Kyme, Aliağa’nın güney batısında, günümüzde Nemrut Koyu denilen Namura koyundadır.
Aiolis’in en büyük kentlerinden biri olan Kyme’den antik tarihçiler, Phrikonis veya Phrikontis olarak da söz etmişlerdir. Bu kentin İtalya’daki Kymai, Makedonya’daki Kyme kentleri ile bağlantısı olup olmadığı bilinmemektedir.
Kyme sözcüğü Hellen dilinde bir anlam taşımamaktadır. Bununla beraber Prof. Bilge Umar, Luwi-Pelasgas dilindeki “Ana Tanrıça’nın kenti” anlamındaki Kama’dan türetildiğini söylemektedir.
Kentin kuruluşu kesinlik kazanamamıştır. İlkçağ destanlarına göre Amazonlardan bir kraliçe tarafından kurulmuştur. Strabon,Yunanistan’ın Thermopylai’nin üst tarafındaki Lukris’den gelenlerce kurulduğunu söylemektedir. Bu göçmen grubu Pelasglarla savaşmış, Neon Teiklos ve Larissa’dan sonra Kyme’yi kurmuşlardır.
Tarihi kaynaklara göre Troia Savaşının ardından Helenlerin Aio kolu bölgeye yerleşmiş, Pelasgların saldırılarına karşılık Neon Teiklos’u kurmuşlardır. Larissa’nın zayıflaması üzerine de Kyme’nin temelleri atılmıştır. Strabon, Aiol Kentlerini anlatırken Kyme’den şöyle bahseder:
“ Aiolis kentlerinin en iyisi ve en büyüğü Kymê’dir. Burasının Lesbos ile birlikte sayıları otuza varan ve halen çoğu yok olmuş bulunan diğer kentlerin Metropolis’i olduğu söylenebilir. Kymê, akılsızlığından dolayı alay konusu olmuştur. Bazılarının anlattığına göre,kuruluşundan ancak üçyüz yıl sonra liman vergisi alınmaya başlanmıştır ve bundan önce halk bu gelirden yararlanamamıştır.Bu nedenle,deniz kıyısında bir kentte yaşadıklarını geç öğrenmiş bir halk olarak ün kazandılar.”
Kyme’de yaşayan halk denizci olmalarına karşılık kısa zamanda ekonomik yönden de güçlenerek gelişmişler ve Aiolis bölgesinde önemli bir kent olmuşlardır.
Kyme, Larissa’nın ele geçirilmesi ve Pelasgların da direnişlerinin kırılmasından sonra kurulmuş ve gelişmiştir. Kentin Helen yerleşmesini izleyen yılları oldukça karanlık kalmıştır.
Anadolu’nun önemli tarih olaylarından Kyme’lilerin önemli katkıları olmamıştır. Ancak Pers istilâsı sırasında Kyme tiranı Aristogoras, Pers Kralı Darius’un M.Ö.512’de Skyth ülkesine düzenlediği sefere gemileri vererek onu desteklemiştir. Xerkes M.Ö.480’de Yunanistan’ı işgal ederken Kyme’deki Pers Satrabı Sandokes on beş gemi ile Pers donanmasına katkıda bulunmuştur. Delos Birliği kurulduktan sonra da Kyme, birliğe yılda dokuz talent vergi ödemek zorunda kalmıştır. Bu vergi Ephesos, Miletos gibi büyük İon kentlerinin ödediklerinden çok daha fazla idi.
M.Ö.IV. yüzyılda Kyme, Klozomenai ile komşu şehirlerden Leukai’yi ele geçirmek için bir mücadeleye girişmiştir. Delfoi kehanet merkezi Apollon’un “Leukai’de ilk kurban törenini yapacak halka ait olacaktır” sözünü taraflara iletmiştir. Bunun üzerine Klozomenai’liler Smyra körfezinin karşı kıyılarına bir gurup kolonist göndererek onların toplandıkları yeri Klozomenai toprağı saymışlardır. Böylece Klozomenai’liler Kyme’lilerden önce Leukai’ye gelerek kurban töreni yapmışlar ve yarışı kazanmışlardır.
İki tepeye yayıldığı anlaşılan Kyme, XIX.yüzyıın sonlarında Fransız, Alman ve Çekoslovak bilim adamlarının yapmış olduğu küçük çaptaki kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Ancak bu araştırmacıların ortaya çıkardıkları kalıntı ve buluntuların ne oldukları pek bilinmemektedir. Daha sonraki yıllarda Ekrem Akurgal (1950) , Baki Öğün (1952) ,Hasan Tahsin Uçankuş (1979) ,Vedat İdil ve Orhan Bingöl (1981-1983) küçük çapta olsa da kazı çalışmaları yapmışlardır. Prof. Sebastane Lagona 1985’den bu yana çalışmaları sürdürmüştür.
Kyme’nin kalıntıları İonya kıyılarındaki diğer kentlerin kalıntılarında olduğu gibi yağmalanmış, yeni kentlerin yapımında taşları kullanılmıştır. Bu nedenle de Antik Çağların ünlü Kyme kentinden günümüze pek az kalıntı gelebilmiştir. Bunlar da sur kalıntıları, ne olduğu yeterince anlaşılamayan anıtsal bir yapı, Ion üslubunda mabet kalıntıları ,gövdeleri yivsiz iki sütun dizisi ile tiyatronun yeridir. Kuzey tepenin eteklerindeki tiyatronun yarım daire şeklindeki Cavea’sının yalnızca izleri görülebilmektedir.
Prof. S.Lagona burada yaptığı kazılarda tiyatronun orkestra bölümünün bir kısmı ile on iki sütunun yerleştiği çukurları, mask, silen başı gibi küçük buluntuları ortaya çıkarmıştır. Ayrıca Kuzey Tepe’nin en üst noktasında da İon üslûbunda yapılmış ve Tanrıça İsis’e adanmış bir mabedin varlığından söz edilmişse de yeterli kalıntı bulunamamıştır. Bunların yanı sıra Namurt limanında kuzey ve güney Mendirek’e ait kalıntılar ile çok sayıda yazıt ve sikke ele geçmiştir.
Kymede toprak üstünde sayısız çanak çömlek parçalarına çok sayıda rastlanır. M.S. II.yüzyılda Kyme’lilerin bastırdıkları sikkeler üzerinde Ephesos Artemis’ine benzeyen bir Anadolu tanrıçasının kabartması dikkati çeker.
İzmir Arkeoloji Müzesindeki tunç atlet heykeli ile İstanbul Arkeoloji Müzesindeki Artemis başı en güzel buluntulardır.