22
Aralık
2024
Pazar
EKONOMİ

İşadamları 9.5 saat Prag'ta Denizli'yi konuştu

Prag toplantılarının iki ayrı boyutta incelenme gerekliliği var bana göre. Birincisi; kişilere özel, ikincisi; Denizli’ye tüzel. Bu iki ayrı konumlanmayı irdeleyemez isek, katılımcılara, katılım sağlayanlara, sorunlara ve çözüm önerilerine haksızlık etmiş oluruz. Dokuz buçuk saat süren toplantının satır aralarından, kahve molalarından çıkan, Denizli'nin bütününü ilgilendiren bölümlerini gazeteci olarak yorumlamakta yarar görüyorum.

Denizli’nin en yetkin atanmışı Vali Gazi Şimşek ile en çok oyla seçilmişi Başkan Nihat Zeybekçi’nin buluştuğu birinci nokta ve üstüne basa basa söyledikleri serzenişt şu: “Bürokrasiyi aşamıyoruz, merkezi yönetime yakın olmamıza karşın işletilen süreç uzun."

Vali Şimşek, “Bir uçağı Çardak’tan kaldırmak için uğraşma süreci ve onaylanması günler, hatta ayları buluyor. Bir tren vaganunu ihracat konteyniri olarak kullanmaya kalksanız, İzmir bölgeye müraacat ediyorsunuz” diyordu.

Başkan Zeybekçi, “İzmir’de gemi yüklemesi yapan hamallara bahşiş vermezseniz malınız yüklenmez. Bir köprülü kavşak yapayım deseniz, istimlak işleri ile yargı sürecini beklemek için bir dönem, yani 5 yıl süre yetmez” şeklinde dile getirdi.

Bu toplantıda Denizli ile ilgili birçok konu ele alındı. Gündem maddesi olmamasına rağmen konuşma aralarında pamuktan-ipliğe, ulaşımdan-eğitime daha birçok Denizli sorununa parmak basıldı.

Organize Sanayi Odası Müdürü Tanju Beştaş’la dün telefon görüşmemizde şimdiye kadar 189 dosya sayfası konuşmaları yazılı hale getirdiklerini daha 2 kat daha çözümlemenin sürdüğünü söyledi.

Demek ki, konuşma olarak 9.5 saat süren platform 2004 görüşmelerinin 500 dosya sayfayı bulacak bir metin özümlemesi olacak. Bu demektir ki; sorunların masaya yatırılması anlamında epey bir konu var Denizli’de.

Başkan Zeybekçi, her kış hava kirliliği olduğunu bilen biri. Doğalgaz yanında Jeotermal’i alternatif enerji olarak görüyor. Çalışmalarını anlatırken, vatandaşı nasıl ucuza ısıtırımdan yola çıktığı belli. Eski dönemde yapılan bir ihale olmasına rağmen, devam edeceğim diyor. Öncelikle elektrik üretimi yapıp, ısınmaya kadar bölümde Jeotermali Denizlililer’e ucuza getirmenin planlarını yaptığını açıkladı. Yine otobüs işletmesini özelleştirdiğinin altını çizip, daha uç noktada “Belediye’nin muhasebesini bile özelleştireceğim” diye de ekliyor.

Çünkü seçimden bu yana belediye çalışanlarından tam verimi alamadığını üstü kapalı anlatmaya çalışıyor. “Kendi bürokrasimi aşamıyorum çoğu zaman” diyor.

Başkan Zeybekçi, başkanlık makamına sizler istediniz diye geldim, bana yardımcı olmanız gerek diye de diyalog ve uzlaşma önerdiği konuşmalarında, Sevindik’te yapacağı köprülü kavşağın yapımına engel olan köşedeki yola girmiş ve daha yeni biten cami için, “yıkayım desem günah keçisi olacağım, orda kalsın desem hizmeti gerçekleştiremeyeceğim, söyleyin ne yapmam gerek” şeklindeki sözlerindeki samimiyeti okumak gerekiyor. Yine aynı samimiyetle belki de yine o meşhur ve kendimden aşamıyorum dediği bürokrasisinin dayanılmaz hafifliğine yenilgisinin sonucu, “şehir şebeke suyunu içmeyin” ricasında bulunuyor. Tabi bu rada Denizli Belediyesi’nin her hafta enaz 2 kez su numunesini analiz edip topluma ve kendine bilgi vermesi gerekliliğini unutuyor belki de. Belki de, Başkan Zeybekçi göreve geldiğinden bu yana su her hafta 2 kez labarutuvardan test edildiği bilgisini kendine vermeyen görevli ya da başkan yardımcılarını unutarak bunu söylüyor. Belki gerçekten suyumuz içilmeyecek kadar yabancı madde içeriyordur ama vatandaş nasıl algılar bu sözümü demesi gerekir. Ya da böyle bir rapor kendine sunuldu ise kamuoyu ile paylaşması gerekir. Hemen söyleyelim çeşmelerimizden akan suyun belediyedeki resmi karşılığ “Şehir Şebekesi İçme Suyu” şeklinde tanımlıdır. Eğer böyle bir durum varsa şimdiye kadar çoğu hastalıkların insanlara sudan bulaştığını bilmek gerekir. Şöyle bir sonuç çıkar ki; sorumlular hakkında hemen soruşturma gerekir. Topluma mikroplu su içirmekten dolayı. Ben bu anlatımın “hatalı anlatım” dan kaynaklandığını düşünmek istiyorum.

Yine Denizli Belediyesi’nin İçme Suyu Şebekesi yenilemesi için projesinin bakanlıkta beklediğini bilenlerdenim. Bu tip sorunlara çözüm var ve bakanlıkta bekliyor. Kazma vurmak için herhalde bilgili, bilinçli danışman ve yardımcılara gerek var.

Yine buna benzer bir açıklama da, Vali Şimşek’ten geldi. Kanalizasyon sularından yapılan sulama ile sebze üretimi kaygı vericidir.

Önümüzdeki aylarda yasaklama getireceğiz.

Aynı şekilde bu tür sorunlarda hemen karar verip yasaklamak gerek.

Tabi tarımla iştigal edenlerden toplantıda ayrı görüşler bildirildi. Bu olayda da sapla samanı ayırt etmek gerekiyor. Yiyecek üretiminde yasaklansın ama pamuk sulamada bu ayırt ediş mutlaka olmalı.

Bakın bir sorunun anında çözümü bu tür toplantılarda taraflar hazır bulunduğundan daha seri oluyor.

Yine başka bir tezatı Gümüşler Belediye Başkanı İbrahim Cinkaya söyledi. Çimento artıklarının dağlar oluşturduğunu ve bunun çevre katliamı demek olduğunu vurguladı. Ama Gümüşler bölgesindeki arıtma tesislerinin tam sağlıklı çalışmadığını dile getiremedi.

Sorunların açılımı ve kamuoyuna deklaresi kadar, çözüm yaklaşımlarının sergilendiğini gördüm toplantıda.

Denizli’nin nasıl aciz kalabileceğini depreme dayanıklılık testleri ve bunların iyileştirmeleri başlıklı konuda gördük. Ödenek ve anlamazlıktan gelen Ankara bürokrasisi

Ünlü işadamı duayen Esat Sivri ve Avukat Adil Giray Çelik ile yaptığım 2 saate yakın sohbette, Laodikyanın bilinmeyen yüzünü ögreniyorum.

2 bin yıllık tarih Laodikya’da servetimiz toprak altında bekliyor. Kazılar dan sonra dünyadaki 3 anfitiyatroyu bünyesinden bulunduran tek tarihikent gün yüzüne çıkacak.

Esat Abi; bundan sonrası bana ne dememeliyiz, gelecek nesiller için çalışmalıyız diyor. Hatta, sponsorluk için görüşmedik kişi, çalmadık kapı bırakmıyorum diye de ekliyor. 300 yıllık ve 5 kuklalı saat kulesinin önüne her gün ziyaret eden 100 bin kişi varken bizim 2 bin yıllık Laodikyamızı neden 5 milyon turist gelmesin yıl da diye de hayıflanıyor.

Turizmcilerinin sesi Nurettin Koçak, Karahayıt ile Pamukkale belediyeleri arasında sorunların sıkışıp kalmasından, Ankara’nın vurdumduymazlarından dem vuruyor.

Denizli’ye döndükten sonra, siyasetçilerden eleştirel yaklaşımlar geldi paltform 2004 için.

Örneğin çoğu kişi toplantıda neden milletvekilleri yoktu diye birbirine sordu. Milletvekilleri de yaptıkları açıklamalar da, davet edilmedik ya da gelmemizi gerektirecek birşey gibi açıklamalar yaptı. Bazı milletvekilleri de hiçbir açklama yapmadı aksine susutu.

Konuların bir çoğunun çözümü hiç kuşku yok ki; Ankara, hükümet, milletvekilleri ve siyasetçiler.

Geldik-gelmedik, aramız açık-beğenmiyorum onları, vs. vs... gibi yaklaşımlar yerine, Denizli için sorunları irdeleyip çözüm önerileri ve çözümler bulmak zorundayız.

Gelmeyenler veya gelemeyenler için tüm konuşulanların bir metni Sanayi Odası’nda. Alınır-verilir takip edilir.

Denizli’nin kaderi bu. 20 yıllık iktidarda olmayan partili belediye başkanları ile yönetildik. Şimdi iktidardan yana milletvekili ve başkanlar var. Neyi paylaşamıyorlar... Anlayan varsa beri gelsin. Hizmet edin... Bırakın sen-ben kavgasını... O kavgaların yeri ve zemini açıklanan bir genelseçim öncesidir.

Yazık etmeyin Denizli’ye ...

Kentin yöneticilerine aktarılan ve onlar tarafından dile getirilen konular; Denizli’nin geleceği için çok önemli. Bence çok çok önemli. İki lak lak ya da sen-ben kavgalarına heba edilecek kadar basite indirilmemeli.

Velhasıl Platform 2004/Prag, katılımcılara yeni vizyon belirlemede, ufuk açmaya yaralı olmuştur. Uygulamalarını yerine getirmekte yönetici ve siyasetçilere kalmıştır. Ben orda değildim mazereti boşunadır.

Gittiğimiz yer Prag, yanlış düşünmeyi bırak ...

Emin Barıner/ Prag
Yayın Tarihi : 26 Kasım 2004 Cuma 11:22:09
Güncelleme :26 Kasım 2004 Cuma 16:53:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?