte’u canlandıran Kristin Davis “çok ama çok” çalıştıklarından şikayetçi. Çünkü Sex and The City dizisi bir sinema filmi gibi çekiliyor. Bu da çok tekrar ve uzun iş saatleri demek. Tabii sekiz saati geçen her çalışma turu ikinci iş gününün başlaması sayılıyor. Ancak her oyuncunun kendine ait bir odası, özel gardırobu, beslenmesiyle ilgilenen bir uzmanı var. Ayrıca sette düzenli olarak hizmet veren sağlık ekibi ve masajcılar bulunuyor.
Set hazırlanırken, ışık ve kamera ayarı yapılırken oyuncular ile aynı boy ve saç modeline sahip kişiler (vekil-dublör) görev yapıyor ve onlar yerine hareket trafiğini hazırlıyorlar. O sırada oyuncular dinleniyor. Her şey hazırlandıktan sonra oyuncular sete alınıyor.
Sex and The City’nin kostüm sorumlusu Patricia Field, yapım ekibiyle birlikte senaryoyu ilk okuyanlardan biri. Hazırlığını asistanlarıyla haftalar öncesinden yapıyor. Oyuncuların her durum için kullanabilecekleri giysi, aksesuar ve ayakkabı ile dolu özel odaları var. Çekim saatleri dışında ayarlanmış günlerde buluşup prova yapıyor ve modacıların gönderdiği giysileri “kabul ya da ret” ediyorlar.
Ama en önemlisi oyuncuların senaryo hakkında söz hakkı var. Yapım ve yönetim ekibi masa başı çalışmasına geçmeden önce senaryo oyunculara gönderiliyor ve fikirleri alınıyor.
Sarah Jessica Parker sevişme sahnelerine sıklıkla itiraz ederken, dizinin en seksi kadını Samantha’yı canlandıran Kim Catrall sadece bir kez senaryoyu geri göndermiş ve bir sahnenin çıkarılmasını istemiş. O da dini inançlar ve çocuklarla ilgili yanlış anlaşılmaya sebep olacak bir sahneymiş. Sahne değiştirilmiş.
Bizde: Türkiye’de dizilerde görev alanların tamamı çok ama çok çalışırız. Sabah yedide ışık kamyonlarıyla sete gelip, ertesi gün öğleye doğru eve döndüğümüz olur. Sabah ezanını duymadan eve gitmemeyi prensip edinmiş yönetmenler vardır. Ne de olsa “bu iş böyle yapılır” adeti bizde yaygındır.
Sekiz saat dinlenemeden yeni çalışma günü başlar. Oyuncular dahil kimsenin sigortası ve iş güvencesi yoktur. Kışın soğukta oturabileceğimiz sıcak bir mekan bulursak şanslı sayarız kendimizi.
Okullarda, hastanelerde, tuvaletlerde, kostüm kamyonlarında ve daha çok arabalarda giyiniriz. Kostümler artık Allah ne verdiyse, biraz evden, biraz depodan, biraz mağazalardan ödünç alınmış bir karışım olur.
Senaryoyu çoğu zaman set günü ama genellikle bir gün önce yönetmenle birlikte alırız. Üzerinde çalışmaya çok vakit olmaz.
Işık ve kamera ayarlarında dublör-vekil-mekil olmaz, oyuncu bizzat hazır bekler.
Böbrek iltihabı, grip, anjin, ishal gibi hastalıklar hastalıktan sayılmaz. Setten ayrılamazsınız. Çünkü daima yedeksiz çalışılmaktadır ve yayın gününe kaset zor yetişir. Çocukların özel günleri, düğünler, cenazeler, ailevi meselelerin hiçbir önemi yoktur. Bu sorunların tamamı yönetmenler dahil tüm çalışanlar için geçerlidir. Üstelik teknik ekipler çok daha az ücretlere, çok daha uzun çalışmak zorunda kalırlar.
Yani bırakın çalıştığınız dizinin bir kitabının yapılmasını işin yayınlanması bile mucizeye dönüşür...
Senaryoya müdahale edebiliyorlar
Onlarda senaryo oyunculara gönderiliyor ve fikirleri alınıyor. Müdahale etme hakkına sahipler. Örneğin dizide Samantha’yı canlandıran Kim Catrall senaryoyu geri göndermiş ve bir sahnenin çıkarılmasını istemiş. O da dini inançlar ve çocuklarla ilgili yanlış anlaşılmaya sebep olacak bir sahneymiş. Sahne değiştirilmiş. Bizde buna imkan yok...