21
Kasım
2024
Perşembe
MALATYA

Niyazi-i Mısrı (Mehmed)


Niyazi-i Mısrı (Mehmed)   (1618-1694) 

Mutasavvıf, şair. Asıl adı Mehmet (Niyazi) dir. İkinci Osman devrinde Malatya’da şimdiki adı Soğanlı olan "İşpozi" kasabası’nda doğmuştur.Babasının adı Ali Çelebidir.1638’ de Medrese tahsilini tamamlayarak icazet alan divan sahibi Tanrısal ilimler üzerinde çalışarak özellikle tefsir,hadis,fıkıh ve tasavvuf alanlarında yavaş yavaş adını çevresine duyurmaya başlamıştır.

Tasavvufu daha başlangıçta iyi şekilde kavramasıyla yaptığı va’azları da o derece etkili oluyor ve büyük ilgi topluyordu.Babasının bir Nakşibendi tarikatı mensubu olmasına rağmen,henüz 21 yaşında genç bir vaiz iken Halveti tarikatı şeyhi Malatyalı Hüseyin Efendiye intisab etmiş ve sonuna kadar bu tarikatta kalarak coşkun bir sofi olmuştur. 

Henüz 25-26 yaşlarında, hem Arapça lisanını ilerletmek,hem de tanınmış sofilerle görüşmek ve onların kemal ve zevklerine erişme yollarını araştırmak maksadıyla şeyhinin ve ailesinin müsaadelerini alarak gezisine Bağdat’tan başlayarak bütün Arap yarımadasını dolaşmış, o zamanlar hocası yalnız Mısırda bulunan "Miftah-ı Ulumil Gayb" (Gayb ilimleri anahtarı) ilmini öğrenmek üzere Mısıra gidip Ezher Camii civarında bir Kadiri şeyhinin yanına yerleşmiştir. 

Bir yandan Gayb ilmi tahsiline devam ederken, bir yandan da Ezher Camii’nde va’azlar veriyor ve tanınmış ilim adamları ve sofilerle ilişkiler kurarak, onlarla ilmi ve tasavvufi sohbetlerde bulunuyordu.Dört yıla yakın bir süre devam eden tahsil devresinin sonunda Anadolu yoluyla İstanbul’a gelir.Sokullu Mehmet Paşa Medresesi’nde bir hücrede irşada başlar (1646).

İstanbul’dan Bursa’ya gidip orada Veled-i Enbiya Camii kayyimi Ali Dede’nin evinde ve Ulu Cami yakınındaki medresede oturan Niyazi-i Mısri,yine bir rüya üzerine Uşak’a giderek Halvetiyyenin Elmalı’lı Yiğitbaşı Ahmet Efendi kolundan ve Ümmi Sinan Halifelerinden Şeyh Mehmed’e intisab edip tecdid-i biat eyler.Ümmi Sinan ile Elmalı’ya giderek şeyhinin dergahında imamlık,hatiplik ve şeyhinin oğluna öğretmenlikte bulunur.

Bir aralık İstanbul’a bir seyahat yapar. (1654-1655) te kendisine Ümmi Sinan tarafından hilafet verilmesine müteakip Uşak’a ve Kütahya’ya,Ümmi Sinan’ın ölümünden sonra tekrar Uşak’a oradan Bursa’ya gider.Abdal adlı bir tüccar, Niyazi’ye bir dergah yaptırır.Bu dergah (1669-1670) tarihinde merasimle açılır.Sadrazam Köprülüzade Fazıl Ahmet Paşa’nın daveti üzerine Edirne’ye giden Niyazi, bazı sözler söylediğinden (1673) te Rodos’a sürülür.

Dokuz ay sonra affedilerek Bursa’ya döner. 1676 tarihinde sürüldüğü Limni Adası’nda 1691 senesine kadar sürgün hayatı yaşadıktan sonra affedilir.
Dervişlerinin çokluğu ve konuşmalarıyla, devlet düzenine karşı çıkabileceği kuşkusu uyandırdığından ikinci kez Limni’ye sürüldü ve orada öldü. 

Aruzla yazdığı şiirlerinde Nesimi ve Fuzûlî, heceyle yazdıklarında Yunus Emre etkileri görülür. Şiirlerinde tasavvuf düşünü ve öğretici ögeleri egemendir. 

Başlıca yapıtları: 

Divan (Arapça harfleriyle beş kez basıldı. Yeni harflerle Tam ve Tekmil Niyazi Divanı adıyla birkaç kez basıldı. İlk basımı 1955, son basımı 1974), Niyazi Divanının Açıklaması (1966), Risaletü’t-Tevhid, şerh-i Asmâi’l-Hüsna, Es’ile ve Ecvibe-i Mutasavvufâne, şerh-i Nurk’i Yunus Emre, Risale-i Eşrât-i Saat, mevâidü’l-İrfan (1971).

Vekilinize soru sormak/sorununuzu iletmek ister misiniz?
Sorular/Cevaplar