22
Aralık
2024
Pazar
İZMİR

Bakanlıktan şok cevap

SAĞLIK BAKANLIĞI,

İzmir Barosu'na kayıtlı avukat Mehmet İsenden 'apandisit' diye alınan parçanın kanser hücresi olduğunun ortaya çıkması üzerine yaşanan tıp skandalı yargıya taşınmıştı. Yaşam mücadelesi veren Mehmet İsen, patoloji raporunu gözden kaçırarak birçok organının alınmasına neden olmakla suçladığı doktorların bağlı olduğu Sağlık Bakanlığı'na karşı 1 milyon TL maddi, 100 bin TL manevi, eşi İnci için 50 bin TL manevi, kızı Nihan ile oğlu Kerem için 25'er bin TL manevi tazminat davası açmıştı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ adına mahkemeye Hukuk Müşaviri Adem Keskin imzasıyla gönderilen dilekçede, "Kişi takiplere gelmese ya da gelmesi gerektiği söylenmese bile iki yıl takip edilmemiş olmasının hastalığının seyrinde ciddi soruna yol açmayacağı, hastanın iki yıl her gün takip edilse bile aynı sonuçlarla karşılaşma ihtimalinin mevcut olduğu, hastalığın herkeste farklı şiddette seyrettiği" şeklindeki ifadeler aileyi ve aile avukatını şaşırttı.

Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi 3. Genel Cerrahi Servisi Klinik Şefi Opr. Dr. Yasin Peker'e sorumluları soruşturma yetkisi veren ve yine aynı klinik şefinin raporunda belirttiği tartışılacak cümlelere savunma dilekçesinde yer veren Sağlık Bakanlığı, "Avukat Mehmet İsen'e yapılan operasyonun başarılı olduğunu, operasyona giren hekimin hastayı operasyon sonrası patoloji raporu ile gördüğünü ve bilgilendirdiği, bu çerçevede hastanın iki yıl takip edilmemiş olmasının hastalığının bugünkü durumunu almasında etkin rol almadığı" satırlarına yer verildi.

Sağlık Bakanlığı'nın cevap dilekçesinde aile bireylerinin istediği tazminatla ilgili olarak ise "Ölüm gerçekleşmiş ise aile üyelerine manevi tazminat davası açma hakkı tanınmış. Tazminat talep hakkı bedensel bütünlüğü ihlale uğrayan şahsa tanınmıştır" denilerek, Mehmet İsen ölmeden aile bireylerinin herhangi bir tazminat talebinde bulunamayacağı ve aile bireylerinin istediği tazminat talebinin zenginleşmeye yönelik olabileceği düşüncesi ile talebin reddi istendi.

 

SUÇLANAN DOKTOR: "BEN GÖREVİMİ TAM YAPTIM"

Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi 3. Genel Cerrahi Servisi Klinik Şefi Opr. Dr. Yasin Peker, Sağlık Bakanlığı tarafından soruşturma yetkisi verilmesinden sonra ameliyatı yapan Opr. Dr. Erdinç Sivrel'i sorguladı. Klinik Şefi Peker'in, "Hastanın ameliyatı ve ameliyat bulguları ile ilgili neler söylemek istersiniz?" sorusuna Dr. Erdinç Sivrel, "Hasta gece hastaneye geldiğinde yaptığımız bulgularda akut apandisiti desteklediği için rutin laboratuvar yapılıp hasta yatışı yapıldı. Saat 24.00'te hasta ameliyata alındı. Ameliyatında perfore akut apandisit olduğu tespit edildi. Hastanın 3. günde filmleri çekilerek, şifa ile taburcu edildi. Gün aşırı pansumana ve 10 gün sonra dikişlerini aldırmaya gelmesi ve patolojiden ameliyat sonucunun takip edilmesini söyledim" dedi.

Klinik şefinin "Hasta pansumana ve dikiş aldırmaya geldi mi?" sorusuna ise Sivrel, "Hastanın pansuman ve dikişlerini asistan arkadaşlar yapmaktadır. İlgili hasta patoloji raporunu alıp servise getirmiştir. Hastaya bu patoloji raporunun dışında bir hadise olmadığı ve bunun için 6 ayda bir rutin kontrole gelmesinin uygun olabileceğini söyledim. Hastaya ayrıca apandisitin müsinöz kist adenomu nadir görülmesi ve hasta sonucu getirdiğinde bu nedenle kendisine kontrollere gelmesi konusunda uyarıda bulundum" diyerek kendisini savundu. Soruşturmayı yürüten Opr. Dr. Yasin Peker, hazırlayıp Sağlık Bakanlığı'na gönderdiği 6 sayfalık raporunda, "Mehmet İsen tanının kendisine söylenmediğini ve kontrole gelmesi konusunda uyarılmadığını, Opr. Dr. Erdinç Sivrel ise tam tersini bildirdiklerini, iki farklı ifadeden hangisinin doğru olduğunu anlamak mümkün olmadığı için çelişkinin ortadan kaldırılması için bilgilendirmenin yazılı hale getirilmesinin uygun olacağı düşünüldüğünü" belirtti. Peker, ayrıca adı geçen görevliler hakkında disiplin cezasına gerek olmadığı ve soruşturma izni verilmemesi yönünde kanaate varıldığını raporunun son bölümünde belirtti.

Suçlanan doktor Erdinç Sivrel, ayrıca davanın görüldüğü İzmir 2. İdare Mahkemesi'ne avukatı aracılığı ile yaptığı başvuruda, tazminat söz konusu olur ise Sağlık Bakanlığı'nın bunu kendisinden tahsil etmesi olasılığının bulunduğunu belirterek, davaya Sağlık Bakanlığı'nın yanında müdahil olarak katılma talebinde bulundu.

 

AVUKAT ENDER BENLİ: "MÜVEKKİLİM VE BEN ŞOK OLDUK"

Sağlık Bakanlığı'nın mahkemeye gönderdiği cevap dilekçesinde hayret edici satırların bulunduğuna dikkat çeken İsen ailesinin avukatı Ender Benli, "Gerçekten bu cevap dilekçesini gördüğümde gözlerime inanamadım. Cevapta bu tip kanser bulgularında iki yılın çok önemli bir zaman dilimi olmadığı ifade edilmiş. Ayrıca Sağlık Bakanlığı, hatanın yapıldığı hastanenin klinik şefinin görüşünü de (Bozyaka 1. Cerrahi Klinik Şefi'nin) tıbbi mütalaa olarak dosyamıza koymuş. Olayda sorumluluğu bulunan merciin dosyamıza

tıbbi mütalaa vermesi mümkün değildir. Ayrıca her zaman doktorların söylediği bir şey vardır. Kanserden değil geç kalmaktan korkun. Doktorlar her zaman teşhis ve tedavide bir günün bile çok önemli olduğunu vurgularlar. Oysa ki soruşturmayı yürüten klinik şefi, bu tip sıvı kanser hücresinde geçen iki yılın çok önemli bir süreç olmadığını belirtmiş. Benim mantığım bunu almıyor. Sağlık Bakanlığı cevabında, organları alındıktan sonra zor günler geçiren müvekkilimin ailesinin açtığı tazminat davasının haksız olduğu da belirtilmiş" dedi.

Müvekkilinin bu olay nedeniyle yüzde 87 oranında malül duruma dlnın ameliyatı ve ameliyat bulüştüğünü belirten avukat Benli, "Müvekkilim Mehmet İsen, bu olay nedeniyle iç organlarını kaybederek yüzde 87 malül oldu. Artık bir daha avukatlık yapamayacak, hayatını kazanamayacak. Mehmet İsen'in aktif çalışma hayatı boyunca kazanacağı maddi değerler bu olay nedeniyle doğan maddi zararın sadece bir bölümüdür. Ayrıca bundan sonra iliestomi torbası ile yaşayan müvekkile bir bakıcı gerekmekte, ulaşım için de

giderler yapması gerekmektedir. Bu olay nedeniyle bir daha çalışıp hayatını kazanamayacak duruma düşürülen müvekkilimin maddi kayıpları için Sağlık Bakanlığı'nın 'henüz zarar doğmadı' şeklinde savunma yapması bizleri gerçekten çok şaşırttı" şeklinde konuştu.

Ayrıca doktorun müvekkili kanser hücresi konusunda bilgilendirdiğinden bahsettiklerini belirten avukat Ender Benli, "O halde bu bilgilendirmeyi yapanlar neden tedaviye hemen o an başlamamışlar. Savunmaya göre müvekkilim tedavi olmuyor. Bu durumda olan ve aklı başında olan herkes böyle bir davranışın intihardan farksız olduğunu bilir. Yani bu durumdaki müvekkilim tedaviyi reddedip intiharı seçmiş oluyor. Bu olaydan sonra ölmeyi tercih ettiği düşünülen müvekkilim ve eşi ikinci kez anne baba oluyor. Ölümü

bekleyen veya tedaviyi reddeden bir kişi geleceğe yönelik böyle bir plana ve çocuk düşüncesine sahip olabilir mi? Müvekkilim bu olayı kendisi ortaya çıkardıktan iki yıl sonra tedavisi için ikisi büyük tam 4 tane ameliyat geçirmiş ve bu ameliyatlarla kalınbağırsak, ince bağırsak, omentum, pelvik periton, safra kesesi alınmış, kendisine torba takılmış ve kemoterapiye mahkum olmuştur. İntiharı seçen bir insanın sonradan bu kadar eziyete katlanması ve hastalıkla mücadele ederek yaşamak için savaşması düşünülebilir mi?" dedi.

 

"HASTALIĞI TESADÜFEN ÖĞRENDİ"

Müvekkilinin hastalığını iki yıl sonra kendisi kan tahlilleri yapmak isterken gelişen zincirleme tetkikler neticesinde tesadüfen öğrendiğini belirten Benli, "Hiçbir sebep yokken ve durup dururken kendiliğinden kan tahlili yaptıracak kadar titiz olan bir insanın iki yıl önce kendisine kanser denmesine rağmen hiçbir şey yapmadan iki yıl hayatına devam etmesi mümkün olabilir mi. Sağlık Bakanlığı'nın bu yoldaki savunmalarını ve raporlarını okuyan müvekkilim bir kez daha yıkılmıştır. Sözlü beyanlar değil yazılı belgeler geçerlidir. O yüzden davalı da tüm bu iddialarını yazılı belgelerle ispat etmek zorunda. Bundan sonra söz yargıdadır. Hukuk mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir" diyerek sonuna kadar mücadele edeceklerini söyledi.

 

HASTALIĞIN TANIMI

Müsinöz kistadenomlar, insanda görülen en büyük kistik yapılardır. Genelde 15-30 cm boyutlarında olabilirler. Literatürde 60 cm'ye kadar büyümüş olan müsinöz kistadenomlar bulunmaktadır. Kist genellikle içindeki ince zarlar ile pek çok odacığa bölünmüştür. Bu zarlara "septai" (bölme) ismi verilir. Kistin içerisinde berrak ancak akışkan olmayan yoğun ve sümüğümsü bir sıvı bulunur. Özellikle bayanlarda görülen ve erkeklerde nadir olan bu hastalık kistlerde diğer yumurtalık kistleri gibi klinik olarak

genelde belirti vermezler. Adet düzensizliği yaratmazlar, ancak boyutları çok büyük olduğunda karında şişlik ve bası bulguları oluşabilir. Sık idrara çıkma ya da kabızlık müsinöz kistadenomlarda sık rastlanılan yakınmalardır. Çok büyük oldukları için rüptüre olma olasılıkları (patlama) yüksektir. Böyle bir durum sfdköz konusu olduğunda kist içinden yayılan sıvı karın boşluğuna yayılarak burada salgılarını sürdürür. Bu şekilde karnın içi yavaş yavaş jel gibi bir sıvı ile dolar. Biyolojik olarak habis olmamasına rağmen davranış olarak habis bir olay olan bu tabloya "pseudomiksoma peritonei" adı verilir. Bu durumda karın ağrısı, bulantı, kusma ve şiddetli karın şişliği şikayetleri olur. Sonuçta hastada beslenme bozukluğu ortaya çıkar. Kronik bir hastalıktır ve nihai tedavisi maalesef mevcut değildir. Müsinöz kistadenomların tedavisinde tek yol cerrahidir. Üreme çağındaki kadınlarda nadiren görüldüğü için eğer tek taraflı ise sadece kistin ya da o taraftaki overin çıkartılması gerekli olurken, ailesini tamamlamış ileri yaştaki kadınlarda rahim ve yumurtalıkların bir arada çıkartılması tercih edilir.

İHA
Yayın Tarihi : 29 Aralık 2009 Salı 12:07:03
Güncelleme :29 Aralık 2009 Salı 13:25:19


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?