Ardahan, tarihi ve doğal güzelliklerinin yanısıra, elverişli koşulları nedeniyle, adeta bir kış turizmi cennetidir. İl merkezine 12 km. uzaklıktaki Yalnızçam Köyü-Uğurludağ mevkiindeki ve Projesinde golf sahası da bulunan Yalnızçam Uğurludağ Kayak ve Turizm Merkezi’nde ilk etapta mekanik tesisler ile Çeşner mevkiinde günübirlik sosyal tesislerin yapımı tamamlanmıştır.
Ardahan ve çevresi tarihin en eski dönemlerinden beri çeşitli uygarlıklarca iskan olunmuş önemli bir yöremizdir. Urartu, Med, Pers, Roma, Sasani, Selçuklu, İlhanlı, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safavi ve Osmanlı uygarlıklarına ev sahipliği yapan yörede birçok tarihi eser ve kalıntı bulunmaktadır. İl genelinde Urartu Kalelerinin özelliklerini andıran kaleler, bu yörede yaşamış gayrimüslim tebaanın yaptığı küçük şapel niteliğinde kiliseler, tarihi camiler, Ardahan ve çevresine özgü mimari özelliklerine sahip evler, hamamlar, çeşmeler, çeşitli dönemlerin izlerini taşıyan heykel ve figürler bulunmaktadır.
Ardahan Kalesi:
Şehir merkezinin kuzeyindeki Halil Efendi mahallesi ile, şehir merkezini birbirinden ayıran Kura Nehri’nin hemen sol kıyısında bulunmaktadır. Tarihi oldukça eskilere dayanan ilk inşa evresi kesin olarak bilinmeyen Ardahan Kalesi’nin, Selçuklular tarafından yapıldığı ve Osmanlılar döneminde de sürekli olarak kullanıldığı bilinmektedir.
Kalenin inşasında mimari açıdan dikdörtgen bir plan düzeni esas alınmıştır. Klasik Osmanlı hisarları görünümündeki kalenin, ana girişi batıdandır ve giriş kapısının eyvan tarzında yüksek bir kemeri bulunmaktadır. Giriş kapısının üzerinde 963 H. tarihli bir inşa kitabesi vardır. Dikdörtgen plan oluşturan sur duvarları baştan başa kare tabanlı ve çokgen planlı çok sayıda kule ile desteklenmiştir. Kale içerisinde bir mescit ve hamam kalıntısı bulunmaktadır. Kale dendanları, duvar örgü tekniği, çokgen kuleleri ve konumlandırılış biçimi ile Rumeli Hisarının küçük ölçüde ele alınmış bir varyasyonu gibidir.
Kazan Kale:
Ardahan’ın yaklaşık 12-13 km kuzeydoğusunda Kura vadisinin nehrin akış yönüne göre sağında yer almaktadır. Kesin tarihi bilinmeyen kale çevresinde eski yerleşim izleri mevcuttur. Büyük oranda yıkılmış olan kaleden, sadece doğu yöndeki kule kısmı ayakta kalarak günümüze ulaşabilmiştir. Bu kulenin MS 8-9. yüzyıllarda Türkistan’daki Kazan bölgesinden gelip, bu yörede yaşadıkları bilinen Türkler tarafından inşa edildiği anlaşılmıştır. Yüksekliği 15 metre olan bu kulenin, burada daha önce mevcut olan bir yerleşim üzerine sonradan inşa edildiği anlaşılmıştır.
Altaş (ur) Kalesi:
Ardahan-Hanak karayolunun 18. km’sindeki Altaş (Ur) köyünün doğusunda yer alan sivri bir tepe üzerine kurulmuştur. Tarihi kaynaklarda sadece adı ve yeri belirtilen kalenin, ilk yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Ancak VH.-VTII. yüzyıldan beri bu kalenin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Çevresinde eski yerleşim izlerinin mevcut olduğu tespit edilen kalenin, Türk dönemi öncesine ait kalıntılar üzerine, Türk döneminde inşa edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
Kinzi Kalesi:
Ardahan’ın 30 km. batısında Bağdeşen köyünün kuzeyinde yer almaktadır. Kalenin inşa tarihi bilinmemekle birlikte, önemli bir geçit noktasında bulunması, buranın milattan önceki asırlardan beri mevcut olduğunu göstermektedir. Konum ve altyapı özellikleri bakımından Urartu kalelerinin genel karakteristik özelliklerini akla getirmekte olup, çevreden yaklaşık 130 metrelik yüksekliği ile ortaçağ şatolarını andırmaktadır. Üç yönden derin vadilerle çevrilmiş yüksek bir dağın dil biçimindeki uzantısı üzerine kurulmuş olan kalenin, iç ve dış bölümlerden oluştuğu anlaşılmaktadır.
Kalecik Kalesi:
Göle ilçesine bağlı Kalecik köyünün yaklaşık 450-500 metre güneyinde, köyden gelen derenin oluşturduğu vadi ile Kura vadisinin kesiştiği noktada sarp bir alana kurulmuştur. Kalenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, MÖ VIII. yüzyılda yöreye egemen olan Urartular tarafından yaptırılmış olduğu tahmin edilen yöre kaleleri ile benzerlik göstermektedir. Üç yönden çok dik ve sarp kayalıkların sınırladığı ve akarsuları ile birlikte iki derin vadinin kesiştiği bir konumda inşa edilmiştir.
Şeytan Kalesi:
Çıldır ilçe merkezinden l km. uzaklıktaki Yıldırımtepe köyünün yaklaşık 1,5 km. kuzeydoğusunda Karaçay vadisinde oldukça sarp ve müstahkem bir alana kurulmuştur. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Yörenin diğer kalelerinde olduğu gibi bu kalenin de mimari özellikleri Urartu kalelerini andırmaktadır. Tarihi kaynaklarda bu kaleye Çıldıran Kalesi, Kal’a-ı Şeytan, Kaçiş, İblis Hisarı gibi adlar verilmiştir.
KÖPRÜLER
En eski köprü örneklerine Anadolu’da rastlamak mümkündür. Türkler askeri hareket ve ticari nakliyat amacıyla Anadolu’da yol ve köprülere büyük önem vermişlerdir. Bu bakımdan Türkler, Anadolu’da köprü inşasında bir hayli başarılı olmuştur.
Ardahan ve çevresinde XIX. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş birkaç köprü örneği bulunmaktadır. Ancak bu köprüler içerisinde şüphesiz en önemlisi, bölgedeki en eski köprü özelliğini taşıyan Çıldır-Taşköprü Köyündeki Urartu Kralı II. Sarduri’ye ait köprüdür.
Posof Çayı Köprüsü:
Bu köprü, Posof ilçe merkezinin yaklaşık 1,5-2 km. güneydoğusunda Yurtbekler sınır karakolu yakınlarında ve Posof çayı üzerinde bulunmaktadır. Bu köprünün XIX. yüzyıl sonlarında Ruslar tarafından inşa ettirildiği bilinmektedir. Yaklaşık 10 m. uzunluğunda ve 6 m. genişliğinde olan köprünün yan kısımlarında, düzgün blok taşlarla 40-50 cm. yüksekliğinde korkuluklar oluşturulmuştur.
Taşköprü:
Çıldır ilçesinin yaklaşık 30 km. güneyinde, adını köprüden alan ve günümüze kadar adı hiç değişmemiş olan Taşköprü köyünde bulunmaktadır. Bugün büyük oranda harap olan köprünün, Anadolu’daki en eski köprülerden biri olduğu ve Urartu Kralı II. Sarduri tarafından yaptırıldığı ifade edilmektedir. Bugün sadece yuvarlak kemer kısmı görülebilmektedir. Kalan izlerden yanlarda iri blok taşların korkuluk olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Gülyüzü (Pekreşen) Köyü Köprüsü:
Çıldır ilçesinin yaklaşık 20-25 km. güneyindeki Gülyüzü (Pekreşen) köyünde, köyün güneyindeki dere üzerinde yer almaktadır. Kuzey-güney doğrultusunda inşa edilmiş bu köprünün orijinal topuk kısımları ve topuk hizasına denk gelen korkulukları Posof çayı üzerindeki köprü ile büyük bir benzerlik göstermektedir. Dolayısıyla bu köprünün de XIX. yüzyıl sonlarından kaldığı tahmin edilmektedir.
Günümüzde köprünün geçişi sağlayan yürüme zemini yıkılmıştır. Bunun yerine yakın tarihlerde, betonarme bir yürüme zemini yapılmıştır. Ancak sağlam kalan topuklar ve korkuluklar bu köprünün de Posof Çayı Köprüsü gibi çift gözlü olduğunu ve kemer köşeliklerinde de tahliye gözlerinin olabileceğini akla getirmektedir.
TABYALAR
XIX. yüzyılda kalelerin önemini kaybetmesiyle birlikte Tabya denilen yeni askeri savunma yapıları ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devletinde de aynı dönemde, stratejik bakımdan önemli geçit yerlerinde, boğazlarda ve sınırlarda bu tür savunma yapılarına ihtiyaç duyulmuş ve Kırım savaşından sonra, Batum, Erzurum, Kars ve Ardahan’da bu tip savunma merkezleri meydana getirilmiştir.
Bu dönemde stratejik bir konuma sahip olan Ardahan’da tabyalar ile güçlendirilerek önemli bir savunma merkezi haline getirilmiştir. Burada yapılan Ramazan, Emiroğlu, Singer, Kaz, Kaya, Ahali, Düz, Mihrap Tabyaları ile Batum, Ahıska, Ahılkelek, Kars, Oltu ve dolayısıyla Erzurum yolları kontrol altına alınmıştı. Bu tabyalar Ardahan Kalesi’nin güney, doğu ve kuzeyinde şehre, kaleye ve Kura düzlüğüne hakim konumdaydı. Bunların içerisinde en önemlisi Ramazan Tabyasıdır.
Ramazan Tabyası:
Ardahan il merkezinin 5 km kuzeyinde yer alan Osmanlı yapısı tabyanın 19. yüzyılın başlarında inşa edildiği bilinmektedir. 93 harbi olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşından önce yapılan tabya bu savaşta önemli bir rol oynamıştır. 2500 m. yükseklikte bir tepe üzerine yapılan tabya yeraltında kışlalar ve bunun etrafında toprak yığınlarından meydana gelmektedir. Yörenin en yüksek tabyası olup, U şeklinde inşa edilmiş ve şehri üç yandan gözetleme imkanına sahiptir.
KİLİSE - ŞAPEL KALINTILARI
Kilise kelimesi Yunanca ekkelisia kelimesinden gelmektedir. Kilise kelimesi toplanmak anlamına gelmektedir. Bu kelime bizdeki cemaat ve cami kelimelerinin karşılığıdır. Hıristiyanların ibadet etmek için toplanmalarına mahsus olarak inşa edilen ibadethanelere de kilise denilmektedir.
Kiliselerden daha küçük ölçülerde yapılan ve umuma mahsus olmayan küçük kiliselere, bizim mescidin karşılığı olmak üzere şapel denilmektedir.
Ardahan ve çevresinde, kaynaklarda adları dahi geçmeyen Hıristiyan dönemi dini mimarisine ait, çok sayıda küçük şapel niteliğinde kilise bulunmaktadır. Büyük oranda tahrip edilmiş olan bu yapıların, yörede Bizans hakimiyeti sırasında yaptırılmış oldukları tahmin edilmektedir.
Ölçek Köyü Kilisesi:
Ardahan’ın 15 km. doğusundaki Ölçek Köyü’nde yer alan bir kilise kalıntısıdır. Yapım tarihi tam kestirilemeyen bu kilisenin X.-XI. Yüzyıllardan kalmış olabileceği tahmin edilmektedir.
Kalıntılar oldukça harap durumdadır. Kilise yakınlarında, kare biçimli oyuğa sahip eski bir sunak taşı çevreye gelişi güzel atılmış bir şekilde durmaktadır.
Övündü (Vaşlop) Manastır Kilisesi:
Çıldır ilçesine bağlı Kurtkale beldesinin yaklaşık l km. kadar doğusundaki Övündü (Vaşlop) Kö-yü’nün 450-500 m. güneyinde bulunan vadide, Kura Nehri’nin akış yönüne göre solunda yer almaktadır. Bu kilisenin yaklaşık 150-200 m. kuzeyindeki kayalıkta ise eski mağara yerleşimleri bulunmaktadır.
Kesin yapım tarihi hakkında fikir yürütülmesinin güç olduğu ifade edilen bu kilisenin XI.-XII. yüzyıllardan kalmış olabileceği düşünülmektedir. Kilise, yörede bulunan Hıristiyan mimarisine ait kalıntılardan farklı bir plan özelliğine sahiptir. Diğerlerinden farklı olarak ve çok programlı şekilde inşa edilmiştir. Küçük ölçülerde ele alınmış ve bir manastır kilisesi özelliği gösteren yapının iç mekanı, iki bölümden oluşmaktadır. İbadethane olarak düzenlenmiş olan güney kısım, tek katlı olarak inşa edilmiştir. Manastır odalarının yer aldığı kuzey kısım, iki katlı bir düzenlemeye sahiptir.
Yöre halkı, manastırın bir çevre duvarı ile çevrili olduğunu, alt katlarında ahır ve yemekhane bölümlerinin bulunduğunu ifade etmektedir. Ancak, bugün bu mekanları tespit etmek güçtür.
Sensop Kilisesi:
Çıldır ilçesine bağlı Kurtkale beldesinin yaklaşık l km kuzeydoğusunda yer alan Akdarı (Çamorda) köyünün 5 km. kuzeydoğusundaki yüksek düzlükte ve eski bir yerleşim yerinin ortasında bulunmaktadır. Kesin yapım tarihi hakkında bir bilgi bulunmayan kilisenin X.-XI. yüzyıllardan kalmış olabileceği tahmin edilmektedir. Güney duvarı bugün tamamen yıkılmıştır. Ancak diğer duvarlar ve örtü kısmı sağlamdır. Girişinin güneyden olduğu anlaşılmaktadır.
Kilisenin kuzey yönü maşatlık olarak düzenlenmiştir. Ancak buradaki mezarlar kaçak kazılarla tahrip edilmiştir. Kilise çevresinde daha büyük bir yerleşime ait izler mevcuttur. Bu yerleşime ait taşlar üzerinde figürlü bezemelerin olduğu (kertenkele figürü) yöre halkı tarafından ifade edilmişse de, bezemeli herhangi bir taşa rastlanmamıştır.
ŞAPELLER
Ardahan Bölgesinde X.-XI. yüzyıllardan kalma çok sayıda kilise ve şapel yer almaktadır. Söz konusu kilise ve şapellerin Kıpçak-Gürcü hakimiyeti sırasında inşa edildiği sanılmaktadır. Bu yapıların, Osmanlı hakimiyeti döneminde onarılarak bölgedeki Hıristiyan halk tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Kiliselerin dışında, küçük kilise diyebileceğimiz şapellerin ise şunlar olduğu söylenebilir:
Ardahan şehir merkezinin kuzeydoğusunda ve merkezde kilise mevkiinde iki ayrı şapel, Ölçek-Tulumba Mezrası Şapeli, Kazankale’nin güneyindeki şapel, Akyaka (Koduzhara) Şapeli, Yalnızçam yaylasında iki ayrı şapel, Sarme köprüsü yakınındaki şapel, Çakıldere köyü yakınındaki şapel, Uğurlutaş’ta (Dört Kilise) üç ayrı şapel, Budaklı (Cicor) Şapeli, Kotanlı (Sikheref) Şapeli, Gülyüzü (Pekreşen) Şapeli, Şeytan Kalesi Şapeli, Kurtkale beldesinin güneyindeki şapel, Kurtkale Şapeli, Börk Köyü Şapeli, Çak Kalesi yakınında iki ayrı şapel, Çambeli Şapeli, Al Köyü Şapeli.
Yukarıda isimlerini verdiğimiz şapellerin hemen hepsi tamamen harap haldedir. Günümüze çok az olmakla birlikte yine de kalıntıları kalmıştır.
GÖLLER
Akarsular