Ihlara Vadisi Yukarıdan |
Vadi içerisinde 5000 yerleşim yeri ve 105 kilise bulunmaktadır. Bugün görülebilir 14 durumda kilise mevcuttur. Bunlardan 10 kadarı canlılığını ve renk uyumunu korumaktadır ve halen gezilebilmektedir. Vadi, doğal yapısı itibariyle 9. yüzyıldan itibaren keşişler ve rahipler tarafından çok uygun bir inziva ve ibadet yeri, savaş döneminde ise dinlenme, korunma yeri olarak kullanılmıştır. Vadide yer alan kiliselerde “Hz. İsa'nın Doğumu”, “Müjde”, “Ziyaret”, “Mısır'a Kaçış”, “Son Akşam Yemeği” gibi İncil'de geçen konular fresko tekniğindeki resimlerde betimlenmiştir. Ihlara Vadisi'ndeki kayalara oyulmuş freskli kiliseler, korunarak yeryüzünde eşine rastlanmayan bir tarihsel ve dinsel miras olarak günümüze dek varlıklarını sürdürmüşlerdir. İlk çağlardan itibaren tabiatla tarihin bir arada bulunduğu Ihlara Vadisi'ndeki kiliselerin resim tekniği iki kısma ayrılır. Ihlara civarındaki kiliseler Kapadokya tipi diye bilinen sanat özelliklerini gösterir.
Aksaray, Hristiyanlığın daha ilk yıllarında önemli bir din merkezi olmuştur. Kayseri’li Basilus ve Nazianzos’lu Gregorius gibi mezhep kurucuları 4.yy. da burada yetişmişlerdir. Mısır ve Suriye sisteminden ayrı bir manastır hayatının kurallarını bunlar tespit etmişlerdir. Böylece Yunan ve Slav sistemi doğmuştur. Mısır ve Suriyeli rahiplerin dünya ile olan ilişkilerini kesmelerine rağmen Basilus ve Gregorius’un rahipleri dünya ile olan ilişkilerini kesmiyorlardı. Bu yeni anlayışın yeri Belisırma idi. Gregorius, teslis inancına yeni bir izah getirerek Hz. İsa’nın Tanrılığı tartışmasında İznik toplantısı görüşlerine kuvvet kazandıran fikirler ileri sürdü. Böylece Hıristiyanlık tarihinde öncü Gregorius’un yetiştiği kayalık bölge (Belisırma, Ihlara, Gelveri) Manastır ruhuna uygun, kayalara oyulan kiliseler topluluğu halinde geldi. Arap akınlarına karşı, Hasandağı’ ndaki müdafaa kaleleri karşı koyunca bu kiliseler faal ibadet merkezi durumlarını devam ettirdiler. Ihlara vadisindeki kayalara oyulmuş bu freskli kiliseler, korunarak yeryüzünde eşine rastlanmayan bir tarih hazinesi olarak zamanımıza kadar gelmiştir. Hıristiyanlığın ilk yıllarından itibaren kayaların rahatlıkla kazılmasıyla meydana getirilen bu freskli kiliseler ve iskan yerleri 14 km. boyunca Ihlara’dan Selime’ye kadar devam eden “IHLARA VADİSİ” içerisinde yer alırlar.
Ihlara Vadisi |
İlk çağlarda Kapodokya Irmağı anlamına gelen Patamos Kapadokus ırmağının ortasında tabiatla tarihin bir arada bulunduğu Ihlara Vadisindeki kiliselerin ilk örnekleri MS. 4 yy.a kadar inmektedir. Ihlara Vadisindeki kiliselerin resim tekniği iki kısma ayrılır. Ihlara civarındaki kiliseler Kapadokya tipi diye bilinen sanatı gösterir. Orta kısmında Belisırma bölümünde bulunanlar ise, Bizans tipi resimlerle süslüdürler. Böylece iki bölgeyi ayıran kaynaktan doğan iki ayrı tip saymak gerekmektedir. Birinci gruptakiler; Eğritaş, Ağaç altı, Kokar, Pürenliseki ve Yılanlı kiliselerdir. İlk Hristiyanlık dönemine yakın olan bu kiliselerde; incil sahneleri, Aziz Basilus ve Gregorius’un anlayışlarına göre çizilmişlerdir. Uzun metinler verilmiştir. Teferuatta Mısır ve Suriye etkileri görülmektedir. Ağaçaltı kilisesi son dönem Roma ve Sasani etkisindedir ve daha fazla doğu havası taşımaktadır.
Vadi içerisinde 105 kilise vardır.Bunlardan ziyarete açık olanlardan bazıları ise; Eğritaş Kilisesi, Ağaçaltı (Daniel)Kilisesi, Sümbüllü Kilise, Yılanlı Kilise, Kokar Kilise, Pürenliseki Kilisesi, Eskibaca Kilisesi, Saint Georges (Kırkdamaltı) Kilisesi, Direkli Kilise ve Ala Kilisedir.
Sümbüllü Kilise
Aziz tasvirleri Kapadokya ve Bizans tipinden çok ayrıdır. Plan V. ve VI. yy. yapılarına uygundur. Bu bölgedeki diğer üç kilise ise, ayrı bir gruptur.Azizler diğerlerine benzer, fakat ortaçağ özelliğine kaymıştır. İncil’den az metin verilmiştir. Bunlarda da Suriye etkisi açıktır. Göreme ve diğer kiliselerde rastlanmayan özellikler ve ifadeler vardır. Bütün resimlerde İncil sahnelerinin sembolik bir üslupla gösterildiği dikkati çekmektedir.
Belisırma bölümündeki kiliseler açıkça Bizans tipindedir. Bazı küçük ayrıntılar yerli veya daha doğudan gelen etkilere örnek ise de genel üslup Bizans’tır.
Bütün bu kiliselerden sadece ikisinin tarihi tespit edilmiştir. Direkli Kilise (976-1025), Saint Georges Kilisesi ise (1283-1295) yıllarına aittir. Sonuncusu çağının sanatının tipik bir örneğidir.Bir Selçuk Sultanının elbisesini gösteren resim, Türk hükümdarının himaye ve yardımı ile bu kilisenin yapıldığına belge teşkil etmektedir.
X.yy.ortasında Bizansın Toroslar ve Klikya Bölgelerini geri almasıyla Ihlara bölgesinde de yeni kiliselerin yapıldığını görmekteyiz. Bahaddin Samanlığı Kilisesi, Sümbüllü Kilise ve Direkli Kilise resimleri bu yüzyılda işlenmiştir. Ala Kilise, Akhisar’daki Çanlı Kilise ve Karagedik Kilisesi XI. yy. başlarındaki Bizans sanatına örnek teşkil eder. Eski kiliselere sonradan bazı Bizans tipi resimler de ilave edilmiştir. Bu davranış, XI. yy. da Selçuk Türklerinin bölgeye gelmesiyle son bulur. Fakat bölgedeki dini hayat devam eder. Bölgenin kilise hayatı 1924’deki nüfus mübadelesiyle son bulur.
VADİNİN OLUŞUMU
Ihlara Vadisi Oluşumu |
Vadiye çok yakın Hasan Dağı ve çevresi, Neojen (Genç Tersiyer) ve IV. Zamanda oluşmuştur.Bu zamanda oluşan yükselmelere karşın havzalar oldukça düşük kalmıştır. Hasan Dağı volkanın püskürmesine neden olan tektonik hareketler sonunda çevre yüzeyini geniş bir volkanik tabaka kaplamıştır. Aynı hareketler sırasında kalkerin basınç ve sıcaklık etkisiyle yarattığı kırık hattan fışkıran doğal sıcak suyu, Yaprakhisar ve Ihlara arasında bulunan Ziga Kaplıcaları’nda görebilirsiniz. Çevrenin yapısal karakterini derinden etkileyen volkanik püskürme sonucu oluşan tüf taşları, rüzgar, erozyon ve diğer doğa etkenleri ile aşınmış, Selime ve Yaprakhisar’da karşınıza çıkan değişik görünüm ve renklerde Peri Bacaları’nı yaratmıştır. Tektonik hareketler, bazı yerlerde yumuşak tüfün, bazı yerlerde gri, yeşil ve kahverengi tonlarının hakim olduğu ve iri tanelerle ufalanan kayaların kapladığı alanları çöküntüye uğratmıştır. Ihlara Vadisi boyunca ilerleyen Melendiz Çayı da bu tür çökmenin sonucu oluşan kanyon vadinin tabanını oyarak daha büyük bir derinlik kazanmıştır.Yer yer 100 veya 120 metre derinliğe varan vadiyi ikiye bölerek akan Melendiz Çayı (ilk çağlarda bu ırmağa Kapadokya ırmağı anlamına gelen Potamas Kapadokus denilirdi Aksaray yakınlarında Uluırmak adını alarak Tuz Gölü’ne ulaşır.
Doğa, insan, tarih ve sanat olgusunu bu denli bir araya getirebilen ve bu gerçeği ancak kendisine yaklaştığımız zaman simgeleyen Ihlara Vadisi sakladığı bu sırrı kendisiyle beraber olduğunuzda açıklayacaktır sizlere.
Yer Altı Şehirleri:
İldeki yer altı şehirleri genellikle Güzelyurt ve Gülağaç ilçelerinde yoğunluk kazanmakla birlikte, gerek merkez ilçe ve gerekse Ortaköy’de de yer altı şehrine rastlamak mümkündür. Güzelyurt ilçe merkezi ve Manastır Vadisi’nde 3 adet açık yer altı şehri vardır. Gülağaç ilçesinde Saratlı Yer Altı Şehri ziyarete açılarak, aydınlatılmıştır.
Nora (Viranşehir) Antik Kenti:
Aksaray'ın 30 km. güneyinde Hasan Dağı'nın eteğinde kurulmuş olan antik Nora kasabası stratejik mevkide önemli bir askeri merkezdir. Roma ve Bizans dönemlerinde önemini koruyan kasabada bugün birçok kilise bulunmaktadır. Ayakta kalan yapılar Bizans dönemine aittir. Bu kiliseler kısmen tahrip olmuşsa da çeşitli freskler halen göze çarpmaktadır.
YEŞİLOVA (ACEMHÖYÜK)
Yeşilova Aksaray’ın 18 km. kuzeybatısındadır. Kasaba, adını burada bulunan höyükden, höyük ise, Yavuz Sultan Selimin Çaldıran seferinden sonra, Azerbaycan’dan getirdiği aileleri buraya iskan etmesinden sonra, halkına acem denilmesinden Acemhöyük ismini almıştır. Yeşilova (Acemhüyük) Höyük, MÖ.3000’de iskan görmüş, en parlak devrini MÖ.2000-1750 yıllarında yaşamıştır. Şehrin o zamanki ismi kesin olarak bilinmemekle beraber,yerli ve yabancı bilim adamları tarafından BURUŞHANDA olduğu sanılmaktadır. Höyük, 1948 yılından beri Önasya Arkeoloji prof.’lerinden Prof. Nimet ÖZGÜÇ tarafından sistemli bir şekilde kazılmaktadır. Kazılar neticesinde Asur ticaret kolonileri devrine ait büyük bir saray ve deposu ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca gaga ağızlı testiler, mühürler, seramikler bulunmuştur. Höyükten çıkan eserlerin bir kısmı Ankara Anadolu Medeniyetleri müzesinde, Aksaray Müzesinde ve Niğde müzesinde sergilenmektedir.
AŞIKLIHÖYÜK
Aşıklı Höyük Kızılkaya Köyü’nde, köyün 1km. kadar güneyinde Melendiz Irmağı kıyısında yer almaktadır. Aksaray’ın 25 km güneydoğusundadır. Burada l989 yılından beri Prof. Dr. Ufuk Esin başkanlığında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Prehistorya Anabilim Dalı öğretim üyeleri,öğrencileri tarafından arkeolojik kurtarma kazıları yapılmaktadır. Çünkü Mamasın Baraj gölünün su seviyesi yükseltildiğinde Aşıklı Höyüğün kısmen batı ve kuzey yamaçları su altında kalacaktır. Aksaray Kapadokya’ sında volkanik tüflü bir arazi içinde yer alan Aşıklı’da ilk yerleşmeler M.Ö.8 binyılda (günümüzden onbinyıl önce) başlamıştır. Aşıklı Höyük Anadolu ve Yakındoğu’da Akeramik Neolitik dönem’e ait en eski "ilk köy yerleşimlerini" sergileyen en önemli ören yerlerinden biridir. Burada bulunan kültürün benzeri ise henüz bulunamamıştır. Aşıklı orta büyüklükte bir höyüktür.
Höyükte yukarıdan aşağıya, 2. kültür tabakası ve ona ait alt evrelerdeki köy yerleşmeleri gün ışığına çıkarılmış, yaşayan insanlar konutlarını kerpiçten yapmışlardır. Konutlar genelde dar geçitlerle birbirlerinden ayrılan mahallelerden oluşmaktadır. Bazı konutlar tek,bazıları da 2-3 odalıdır. Odalardan birbirine geçilmesini sağlayan kapı aralıkları vardır. Ancak konutlardan geçit ve avlulara çıkışı sağlayan kapılar yoktur. Konutlara damdan taşınabilir bir merdiven yardımıyla girilmektedir. Konutlar dörtgen kare,yamuk planlıdır. Bazen bir duvarları dışbükeydir. Genelde tabanları ve duvarları çamurla sıvalıdır. Birçoğunda çakıl taşı döşeli,üstleri kerpiç sıvalı ocak yerleri vardır. Ayrıca çöplerini belirli geniş alanlara atmışlar,sonra da bunları yakmışlardır. Yerleşme belirli adeta kentsel bir dokuyu anımsatan bir düzende planlanmıştır. Güneyde geniş çakıllı bir yol yerleşmeyi ikiye ayırır. Çakıllı yolun güneybatısında tabanları ve duvarları aşıboyalı bir tapınak ve müştemilatı ile sundurmalı büyük bir bina yer alır. Sundurmalı binanın kuzey duvarı en eski "sandık duvar" sisteminde yapılmıştır. Doğuda ise yerleşmeyi sınırlayan kıvrımlı,taştan,anıtsal bir çevre duvarının bir kısmı gün ışığına çıkarılmıştır. Çevre duvarına da çakıllı bir yoldan gelinmektedir. Köye giriş buradan olmalıdır. Çevre duvarının iç kısmındaki konutlar ise genelde taş temellidir. Bazılarının duvarları ise taşla kerpiçin birlikte örülmesi ile yapılmıştır.
Aşıklı insanları günümüzden on bin yıl önce, zaman zaman ölülerini konutlarının altına açtıkları çukurlara gömmüşlerdir. Aşıklı’da yaşayan insanlar ilk kez burada çeşitli buğday,arpa ve mercimekgillerin tarımını yapmışlardır. Ancak en yoğun uğraşları avcılıktır. O zamanlar Melendiz Vadisinde bulunan yabani koyun, keçi, domuz, sığır, geyik, tavşan, kuş gibi hayvanları yoğun bir şekilde avlamışlar,bunların etini yemişler,derisinden ve kemiğinden yararlanmışlardır. Obsidien denen doğal camdan, hayvan kemiğinden ve taştan aletlerin çoğu bu insanların deri işlediklerini, bu hayvanları avladıklarını göstermektedir. Aletlerin çoğu obsidienden yapılmıştır. Obsidieni Kömürcü, Nenezi, Kayırlı gibi çevredeki volkanik patlamalarla oluşan yataklardan getirerek aletlerini yapmışlardır. En çok bulunan aletler obsidienden kazıyıcılar,rendeler ve kemikten delicilerdir. En eski beyin ameliyatı (trepenation) Aşıklı’da genç bir kadın kafatasında saptanmıştır. Ayrıca bir başka kadın çene kemiğinde de ilk otopsi izleri bulunmuştur. Bazı iskeletlerin boyunlarında rastlanan kolye boncukları arasında doğal,tavlanmış bakırdan yapılmış olanlar vardır. Bu Aşıklı’da yaşayanların bu kadar eski bir zamanda bakırı işlemeyi bildiğini göstermesi yönünden önemlidir.
Musular Höyük:
Aksaray'ın yerleşim tarihinin Aşıklı Höyük'ten sonraki en eski örneklerinden birini oluşturan Musular Höyük, Gülağaç ilçesi Kızılkaya köyünde, Melendiz Irmağı'nın batısında yer almaktadır. Musular'a ilk kez günümüzden 8000 yıl önce yerleşildiği saptanmıştır.Şimdiye kadar iki ana dönem tespit edilmiştir.
Bunlardan ilki prehistorik terminolojide "çanak çömleksiz neolitik" olarak adlandırılan akeramik dönemdir. Sonraki yerleşme evresi “çanak çömlekli” evreye aittir. Bu dönemde yerleşenler önceki yapı kalıntılarını düzlemiş, bunun üzerine kalınca sarımsı renkte bir toprak tabakası sermiş ve bu düzlem üzerine kendi yapılarını inşa etmişlerdir.
Acemhöyük:
Aksaray'ın 18 km. kuzeybatısında Yeşilova'dadır. M.Ö. 3000 yılında iskân görmüş, en parlak devrini M.Ö. 2000-1750 yıllarında yaşamıştır. Şehrin o zamanki ismi kesin olarak bilinmemekle beraber, yerli ve yabancı bilim adamları tarafından Puruşhanda olduğu sanılmaktadır. 1948 yılından itibaren sistemli bir şekilde devam eden kazılar neticesinde Höyükte Assur Ticaret Kolonileri dönemine ait büyük bir saray ve deposu ortaya çıkarılmıştır. Üçüncü katta açığa çıkarılmış olan iki saray yapısı yalnız Acemhöyük için değil, Anadolu mimarlık tarihi açısından da önemlidir.
GÜZELYURT (GELVERİ- KARBALLA):
Güzelyurt (Gelveri) Aksaray’ ın 45 km. doğusunda bir ilçe merkezidir. Kuruluşundan beri bazı değişikliklerle zamanımıza kadar gelmiştir. En eski ismi Roma ve Bizans devirlerinde KARBALLA idi. Bu devirlerde iskan gören bu yerde kayadan oyma taştan yapılmış bir çok kiliseler ve iskan yerleri vardır.Zamanında Hristiyanlığın önemli dini merkezlerinden biri olmuş, Naziansoslu Gregorius’un çocukluğu burada geçmiştir. Selçuklu hakimiyetinde Karballa ismi Gelveri Kilisesi olarak değiştirilmiş ve Selime Kalesine bağlanmıştır. Daha sonra Osmanlı hakimiyetine geçen Gelveri’nin ahalisi son nüfus mübadelesinde Yunanistan’a gitmiştir. 1960’lı yıllarda Gelveri ismi Güzelyurt olarak değiştirilmiştir. 1989 yılında da ilçe yapılmıştır. İlçede çok sayıda kaya kilisesi ve yeraltı yerleşim merkezi bulunmaktadır.
KİLİSE CAMİİ
Taştan yapılma bir kilisedir. Haç planlıdır. Üç sahanlıdır. Orta sahanda yüksekçe bir kubbe vardır. Kilise bugün cami olarak kullanıldığı için freskleri badana ile örtülmüştür. Gelveride bunlardan başka yine kayadan oyma Yüksek Kilise, Aziziler damı, Bucak Kilise, Kalburlu Kilise, Koç Kilise, Çömlekçi Kilise, Caferler Kilise, Kulluk Kilise,Sivişli Kilise gibi kiliseler bulunmaktadır.
KIZIL KİLİSE
Gelveri’nin(5km.) kuzeydoğusundadır.Kır- mızı kesme taşlardan yapıldığı için Kızıl Kilise adını almıştır. Üç neflidir. Orta nefte dört sütun üzerinde bir kubbe oturmaktadır. Freskler yer yer dökülmüştür. Bazı kısımlarda dini sahneler ve havarilerin portreleri yer almaktadır.Kilise 5-6 yy. aittir.
Önemli Han ve Kervansaraylar
Ağzıkara Han:
Aksaray-Nevşehir karayolu üzerinde, Aksaray’a 17 kilometre uzaklıkta olup, Anadolu’daki en önemli hanlardan birisidir. Selçuklu eseri olan ve Hoca Mesut Kervansarayı diye de anılan yapının, açık ve kapalı bölüm taç kapıları üzerindeki kitabelerden, 1231-1236 tarihleri arasında yapıldığı anlaşılmaktadır. Anıtsal taç kapısı, mihrabiyeleri ve geometrik motiflerle bezeli cephesi ile etkileyici bir görünüme sahiptir ve Selçuklu taş süsleme sanatının tüm özelliklerini göstermektedir.
Sultan Han:
Aksaray-Konya karayolu üzerinde, Aksaray’a 42 kilometre uzaklıkta Sultanhanı kasabasında bulunan Sultan Han, 1229 yılında Selçuklu Sultan I. Alaaddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Açık ve kapalı bölümleriyle yaklaşık 4990 m2’lik bir alana sahip olan yapı, Anadolu’daki Selçuklu kervansaraylarının en büyüğüdür. İleri taşan mermer taç kapısı, dıştan kulelerle desteklenmiş duvarlarıyla bir kaleyi andırmaktadır. Taç kapı ve mescidin geometrik bezemeleri, Selçuklu taş süsleme sanatının en güzel örneklerindendir.
Ertokuş Hanı:
Beyşehir-Eğirdir karayolu üzerinde, Gelendost ilçesinin Yeşilköy mevkiindedir. Kapalı bölüm kapısı üzerindeki kitabeden 1233 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır.
Aşıklı Höyük
Aksaray’da İhlara Vadi yerleşiminin bir uzantısı olan Aşıklı Höyük’te yapılan arkeolojik çalışmalar Kapadokya B¿5lgesi’nin kerpiçten yapılmış ilk mahallelerini ortaya çıkarmıştır. Yerleşik yaşamın en güzel ve en karmaşık mimari örnekleri olan bu evlerin duvar ve tabanlarında sarı, pembe kil duvar sıvaları kullanılmıştır. Ölülerini evlerinin tabanlarına hocker tarzında, yani dizleri karınlarına çekik olarak gömmüşlerdir.
Aşıklı Höyük’te araştırma yapan Prof. U. Esin’e göre yerleşim yerindeki mahallelerin sıklığı, yapıların çokluğu Akeramik Neolitik evre için sanıldığından daha yoğun bir nüfusun varlığını göstermektedir. Höyük’te ele geçen yüz bine yakın obsidiyenden yapılmış çeşitli aletlerin Anadolu’da benzerleri yoktur. Taştan çok iyi bir şekilde işlenmiş yassı baltalar, kemikten bızlar,keskiler, bakır, akik ve çeşitli taşlardan yapılmış süs eşyalarının yanı sıra az pişmiş kilden figürinler de ele geçmiştir. Aşıklı Höyük araştırmacıları, bu Höyük’te ele geçen bir iskelete dayanarak dünyada bilinen en eski beyin ameliyatının (trepanasyon) 20-25 yaşlarındaki bir kadına uygulandığını belirtmektedirler.
Aksaray’da İhlara Vadi yerleşiminin bir uzantısı olan Aşıklı Höyük’te yapılan arkeolojik çalışmalar Kapadokya B¿5lgesi’nin kerpiçten yapılmış ilk mahallelerini ortaya çıkarmıştır. Yerleşik yaşamın en güzel ve en karmaşık mimari örnekleri olan bu evlerin duvar ve tabanlarında sarı, pembe kil duvar sıvaları kullanılmıştır.
Ölülerini evlerinin tabanlarına hocker tarzında, yani dizleri karınlarına çekik olarak gömmüşlerdir.
Aşıklı Höyük’te araştırma yapan Prof. U. Esin’e göre yerleşim yerindeki mahallelerin sıklığı, yapıların çokluğu Akeramik Neolitik evre için sanıldığından daha yoğun bir nüfusun varlığını göstermektedir.
Höyük’te ele geçen yüz bine yakın obsidiyenden yapılmış çeşitli aletlerin Anadolu’da benzerleri yoktur. Taştan çok iyi bir şekilde işlenmiş yassı baltalar, kemikten bızlar,keskiler, bakır, akik ve çeşitli taşlardan yapılmış süs eşyalarının yanı sıra az pişmiş kilden figürinler de ele geçmiştir. Aşıklı Höyük araştırmacıları, bu Höyük’te ele geçen bir iskelete dayanarak dünyada bilinen en eski beyin ameliyatının (trepanasyon) 20-25 yaşlarındaki bir kadına uygulandığını belirtmektedirler
İSLAM ESERLERİ
1-Ulu Cami(Karamanoğlu Cami) (Merkez)
2-Eğri Minare (Merkez)
3-Tapduk Emre Türbesi (Tapduk Emre Köyü)
4-Şeyh Hamid-i Veli (Somuncu Baba) Türbesi (Merkez)
5-Kılıçarslan Türbesi (Merkez)
6-Yunus Emre Türbesi (Ortaköy İlçesi Reşadiye Köyü)
7-Kaya Cami (Güzelyurt İlçesi)
8-Selime Sultan Türbesi (Selime Kasabası)
1.ULU CAMİ (KARAMANOĞLU CAMİİ )(Merkez)
Yığma bir tepe üzerinde bulunan caminin kitabesinde,1408-1409 yıllarında Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından Mimar Mehmet Firuz Bey’e yaptırıldığı yazılıdır. Anadolu Selçuklu Beyliklerinin tipik süslemeleri ile bezenmiş batı portali ile iç mekana ve doğu kale duvarlarına girilen,diğer yanda sağlam payandalarla desteklenen cami,yatık dikdörtgen bir plana sahiptir. Mehmet Bey’ in oğlu İbrahim Bey zamanında 1482-1483’de büyük tamiratlar görmüştür. Bugünkü minaresi 1925’te yapılmıştır.
2.EĞRİ MİNARE (KIZIL MİNARE) (MERKEZ)
Selçuklu dönemine ait olup,1221-1236 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır. Kırmızı tuğladan yapıldığı için Kızıl Minare olarak anılmaktadır. Dört köşe bir kaidenin üzerine oturtulan silindirik gövde,ince bir silme ile iki kısma bölünmüş,alt kısmı mavi ve yeşil çini mozaiklerle kaplanmıştır. Minare yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya olması nedeniyle 1973 yılında çelik halatlarla bağlanmıştır. Yanındaki cami, sonradan yapılmıştır.
3-TAPDUK EMRE TÜRBESİ (Tapduk Emre köyü)
Aksaray İlinin kuzeyinde 20 km. mesafede bulunan köy,Küçük Ekecik Da-ğı’nın eteğinde kurulmuş olup Tapduk Emre’ye ait olduğu söylenmektedir. Çevre tanzimi ve tanıtım levhalarına ihtiyaç vardır. Dağ eteğinin en üst kısmında ise son yıllarda yeniden çevre düzenlemesi yapılan cami ve türbe bulunmaktadır. Tapduk Emre’ye ait olduğu söylenen mezar bozulmadan üst kısmına taş sanduka yapılmıştır.
4-ŞEYH HAMİD-İ VELİ (Somuncu Baba) TÜRBESİ (Merkez)
Aksaray merkezi içinde kuzeydoğu tarafında II. Kılıçarslan Tepesi eteğinde Ervah Kabristanlığı içinde bulunmaktadır. Şeyh Hamid-i Veliye ait türbe açık bir türbedir. Mezarı burada bulunmaktadır. Mezarı mermerden yapılmış olup, H.815-M.1412 yazısı bulunmaktadır. Ayrıca torunları ve yakınlarına ait mezarlarda buradadır. Solda ikinci kubbenin olduğu kısmında demir kapıyla türbedar odasına girilir. Türbedar odasındaki iç kısıma geçildiğinde 1.5 x 1.5 m. ebadında tek gözlü penceresi olan çilehane yer almaktadır. Açık türbenin arka kısmında Şeyh Hamid-i Veli’nin itikafhanesi yer almaktadır. Demir kapı açıldığında hafif meyilli dehliz görünümlü bir yer karşımıza çıkmaktadır. Merdivenle inilen bu uzun koridordan arka duvarın kuzeyinde iki,doğusunda bir adet niş bulunmaktadır. Bu dehliz koridorun önü kapatılmış arka kısmındaki 2 x 1.30 m ebadındaki odaya 70 x 40 cm. ebadında son derece küçük ve ancak diz çöküp eğilmek suretiyle girebilecek olan bir kapıdan girilmektedir. Yapıda günümüze ulaşan iki tane mezar taşı vakfiyesi bulunmaktadır.
5.KILIÇARSLAN TÜRBESİ (Merkez)
Aksaray merkezde olup 1 km. mesafede İlin doğusunda hakim bir tepede yer almaktadır. Tepe üzerinde türbe ve yazlık köşk olarak kesme taştan yapılmış iki bölümden ibarettir. Türbe içerisinde Sultan II. Kılıçarslan’ın ve IV. Kılıçarslan’ın iç organları gömülüdür. Selçuklular döneminde yapılmış sonradan onarılmıştır. Elektrik,su ve çevre düzenleme çalışmaları bitirilmiş,ağaçlandırma çalışmaları devam etmektedir. Yolu stabilizedir.
6.YUNUS EMRE TÜRBESİ (Ortaköy-Reşadiye Köyü)
Aksaray İlinin Ortaköy İlçe merkezine 20 km. mesafede Reşadiye köyündedir. Türbenin bulunduğu tepe,halk tarafından ziyaret tepesi olarak bilinmektedir. Türbenin düzgün alana oturtulması amacıyla önce taştan bir podyum hazırlanmıştır. Podyum üzerine güney tarafa türbe inşaa edilmiş kuzey kısmı duvar ile çevrilmiştir. Türbeye giriş batıdan olup, üç basamakla çıkılmaktadır. Türbenin 500 m. doğusunda çilehane bulunmaktadır. Yolu asfalt olup, çevre düzenlemesi yapılmıştır.
7.KAYA CAMİ (Güzelyurt İlçesi)
Güzelyurt İlçe merkezindedir. XIV. yy.’ dan kalmış olduğu sanılan cami,Hristiyan ve Müslümanlar tarafından kullanılmıştır. Büyük bir kısmı kaya oymadan yapılan camide ayrıca,tonoz örtü sistemi ile inşaa edilmiş bir bölüm mevcuttur. Caminin onarıma ihtiyacı vardır.
8.SELİME SULTAN TÜRBESİ (Selime Köyü)
Selime köyünde bulunan türbe,gerek mimari, gerekse dekoratif yönden erken devir özelliklerini göstermektedir. Anadolu’da seyrek görülen eserlerden olup,gövdesi sekizgen kaideli ve külahlıdır. Türbede taş ve tuğla işçiliği iç içedir. Mimari stili ve malzemeleri yönünden XIII. asrın başlarına tarihlenmektedir.
AKSARAY MÜZESİ (ZİNCİRİYE MEDRESESİ)
VE BAĞLI ÖRENYERLERİ
Müze; Aksaray İli, Merkez İlçe, Zincirli Mahallesi’ndedir. 14. yy. Karamanoğulları Beyliği Döneminde yapılan "Zinciriye Medresesinde" 1969 yılında kurulmuş olup halen faaliyetlerini bu binada sürdürmektedir.
Zinciriye Medresesi plan itibarıyla, kesme taş ve tuğla kullanılarak inşa edilmiştir. Üstü açık avlulu, dört eyvanlı ve revaklı bir yapıdır. Giriş doğudaki Taç Kapıdan sağlanmaktadır. İçerisinde üzeri kubbe ve tonoz örtülü sekiz oda bulunmaktadır. 20. yy. başlarına kadar Medrese olarak işlevini sürdürmüş, 1940 yılından itibaren bir süre hapishane olarak kullanılmıştır. 1969 yılından itibaren müze olarak faaliyet göstermektedir.
Müzede, 1997 yılı sonu itibarıyla satın alma, bağış ve Aksaray İli sınırları içerisinde yapılan arkeolojik kazılar sonucunda elde edilmiş toplam 6134 eser bulunmaktadır.
Kenthaber Kültür Kurulu