Akdeniz Bölgesi’nde, Isparta İli’ne bağlı bir ilçe olan Eğirdir, kuzeyden Yalvaç ve Gelendost ilçeleri, doğudan Şarkikaraağaç ve Aksu ilçeleri, güneyden Sütçüler ilçesi, güneybatıdan Burdur ili, batıdan Isparta Merkez ve Atabey ilçeleri ile kuzeybatıdan Senirkent ilçeleri ile çevrilidir. İlçenin kuzey kesiminde oldukça geniş bir alanı kaplayan Eğirdir Gölü ile göl alanını Isparta çöküntü alanından ayıran dağlar ilçenin yüzey şekillerini oluşturmaktadır. İlçenin kuzeybatısında Barla Dağı (2.799 m.), batısında Davras Dağı (2.635 m.), doğusunda Dedegül Dağı (2.992 m.) yer alır. Eğirdir Gölü’nün büyük bölümü ile Kovada Gölü’nün tümü ilçe sınırları içerisindedir.
Eğirdir Gölü tektonik kökenli bir göldür. Ancak gölün bugünkü şeklini almasında göl çanağında meydana gelen karstik olayların etkisi olmuştur. Ortalama derinlik 10 metredir. Göl, ilçe sınırlarında Gelendost Çayı (Doğanbey), Esinyurt-Yeşilköy arasında köy sınırını oluşturan Hamam Deresi (Akdere), Esinyurt-Hacılar arasında köy sınırını oluşturan Suçanı (Su Uçan) dereleri ile beslenir. Gölün güney kesiminde Eğirdir’in önünde Yeşilada ve Canada isimli iki küçük ada vardır. Eskiden Eğirdir ile ulaşım küçük teknelerle sağlanırdı. Sonradan bu adalar bir yolla kıyıya bağlanmıştır. İl merkezine 36 km. uzaklıktadır. Denizden yüksekliği 918 m. olan ilçenin yüzölçümü 1.414 km2, toplam nüfusu 40.739’dur.
İklimi Akdeniz ve İç Anadolu iklimleri arasında bir geçiş alanında yer almaktadır. Bu iklim tipine bağlı olarak ilçede ne Akdeniz’in yağışlı, ne de İç Anadolu’nun kurak iklimi söz konusudur. Yıllık sıcaklık ortalaması 11,9 0C, ortalama yağış 705 mm dolaylarındadır.
İlçenin ekonomisi tarım, hayvancılık, turizme dayalıdır. Yetiştirilen başlıca ürünler, buğday, patates, arpa, soğan, üzüm, elma, ceviz, karpuz, pamuk, afyondur. Hayvancılıkta ise sığır, koyun ve kıl keçisi yetiştiriciliği yapılmaktadır. Ayrıca su ürünleri de yetiştirilmektedir.bunlardan en önemlileri kerevit ve sazan balıklarıdır. Gölde elde edilen balıkların büyük bir kısmı ilçe dışına gönderilmektedir. Ayrıca ilçelerdeki atölye ve evlerde halı, kilim dokumacılığı yapılmaktadır.
Bölgede varlığı bilinen höyükler ve kalıntılar olmasına rağmen, burada arkeolojik araştırmaların yeterince yapılmamış olmasından ötürü Eğirdir İlçesinin tarih öncesi ve tarihi çağları kesin olarak bilinmemektedir. Hitit (MÖ l800-l200) tabletlerinde bugünkü Eğirdir İlçesi topraklarının da içinde bulunduğu bölgenin adı Pitaşşa olarak geçmektedir.
Bölgede Friglerin (MÖ 750-690), Liydialıların (MÖ 690-547), Perslerin (MÖ 547-334), Makedonyalıların (MÖ.334-323), seleukosların ve Pergamon Krallığının hakim olduğu bilinmektedir. Pergamon Kralı III.Attalos tarafından veraset yoluyla yöre, Romalılara bırakılmıştır. Roma İmparatorluk döneminde İmparator Antoninus Pius’dan (MS 138-161) Claudius II’ye kadar sikke basmıştır. Roma akropolü Eğirdir’in ortasında yükselen sivri tepenin güneyinde kurulmuştur. Buradaki sivri tepe ve uzantılarında Roma döneminde surlar yapılmıştır. Her iki tepe arasındaki kısımda podyumlu bir mabedin bulunduğu da temel kalıntılarından anlaşılmaktadır. Ayrıca küçük tepeyi çeviren surların içerisinde de yapı kalıntıları ile karşılaşılmıştır. Bütün bu kalıntılar Eğirdir’de önemli bir Roma yerleşmesi olduğuna işaret etmektedir.
Romalılar Eğirdir’i MÖ. 102-49 yılları arasında Kilikia Eyaletine, daha sonra da Asia Eyaletine bağlamışlardır. MÖ. 39 yılında Galat Kralı Amyntasın kontrolüne giren bölge MÖ. 25 yılına kadar bu durumda kalmış, daha sonra Galatia eyaleti içine alınmıştır. Roma İmparatorluğunun MS .395 yılında parçalanmasıyla Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) sınırları içinde kalmıştır. Bizans döneminde Eğirdir Bizansın Anatolikan Theması sınırına dahildir.
Anadolu Selçukluları Eğirdir ve çevresini 1204 yılında çevredeki diğer şehirlerle birlikte ele geçirmiştir. Selçuklular döneminde Eğirdir’in imarına önem verilmiş, surlar onarılmıştır.Anadolu Selçuklularının Mısır ile ticaretini sağlayan Antalya limanından Anadolu’nun içlerine kadar giden yol ve konaklama merkezi Eğirdir’in 3 km. güneyinden geçiyordu. Bu nedenle Eğirdir çevresinde Anadolu Selçuklu kervansaraylarının en büyüklerinden olan Eğirdir Hanı, 1237 yılında Selçuklu Sultanı II.Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmıştır. Ancak bu han kısa bir süre sonra geçirdiği büyük bir yangın sonucu kullanılamaz hale gelmiştir. XII.-XIII yüzyıllarda Eğirdir, yörenin önemli bir kültür merkezi konumuna gelmiştir.
Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasının ardından Feleküddin Dündar Bey tarafından 130l yılında Hamitoğulları Beyliği kurulunca bu beyliğin Uluborlu’dan sonra 13l0 yılında ikinci merkezi Eğirdir olmuştur. Dündar Bey şehirde imar hareketlerine girişmiş ve buraya Felekabad adını vermişti. Şehir 1324-l327 yılları arasında İlhanlılar’ın Anadolu valisi Timurtaş tarafından işgal edilmiştir. Dündar Bey bu dönemdeki İlhanlı hakimiyetini tanımıştır. Timurtaş’ın Mısır’a kaçışından faydalanan Dündar Bey’in oğlu Hızır Bey 1328 yılında tekrar Eğirdir’e hakim olmuştur.
XIV. yüzyılın ikinci yarısında Eğirdir Karamanoğulları’nın saldırılarına uğramıştır. Bu saldırılar üzerine Hamitoğulları öteki komşuları olan Germiyanoğulları ve Osmanoğulları’ndan yardım istemek zorunda kalmıştır. Osmanoğulları’nın bu yardımına karşılık Hamit Beyliği’nin bir kısım toprakları Osmanlılara verildiği halde Eğirdir 1390 yılına kadar beyliğin elinde kalmış ve bu tarihte Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı hakimiyeti altına alınmıştır.
Osmanlı döneminde Eğirdir ve çevresi Selçuklu ve Hamitoğulları dönemindeki görkemini kaybetmiştir. XVI. yüzyılın başlarında Isparta’nın nüfusu Eğirdir’i geçmiştir. Bununla birlikte önemli bir pazar yeri olma özelliğini sürdürmüştür. XVI. yüzyılda Hamit Sancağı içindeki on altı pazar yerinden biri de Eğirdir idi. Eğirdir, Hamit sancağında XV. ve XVI. yüzyıllarda müstahkem, surlarla çevrili ve kalesi olan tek şehir özelliğini de taşımaktaydı. 1305 (1887-88) tarihli Konya Vilayeti Salnamesi’ne göre Eğirdir’de dördü minareli olmak üzere otuz iki cami, on yedi mescit, iki medrese bir kütüphane, dört hamam, 150 kadar dükkan, üç han ve iki kilise vardı.
Kurtuluş Savaşı sırasında Eğirdir’de Milli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti teşkilatı kurulmuş, bu teşkilatın mahalleler ve köylerde de şubeleri açılmış, heyetleri oluşturulmuştur. Bu cemiyet aracılığıyla Eğirdir ve köyleri, Milli Mücadeleye önemli ölçülerde insan ve malzeme yardımlarında bulunmuştur.
Osmanlılar döneminde zaman zaman Hamideli Sancağı’nın merkezi olan Eğirdir, Tanzimattan sonra Konya Vilayeti Hamid Sancağı’na bağlı bir ilçe merkezi olmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra da ilçe statüsünü sürdürmüştür. Eğirdir 4 Mayıs 1959 tarihindeki büyük yangında 215 ev tamamen yanmıştır. Eğirdir, yangın sonrası yeniden bugünkü şekli ile yapılanmıştır.
İlçede günümüze gelebilen eserler arasında; Hızırbey Camisi (Ulu Cami), Çeşnigir Sinan Paşa Camisi, Baba Sultan Türbesi, Şeyhü'lislam Elberdai Türbesi, Şeyh Muslihiddin Türbesi, Dündar Bey Medresesi (Taş medrese), Eğirdir Kervansarayı, Eğirdir Hanı, Eğirdir Kalesi, Roma Köprüsü, Osmanlı Köprüleri, Hagia Stefanos Kilisesi, Aya Georgios Kilisesi, İnönü Mağarası, Kovada Gölü Milli Parkı, Eğirdir Gölü ve diğer Doğal Güzellikleri ile Mesire Yerleri bulunmaktadır.
Kenthaber Kültür Kurulu
Fotoğraflar, www.isparta.gov.tr adresinden alınmıştır.