Üzüm sirkesi, mikrop öldürücü özelliği sayesinde bazı salgın hastalıkların yayılmasını önlüyor.
Türkiye'de sirke denilince ilk akla gelen marka olan Kemal Kükrer, "sanayi alanında kullanılan sirke" üretiminde en büyük yatırımlardan birini 1915'te Eskişehir'deki fabrikasında gerçekleştiriyor. Kükrer Ailesi'nin Eskişehir Odunpazarı'ndaki evlerinin bodrumunda meşe fıçılarda tamamen doğal yöntemle fermante ettikleri üzüm sirkesi, bugün asıl formülüne sadık kalınarak üretiliyor.
Dünyada ve Türkiye'de ilk kez beş buçuk ay gibi uzun bir fermantasyon süreci sonrası üretilen ve başlı başına bir sağlık iksiri olan Kemal Türker Üzüm Sirkesi, Osmanlı'dan günümüze kalan değerli bir miras olarak gösteriliyor.
Kemal Kükrer denilince ilk akla gelen ürün üzüm sirkesi oluyor; 40 milyon dolarlık sirke pazarının yüzde 27'sini elinde tutan Kemal Kükrer'in cirosunun yüzde 45'ini de üzüm sirkesi oluşturuyor. Piyasada 4-5 derece oranında asit içeren üzüm sirkesi halk arasında adeta bir ilaç olarak görülüyor. İştah açıcı olarak salata ve turşulara ilave edilen üzüm sirkesi Türk sofralarının vazgeçilmez bir ürünü. Üzüm sirkesi, üzüm suyunun içerdiği potasyum gibi bazı önemli mineralleri yüksek oranda içermesi sayesinde sağlık için önemli bir gıda maddesi olarak gözüküyor. Üzüm sirkesi, yorgunluk ve uykusuzluğa iyi geldiği gibi boğaz ağrılarında, baş ağrısının giderilmesinde, orta dereceli yanıkların tedavisinde, cildi yumuşatmada, astımlı hastaların nefes almalarını kolaylaştırmada, cilt lekelerine karşı kullanılıyor.
Öte yandan üzüm sirkesi mikrop öldürücü özelliği sayesinde bazı salgın hastalıkların yayılmasını önlüyor ve bir tür dezenfektan olarak kullanılıyor.