Karia bölgesinin antik kentlerinden İdyma, Marmaris’e inerken Gökova körfezindeki Kozlukuyu köyünün bulunduğu yerdeki bir tepenin üzerinde idi.
İdyma sözcüğünün kökeni anlaşılamamakla beraber Prof.Bilge Umar’a göre Luwi veya Karia dili kökenli olup, Orman Halkı anlamına geldiğini sanmaktadır. Veli Sevin ise Hitit belgelerinde Utima adıyla geçen yerin burası olduğunu söyler.
Keramos (Gökova) körfezinin kuzey kıyılarındaki dağların kıyıya çok yaklaşmış olmasından ötürü sahil şeridinde büyük yerleşmeler olmamıştır.
M.Ö. V.yüzyılın ortalarında Attika-Delos Deniz Birliğinin üyesi olduğunu bildiğimiz bu kent Paktyes adında bir sülalenin yönetimindeydi. Kendi adına sikke de bastıran bu kent, M.Ö. II.yüzyılda bölgedeki çoğu yer gibi Rhodos’un egemenliğini tanımıştır.
Günümüzde yeterince araştırılmamış olan bu antik kentin kalıntıları yakınındaki Kallipolis ve Sedir Adasındaki Kedrai ile çok benzerlik göstermekte olup adeta birbirlerini tamamlamaktadırlar. Buradaki kaya mezarları, taş bezemeler ve çok çeşitli mimari parçalar antik kentin varlığına işaret etmektedir. Ne var ki Karia’nın bu kenti ile ilgili yeterli bilgiye sahip bulunmuyoruz. Bununla beraber kentin akropolündeki tepe üzerinde kiklop üslubunda yapılmış sur kalıntıları dikkati çekmektedir. Son yıllarda yol çalışmalarının ortaya çıkardığı kaya mezarları bu antik kentten günümüze gelebilenlerdir.
Ek Bilgi: Kaynak: Muğla Ünv.Fen Ed.Fak. Arkeoloji Bl. Araştırma Görevlisi Mehmet Gürbüzer.
Gökova körfezinin kuzey-doğu köşesinde, sırtını Sakar tepesine güvenle yaslayan Akyaka beldesi, yaklaşık iki bin beş yüz yıllık bir geçmişi olan Antik İdyma kentine ev sahipliği yapmanın sevincini ve gururunu mütevazı bir şekilde taşımaktadır. Günümüzde İdyma kentine ait kalıntılar Gökova köyünden Kıran dağı eteklerine kadar uzanmaktadır. Gökova köyünün hemen kuzeyinde yükselen tepe üzerinde İ.Ö. 4. ve 3. yüzyıllara tarihli kentin akropolisine (yukarı kent) ait kalıntılar göze çarpmaktadır. Aynı tepenin doğu tarafında ise acılara ve üzüntülere tanıklık etmiş nekropolis (mezarlık) yer almaktadır. Tepe boyunca uzanan kayaların oyulması ile elde edilmiş mezarlar ölümden sonraki yaşamlarını sürdürmeleri için adeta bir evi anımsatırcasına inşa edilmiştir. Kaya mezarlarından bazıları dönemi içerisindeki sosyo-ekonomik farklılıkları göstermesi adına, Anadolu’daki birçok antik kentte görebileceğimiz tapınakların formuna uygun olarak, diğer kaya mezarlarından daha zengin bir tarzda yapılmıştır. Söz konusu kaya mezarlarından en iyi korunmuş örneği günümüzde Akyaka-Gökova köyü arasında, İnişdibi olarak adlandırılan mevkideki anıtsal kaya mezarıdır. Aynı yol üzerinde Azmak kenarındaki alçak tepe üzerinde yer alan Bizans kalesi tarihe direnerek ayakta durmaya çalışmaktadır.
İdyma ile ilgili ilk bilgiler antik yazarlardan edinilmektedir. Strabon, İdyma’dan Bargasa olarak bahsetmiştir. Strabon’un bu tanımlamasına dayanarak 19. yy. ile birlikte bölgede araştırmalar yapmaya başlamış olan batılı gezginler kentten Bargasa olarak söz etmişlerdir, ancak Fransız araştırmacılar M. Ch. Diehl ve M. G. Cousin Gökova köyünde keşfettikleri bir yazıt ile Akyaka ve Gökova köyünde kalıntıları yer alan kentin Bargasa değil, İdyma antik kenti olduğunu keşfetmişlerdir. Söz konusu yazıttaki ibareden İdyma’nın, çevresindeki yerleşimleri içine alan bir federasyona liderlik yaptığı anlaşılmaktadır.
İdyma ismine tarihte ilk kez Hitit yazılı belgelerinde, Anadolu kökenli yerel bir isim olan “İtuma” olarak rastlanmaktadır. Ancak Hitit belgelerinde geçen ismin İdyma ile olan bağlantısı tartışmalıdır. İdyma antik kenti tarih sahnesinde ilk kez İ.Ö. 5. yy.ın ortalarında görülmektedir. İdyma bu yüzyılda, Atina önderliğinde Anadolu’daki Pers egemenliğine karşı kurulan Attika-Delos Deniz Birliği’ne üyedir ve birliğe ait vergi listelerinde İ.Ö. 453 tarihinde birliğe düzenli olarak vergi ödemeye başladığı anlaşılmaktadır. Bu tarihte kent Paktyes adında bir kişi tarafından yönetilmektedir ve Paktyes yönetiminde İdyma, kendi adına sikke basmaya başlamıştır.
İdyma sikkelerinin ön yüzünde Yunanistan kökenli tanrı Pan, arka yüzlerinde de incir yaprağı darp edilmiştir. Kısa bir süre sonra İ.Ö. 440 dolaylarında Karia bölgesindeki birçok kent gibi İdyma da Attika-Delos Deniz Birliği’nden çıkarılmıştır. Buna bağlı olarak İ.Ö. 425’e ait birliğin vergi listelerinde İdyma ismine son kez rastlanır. Bu tarihten sonra İdyma hakkında kapsamlı bir bilgi elimizde bulunmamaktadır. Bilinen, Rhodos adasının, antik dönemde Rhodos Peraia’sı (Rhodos adasının tam karşısındaki topraklar) olarak anılan Batı Anadolu’nun bu bölgesindeki kent yönetimlerini ele geçirmeye ve buralardaki kentleri ekonomik, kültürel ve politik egemenliği altına almaya başladığıdır.
Rhodos’un bu bölgede ve İdyma üzerindeki hegemonyası Roma dönemine kadar devam etmiştir. Bununla birlikte İ.Ö. 5. yüzyıl içerisinde Yunanistan anakarasında Atina ve Sparta arasındaki iktidar mücadelesinden Anadolu’daki kentler de etkilenmiş ve Karia bölgesindeki kentler Atina ve Sparta tarafından işgal edilmiştir. Buna bağlı olarak İ.Ö. 407’de Atinalı komutan Alkibiades yirmi gemi ile antik dönemin Keramikos körfezi, günümüzün Gökova körfezine gelmiş ve buradaki kentlerden yüz talanton değerinde vergi toplamıştır. Hemen ardından İ.Ö. 406’da ise Spartalı komutan Lysandros’un, donanması ile birlikte yine Gökova körfezine geldiğine ve Atina’nın müttefiki Kedrai kentini (Sedir adası) ele geçirdiğine ve kentin halkını köle yaptığına tanık olmaktayız. Ancak Alkibades ve Lysandros’un düzenledikleri bu seferler sırasında İdyma’nın durumu hakkında elimizde bir veri yoktur. Antik kaynaklar bu olaylar ile ilgili bir not düşmezken, bölgede yapılan Arkeolojik araştırmalarda da şuan için konuya ilişkin herhangi bir bilgi elde edilememiştir. İ.Ö. 4. ve 3. yüzyıl boyunca İdyma antik kenti, Rhodos Peraia’sına bağlı bir kent olarak varlığını sürmüştür. İ.Ö. 201’de Makedonia kralı V. Philippos’un kısa süreli işgaline uğrayan kent, İ.Ö. 197’de Rhodoslu General Nikagoras tarafından tekrar Rhodos yönetimine dahil edilmiştir. İ.Ö. 129 ile birlikte Karia bölgesi Roma’ya dahil olmuştur, fakat bu dönemde İdyma’nın Rhodos Peraia’sına mı dahil yoksa Roma yönetimi altında mı olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Ancak Panamara’dan (Yatağan-Bağyaka) ele geçen bir yazıta (Yazıtta Rhodosluların, Zeus Panamaros kültünü onurlandırmak için davet edildiği yazmaktadır) dayanarak, İ.S. 2. yy.a kadar Rhodos peraiasının Stratonikeia’ya kadar uzandığını ve böylelikle İdyma’nın da bu döneme kadar Rhodos yönetimi altında olduğunu söylemek mümkündür.
İdyma’dan Roma dönemine ait birçok yazıt keşfedilmesine karşın, İdyma’nın Roma dönemindeki yerleşimi bilinmemektedir. Gökova köyünün kuzeyindeki kalıntılar en geç İ.Ö. 4-3. yüzyıllara tarihlidir. Bu da bize söz konusu yerleşimin bu yüzyıllarda terk edildiğini ve kentin günümüzde modern Akyaka yerleşiminin bulunduğu yere taşındığını göstermektedir. Son yıllarda bu bölgede yapılan Arkeolojik araştırmalar da bunu doğrulamaktadır, ancak aynı bölge üzerinde modern bir yerleşimin bulunmasından ve uzun yıllar süren insan kaynaklı tahribatlardan dolayı Roma dönemindeki İdyma kenti hakkında maalesef bir bilgi edinme şansını kaybetmiş bulunmaktayız. Bizans dönemi ile birlikte kent nüfusunun azaldığı ve yerleşimin eski önemini yitirdiği görülmektedir. Bu döneme ait en önemli kalıntıların başında Azmak’ın hemen kuzeyindeki tepede yükselen Ortaçağ kalesi gelmektedir. Kale 12. yüzyılda Batı Anadolu’ya yönelik akınlar düzenleyen Türklere karşı yapılan kalelerden biri olmalıdır. Kale dışında Bizans dönemine ait günümüze kadar ulaşan diğer yapılar ise bugün Orman İşletmeleri Bölge Şefliği’nin yer aldığı ormanlık alandaki üç apsisli kilise kalıntısıdır. Kilise Akyaka Belediyesi tarafından kısmen de olsa koruma altına alınmıştır.
Ayrıca Akyaka çöplüğünün bulunduğu Eski İskele mevkiindeki ormanlık alanda da Bizans döneminden kalma çiftlik yapıları, bölgede nüfusun azalıp kentin terk edilmeye başladığını ve yerini küçük kırsal yerleşimlere bıraktığını göstermesi açısından önemlidir. Bizans döneminin ardından 13. yüzyıl ile birlikte bölge Türklerin eline geçmiştir. Ardından Menteşe Beyliği’ne ve sonrasında 1420’de Osmanlı İmparatorluğu’na katılmıştır. İdyma ya da Akyaka, adı her ne olursa olsun bu bölge tarih boyunca doğal kaynakları, iklimi, coğrafyası ve elverişli yaşam koşulları ile insanoğluna kucak açmış, onlara yaşama olanağı sunmuş ve sunmaya da devam etmektedir.