Tekstilciden ulusal çağrı

Tekstil ve hazır giyim zirvesi, Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği ile Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği'nin ev sahipliğinde İzmir'de gerçekleştirildi.

Toplantı sonrasında yapılan açıklamada, tekstil ve hazır giyim sektörünün sorunları dile getirilirken, "İhracatçı sektörlerin öz kaynaklarıyla gelip gelebilecekleri son nokta 2005 Temmuz ayı olmuştur" denildi ve hükümete önlem alınması çağrısında bulunuldu.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Jak Eskinazi, İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı İsmail Gülle, Denizli Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Raşit Güntaş, Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Mısırlı, Akdeniz Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Tarık Bozbey, Akdeniz Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Ali Rıza Hasoğlu ile birlik yöneticilerinin katıldığı toplantı sonunda, sektörün sorunları ve gelecek vizyonu, "Kazanan rant ve ithalat, kaybeden üretim ve ihracat" başlıklı ortak bir bildiri ile kamuoyuna açıklandı.

Diğer birlik başkanlarının da hazır bulunduğu basın toplantısında, ortak açıklamayı İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu okudu.

Temmuz 2005 itibariyle gerçekleşen ihracat istatistiklerinin bir anda endüstrinin ve Türkiye'nin gözünü makro ekonomik gerçeklere çevirdiği ifade eden Orakçıoğlu, "Bize göre, Temmuz ayı ihracat değerleri bizim bir süredir kulağımızı sağır eden alarm sinyallerinin başkaları tarafından da duyulmasını sağladı. Ancak çizilen rotanın revize edilmemesi durumunda gelecek aylarda daha önemli risklerle karşı karşıya kalacağımızı da bir kez daha söylemek istiyoruz" dedi.

"GERİLEME, SANAYİ ÜRÜNLERİ İHRACATINDA"

Orakçıoğlu'nun okuduğu açıklamada daha sonra şu görüşlere yer verildi:

"Geçtiğimiz ay yüzde 1.1 gibi inanılmaz oranda düşük çıkan ihracat artış oranı geçen yılın aynı ayında yüzde 33.9'muş. Aylık bazda düşünüldüğünde Türkiye 2005 Temmuz ayında ancak geçen yılın Temmuz'u kadar ihracat yapabilmiş. (2005 Temmuz 5.7 milyar dolar/2004 Temmuz 5.6 milyar dolar) Daha da tehlikeli olan, bu gerileme Türkiye'nin toplam ihracatının yüzde 86'sını gerçekleştiren sanayi ürünleri ihracatında olmuş. Üstelik gerilemeye konu sektörler, Türkiye'nin gözbebeği gibi baktığı hazır giyim, otomotiv, demir ve demir dışı metaller sektörleri."

Sektörel bazda ihracat rakamlarını da karşılaştırılan açıklamada, "Örneğin son günlerin en popüler sektörü taşıt araçları ve yan sanayi, 2004 yılı Temmuz ayında tam tamına yüzde 67'lik bir artış göstermiş. Yine demir ve demir dışı metaller sektöründe 2004 yılı Temmuz ihracat artış hızı yüzde 63.9 seviyesinde gerçekleşmiş. Geçen sene bu ay hazır giyim yüzde 14.9 artarken, tekstil yüzde 33.9'luk bir artış kaydetmiş. Aynı sektörlerin 2005 Temmuz ayında sergiledikleri performans ise; otomotiv -5.7, demir ve demir dışı metaller -16.72, hazır giyim -1.8, tekstil 0.5. Bu durumun sebeplerini sormak ve kendi tespitlerimizi ortaya koymak bizim vatandaşlık görevimizdir" görüşlerine yer verildi.

Ortaya çıkan bu durumun çok açık sebeplerinin olduğu, bunların geniş kapsamlı ve derin sorunlara sebep olacağı, hiçbir sektörün bu durum altında rekabet etme şansının bulunmadığı savunulan açıklamada, bunun sebebin kur politikası ve buna bağlı gerçekleşen maliyet baskısı olduğunu kaydedildi. TL'nin son 25 yıllık dönemin en yüksek seviyesine ulaştığı, yüzde 50'nin üzerinde değere sahip olduğu ve bunun da ithalatın önünü açmak anlamına geldiği ileri sürülen açıklamada, şöyle denildi:

"Diğer önemli bir nokta düşüş eğilimindeki enflasyonun yarattığı yanılsamadır. Enflasyonun artış oranı üç senedir düşüş eğilimindedir. Ancak yine de son üç yıllık enflasyon artışı kümülatif olarak İTO verilerine göre TÜFE'de yüzde 51.4, TEFE'de 48.6, DİE verilerine göre TÜFE'de 74.9, TEFE'de 74.8 olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde kur sepetinde yaşanan gerileme ise yüzde -5.5 olmuştur. Aradaki fark ihracatçının emeğinden çalınmaktadır."

"SEKTÖRÜMÜZÜN HÜKÜMETTEN TALEBİ ULUSAL"

Orakçıoğlu'nun okuduğu ortak açıklama metninde, geliri dövizle olan ihracatçının geliri düşmeye devam ederken maliyetleri TL olan üreticinin maliyetinin artamaya devam ettiği vurgulanarak, şu görüşler dile getirildi:

"Üstelik bu makas tarihin en açık noktasındadır. Açıkça söylemek gerekir ki, bu matematikten asla bir eşitlik çıkmaz. Bu hesabı yapmaya devam edersek bir süre sonra elimizdekileri de kaybetmeye başlarız. Hükümetin bir an önce bu durumu düzenleyici tedbirler alması, uyguladığı para ve maliye politikalarını borç çevirmeye yönelik faiz politikasından gerçek büyümeyi sağlayıcı, ihracatçıyı uluslararası rekabet seviyesine çekecek destekleri üretmesi gerekir. İhracatçı sektörlerin öz kaynaklarıyla gelip gelebilecekleri son nokta 2005 Temmuz ayı olmuştur. Bundan sonrası için iyileştirici tedbirler üretim ve ihracat lehine geliştirilmediğinde kazanan yine ithalat ve kayıt dışı olacaktır. Çünkü ne bu derece değerli TL ile ihracat yapmak mümkündür, ne de bu vergi oranları ile istihdam gerçekleştirmek."

Orakçıoğlu, kayıt dışının Türkiye'nin bütün sıkıntılarının ardındaki görünmeyen gerçek olduğunun da altını çizdi.
Sektör temsilcilerinin geçen Mayıs ayında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı zirvenin ardından sektörün sürekli bir talep içinde olduğu yönünde bir hava yaratılmak istendiğini de ifade eden Orakçıoğlu, "Sektörümüzün hükümetten talebi sektörel değil ulusal niteliktedir. Sektörümüzün hiçbir kesimi kendi menfaatini ilgilendiren bir konuda bir talep ve beklenti içinde değildir. Kur politikasında rekabetçi bir çizginin izlenmesi ya da işçilik üzerindeki prim ve vergi yüklerinin uluslararası standartlara çekilmesi eğer sektörel menfaatlerse, bu durumu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz" açıklamasını yaptı.