İzmir Seferihisar’a bağlı Ürkmez’i dört yıl önce yangın yerine çeviren gerilimin sebebi basit bir park yeri kavgasıydı. Fakat, hatalı park eden araçtan biri Diyarbakır plakalı, araçtan çıkıp jandarma trafik eriyle tartışanlar Diyarbakırlı olunca, önce “PKK’lılar asker dövdü” söylentisi yayıldı, ardından bütün belde üzerlerine çullandı. Ve işte Aziz Nesin’lik öykü böyle başladı. Beş kişi, “Biz Kürt bile değiliz. Arabız” deseler de Adliye binası önünde ve cezaevine götürülürken linç girişiminden kurtulamadılar. Üstüne bir de tutuklandılar. Jandarmada, “Slogan atıp sopa ve bıçakla saldırdılar” diyen 38 tanık, savcılıkta, “Görmedik, biz duyduklarımızı anlattık” dedi. Beş mağdurun davası dört yıl sürdü. Karar mı? İkisine ‘memura direnmek’ten verilen ceza ertelenirken, üçü boşuna cezaevinde yattıkları için tazminat kazandı.
Pasta alacaklardı
Seferihisar ilçesine bağlı Ürkmez Beldesi 21-22 Ağustos 2005’te yılın en sıcak yazını yaşadı. O pazar günü, Naim Doğan Balgün’ün 32. doğumgünüydü. Denize gittiler. Naim Doğan’ın Diyarbakır plakalı aracında, eşi, kızı, iki kardeşi, yengesi ve yeğeni vardı. Diğer araçta ise Balgün’lerin kız kardeşi, eşi ve oğulları bulunuyordu. Dönüşte, saat 20.00’de pasta almak için pazar yerine geldiler. Arkadaşları Uğur Tanık da aileyi görünce onlara katıldı. Yanında annesi vardı. Üç araç kahvehane önüne park etti.
Naim Doğan Balgün’ün ertesi gün savcılıkta verdiği ifadeye göre kahvehanede oturan jandarma Bülent Koç “Aracı çekin!” dedi. Balgün, “Pasta alıp dönüyoruz” dese de kavga patladı: “Bir anda masa ve sandalyeler uçuştu. Halk galeyana gelip saldırdı. Arabama bindik.” Beş kişiye göre; lince karşı jandarma aracına alındılar. Bu kez o aracın önü kesildi. İddiaya göre, aile araçta, yolda ve Doğanbey Jandarma Karakolu’nda dövüldü. Önce Balgün’ler, ardından kalabalık karakola gitti. Jandarmanın tuttuğu tutanağa göre, iki araç yasak yere park edince uyarılmış, beş kişi kendilerine saldırmıştı. Ve sonra: “Bu kişilerin ‘İstediğimiz yere park ederiz, siz kimsiniz, çok asker sinkaf ettik’ diyerek ekibin üzerine yürüyüp vurdukları, hepsi bir anda, ‘Kahrolsun asker, yaşasın PKK’ diye slogan attıkları, vatandaşların araya girme çabasına karşın Eyyüp Balgün’ün arabadan çıkarttığı bıçağı, ‘Hepinizin anasını sinkaf etmeye geldik, saldırın askere’ diyerek vatandaşları galeyana getirmeye çalıştıkları, taş ve sopalarla jandarmaya saldırdıkları, bunun üzerine vatandaşların linç girişiminde bulundukları...”
Tutanağı üç jandarma ve 38 Ürkmezli imzaladı.
‘Halk bize sahip çıktı’
Ardından jandarmalar ve 38 Ürkmezli’nin ‘mağdur, tanık ve şikâyetçi’ olarak ifadesi alındı. Koç’a göre Naim Doğan Balgün park için direnmiş, küfrederek vurmuş; Veysel Ferit Balgün de yumruk atmıştı. Balgünler, halka el kol hareketi yapmıştı. Jandarma Levent Taştan, kaşının patladığını söylüyor, “Bize vurduklarını gören halk şahısları sopalarla dövmeye başladı” diyordu. İki jandarma daha şikâyetçiydi. Sonra 38 Ürkmezli ifade verdi. Bir örnek ifadelerde jandarmaya direnildiği, küfredildiği, yumruk, sopa ve yumrukla vurulduğu, bıçakla saldırıldığı ve PKK lehine slogan atıldığı öne sürülüyordu. Beş kişi ertesi gün çıkarıldıkları Seferihisar Başsavcılığı’nda darp ve slogan iddiasını reddetti. “Kürt değil, Arabız” diyorlardı.
En çok PKK iddiasına üzülmüşlerdi. Veysel Ferit Balgün, şaşkındı: “Askere laf söylemedim, söyleyenin de Allah belasını versin! Arap kökenliyim. Olay niye bu boyuta geldi, bilmiyorum.” İfade alınırken 1500 Ürkmezli dışarda “Kahrolsun PKK” diye slogan atıyordu. İki şüpheli, rapor için hastaneye götürülürken linçe kalkışılınca ek kuvvet getirildi. ‘Görevi yaptırmamak için direnme, yaralama ve Terörle Mücadele Yasası’na muhalefet’ten tutuklanmaları bile Ürkmezlileri teskin etmedi. Cezaevine nakil sırasında da lince kalkışıldı.
‘Arkadaşlar söyledi!’
Ancak bu akıl tutulması çok sürmedi. Savcılık, tanık Ürkmezlileri yeniden ifadeye çağırınca tam bir şaşkınlık yaşandı. Çoğu tanık gibi Abit Ballan da kimin kime vurduğunu görmemişti: “Jandarmanın dövüldüğü, dövenlerin PKK’lı olduğu söyleniyordu.” Peki, karakolda neden yanlış ifade vermişti? “Vatandaşlar, ‘Gidelim, şikâyetçi olalım. Askerimizi nasıl döverler’ deyince gittim. Duyduklarımı söylemişim. Okumadan imzaladım. Çünkü çok kalabalıktı.”
Hasan Soner Yeşilova ve Ahmet Tekin olayı görmeden tanık olmuştu. Aydın Küçükkural ise olaydan sonra gelmiş, gelmişken imza atmıştı. “Duyduğumuzu anlattık” diyen dört tatilci vardı. Jandarmanın darp edildiğini öne süren az sayıdaki tanık bile slogan atıldığı ve bıçak çekildiğini doğrulamıyordu.
İfadeler sonrası üç araçta bulunan Uğur Tanık, Halil İbrahim Bedük ve Eyyüp Balgün 2 Eylül’de, Veysel Ferit ve Naim Doğan Balgün ise 13 Eylül’de tahliye edildi. Beş mağdur Türkiye İnsan Hakları Vakfı’na başvurdu. Rapora göre tümü darp görmüştü. Naim Doğan Baygün’ün burnu, kardeşinin kaburgası kırıktı. Savcılık 30 Aralık 2005’te hazırladığı iddianamede, Naim Doğan Balgün için ‘görevi yaptırmamak için direnme, kasten kamu görevlisini yaralama ve hakaret’ten, dördü için ‘görevi yaptırmamak için ‘direnme’den dava açıldı. Aralarında, CHP’li Ürkmez Belediye Başkanı Osman Ürkmez’in de bulunduğu linç şüphelileri ve jandarmalar hakkında ‘takipsizlik’ çıktı. Kararda, linççiler için “Kim oldukları tespit edilemeyen halk kitlesi” deniliyordu.
Karara itiraz edildi. Üst mahkeme, Başkan Ürkmez’in yargılanmasına izin verdi. Ürkmez, ‘kasten yaralama’dan beraat etti. Aziz Nesin’lik hikâye, geçen ay bitti. Beş mağdurun son duruşması, 5 Mayıs’taydı. Naim Doğan ve Veysel Ferit Balgün’e, ‘memura direnme’den altışar ay 20’şer gün hapis verilirken, cezanın açıklanması geriye bırakıldı. Üç sanığa ceza verilmediği gibi, yattıkları cezaya karşılık tazminata hükmedildi.
Hâlâ korkuyorlar
Avukat Kemal Kırlangıç linç girişimcilerinin yargılanmamasını “Görevliler hukuken korundu” diye yorumluyor. Müvekkillerinin tazminat için başvurmayı, yargı kararlarını AİHM’e götürmeyi düşünmediklerini anlatan Kırlangıç, “Devleti karşılarına almak istemiyorlar” diyor.