23
Ekim
2024
Çarşamba
İZMİR

İZMİR'İN İHTİYACI BÜYÜK DÜŞÜNMEK

İzmir, eğitim kurumlarıyla, insan sermayesiyle, tarihiyle, çok boyutlu kimliğiyle ekonomik kent havzası olabilir. İzmir’in mazereti yok, vizyona ve büyük düşünmeye gereksinimi var

İzmir, bir liman kenti olması nedeniyle her zaman dış dünya ile bağlantısı olmuş bir kent; bir üniversite kenti; bir tarih; ekonomik dinamizm potansiyelini içinde taşıyan bir mekân; kültürün, yaşam tarzının, kültürel ekonominin Türkiye’de en fazla gelişebileceği bir kent; yaşanabilirliği endeksinde 14. sırada, Rekabet endeksinde 3. sırada. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu İzmir’i betimlerken, değişime son derece uygun, farklı kültürleri beraber yaşatmaya yatkın, coğrafi olarak da şanslı bir şehir olduğunu vurguluyor. İzmir, ticareti yönlendiren Levanten kesim nedeniyle hem Avrupa hem de diğer ülkelerle sürekli bağlantısı olan bir ticaret kenti. Dünya Gazetesi İzmir temsilcisi Ali Ekber Yıldırım, İzmir’in küreselleşmeye yatkın bir yapısı olduğunu söylüyor ve özellikle 1990’lardan itibaren tarıma dayalı sanayinin yerini, teknoloji-yoğun sanayi yatırımlarının aldığını vurguluyor. Bu yönde Ar-Ge çalışmalarına önem verilmeye başlanıyor.
İzmir’deki devlet üniversiteleri (örneğin Ege Üniversitesi EBİLTEM gibi), vakıf üniversiteleri ve Yüksek Teknoloji Enstitüsü de buna katkı sağlıyor. İzmir Ticaret Odası Başkanı (İZTO) Ekrem Demirtaş, İzmir’in 185 ülkeye ihracat yaptığını söylüyor ama bundan daha önemli olanın katma değeri yüksek ürünlerin üretilmesi olduğunu ifade ediyor. Bunun için de Ar-Ge’ye ve bilgiye dayalı birtakım sektörlere geçmenin gerekliliğinin farkında olduklarını ve çalışmalarını bu yönde hızlandırdıklarını belirtiyor.

Önce Avrupalılık!
Ali Ekber Yıldırım’ın ifadesiyle, İzmir’de küreselleşme ve Avrupalılaşma birbirine karışmış durumda. Aslında küreselleşmenin Avrupalılaşmanın gölgesinde kaldığını çünkü İzmir’in hem otomotiv sanayi hem de diğer ürünler açısından en önemli pazarının AB üyeleri ülkeler olduğunu söylüyor (Eylül 2007). İzmir, kültürü ve yaşam tarzı itibariyle de bir Avrupa kenti havasında. Philip Mansel’de, “İzmir tarihin her döneminde kiliseler, sinagoglar, camiler şehri olmuş ve Avrupalıları dini özgürlüğü ile hep etkilemiş olduğunu” söylüyor. Bu özelliği ile kent, Avrupalılaşma dinamiklerine asla yabancı olmamış, aksine, dini özgürlük temelinde anlayışı ve kültürel dokusu ile Avrupalı kentlere ve yazarlara ilham olmuş. Bu anlamda İzmir, yabancı yatırımcıya son derece cazip gelen bir kenttir. Burada fuarların katkısı da gözardı edilemez. Bu nedenlerle de, İzmir’de yerel seçimler, daha çok ‘hayat tarzları’ üzerinden yürütülüyor.

Dünya kenti olmak
İzmir, sahip olduğu serbest bölge, organize sanayi bölgeleri, hava ve deniz limanlarıyla Ege Bölgesi’nin başkenti pozisyonunda, bir havza kent olmaya aday. Yani çevre kentlerle işbirliği ve işbölümü içerisinde bölgesellikten ziyade İzmir’in merkez olduğu bir yönelime doğru ilerliyor. Yıldırım’ın ifade ettiği gibi örneğin Uşak’ta derinin işlendiği, Aydın’dan pamuğun alındığı ve tekstile dönüştürüldüğü ve bu ürünlerin İzmir’den ticaretinin yapıldığı, İzmir’in diğer kentlere teknoloji, bilişim ve altyapı hizmeti verecek bir koridor kent olma potansiyeli olduğu gözlemleniyor. Tüm bu özellikler İzmir’i, Ankara ve İstanbul’dan sonra Rekabet alanında 3. sırada bulunuyor. İzmir’in bir marka olma hedefi, dünya kenti olma vizyonu var.
Bu bakımdan en önemli girişimleri, Universiade, Efes Cup gibi uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapmak ki İzmir’in EXPO 2015 hedefi bunun en iyi örneğiydi. Proje bir kent projesi olmaktan çıkıp, Türkiye projesi haline gelmişti. Ne yazık ki EXPO 2015’in ev sahibi İzmir olamadı.
İzmir’in çözümlenmesi gereken ciddi bir su sorunu var, fakat bugün esas sorun ekonomi, küresel ekonomik kriz. Ekonomik kriz her kent gibi İzmir’i de vuruyor. 4 Mart 2009’da yaptığı basın açıklamasında İZTO Başkanı Demirtaş, Ankara’dan beklentilerinin piyasaları canlandırmaları, istihdamı desteklemeleri ve rekabeti korumaları olduğunu açıkladı. Diğer kentlerdeki ticaret ve sanayi odaları da benzer taleplerle hükümetten acil önlem tedbirleri almalarını istiyor. AKP hükümetinin bunları mutlaka dikkate alması gerekir. Ama daha da önemli olan, Kayseri’ye ve Konya’ya bir sanayi üssü olarak dünya kenti olma vizyonu çerçevesinde yaklaşması gerekirken, Eskişehir’i yaşanabilirlik kapasitesi yüksek bir kültür ve sanat kenti, yine İzmir’i hem Ege Bölgesi’nde kentsel bir bölgesel havza oluşturma potansiyeli, hem de yaşam tarzındaki farklılığı ile yaşanabilirliği yüksek bir kent olarak değerlendirmesi gerekir. İzmir çok rahatlıkla, sahip olduğu başarılı üniversiteleri ve ortaöğrenim kurumlarıyla, insan sermayesiyle, tarihiyle, kozmopolit ve Akdeniz, Avrupa, moderniteyi eşzamalı içinde barındıran çok-boyutlu kimliğiyle, Türkiye’nin “Ar-Ge merkezi” olabilir; “ekonomik kent havzası” olabilir; marka kenti olabilir. İzmir’in mazereti yok, vizyona ve büyük düşünmeye gereksinimi var. Yerel seçimler sonucu ne olursa olsun, 30 mart sabahı İzmir’in kendine, hükümetin İzmir’e bu temelde bakması lazım.

E. Fuat Keyman / Berrin Koyuncu Lorasdağı
Yayın Tarihi : 26 Mart 2009 Perşembe 19:43:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?