Mersin Mut ilçesinin 20 km. kuzeyinde, Karaman’dan Mut’a inen karayolunun güneyinde, çam ağaçları ile kaplı dağların güney yamacındaki Alahan Manastırı kaynaklarda Alacahan Manastırı ismi ile geçmektedir.
Alahan Manastırı’nın yapımı ile ilgili birbirinden farklı tarihler ileri sürülmüştür. Kiliseye giden yolun sonundaki kayalara oyulmuş mezarlardan biri üzerindeki 462 tarihine dayanılarak MS.V.yüzyıldan önce manastırın yapıldığı ileri sürülmüştür. Ancak, manastırdaki sütun başlıklarının MS.VI.yüzyıla ait oldukları da görülmektedir. Bunlara dayanılarak manastırın 450-550 yılları arasında yapılmış olması kuvvetle muhtemeldir.
Yapı topluluğu güneydeki ovadan merdivenli bir yol ile bağlantılıdır. Yörede yaşayanlar bu yolun altında bazı kalıntıların bulunduğunu da ileri sürmüşlerdir.
Manastıra girişte keşiş hücreleri ve bir şapel, ardından bazilika, revaklı bir dehliz, vaftizhane, kayalara oyulmuş mezar hücreleri, doğudaki kubbeli kilise sıra halinde birbirini izlemektedir. Bunlardan keşiş hücreleri ile şapel kayalara oyularak meydana getirilmiştir. Buradaki doğal bir mağara işlenmiş ve şapelin apsisini meydana getirmiştir. Büyük olasılıkla da bu doğal mağara ile yapı topluluğu başlamış ve burası inziva merkezi olarak düşünülmüştür.
Bazilika üç nefli, önünde transepti ve narteksi olan bir kilise görünümündedir. Günümüze çok harap bir şekilde gelen üst örtüsü konusunda kesin bir yargıya varılamamaktadır. Apsisi Anadolu’daki diğer kiliselerde olduğu gibi iç merkezli bir daire şeklinde olup, ortasında bir paye ile ayrılmış ikiz pencere bulunmaktadır. İngiliz Arkeoloji Enstitüsü’nün 1955-1961 ve 1966-1967 yıllarında burada yaptıkları kazılarla bazilikayı tamamen ortaya çıkarmışlardır. Bazilikanın narteksi yıkılmıştır. Bazilikanın üç nefinin korint başlıklı iki sütun dizisi ile ayrıldığı görülmektedir. Batıdaki sütunlardan her dizide üçer tane olduğu ortaya çıkmıştır. Ancak daha geç devirde ana nefin üzerine küçük bir kilise yapılmış ve böylece sütun dizisinin devamı anlaşılamamıştır. Sonradan yapılan bu kilise bazilikanın bema ve apsis kısımlarından yararlanmıştır. Apsis dışarıdan düz bir duvarla örülmüş ve apsis çıkıntısının iki yanında pastophorion mekânları meydana getirilmiştir. Apsiste rahiplere mahsus birkaç kademenin olduğu da görülmektedir. Günümüze gelebilen kalıntılardan zemininin mozaik döşeli olduğu anlaşılmaktadır.
Kilisenin yan dikmelerinin iç yüzeylerine birer başmelek kabartması yerleştirilmiştir. Bunların Cebrail ile Mikail olduğu sanılmaktadır. Aynı kapı lentosunun alt yüzeyinde ise dört İncil yazarının sembolleri bulunmaktadır.
İlk kilisenin doğusunda geniş bir avluya yer verilmiştir. Kuzeyinde ise kayalara oyulmuş mekânlar, doğusunda da revaklı bir dehliz bulunmaktadır.
Bazilikanın doğusunda terasın güney sınırı boyunca uzun bir dehliz uzanmaktadır. Bu dehlizin ovaya bakan tarafı kemerli ve sütunlu bir galeri halindedir. Uzunluğu 115 m.yi bulan dehlizin zemini çeşitli seviyelerdedir. M.Gough’in iddiasına göre bu dehliz hiçbir zaman tamamlanmamıştır. Dehlizin ortalarına doğru sütunlar arasına birkaç büyük taştan işlenmiş bir aedicula yerleştirilmiştir. Bu kütlevi payenin üzeri bezenmiştir. Ortadaki nişin iki yanındaki ayaklar üzerine kavisli bir Suriye alınlığı yerleştirilmiştir. Bu alınlığın ortasına da istiridye kabuğu şeklinde küçük, yarım bir kubbecik oturtulmuştur. Bu dehlizin günümüze gelen kalıntılarından anlaşıldığına göre; kemer taşları kabartmalarla süslüdür. Ovadan gelen merdivenli yol da bu revaklı dehlize ulaşmaktadır.
M.Gough’un burada yapmış olduğu kazılarda dehlizin sonunda vaftizhane meydana çıkarılmıştır. Vaftizhane ikisi apsisli olmak üzere dikdörtgen iki mekân halindedir. Bunlar birbirlerinden üç sütunla ayrılmıştır. Vaftizhanenin revaklı dehliz ile arasında bir de narteks yerleştirilmiştir. Vaftizhaneye tepedeki kayalardan gelen suyolları ve sunak masasının izleri de görülmektedir. Ayrıca apsisinin iç duvarlarında da fresk kalıntıları vardır.
Vaftizhanenin doğusunda sol taraftaki kayalara oyulmuş sıra halinde hücreler vardır. Bunlardan bir tanesinin içerisinde manastırın tarihlendirilmesinde rol oynayan kitabeli bir lahit bulunmaktadır.
Yapı topluluğunun en önemli bölümü olan kubbeli kilise doğu yönündedir. Görkemli giriş cephesi günümüze çok iyi korunmuş olarak gelebilmiştir. Son derece düzgün kesme taşlardan işlenmiş olan bu girişin hemen hemen her tarafında zengin kabartma bezemeler bulunmaktadır. Kilisenin batısında bir avlu olup, bu avluyu güneyden boydan boya kesen dehliz kilisenin narteks kısmına bitişiktir. Kilisenin bugünkü batı cephesinin önünde de ahşap çatılı bir narteks olduğu günümüze gelebilen konsolların izlerinden anlaşılmaktadır. Narteksin kuzey yönüne kayalara oyulmak suretiyle dikdörtgen bir mezar odası yapılmıştır.
Narteksten üç kapı ile üç kapı ile içerisine girilen kilise bazilika planındadır. Ancak, üst yapısının bazilika mimarisinden farklı olduğu da dikkati çekmektedir. Orta nef büyük taş kemerlerle takviye edilmiş bir örtüye sahiptir. Buradaki kemerler büyük sütunlar üzerine oturtulmuştur. Kilisenin kuzey duvarı doğrudan doğruya doğal kayanın düzeltilmesi ile elde edilmiştir. Asıl cephe güney yönündedir.
Alahan Kilisesi’nin en önemli ve dikkat çekici yönü büyük nefin ortasında paye ve sütunlarla takviye edilmiş dört kemerin taşıdığı kule gibi yükselen bölümdür. Son derece muntazam kesme taşlardan yapılmış ve dikdörtgen’e yakın bu kulenin duvarlarında her cephede birer tane olmak üzere yuvarlak kemerli birer pencere açılmıştır.
Kilisenin taş bezemesi son derece sengindir. Buradaki kabartma süsler, İlkçağ’ın sonunda uygulanan ve kendine has özellikleri, mimariye yansıtmasıdır. Bezemenin esasını İlkçağ sanatının motifleri oluşturmaktadır. Özellikle büyük kapının sövelerinde boncuk, yaprak ve palmet dizileri burada kullanılmıştır. Bunların hepsi antik sanattan gelme motiflerdir. Sütun başlıkları korint üslubunda olmalarına rağmen çoğunlukla kompozit başlıklara dönüşmüştür. Çoğunda da kartal kabartmaları bulunmaktadır.
Alahan Manastırı bu yapılarla sonuçlanmamıştır. Yapı topluluğunun doğusunda 1966-1967 yıllarında bulunmuş bazı yapı kalıntıları bulunmaktadır. Ayrıca burada kayalara oyulmuş hücreler, su kaynağı bulunmaktadır.
Kenthaber Kültür Kurulu
Fotoğraflar, www.mersin.gov.tr, www.cekulvakfı.org.tr ve www.mut.bel.tr adreslerinden alınmıştır.