İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı Datbey (Günlüce) Köyü’nün kuzeyindeki Bozdağ’ın uzantısı üzerindedir.
Hypaipa Hellen dilinden bozulmuş bir sözcük olup “yalçın kayalık” anlamındadır. Hypaipa kentinin ünü kadınlarının olağanüstü güzelliği ve bir de Arakhne (örümcek) mytos’u nedeniyle yayılmıştır. Bu efsaneyi Ovidius günümüze yansıtmıştır:
Arakhne Hypaipalı ,yetenekli bir genç kızdır. Babası Idmon, Kolophonlu olup Phokaia (Foça)’nın mor boyasıyla yünleri boyar ve satarmış. Kızı Arakhne, Lydia’da becerisiyle tanınmış olup, kır perileri ile yakınlık kurmuştu. Onu nakış işlerken görenler becerisine hayran kalır, ustalığını Athena’nın verdiğini anlarlardı. Ne var ki Arakhne ileri geri konuşup, yün dokuma becerisinin Athena’dan daha önde olduğunu söylemekten de geri durmuyormuş. Buna üzülen Athena, yaşlı bir kadın görünümünde ona gelerek: “İnsan yaşlanınca yalnız elden ayaktan düşüyor ama geçmiş yıllar da ona gün görmüşlük, bilge kazandırıyor. Benim sözümü dinle Tanrıçaya kafa tutma ,içinden yalvararak tanrıçanın seni bağışlamasını dile. Böyle yaparsan belki sana acır ve bağışlar.” der. Arakhne bu sözlere kızarak “Akılsız, sen bunamışsın. Söylediklerin beni hiç etkilemedi. Söyle rmisin, Athena neden benden kaçıyor, benimle yarışmaya gelmiyor.” Diye cevap verir. O zaman Athena “Çoktan geldi” dedikten sonra kendi kimliğine bürünüp iki dokuma tezgahı kurarak yarışmaya başlarlar. Athena dokuduğu kumaşları tanrıların ve tanrıçaların gücünü gösteren, kendilerine karşı gelenlerin nasıl cezalandırıldığını gösteren resimlerle bezedi . Arakhne de, kendi dokuduğu kumaşında tanrıların, tanrıçaların kötü yönlerini, ölümlülerle yaşadıkları cinselliği canlandırdı. Athena içini kaplayan kıskançlıkla, Arakhne’nin dokuduklarını yırttı ve kızın üzerine fırlattı. O anda Arakhne’nin bir örümceğe dönüştüğü görüldü.
Hypaipa’nın kuruluşu da bu mythos ile özdeştirilmiştir. Günümüze bu kentle ilgili bir kalıntı gelemediği gibi yörede de herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Bununla beraber kentin M.Ö. VII-VI. yüzyıllarda kurulduğu sanılmaktadır.