Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Doç. Dr. Sedat Laçiner, Kafkas Üniversitesi (KAÜ) 2008-2009 Eğitim-Öğretim ve Akademik yılı açılış töreni için geldiği Kars'ta önemli açıklamalarda bulundu. "Kafkasya da çıkacak herhangi bir sıcak çatışmada kıvılcımların anında alevlerini yükselteceği yerlerin başında Kars geliyor" diyen Laçiner, Karabağ işgaline de farklı bir yorum getirdi. Laçiner, "Eğer Karabağ Savaşı olmasaydı bağımsız bir Azerbaycan'dan bahsetmeniz bugün mümkün olmazdı" dedi.
USAK Başkanı Doç. Dr. Sedat Laçiner Kars'ın Kafkasya bölgesindeki önemine değinerek, "Öyle bir yerde oturuyoruz ki zaman zaman unutuyoruzdur. Burası Kafkasya da çıkacak herhangi bir sıcak çatışmada kıvılcımların anında sıçrayabileceği, kıvılcımların anında alevlerini yükselteceği yerlerin başında geliyor.
Nitekim geçmişte de böyle olmuş. Kars, uzun dönem Rus işgali altında kalmış. Ermeni çatışmaları, 1. Dünya Savaşı buralara öylesine derin acılar bırakmış ki zaman zaman insanların yüzüne baktığınız da, toprağa baktığınızda bunları sanki hissediyor gibi oluyorsunuz. Türkiye bir şeyler yapacaksa, Kafkasya da bir şeyler yapacaksa onu Kars üzerinden yapmak zorunda. Iğdır ve Ardahan üzerinden yapmak zorunda. Buraları unutulmuş şehirler olarak bırakmamak gerekir" dedi.
TÜRKİYE'NİN KAFKASYA'YI ELDE TUTMASI GEREK
Türkiye ile Orta Asya'nın arasına bir bariyer koyabilmek için Kafkasya'yı elde tutmanın çok önemli olduğuna da dikkat çeken Laçiner, "Şöyle düşünelim; Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi devletlerden Türkiye'ye kadar bir Türk hattı kurulur. Böyle bir hat gelişmesini tamamlarsa demokratikleşebilir. Askeri ve diğer alanlarda güçlenebilirse böyle bir hat demek Rusya'nın kuşatılması olarak görmesi anlamına gelebilir. Elbette Türkiye'nin böyle bir niyeti yoktur, elbette Türkiye'nin hiçbir devleti
kuşatmak gibi bir niyeti yoktur. Ama Rus çıkarları açısından baktığınız zaman bu son derece tehlikeli bulunmuştur. Türkiye bunun farkındadır. Rusya'nın agresif bir tavır sergileyebileceğini de farkındadır. Bu nedenle Rusya'nın bu zayıflığından yararlanarak olabildiğince hızlı bir şekilde Türk dünyasına açılmak ve öncelikli olarak da Kafkasyaların güvenlik şeridi oluşturmayı hedeflemiştir. Tansu Çiller, Bülent Ecevit, Süleyman Demirel bu isimlere baktığınızda tabii ki aralarında farklar vardır. Ama temel hedef bellidir. Coğrafyanın size sormadığı bir konu var oda Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan, Hazar ve Orta Asya hattını oluşturabilmek. Bu hattı ne kadar çabuk oluşturursak o kadar çabuk Rusya'nın yeniden o bölgeye girmesini engelleriz. Türkiye'nin uzak görüşlülüğünü ne yazık ki Batı dünyası görememiştir. Ve bu hattın oluşturulmasına çok az katkı vermiştir. İlk başta hiç katkı vermemiştir. Türkiye'nin Rusya'ya enerji açısından nerdeyse tam bağımlı hale gelinceye kadar Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının oluşumuna Amerika destek vermedi. Kars'tan başlayan demiryolu Bakü'ye kadar gidiyor. Buna da Amerika destek vermediği gibi çok sert bir şekilde eleştirdiler, karşı çıktılar. Oysa bu neydi? Kars'ın, Gürcistan'ın ve Azerbaycan'ın üçlü entegrasyonudur. Buna da karşı çıktılar" şeklinde konuştu.
KARABAĞ İŞGALİNE FARKLI BAKIŞ
USAK Başkanı Doç. Dr. Sedat Laçiner, Ermenistan'ın Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesini işgaline de farklı bir bakış açısı getirdi. Laçiner, Ermenilerin bilinçsiz hareketleri sonucu Karabağ'ı işgal etmelerinin Ermenistan'ın açılımını engellediği gibi Azerbaycan ve Türkiye'ye de çıkar sağladığını ileri sürdü. Laçiner, şunları söyledi:
"Karabağ Savaşı aslında negatif algılanır. Ama 1990'lı yıllardan 2008 yılına kadar Türkiye'nin politikalarına bir yönüyle hizmet etmiştir. Azerbaycan'a da ciddi katkıları olmuştur. Her şeyden önce Karabağ savaşı sayesinde Azerbaycan homojen bir devlet haline dönüşmüştür. 1 milyona yakın insan yüzde 20'si işgal edilen topraklardan Azerbaycan'ın geri kalan kısmına taşınmıştır ve dünyanın en homojen devletlerinden biri haline gelmiştir. İkinci önemli gelişme ise başta Bakü olmak üzere Azerbaycan'da yerleşik ama Azerilerle kıyaslandığında çok zengin Ermeniler bu savaş nedeniyle Azerbaycan'ı terk etmişlerdir. Bunların sayısı da 500 bin civarındadır. Azerbaycan nüfusunu ele aldığınızda yaklaşık yüzde 10 civarında çok zengin Ermeni'den bahsediyoruz. Eğer Karabağ Savaşı olmamış olsaydı bağımsız bir Azerbaycan'dan bahsetmeniz bugün mümkün olmazdı. Karabağ savaşının üçüncü katkısına gelince; Sovyetler Birliği'nden yeni çıkmış bir Azerbaycan, milliyetçiliğini daha henüz yaşayamamıştır. Türkiye'nin milliyetçiliği
oturtmadaki zorluklarını hatırlayacak olursak bir ulus devleti inşa etmek öyle bir gecede olmuyor. 'Sovyetler çöktü benim de devletim oldu' demekle olmuyor. Babadan miras kalınan bir şeydir. Bu dededen miras kalınan bir şeydir bir devlet geleneğidir, millet bilincinin olması gerekiyor. Karabağ Savaşı sayesinde, Hocalı soykırımı sayesinde Ruslarla Ermenilerin birleşmesi ve çaresizliği sayesinde Azerbaycan Azeri milliyetçiliğini, Azeri Türklüğünü, Azeri olmanın gerçek reel dünyada ne anlama geldiğini bu savaş sayesinde kazanmıştır. Ülkenin yüzde 20 toprakları işgal altında demiştir ama bir Azerbaycan devletini homojen ve güçlü biçimde kazanmış oluyorsunuz. Bu buna değer miydi değmez miydi tartışması ayrı bir konu. Aynı zamanda Karabağ çatışması Türkiye'ye de büyük bir katkı sağlamıştır. Çünkü Ermeniler aldıkları o doğal kaynağa sahip olmayan, ekonomilerine nerdeyse hiçbir katkı yapmayan ama yük getiren bu topraklar nedeniyle gereksiz bir inat içerisine girmişlerdir. Kendilerini dünyaya bağlayacak Türkiye kapısının açılmasına müsaade etmemişlerdir. Bunu unutmayınız ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti hiçbir devletle sınırlarını kapatmamış esini engelleriz. Türkiye'nin utır. Buna Yunanistan da dahildir. Kıbrıs Savaşı esnasında bile ilişkilerini tamamen kesmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihi ve hatta Osmanlı Devletini de dahil edebiliriz tek örnek Ermenilerdir. Bunu da biz Ermenilere borçluyuz. Çünkü, Ermeniler öylesine anlamsız bir inat içerisine girdiler ki, 3 milyonu bile bulmayan bir nüfus, hiçbir doğal kaynağı yok, Türkiye'nin hiçbir şekilde muhtaç olmayacağı bir ülke ama Karabağ nedeniyle 1915 olaylarını kendi zihinlerinde oluşturdukları çerçevede değerlendirmeleri ve diasporanın, Rusya'nın, olumsuz etkilemesi nedeniyle Ermenistan gereksiz bir şekilde Karabağ'da ısrar etmiştir. Bundan dolayı ne Rusya, ne Amerika ne de Avrupa Ermenistan'a yardım yapamamıştır. Eğer sınır açık olmuş olsaydı belki Ermenistan bugün Kafkasya'nın İsrail'i veya İsviçre'si olarak karşımıza çıkabilirdi. Son derece küçük bir yer Karabağ. Şu ana kadar işe yarayan Ermenistan'ı acaba sahneye döndürmek mümkün müdür? Azerbaycan Ermenistan arasında en azından bir gerilim politikası geliştirilebilir mi? Türkiye bunu öğrenmek zorunda kalmıştır. Türkiye şu anda toplu ve mecburiyet içinde bir politika üretmek zorunda kalmıştır."
Laçiner, son olarak, Kafkasya'da kirli oyunlar döndüğünü de kaydederek, "Türkiye Gürcistan'ı şu ana kadar müttefiki olarak görmesine rağmen son savaşta dikkat edeceksiniz olayın içerisine atlamamaya dikkat etti. Ve çok sorumlu bir devlet olarak Amerika ile Avrupa arasında bir yerde durdu. Doğrudan Amerikan'ın yanında yer almadı. NATO üyesi olmasına rağmen. Avrupa Birliği'ne daha yakın bir yerde oldu. Avrupa Birliği'ne bağlı devletlerde de açılan telefonlarda 'Sakın Rusya'yı kızdırmayın' denildi. Aşırı tepki göstermemek lazım. Bu savaşı organize etmemiz lazım. Yani Gürcistan'ın olduğu yerde tutmamız, Rus askerlerinin ilerlemesini engel olmamız daha sonra da çatışmanın gerilimin artmasını engellemeliyiz. Bu yaklaşımı becerebileceği ayrı bir konudur onu da zaman gösterecek" ifadelerini kullandı.