21
Kasım
2024
Perşembe
GELENDOST - ISPARTA

Haydar Paşa


Haydar Paşa   (1512-1595) 

Haydar Paşa, 16. Yüzyıl başlarında, o zamanlar Hamidabad Sancak’ı adı verilen Isparta İli’nin Gelendost Köyü’nde 1512 yılında doğmuştur. <Hürzat oğulları> ailesinden Mehmet Ağa’nın oğludur. 

Haydar Paşa, çocukluğu boyunca, 18-20 yaşına kadar, köyünde ilköğrenim görmüş, Eğridir ve Akşehir Medreselerinden diploma almış, babasının isteği ile o zaman İstanbul’da kurulan <Mimar Ağa Ocağı>na yazılmış, biraz sonra da Osmanlı Ordusunun ihtiyacı olan Mimar-Mühendis ile Tabya Subayları yetiştiren <Darüssınai Odası>na girmiş ve yüksek zeka ve çalışkanlık göstererek <Mimar Ağa Yardımcılığı> rütbesiyle <Darüssınai Kalfası> olmuştur. 

Yavuz Sultan Selim döneminde, genç yaşında, yaşıtları arasında üstün zeka ve çalışkanlığıyla padişahın ve Lalası Kasım Paşa ile <Kapudan-ı Derya> Piri Paşa (Piri Reis)’in dikkatini çeken Hürzat oğlu Haydar bey, <Kalfa Paşa> adı ile anılmaya başlamış, İstanbul-Haliç’teki Kasımpaşa semtinde ilk Türk tersanesini kurmaya memur edilmiştir. Bu başarısından sonra, Hadım Süleyman Paşa ile beraber Cidde’ye giderek, Türk Donanma Üssü’nü kurmuştur.

Genç yaştaki başarıları dillere destan olan Haydar bey, Kanuni Sultan Süleyman dönemi Sadrazamı Ayas Paşa ve kendisini daima takdir eden Yavuz Sultan Selim’in Lalası Kasım Paşa’nın aracılıklarıyla Kanuni’nin dikkatini çekmiş, takdirini kazanmış olarak iç Anadolu sulama, stratejik yollar ve köprülerle İstanbul-Bağdat yolu planlaması, Ankara-Niğde-Adana ulaşımını sağlama işlerini üstlenmiş, yeni kışla yerlerini, kurutulacak bataklıkları ve çeşitli göl ayaklarıyla kurak arazinin sulanmasını planlamış, bir çoğunu gerçekleştirmiştir. Bu başarıları üzerine 1540 yılında (bir tuğlu) vezirlik rütbesi verilmiştir. 

Bir istihkam Alayı’nın başında bulunarak Macaristan’da Budin (Budapeşte) alınmasından sonra (iki tuğlu) paşalığa yükseltilmiştir.
Haydar Paşa, Osmanlı Ordusunun en seçkin Mimar-Mühendis Tabya subayı olarak bütün kara ve deniz savaşlarında imparatorluk ülkesinin her yanında görev almış, yararlıklar göstermiş, 1548 de Kanuni’nin İran, 1551’de Transilvanya seferlerine katılmış, Tamşvar kuşatmasına, Segetin baskınına katılmıştır. Bütün bu seferlerde gösterdiği üstün başarı başta Kanuni Sultan Süleyman, Rumeli Beylerbeyi Mehmet, Anadolu Beylerbeyi Rüstem, Kaptanı Derya Barbaros Hayrettin Paşalar ve kasım ve Sokullu Mehmet Paşalar gibi Sadrazamlar gibi tarafından görülmemiş takdirle karşılanmış ve rütbesi o tarihe kadar Ordu’da görülmemiş (üç tuğlu) vezirliğe kavuşturulmuştur.

Kanuni’nin oğulları şehzadeler arasında baş gösteren saltanat kavgaları dolayısıyla, bir ara, haksız iftiraya uğrayan sadrazam Rüstem Paşa ile birlikte azledilmiş olan, devletin bu 3. adamı durumundaki Haydar Paşa, Rüstem Paşanın ikinci sadrazamlığı sırasında, 1555 de, Devletin Dışişlerini tedvire memur edilmiş, o yıl içinde İranlılarla Osmanlı’lar arasındaki barış görüşmelerine devlet adına başkanlık yapmıştır. 

Fransızca, Arapça, Farsça, Rumca ve bazı Slav dilleriyle Macarca bilgisi dolayısıyla yine o yıl sonuna doğru İstanbul’a gelen bir Macar heyeti ile Sultan Süleyman ve Sadrazam Rüstem Paşa’ya vekaleten görüşmeler yapmağa yetkili kılındı. Bu arada, Macaristan seferlerine Başkumandan yardımcısı (yine Padişaha vekaleten) ve ordu kumandanlıklarında bulundu. Bir çok şehir ve kalelerin alınmasında yararlıklar gösterdi. Sokullu Mehmet Paşa’nın sadrazamlığı döneminde Kanuni,Sigetvar üzerine açtığı son seferinde,1556 da,kuşatma sıralarında,savaş alanındaki çadırında öldüğü zaman,durumu Haydar Paşa,büyük bir maharetle idare
etmiş,orduda bir panik çıkmasını önlemişti.


Sultan ıı.Selim dönemde ise, Haydar Paşa,Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın yardımcısı durumunda,ikinci vezirdir. Sultan Selim 1557,Haydar Paşa, Şemsi Paşa, Piyale Paşa’yı “Kubbe altı vezirliğine” yükseltti. Türk Donanma Komutanı Turgut Reis’in Akdeniz’i Türk gölü haline getirmek üzere giriştiği bütün seferlere Haydar Paşa’da katılmıştır. İmparatorluk topraklarının en geniş bulunduğu bu dönemde,Haydar Paşa ülkenin onarım,ulaşım bakımından gerekli bütün büyük projelerini düşünüyor ve hazırlanıyordu.
 
Don-Volga nehirlerinin,Hazar ve Karadeniz’in birer kanalla bağlanmaları fikrini Sokullu Mehmet Paşa’ya kabul ettirmiş, Padişahın da onayı alınarak uygulamaya girişilmiş ve bütün düzenlemeleri üzerine almıştır. Kanal kazlarının ilerlediği sırada Rus kuvvetlerinin ilerlemesi üzerine projeden vazgeçilmiş, bunun üzerine Haydar Paşa da en verimli çağındaki çalışmalarını Anadolu’ya yöneltmiştir.

Anadolu’da yol, sulama, köprü, konak yeri, kışla, bataklık kurutma gibi çalışmaları zamanına göre en ileri bir anlayışla programlamış, uygulamaya koymuştur. Sonradan adı verilen, Anadolu-Bağdat karayolu başlangıcı Haydarpaşa mevkii, Haydarpaşa Hastanesi (Numune Hastanesi) Haydar Paşa semti ve Selimiye Kışlası planlaması hep Haydar Paşa tarafından yapılmıştır. Yine bu arada, kendi memleketi olan Isparta’nın ve Göller Bölgesinin en büyük gölü olan Eğridir gölünün iki ayağı 1. ve 2. Kovada’nın meydana getirdiği bataklıkların kurutulması ve suyunun Antalya’dan denize karışan Aksu’ya dökülmesi için 1567’den itibaren çalışmalara başlanmıştır.

1570’li yıllarda, Arabistan’ın henüz ele geçirilememiş toprakları ile Akdeniz’in en büyük adası Kıbrıs’a başlayan seferlerde hazır bulunan Haydar Paşa, 1592’de Tunus Beylerbeyliğine getirilmiş, Tunus’u ele geçirmek isteyen Venedik-İspanyol kuvvetlerini (Halkul-Vad) zaferiyle yenmiştir. Dillere destan bu zaferden sonra Cezayir Beylerbeyliği de kendisine bağlanmıştır.

O yıl Sultan Selim’in ölümü üzerine taht’a çıkan Sultan 3. Murat da imparatorluk topraklarının korunmasına ve yeni seferlere önem verdi ve Haydar Paşa’yı yeni kuvvet ve kumandanlarla daima destekledi. Afrika’nın Akdeniz kıyısındaki, Türkler elindeki toprakları ele geçirmeğe çalışan Portekizlilerle uzun savaşlar veren Haydar Paşa, Fas ülkesini savundu ve 1578’de “Üst Vadi sahili” savaşını kazandı ve bu defa da Tunus-Fas-Cezayir Beylerbeyliği (Koca) unvanını aldı. 1579’da Osmanlı Devleti’nin en büyük vezirlerinden Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa’nın Ölümünden sonra, devlet idaresinde bir kargaşa ve sınır kumandanlarının yerine keyfi tayinler başladı. Sıradan vezirler iş başına gelip gittiler. Millet ve memleket için düşünme ve çalışmanın değeri kalmadı. Koca Haydar Paşa’yı da geri çağırıp, Sivas Beylerbeyliği’ne getirdiler.

1583’de Kafkas sınırında İran Safevi kuvvetleriyle çıkan savaşa yine kurtarıcı olarak Haydar Paşa çağırıldı. “Meş’ale cengi” ve Bakû şehrinin alınışında çok büyük yararlıklar gösterdi. İki yıl sonra, İran ordusunun Van Üzerine yürümeleriyle başlayan savaşı da kazandı ve Tebriz’in alınmasını sağladı. 1588’de Doğu Orduları kumandanı olarak Azerbaycan’ın Karabağ bölgesi Gence vilayetini imparatorluk topraklarına kattı.

1592’de Rusya’nın körüklemesiyle Osmanlı Avrupa’sı sınırlarındaki irili ufaklı ayaklanmalar başlamıştı. Devlet merkezinde ise makam kavgaları sürüp gidiyordu.
1595 yılı başında Sultan 3. Murat ölmüş, yerine 3. Mehmet Padişah olmuştu.

:

Millet ve memleketine can ve baş ile çalışmış, meydana getirdiği pek çok eserlerle kendinden önceki 3 Padişahın takdir ve güvenini kazanarak hiç bir entrikaya karışmamış gerçek devlet adamı niteliği herkes tarafından teslim edilmiş bulunan Koca Haydar Paşa’yı, yine Padişah Sivas Beylerbeyliği’nden alarak Saray Vezirliği’ne getirdi.

Haydar Paşa İstanbul’a geldikten sonra, son gücü ile şehrin onarım işlerine başladı. Yeni planlar hazırladı. Kadıköy ve Aksaray semtlerinde hastaneler inşaasına başlandı. Aynı yıl içinde açılan Eflak-Romanya seferine başkumandan tayin edilen Sinan Paşa’ya yardımcı olarak katıldı. 83 yaşında bulunan Haydar Paşa bu göreve, hiç kuşkusuz Padişahın gözcüsü olarak getirilmiş bulunuyordu. Ordu, Tuna nehri önlerine geldiği zaman, Haydar Paşa’nın yerinde planı ile derhal köprü inşa edildi ve bu tek geçitten geçilerek Bükreş önlerine varıldı. Savaş yeri planını da hazırladı, fakat Sinan Paşa buna karşı çıktı ve yanlış yer seçimi dolayısıyla ordunun hareketinin ağırlaşmasına sebep oldu.
 
Bu yanlış tabya taktiği yüzünden boğaz içinde ve tek köprülü geçitte savaşılmak zorunda kalındı. Bunda ancak, Haydar Paşanın üstün kumandanlığı niteliğiyle başarıya ulaşıldı ve Bükreş önlerine gelindiğinde, tam Bükreş köprüsünü geçmeğe hazırlanırken, yakınına düşen bir düşman güllesini şarapneli ile başından yaralanarak şehit oldu.

Vekilinize soru sormak/sorununuzu iletmek ister misiniz?
Sorular/Cevaplar