Afet Riskini Azaltma Sempozyumu'nda, Türkiye ve İzmir'in deprem konusundaki stratejik konumu açıklandı; çıkan tabloda ise özellikle İzmir'in birinci derecede deprem konusunda tehlikelere işaret eden bir şehir olduğu vurgulandı.
Tepe Kule Kongre ve Sergi Merkezi'nde düzenlenen 'İzmir'de Afet Riskini Azaltma Sempozyumu'na İzmir Valisi Mustafa Cahit Kıraç, Vali Yardımcısı Mustafa Aydın, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Sırrı Aydoğan ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği üyeleri katıldı. İnşaat Mühendisleri Odası ve Dokuz Eylül Eylül Üniversitesi'nin ortaklaşa düzenlediği sempozyumun birinci oturumunda konuşan İzmir Valisi Cahit Kıraç; Türkiye'nin afete maruz kalması yönünde en yüksek riski taşıyan ülkelerin arasında
olduğunu söyledi.
Türkiye'nin risk sıralaması bakımından Avrupa-Asya ve Afrika plakları arasında sıkışan bir ülke konumunda olduğunu anlatan Kıraç, şöyle konuştu: "Bu nedenle mutfağında hazır bulunmayanlar, serviste gecikebilirler. Afetle mücadele de afet gönüllülerinin olması her ülke gibi bizim ülkemiz açısından önemi büyüktür. 1999 yılında Sakarya depremini bir fiil yaşayan bir insan olarak konuşuyorum burada. İzmir Kalkınma Ajansı ile ortaklaşa başlattığımız bir çalışma ile afetlerde riski en aza düşürmek adına 10 bin
kişiyi eğitiyoruz ancak hedefimiz 100 bin kişiye ulaşmaktır. Yaraları sarmak yerine ya da ceset toplamakta hızlılık afetle mücadelede başarılı olduğumuz anlamına gelmez. Önemli olan bu olguları en aza indirebilmektir."
İZMİR ÇOK TEHLİKELİ BİR ŞEHİR
İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Sırrı Aydoğan ise İzmir'in deprem sıralamasında çok tehlikeli bir şehir olduğunu ifade ederek, Büyükşehir Belediyesi olarak çalışmalarında bina envanterlerini çıkardıklarını söyledi. Bu tarz olaylarda kuşkusuz işin teknik kısmında en büyük görevin odalara ve mühendislerimize, planlama yönünden ise büyükşehir belediyesine düştüğünü
anlatan Aydoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Bu açıdan İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak, Urla'dan başlayarak Menemen'e kadar uzanan bir sismik araştırmamız var. Ayrıca Dokuz Eylül Üniversitesi ile ortaklaşa yürüttüğümüz, deniz dibinin jeolojik kısmını incemele projesi çalışmamızda mevcut. Bu bakımdan bizim çalışmalarımız ileriye dönük bir çalışma olduğunu ve İzmir'in bu anlamda da şanslı bir kent olduğunu düşünüyoruz."
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Zafer Alku ise konuşmasında; Oda olarak İzmir Şube üyelerinin ortaklaşa yürüttüğü bir proje ile İzmir'in üç pilot bölgesinde yapılan çalışmaları şöyle anlattı: "Deprem riski açısından İzmir'deki üç pilot bölgedeki yapı stoğunda yetersiz uygulamalar mevcut. Beton imalindeki niteliksizlik uzun yıllar piyasaya egemen olmuştur. Türkiye, kaliteli beton kullanımına 1998 yılında geçmiştir."
İZMİR'E ORTA ÖLÇEKLİ BİR DEPREM YETER
Dokuz Eylül Üniversitesi Ege Bölgesi Araştırma ve Uygulama Merkezi (EBAMER) Müdürü Prof.Dr. Atilla Uluğ sempozyumun birinci oturumunun ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. Prof. Uluğ açıklamasında, "Yüzde 50 kötü bina envanteri olduğu ülkemizde ve kentimizde, olası bir orta şiddetli depremde dahi çok büyük can kaybı olabilir. Bu bir sürpriz ya da falcılık değildir Zaten teknik rakamlarla açıklanmış bir sonuçtur. İlla ki çok şiddetli bir depremin olması da gerekmiyor. İzmir'e orta ölçekli
bir deprem dahi yetiyor. Çünkü çok kötü bir bina kalitesi var. İzmir'in pek çok bölgesinde zemin kötü. Zemin sıvılaşması ve taşıma gücünün zayıf olduğu yerler var. Burada depremin hasarı kat ve kat olarak artar."