Ege Bölgesi’nde, İzmir İline bağlı bir ilçe olan Bergama, kuzeyinde Balıkesir, kuzeydoğusunda Manisa, doğusunda Kınık, güneyinde Manisa ve Aliağa, güneybatısında Çandarlı Körfezi, batısında da Dikili ile çevrilidir. İlçe toprakları kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan bir çöküntü alanı ile kuzey ve güneyindeki yüksek dağlardan oluşmaktadır. Bakırçay’ın oluşturduğu çöküntü alanı Bergama Ovasını meydana getirir. İlçe topraklarının kuzeyinde kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan Marda Dağı bulunmaktadır. Bu dağın en yüksek noktası Maya Tepesi olup 1.344 m. yüksekliğindedir. İlçenin güneyinde Yunt Dağı bulunur. Aynı zamanda bu dağlık alanlar orman örtüsü yönünden son derece zengindir. İlçe toprakları çay ve derelerle parçalanmış yaylalar görünümündedir. Marda Dağı’nın güney kesimindeki Kozak Yaylası bunların başında gelmektedir.
İlçe topraklarını Bergama Çayı, Marda Çayı ve Bakırçay başta olmak üzere küçük dereler sulamaktadır. Kocaçay’ın başlangıç kolları da ilçe sınırları içerisindedir. Bunlardan Ketsel Çayı üzerinde sulama amaçlı Ketsel barajı kurulmuş olup, bunun yapay gölü yine ilçe sınırları içerisindedir.
Deniz seviyesinden ortalama 60 m. Yükseklikteki ilçenin yüzölçümü 1.688 km2 olup, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 106.536’dır. İlçede Akdeniz İklimi hüküm sürmekte olup, yazları sıcak ve kuru, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Yıllık sıcaklık ortalaması 20.9 C.dır. En yüksek sıcaklık 42 C ile Ağustos ayında, en düşük sıcaklık ise -10 C ile Ocak ayındadır.
İlçenin ekonomisi tarım, hayvancılık, dokumacılık ve turizme dayalıdır. Yetiştirilen tarımsal ürünlerin başında; pamuk, tütün, susam, zeytin ve üzüm gelmektedir. Bunların yanı sıra sebze, meyve yetiştirilmektedir. Kozak Dağı yamaçlarında çamfıstığı üretimi yapılır. Dağlık kesimlerde küçükbaş hayvancılık yapılmaktadır. Ayrıca arıcılık da ilçe ekonomisinde önem taşımaktadır.
Tarihi bir geçmişi olan halı ve kilim dokumacılığı ilçenin hemen her yerinde devam etmektedir. Özellikle Kozak yaylası ile Yağcıbedir köylerinde halı ve kilimin yanı sıra heybe, torba, çul ve çuval dokumacılığı yapılmaktadır. Bergama halılarının Türk halı sanatında büyük önemi vardır. XVII.yüzyılda yapımına başlanan bu halılar Türkiye’nin çeşitli müzelerinde ve yurt dışında sergilenmektedir. Bu halıların genellikle kırmızı, mavi ve beyaz renklerdeki desenleri büyük bir çeşitlilik gösterir.
Bergama’nın antik kentleri ve tarihi yapıları turizm yönünden önemli olup, ilçe ekonomisine katkısı bulunmaktadır. Ayrıca plajları ve kaplıcaları da onları tamamlamaktadır. İlçe topraklarında maden suları ve altın cevheri yatakları bulunmaktadır. 1993 yılında altın yataklarını işleten şirket, altın madeninin arıtılmasında siyanür kullanılacağını öğrenen yöre halkının direnişi ile karşılaşmıştır. Yargıya intikal eden bu direniş haklı görülmüş ve şirketin çalışmaları durdurulmuştur.
Bergama’nın eskiçağ tarihinin oldukça uzun bir geçmişi vardır. Pergamon antik kenti başta olmak üzere yörede, Allionai, Apollonia, Elaia, Halisarna, Perperene, Teutrania ve Trarion kentleri kurulmuştur.
Bergama Antik Çağda Pergamon olarak isimlendirilmiştir. Mysia bölgesinin önemli kentlerinden olan Pergamon, akropolün bulunduğu tepenin eteklerinden başlayarak ovaya doğru yayılmıştır. Akropolün bulunduğu tepenin iki yanından akan, Bakırçay Irmağına (Kalkos) dökülen (Selinos) ve Kestel (Keitos) Çaylarının verimliliğini arttırdığı topraklar Antik Çağın gözde kentlerinden bir olmasını sağlamıştır. Bergama Çayı’nın (Selinos) ikiye ayırdığı kent, doğal kaynaklar ile, çayların çevresindeki düzlüklerde günümüzde Musalla Mezarlığı denilen yere kadar uzanmıştır.Akropolün 392.3 m. yüksekliğindeki dik yamaçları kentin denizden uzak oluşundan dolayı göçlerden etkilenmemiştir. Bununla birlikte Pitane (Çandarlı) ve Dikili Körfezi’ne yakın oluşu, batıda Kaiko Vadisi’ni izleyen yolun Akhisar’a (Thyateria) ulaşmasıyla da Kral Yolu ile bağlantısı sağlanmış ve bu da kenti önemli kılmıştır.
Birçok antik kentte olduğu gibi Pergamon’un kuruluşu da mitolojik öykülere dayanmaktadır. Bu mithlerden birine göre; kentin kurucusu olan Pergamos, Akhilleus’un oğlu Neopotelemus ile Andromakhe’nin oğludur. Yunanistan’dan gelerek bugünkü Bergama’nın olduğu yerde yaşayan kralı öldürdükten sonra kenti ele geçirmiştir. Bir başka mithe göre ise; yöredeki Teuthrania kralı Grynos, zor durumda kaldığı bir savaşta Epiroslu Pergamos’tan yardım istemiştir. Onun yardımıyla savaşı kazanan Grynos bu zaferin anısına iki kent kurmuş, bunlardan birisine Pergamon, diğerine de kendi ismini Gryneion (Çıfıt Kalesi) vermiştir.
Bergama’da yapılan araştırmalarda bulunan kalıntılar, keramikler ve aletler yöredeki yerleşmenin Neolitik Çağda başladığını göstermiştir. Akropolün eteklerindeki toprak dolgular arasında bu döneme tarihlenen taş bıçaklar, Üvedik Tepede nefrit taşından bir balta bulunmuştur. M.Ö.4000’e tarihlenen bu eserleri Bronz Çağa ait vazolarla keramikler izlemiştir. Arkaik dönemde küçük bir yerleşim olan ancak bu dönem kalıntılarının çok az olduğu, Pergamon’daki buluntular akropolde M.Ö.800 yıllarında bir yerleşim olduğunu göstermiştir.
Frigyalılar bir süre bu yöreye egemen olmuşlar, M.Ö.VII.yüzyılda Lydia’lıların egemenliğini kabul etmişlerdir. M.Ö.546’da ülkesinden kovularak Perslere sığınan Erythreli Gongyglos’un yönetimine verilen Pergamon M.Ö.362’de Mysia valisi Orontes’in Perslere karşı başlattığı ayaklanmanın merkezi olmuştur. M.Ö.400-399 yıllarında Xenophon’un “Onbinlerin dönüşü” isimli eserinden Pergamon’un işgal edildiği öğrenilmiştir. M.Ö.334’de Pergamon, Granikos (Biga Çayı) Savaşından sonra İskender’in egemenliğine geçmiştir. Bundan sonra Büyük İskender, kentin yönetimini oğlu Herakles ile annesi Barsine’ye bırakmıştır. İskender’in ölümünden sonra Pergamon, İskender’in generallerinden Lysimakhos’un payına düşmüştür. Lysimakhos devlet hazinesini akropolde saklamış, korunmasını da paphlagonia’lı bir subay olan Philetarinos’a bırakmıştır. Lysimakhos’un ölümünden sonra devlet hazinesi Philetarios’da kalmış ve bu hazine ile Bergama Krallığını kurmuştur.
Helenistik dönemde (M.Ö.300-M.S.20) Pergamon, 150 yıl boyunca Anadolu’nun en önemli kültür merkezlerinden biri olmuştur (M.Ö.283-133). Bundan sonra Philetairos (M.Ö.183-263) krallığının sınırlarını Marmara Denizi’ne kadar genişletmiş, evlatlığı ve yeğeni olan I.Eumenes (M.Ö.263-241) ondan sonra krallığı devralmıştır. M.Ö.241’de Eumenes’in yerine oğlu I.Attalos (M.Ö.241-197) geçmiştir. Attalos I Galatlara karşı Pergamon’u korumuş, M.Ö.230’da onlara karşı büyük zafer kazanmıştır. Bundan sonra Attalos döneminde batı Anadolu’yu ele geçirmek isteyenler nedeniyle savaşlar birbirini izlemiştir. Bu arada Romalılarla yakın ilişkiye girmiş ve onların Anadolu’ya ayak basmalarına neden olmuştur.
I.Attalos döneminde Pergamon Krallığı askeri, politik , sanat ve kültür yönünden de önemli bir merkez olmuştur. I.Attalos’dan sonra Pergamon Kralı II.Eumenes (M.Ö.197-159) Galatlar, Makedonyalılar ve Suriye Kralı Antiokhos’a karşı savaşmış, bu arada da iç ve dış politikada tutarlılığını korumuştur. M.Ö.190’da Magnosia’da Suriye kralını yendikten sonra Pergamon Krallığı güç ve zenginliğin doruğuna ulaşmıştır. Pergamon Krallığı güneyde Maiandros (Büyük Menderes) Nehri’nden başlayarak bütün Batı Anadolu’yu kapsadıktan sonra Trakya’dan Toroslar’a kadar genişlemiştir. II.Eumenos devletin bütün zenginliğini kentin imarına sarf ederek, yerleşimi akropolün yamaçlarından aşağıya doğru yaymış, yeni yapılanmalar için tepede teraslar yapmıştır. Nitekim kentin aşağı agorası, Gymnasium, kütüphane ve Zeus sunağı onun zamanında yapılmıştır.
II.Eumenos’un (M.Ö159) ölümünden sonra yerine geçen Attalos (M.Ö.159-138) ve III.Attalos (M.Ö.138-133) dönemlerinde krallığın kültürel gelişimini sürdürmüşlerdir.Bu dönemde Antiokheia (Antakya) ile Alexandrai (İskenderiye) şehirleri Pergamon’un rakibi durumuna gelmişlerdir. III.Attalos’un ölümünden sonra vasiyetinde Pargamon Krallığını Roma’ya bırakmış, Roma’nın yöreye hakim olmasıyla da bir Roma eyaleti konumuna gelmiştir. Roma döneminde gelişen, zafer anıtları, Hadrian, Trajan, Carcalla, Dionysos tapınakları ile bezenen kent İmparator Hadrianus döneminde (M.S.117-138) yeniden parlak günlerine ulaşmıştır. Bu arada tıp yönünden büyük ünü olan Asklepion eklerle genişletilmiş, tiyatro, stadyum gibi yapılar eklenmiştir.
Bizans döneminde Pergamon eski parlak dönemine ulaşamamış, Hıristiyanlığın önemli bir piskoposluk merkezi olmuştur. Kent yeni surlarla kuşatılmışsa da Araplar’ın Anadolu’ya yaptıkları hücumlar sırasında 716’da işgal edilmiş ve yakılmıştır. 1306’da Karesi Beyliğinin, 1341’de de Osmanlıların hakimiyetine girmiştir.
Osmanlı döneminde karakol görevi üstlenen kent XV.yüzyılda yeniden önem kazanmış ve Bergama ismi ile tanınmıştır. XIX.yüzyıl sonlarında Aydın vilayetinin İzmir sancağına bağlı bir kaza merkezi idi. Belediyesi 1896’da kurulmuştur. I.Dünya Savaşı’ndan sonra 12 Haziran 1919’da Yunan işgaline uğramış, Kurtuluş savaşı sonunda 14 Eylül 1922’de işgalden kurtarılmıştır. Cumhuriyet döneminde de kaza konumunu sürdürmüştür.
Bergama’da günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Pergamon Antik Kenti Kalıntıları, Kızıl Kilise (Serapis Mabedi), Pergamon Şehir Surları, Su Yolları, Bodrum Köprüsü, Bodrum Üstü (Musluk) Köprüsü, Allionai Köprüsü, Koyun Köprüsü, Şeytan Köprüsü, Tekke Boğazı Köprüsü, Ulu Cami Köprüsü, Üç Kemer Köprüsü, Ulu Cami, Şadırvan Camisi, Selçuklu Minaresi, Kurşunlu Cami, Hacı hekim Camisi, Laleli Cami, Ansarlı Cami, Kulaksız Cami, İncirli Mescit, Yeni Cami, Emir Sultan Camisi, Hatuniye Camisi, Çukur Han, Taşhan, Hacı Hekim Hamamı, Tabaklar Hamamı, Küplü Hamam, Karaosmanoğlu Sebili, Çizmeci Esnafı Çeşmesi , Kasapoğlu Çeşmesi , Bedesten, Bergama Müzesi ve Sivil Mimari Örnekleri bulunmaktadır. Ayrıca ilçede Bergama Kaplıcaları, Allianoi Kaplıcası, Geyiklidağ, Mahmudiye, Paşa Ilıcaları ve Güzellik Ilıcası bulunmaktadır.
Kenthaber Kültür Kurulu
Fotoğraflar, www.bergama.tripod.com, www.oldcarped.com, www.bergama.bel.tr ve Erdem Yücel arşivinden alınmıştır.