22
Aralık
2024
Pazar
DENİZLİ

Verimli tarım arazilerini Bazı sanayiciler katletmiş

2) 386 bin hektarlık tarım arazisine sahip olan Denizli il genelinde verimli alanlarının yüzde 8’ini, Denizli Çanağı’nda ise verimli alanlarının yüzde 20’sini kaybetmiş durumda. Birinci sınıf tarım arazilerinde yapılaşmalar endişe verici düzeyde. 3) Denizli için en kısa sürede 1/100 bin ölçekli Çevre Planı bir zorunluluk. Kentte nerede tarım yapılmalı, nerede iskan ve sanayileşme gerçekleşmeli belli değil. 4) Çiftçiler yükselen maliyetler karşısında geçim sıkıntısı çekiyor. Miras yoluyla parçalanan araziler mevcut çiftçilerin de geçimini zora sokuyor. Tarım alanlarının satışında artış var.

ARAZİLERİMİZ YOK OLUYOR
Denizli verimli tarım arazilerini her geçen gün düzensiz bir şekilde kaybediyor. Konunun uzmanları bu kaybın artık endişe verici düzeylere çıktığını belirtti. Türkiye’nin tarımda kendi kendine yeten bir ülke olmaktan çıktığına işaret eden uzmanlar, artık yurt dışından tarım ürünleri ithal edildiğini kaydetti. Türkiye tarımındaki bu gerilemenin en büyük etkenlerinin başında da tarım arazilerinin her geçen kaybedilmesi gösterildi.

UZMANLAR ART TV’DE
Konunun uzmanları ART TV’de bir araya gelip verimli tarım arazilerinin nasıl yok olduğunu tartıştı. İl Çevre ve Orman Müdürü Yılmaz Kaplan, Çevre Yönetimi Şube Müdürü Murat Vardar, Denizli Ziraat Odası Başkanı Hamdi Gemici ve Denizli Ziraat Mühendisleri Başkanı Kadir Çetinkol, Gündem Programı’nın konuğu oldu. ART TV ekranlarında yayınlanan programda ART TV Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yoldaş’ın sorularını yanıtlayan uzmanlar çarpıcı açıklamalarda bulundu.

ÇİFTÇİLER TRIMDAN VAZGEÇİYOR
Denizli’de çiftçilerin büyük bir bölümünün tarımla uğraşmaktan vazgeçmek üzere olduğunu belirten uzmanlar, maliyetlerin artmasına karşın girdilerin düşmesinden yakındı. Çiftçilerin artık geçim sıkıntısı çektiklerini kaydeden Ziraat Odası Başkanı Hamdi Gemici, her yıl 150 üyelerini kaybettiklerini bunun da net olmayan verilere göre 2500 dekarlık bir alan olduğunu söyledi.

SANAYİLEŞME PLANSIZ
Programda, Denizli’deki sanayileşmenin de programsız bir şekilde sürdüğüne işaret edildi. Sanayi kuruluşlarının büyük bir bölümünün verimli tarım arazileri üzerinde bulunduğuna dikkati çeken uzmanlar, özellikle Çürüksu Havzası’ndaki sanayileşmenin yüzde 20’ler düzeyinde olduğunu kaydetti.

ÇEVRE PLANI ŞART
İl Çevre ve Orman Müdürü Yılmaz Kaplan, çalışmaları devam eden çevre planının bir an önce bitirilmesi gerektiğini, kendilerinin tüm imkanlarını seferber ettiklerini belirtirken; “Türkiye’nin genel sorunu bu. Ülkemizde alanların tespiti yapılmamış. Hangi alanda tarım yapılır hangi alanda yerleşim yapılabilir tespit edilmesi lazım. Avrupa bunu yüzyıl önce yapmış. Biz bu çevre planını çıkardığımızda artık her şey netleşecek tarım alanları üzerine yapılaşma mümkün olmayacak” dedi. Kaplan çevre planlamasının tüm Denizli’yi kapsayacağını da kaydetti. İşte ART TV Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Yoldaş’ın hazırlayıp sunduğu Gündem Programı’ndan bazı konuşmalar;


H. YOLDAŞ : Verimli alanlarımızın durumu nedir. Size göre nasıl bir harita var.
Tarım alanlarımızın durumu nedir?

ZİRAAT ODASI BAŞKANI HAMDİ GEMİCİ:

Denizli ilimize baktığımızda yüzölçümü 1 milyon 186 bin 890 hektar. Bunun 386 bin hektarlık kısmı tarım alanı. Bu miktarın ise 304 bini hektarı tarla 43 bin hektarı bağ ve 9984 hektar meyve bahçesi kalan 15 bin hektar da sebze. 1989 hektarlık da zeytinlik alanımız mevcut. Tarım alanlarının her geçen gün azaldığı doğru. Bunun bir nedeni de vatandaş tarımcılıkla uğraşmaktan vazgeçiyor. Vatandaş tarım arazilerinden neden vazgeçmeye başladı? Yıllardır uygulanan yanlış tarım politikaları, üretim kesimindeki insanları üretimden caydırdı. Vatandaş bir sezon boyunca özellikle pamukta yaptığı harcamanın karşılığını alamaz duruma geldi. Bizim elimizde olmayan nedenlerden dolayı girdiler arttı. Gübre, ilaç, mazot, fiyatları artış gösterdi. Yedi aylık pamuk üretimi periyodunda en küçük girdi en az yüzde 40 artmıştır. Gübre yüzde 60 mazot yüzde 38 ilaç ise yüzde 25’in üzerinde maliyeti oluşturuyor. Pamuk satış fiyatlarımız ise bir sene önceki fiyatın yarısına kadar düştü. Bu düşüş yüzde 50’yi buldu. Bakın bir yandan maliyetler arttı bir yandan da kazanç yarı yarıya düştü. Çiftçi ektiği üründen zarar etmeye başladı. Bu nedenle tarlalarını satıp başka işlerle geçinmek zorunda kaldılar. Vatandaş cebinden fedakarlık yapıyor ama bu paranın karşılığını bile bulamıyor. Arazilerini elden çıkarıyor. Bir planlama da yok. Bu alanların yapılaşması konusunda. Bir şekilde kaçak bina yapılıyor daha sonra yerel yönetimlerde halledilmeyen sorunlar Ankara’da çözülüyor. Türkiye’de yüzde 35’lik kesim tarımla uğraşıyor. AB uyum yasalarının bu konuda ciddi dayatmaları var. Tarım sektörümüz sanayimize de ham madde üretiyor. Türkiye’de genellikle tarıma dayalı sanayimiz var. Denizli’de de durum farklı değil.

İL ÇEVRE VE ORMAN MÜDÜRÜ YILMAZ KAPLAN :

Dünya genelinde özellikle 1960’lı yıllardan sonra ciddi anlamda tarım alanları amaç dışı kullanılmaya başlandı. İskan ve sanayileşme verimli tarım alanlarını amaçları dışında kullanılmasına sebep oldu. 1975’ten sonra ise Denizlimizde de bu tür gelişmeler oldu. Bizim de bu konuda gözlemlerimiz oldu. Ama kesin bir tespitimiz yok.
Denizli’de birinci sınıf tarım arazisi diyebileceğimiz noktaların başında Çürüksu Havzası’nın önemli bir kısmı geliyor.

ZİRAAT ODASI BAŞKANI HAMDİ GEMİCİ:

Tarım arazilerini süratle kaybediyoruz. Korucuk’taki verimli tarım arazilerini neredeyse tamamen kaybetmiş durumdayız. Tarım alanları planlamalarla korunmalı. Bakın tarım alanları üzerine bir şekilde kaçak yapılaşma var. İşini buradan halledemezse Ankara’dan çözüyor. Denizli için 1/1 milyon ölçekli bir plan yapılmalı. Tüm tarım arazileri tespit edilip hemen koruma altına alınmalı. Ziraat odası olarak bize kayıtlı 5 binin üzerinde üyemiz var. Ama arazilerini işleyip tarımla faal olarak uğraşanların sayısı 3150 kişi. Önceki yıla göre 150 üyemizi kaybettik. Bu bir yıl içinde 2500 dekarlık bir alan demektir. Bu kadar alan kaybediyoruz yılda.

İL ÇEVRE VE ORMAN MÜDÜRÜ YILMAZ KAPLAN :

Verimli tarım alanlarında ne kadar bir israf yapılaşması var. Ne kadar sanayi yerleşimi vardır tam bir birim olarak ortaya koymak görevimiz değil ama Denizlili olarak benim OSB’den itibaren Denizli’ye doğru ve Denizli’den Sarayköy’e doğru 1965’ten beri iskan alanında kalan işyerleri ve fabrikalar var. Bunları değerlendirdiğimizde tarımsal üretime uygun ciddi boyutta bir tarım toprağının kaybedildiği kanaatindeyim. Fakat bakın 1/25 binlik bir plan gündemde dendi. Çevre düzeni planı. Bu plan konusunda tereddütler var Artık bu plandan ziyade 1/100 binlik çevre düzeni planı yapılmalı. Çevre düzeni planı il genelinde yapılacak. Tüm ilçeleri kapsar. Bu nerede sanayi yapılacak neresi tarım arazisidir belirlenecek. Bununla birlikte arazi sınıflamasını da gerçekleştirecekler. Tarım topraklarını değerlendirmek açısından en önemli sorun arazi yetenek sınırlaması çalışması bitmemiş olması. Türkiye’de tarım yapılacak alanlar net olarak belli değildir.
Türkiye’nin tüm coğrafyasını kapsayan bir sınıflama yapılmış değil. Denizli için de geçerli. Özellikle 1980’den sonra Denizli’de birinci sınıf tarım arazilerinde sanayi ve iskan yapılaşması olduğunu tespit ettik. Bazen bizzat bu sektörde çalışan girişimçcilerimiz de söylüyor buru.
Denizli’nin çok kısa bir sürede çevre düzeni planını 2005 yılı içinde bitirme planımız var. Bu plan yapılırken tüm belediyelerin sivil örgütlerin tarım teşkilatlarının odaların görüşleri alınır. Ondan sonraki hiçbir yapılaşma bu plana aykırı olamayacak. Bugün Almanya’da bu iş ikinci dünya savaşında yapılmış. Hitler döneminden kalma ve bu planları hala uyguluyorlar. Rasgele iskan ve sanayi yapamazsınız.
Özellikle bazı köylerimizin kasabalarımızın kuruluş yapılarını değerlendirin. Bir çok yerleşim yapılaşmasını verimsiz arazileri üzerine kurmuşuz. Geçmişimizde bile tarım topraklarını korumaya yönelik bir meyil var. 2050 yıllında Dünya nüfusu 8,5 milyar olarak öngörülüyor. 2,7 milyarlık bir nüfus artışı olacak. Bu nüfusun ciddi gereksinimleri olacak. Tarım topraklarındaki önem ciddi manada korunmaya ihtiyacı var.

ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI KADİR ÇETİNKOL :

Gerçekten tarım topraklarımız çok önemlidir. Bin yıllardan beri tarım topraklarında üretim yapıyoruz, burada yaşıyoruz. Denizli genelde baktığımızda sanayisi var ama tarıma dayalı sanayi. 377 bin hektarlık bir tarım alanı var. Türkiye dünyada tarım toprağı rezervi kalmamış ülkelerden bir tanesidir. Biz toprağımıza gözbebeğimiz gibi bakmak zorundayız. Denizli’de de aynı şekilde olmalı. Türkiye’de 1978 yılında tarım dışı amaçlarla kullanılan toprak 172 bin hektar iken bugün 705 bin hektara ulaşmış. Tarımın verimli yapıldığı topraklar elden çıkmış. Nasıl çıkmış, hızlı ve çarpık kentleşme, endüstri yatırımları, turizm yatırımları sonucunda, altyapı yatırımları, rant beklentisi sonucunda elden çıkmış. Son 15 yılda Denizli’de 20 bin hektarlık tarım alanı tarım dışı amaçla kullanılmıştır. Herkese sorumluluk düşüyor. Toprak bir daha üretilemez çünkü toprak milyonlarca yılda oluşan bir şeydir. Şimdi bunlar elimizden çıkıyor.
Denizli’de kaybedilen tarım arazisi yüzde 8 civarında olarak söyleniyor. Daha yüksek boyutlarda. Denizli hızlı büyüyen bir kent. Biz lisede okurken 1962’de Karcı eteklerinden çamlık bölgesine kadar bağlar bahçeler vardı. Şimdi hep betonlaştı oralar. Birinci sınıf değildi belki ama tarım arazisiydi. Derken diğer bölgeler, sonra ovaya inildi sanayileşme başladı. Planlı bir kentleşme olsa tarım topraklarına girilmezdi. Artık çiftçi topraktan geçinemez oldu. Artık toprağını elden çıkararak geçinmek istedi. Bu da bir etkendir. İnsanlardaki rant beklentisi bu yaklaşımı doğurdu. Tarım topraklarının elden çıkmasına neden oldu. Yasalar ve yönetmelikler yeterince uygulanmadı. Denetim yeterince yapılmadı.
Bundan 500 sene önceki insanlar bile konutlarını verimsiz alanlara yapıyorlardı. Bugün ne yazık ki bu durum ortadan kalktı. Menderes Tekstil’in olduğu yerde 1953 yılında koruluk vardı. Biz okuldayken burada ormanlar ve korularımız adlı dersi görürdük burada. Şimdi fabrika var ve atıklarını Menderes Nehri’ne bırakıyor.


İL ÇEVRE VE ORMAN MÜDÜRÜ YILMAZ KAPLAN :

Çanaktaki mevcut durumu, Hambat Ovası, Baklan Ovası, Tavas Ovası, Acıpayam Ovası için düşünemeyiz. En fazla tarım alanlarının tarım dışı amaçla kullanıldığı alan Çürüksü Havzası’dır. Diğer bölgelerimizde de tarım dışı amaçlı kullanım vardır ama bu Çürüksu Havzası’ndaki kadar yoğun değil.

ÇEVRE YÖNETİMİ ŞUBE MÜDÜRÜ MURAT VARDAR :

Bana göre çok iyi bir tablo görüyorum. Sayın Ziraat Odası Başkanım tespit olarak Sarayköy’e, OSB’ye gidildikçe tarım alanları üzerinde sanayi tesisleri gördüklerinden bahsetti. Buradan İzmir’e, Aydın’a doğru gitsek Çanakkale, Bursa, İzmit, İstanbul… oradan çıkın Bulgaristan, Almanya bütün ana yollar üzerlerinde sanayi tesisleri kurulmuş durumda. Bu neden; çünkü sanayi tesisleri ana yol güzergahlarına, artan nakliye giderlerini düşürmek için tesisleşiyorlar.
Az önce Menderes Tekstil’in bulunduğu alandaki koruluktan bahsedildi. O koruluğun bulunduğu tesisin 5 bin personel çalıştırdığını, dünyanın en ileri teknolojiyse bir sanayi tesisi olduğunu düşünün. Belçika dünyanın en iyi süt ve çikolatayı ürüten ülkesidir. Hollanda en verimli inekleri ürüten ülkedir. Bu konularda da durmak lazım. BOTAŞ boru hattının çalışmasını gördüm. Boruları döşerken tarım arazilerinde topraklar bozulmasın diye toprağın on santimlik kesimi kepçelerle kürüyorlar. Boruyu döşedikten sonra tekrar o toprağı oraya koyuyorlar.

ZİRAAT ODASI BAŞKANI HAMDİ GEMİCİ:

Biz sanayiye karşı değiliz. Ama planlı şekilde olsun. Bir Organize Sanayi Bölgesi oluşturulmuş. Neden yatırım yapmak isteyen sanayiciler OSB’ye gitmiyorlar da verimli tarım arazilerini tercih ediyorlar. Dağınık sanayileşme kontrol altına alınamıyor. Birbirinden kopuk sanayileşmiş birimler var. Hepsi arıtma tesisi yapmaya kalksa parası yetmiyor. Sarayköy’de atıklarını sulama kanalına deşarj ediyorlar. Biz bu arazileri neden kaybediyoruz. Ağır metaller bizim toprağımızı çoraklaştırıyor. Tohum tutmaz oldu pamuklar, suyumuzun kalitesi düştü.
Çürüksu dediğimiz kanala giren kirli su, sulama suyunu kirletiyor ve Sarayköy’e, kadar Duacılı’ya kadar gidiyor bu kirlilik. Gümüşler’in üst kısmından gelen bir dere var. Boyahanelerin, küçük sanayi tesislerinin atıklarını taşıyor bu kanal. O kısımdan gelen suyun sadece renginde kirlilik var deniyor. Alınan numuneler incelendiğinde sulama suyu kalitesinde olmadığı ortaya çıktı. İsteyen olursa biz numuneleri tekrar inceletiriz.
Goncalı tarafında Menderes’in olduğu kısımda Menderes’ten sulamak zorunda kalanlar kendi eliyle arazileri mahvediyor. Uşak tarafından gelen, Adıgüzel tarafından gelen suyumuzda da kirlilik var. Böceli’nin üstünden gelen bir su var, o da aynı durumda.
Kirli sular ürünlerin gelişme döneminde kızıllaşmasına, tepelerinin kurumalarına yol açıyor. Sulama suyunun kalitesizliğinden kaynaklanıyor bu. Özellikle pamuğun tepesi kurumaya başlıyor. Bunlar açıkça gösteriyor. Duacılıda aklınıza gelen her türlü sebze var. Denizli’nin sebze deposu burası.

ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BAŞKANI KADİR ÇETİNKOL:

Adıgüzel barajı iki kaynaktan besleniyor. Birisi Uşak’tan gelen ve Deri Organize Sanayi bölgesinin atıklarını taşıyan Banaz Çayı ikincisi de Menderes nehri. Adıgüzel’e gittiğinizde Uşak tarafından gelen suyun katran gibi olduğunu görüyorsunuz. Menderes nispeten temizdir. Bu su barajda depolanır. Menderes’in ölçüm sonuçları var bir takım kaygılarla bu rakamları bize vermek istemiyor kamu görevlileri. Bu kirliliğin nasıl olduğu belli. Ağır metaller kirletici unsurlardır. Sulama suyu yoluyla tarlamıza geliyor ve tarlamızı da kirletiyorlar. Kaklık’taki Çimento Fabrikası çevredeki tarım arazilerine zarar veren atıklar üretiyor. Hava açısından çevreyi kirleten en önemli kuruluş bu. Şimdi tüm dünyada kimyasal kullanmadan üretim yapılacak tarıma doğru yönelme var . Bunlar şu anda fazla oranlarda değil.

İL CEVRE VE ORMAN MÜDÜRÜ YILMAZ KAPLAN :

Hayat standardımız yükseldi. Arabalarımızın modelleri kalitesi yükseldi. Evlerdeki eşyaların kalitesi yükseldi. Bunlara rağmen çevre kalitemiz düştü. Toprağı havayı suyu kirletiyoruz. Bunun yanında nüfusumuz da arttı. İhtiyaçlarımız da arttı.
Şimdi özellikle Çürüksü Havzamızda su kirliliği yaşıyoruz. Bizler kamu görevlisiyiz yasa ve yönetmelikte bizi bağlayan hükümlerle hareket ediyoruz kafamıza göre gidemeyiz. Bizim yaptırdığımız tespitler de var. Mesela Kocadere Köprüsü.. Akhan’ı geçtikten sonra Kocadere Köyü’ne giderken bir köprü var. Bazen çevreye duyarsız vatandaşların inşaat atıklarını bıraktığı bir köprü bu. Buradan alınan su örneklerinin analizlerinde ilginç sonuçlara rastladık.

Yayın Tarihi : 17 Ocak 2005 Pazartesi 11:57:24


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ceren IP: 78.164.151.xxx Tarih : 30.04.2008 19:34:56

tek kelime berbat


şebnem çalışkan IP: 88.246.136.xxx Tarih : 6.01.2008 21:34:15

bu olanlarım herkes farkındada peki önlenmesi için nie en başiında önlemler alınmamış ve o zman değilde şimdi bile önlemler alınması gerkemiormu zararın nersinden dönülse kardır en azından yok olmasını şimdi önleyebiliriz