Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Eğitim Fakültesi Dekan Yardımcısı ve Okul Öncesi Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hatice Zeynep İnan, Türkiye'deki okul öncesi eğitim sisteminin Avrupa standartlarında olduğunu söyledi.

İnan, İngiltere, Almanya, İspanya, Belçika, Polonya, Estonya, Slovenya, ve Türkiye’nin arasında bulunduğu 8 farklı ülkeden 16 okul öncesi eğitim uzmanı ile bir hafta süreyle farklı ülkelerin eğitim programları üzerine gerçekleştirdikleri toplantılar sonucunda, Türk eğitim sistemi içerisinde okul öncesi eğitiminin oldukça iyi düşünülmüş, iyi planlanmış olduğununun ortaya çıktığı belirtti.

Yrd. Doç. Dr. İnan, şöyle konuştu: “Genel olarak Türkiye’deki uygulamaya dönük eksiklerimiz, başka ülkelerle karşılaştırıldığında daha net ortaya çıktığı göze çarpmakta. Örneğin Felemenk sisteminin gurur kaynağı olan, CLB adını verdikleri veli-öğretmen-öğrenci işbirliğini sağlayan, veli ve öğrencinin rehberlik hizmetleri konusunda bizzat yardım alabilecekleri, eğitimle ilgili her türlü kişisel, ailevi veya okul problemlerini çözmeye yönelik olan kuruluş, Türk eğitim sisteminin RAM yani Rehberlik Araştırma Merkezleri olarak zaten hizmet vermektedir. Fakat RAM’da yaşanan eksikliklere dikkat çekmek için kısa bir süre önce çaresizce bana uzman desteği almak için gelen bir veliden söz edebilirim. “Bu velinin 5 yaşındaki oğluna Rehberlik Araştırma Merkezi tarafından Hiperaktivite ve Dikkat Bozukluğu olabileceği” teşhisi konulduğunu söylediğinde, ilk tavsiyem “bunu söyleyen, teşhisi koyan kişi bu konuda uzman mıydı?” şeklinde olmuştu. Açıkçası benim bu konuda derin şüphelerim var. Daha sonra tavsiyemle bu veli çocuğunu konunun gerçek uzmanına götürüp belli bir testten geçtikten sonra çocuğun üstün yetenekli olduğunu öğrendik. Söylemek istediğim özellikle uzman olmayanların teşhis koyma merakı yüzünden bazı şeyleri yüzlerine gözlerine bulaştırarak yardım etmekten çok problemi büyüttükleri görülmektedir.

Türkiye’deki ve farklı ülkelerdeki Okul Öncesi Eğitim Sistemlerindeki uygulamaları karşılaştırmak için öncelikli olarak eğitim felsefelerine, yaklaşımlarına bakmak gerekir. Daha sonra bunun ne kadar uygulanabildiği noktasında irdelemeler yapmak gerekmektedir. Belçika’da bulunduğum sürece, yapılan seminerler, toplantılar ve alan gezilerinde özellikle dikkatimi çeken ve Türkiye’de maalesef olmayan nokta şu oldu, 'dedikleri gibi de yapıyorlar'. Yani teoride sistemi nasıl kurguladıysalar pratikte de bunu aynen uygulamaya çalışıyorlar.

Eğitim Fakültesinde öğrencilerimle yaptığım konuşmalarda şu konuyu sıkça duymaktayım, 'hocam, alanda çalışan öğretmenler diyorlar ki, ‘Bu anlattıklarınız teoride kalır. Uygulaması olmaz bunların'. Bizim okul öncesi eğitim sistemimizde belki de problemleri çözebilmemiz için ilk ele almamız gereken başlıklardan biri de bu olmalı. Yani teorideki mükemmel bilgi ve yaklaşımların pratik uygulamalarının da yapılabilmelerini sağlamak.”