Tunceli ili topraklarının dağlık ve engebeli bir yapıya sahip olmasının yanı sıra ikliminin sertliği de sivil mimariyi etkilemiştir. Ayrıca kapalı toplumsal düzen ve ekonomik koşullar ile aşiret yapılanmaları da mimaride etkili olmuştur.
Tunceli’de XVIII.-XIX. yüzyıllarda toprağa gömülü ev tipleri görülmektedir. Bu tür yapılanma baskın ve çeşitli saldırılara karşı korunmak amacı ile yapılmıştır. Bunun sonucu olarak da evler birbirine bitişik düzendedir. Bu yapıların pencereleri bulunmadığı gibi damdan ayakçak denilen basamaklarla yapıların içerisine giriliyordu. Aydınlatma ise baca biçimindeki deliklerle sağlanıyordu. Bu evlerden günümüze pek az örnek gelebilmiş, gelenler de yörede merek denilen samanlık olarak kullanılmaktadır.
Tunceli’de ilk yerleşim Munzur Çayı’nın dik ve kayalık yamaçları üzerinde 1930’lu yıllarda kurulmuştur. Bu yeni yapılanmadan ötürü de eski yapılanma ile ilgili örneklere şehirde rastlanmamaktadır. Bunun yanı sıra Çemişgezek ve Pulur gibi ilçe merkezlerinde yöresel mimari örnekleri ile karşılaşılmaktadır.
Bu evler kaldırım döşeli sokaklar boyunca sıralanmış ve akrabalık durumlarından ötürü de evler toplu ve kapalı yerleşim biçiminde yapılmışlardır. Sokağa bakan cephelerin duvarları ya sağır, ya da küçük pencerelidirler. Dışa kapalı bir yapılanma açıkça görülmektedir. Çoğunlukla iki katlı ve toprak damlı olan bu evlerde duvarlar ahşap direklerin arasına gogan denilen büyük ve yuvarlak taşlar doldurulmuş, sonra da bunların üstleri çamurla sıvanmıştır.
Sokaktan davraza denilen çift kanatlı ve üzerleri madeni kabaralı ahşap kapılardan bir avluya girilmektedir. Buradaki yer katı daha çok ambar veya samanlık niteliğindedir. Üst katta sofa çevresinde oda, mutfak, kiler gibi birimlere yer verilmiştir. Odaların döşemeleri sıkıştırılmış toprak olup, bunların üzeri ak toprak diye isimlendirilen ikinci bir toprak tabakası ile örtülmüştür. Üst örtüyü ahşap hatıllar meydana getirmiştir. Keran denilen bu hatılların üzerine cisir veya kisek denilen ağaçlar yerleştirilmiştir. Bunların üzerine de yine mertekler döşenmiş, çalı çırpı ile örtüldükten sonra toprakla kapatılmıştır.
Odaların pencere önlerine sedirler yerleştirilmiştir. Yüklükler, pihiriğ denilen ocaklar ve yanlarında da taka ismi verilen küçük nişler odaların belli başlı ögeleridir.
Yöresel evlerin günümüze gelen en iyi örnekleri Pertek’de karşımıza çıkmaktadır. Pertek evleri dar ve düzensiz yollar boyunca sıralanmıştır. Bunlar da çoğunlukla iki katlı olup, ender olarak üç katlı evlere rastlanmaktadır. Evlerin yapımında yığma tekniği, kerpiç ve düz damlar kullanılmıştır. Evlerin yer katında diğerlerinde olduğu gibi ahırlar, ambarlar, üst katlarda da yaşam birimleri bulunmaktadır. Bazı evlerde ise her iki kat arasında ahır sekisi denilen asma katlara yer verilmiştir. Üst katlar eyvanı andıran geniş bir salona açılan küçük odalar halindedir. Bunların da içlerinde ocaklar bulunmaktadır. Çoğunlukla dikdörtgen olan bu odaların pencerelerinin önünde sedirler bulunmaktadır.
Pulur ve Çemişgezek evleri hemen hemen bir birlerinin eşidir. Döşemeler toprak olup, bunları daha düzgün bir hale getirebilmek için üzerlerine sulandırılmış pekmez veya susam yaprağının kaynatılmasından elde edilen bir su ile parlaklık verilmiştir. Yerel düz dokumalar ise bunların üzerine serilmiştir. Bunların dışında kalan daha gelişmiş konak türü evler yörede Şan-i Şirin olarak isimlendirilmiş olup, diğerlerinden farklı olarak dışa yönelik pencerelerinin çok daha fazla olmalarıdır.
Tunceli evlerinde düz damlı evlerin çoğunlukta olmasının bir nedeni de damların günlük kullanımda yararlanılmasından kaynaklanmaktadır. Özellikle yaz gecelerinde yatılan bu damlarda günlük gereksinimi sağlayan sebze, bulgur ve tarhana gibi yiyecekler yapılır, kurutulur.
Tunceli’nin günümüzde şehir yapılanması bu geleneksel evlerden farklı olarak çağın öngördüğü koşullarda ve benzerlerine Anadolu’nun bir çok yerinde karşılaşılan beton yapılardır.
Kenthaber Kültür Kurulu
Fotoğraflar, www.tunceli.bel.tr adresinden alınmıştır.