Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisi hakkında 'demokratlıktan otokratlığa kaydığı' yönünde analiz yapanlara sert çıkarak, "Akla hayale gelmedik analizlerle, siyaseti bilmeyen, anlamayan, halkın arasına karışmayanların analizlere Türkiye'yi mahkum etmeye çalışıyorlar. Sonra kızgın diyorlar. Hayır, ben gerçekleri anlatıyorum. İşinize gelmediği için yaftalamaya çalışıyorsunuz. Bu analizleri milletim yutmuyor ve yutmayacak da. Sanki ellerinde bir röntgen cihazı var, beyinlerimizin
arkasındakini görmeye çalışıyor, bir de görüyorlarmış gibi katı yorumlar yapıyorlar" dedi.
Erdoğan, hükümetin kömür yardımlarını eleştiren muhalefeti de ağır bir dille eleştirerek, "Millet bir çuval kömüre, bir çuval una oyunu satmayacak kadar onurludur, gururludur. İşte birilerinin görmediği budur" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, partisinin Kızılcahamam kampının açılışında yaptığı konuşmada tarihi mesajlar verdi.
'MAKAM MEVKİ TAKINTIMIZ YOK'
Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin makam mevki takıntısının, koltuk sevdasının olmadığına işaret ederek, milletin hayır duasını alarak mutlu olduklarını söyledi.
"Bizler, Türk milleti adına görev yapıyor, 70 milyon insanımızı temsil ediyoruz" diyen Başbakan Erdoğan, bu misyonun tek bir kişinin inhisarında olmadığını, seçilmiş milletvekillerinin de tekelinde bulunmadığını kaydetti. Erdoğan, "Bizler emanetçiyiz, emanetin gerçek sahibi, egemenliği kayıtsız ve şartsız elinde bulunduran aziz milletimizdir. Dolayısıyla bu hareketin asıl sahibi de milletimizden başkası değildir. Söz ve karar da milletindir. Bize düşen, milletin takdirine boyun eğmektir. Milletimizin hissiyatını, halkımızın duygu ve düşüncesini siyasete yansıtırken her zaman ortak akıl ile hareket ettik, kollektif çaba içinde olduk" diye konuştu. Erdoğan, yola çıkarken AK Parti'nin hiçbir zaman ihtilafların, tefrikaların, kamplaşmaların, kutuplaşmaların içinde yer almayacağını söylediklerini hatırlatarak, "Birlik, kardeşlik, vatandaşlık
hukukunu koruyacağız. Dedik ki, etnik, dinsel ve bölgesel milliyetçilik yapmayacağız. 3 Kasım sonrasında da 22 Temmuz akşamında da söylediğimiz gibi iktidarımız sadece kendi bildiğini okuyan, başkalarının sesine kulağını kapatan, demokratik katılım mekanizmalarını kapatan bir iktidar değildir. Ne söylediysek arkasında durduk, bundan sonra da durmaya devam ediyoruz. Bu ülkeye aidiyet duyan, devlete sadakat besleyen, bu ülkenin hilalini, yıldızını, her karış toprağını aynı sevgiyle bağrına basan herkes bu hareketin içindedir. Irk, din, dil, sınıf, mezhep ayrılığı yapmadan bu ülkenin bütün bireylerini vatandaşlık hukuku içinde kucaklayabilen herkes bu kadronun tabi üyesidir. Türkiye'nin kalkınmasından, özgürleşmesinden heyecan duyan herkes, ülkesine adanmış bu kervana dahildir" diye konuştu.
'DEMOKRATLIKTAN OTOKRATLIĞA' ANALİZLERİNE KIZDI
Başbakan Erdoğan konuşmasında AK Parti lügatında statükoculuğun ve hukuksuzluğun olmadığını belirterek, yolsuzluk yapanın AK Parti'de yer bulamayacağını söyledi. Erdoğan, "AK Parti kimse elbise biçmeye kalkmasın. Hiç kimse AK Parti'yi başkalarına benzetmeye, başka örneklere benzetmeye çalışmasın. Zihnindeki dar kalıplarla AK Parti'ye kendine göre sınırlar çizmeye kalkmasın. Ak Parti'nin yolu değişim yoludur, adalet yoludur, kalkınma yoludur, milletin yoludur. AK Parti'nin dili milletin dilidir, hissiyatı milletin hissiyatıdır. Yolu, bizatihi milletin yolu" mesajını verdi. Erdoğan, demokratlıktan otokratlığa kaydığı yolunda analiz yapan Reuters Haber Ajansı'na ve The Ekonomist Dergisi'ni hedef alarak, şunları söyledi:
"Kimse, AK Parti'yi olduğundan farklı göstermeye çalışmasın. Bakıyorsunuz akla hayale gelmedik analizlerle, siyaseti bilmeyen, anlamayan, halkın arasına karışmayanların analizlere Türkiye'yi mahkum etmeye çalışıyorlar. Sonra kızgın diyorlar. Hayır, ben gerçekleri anlatıyorum. İşinize gelmediği için yaftalamaya çalışıyorsunuz. Bu analizleri milletim yutmuyor ve yutmayacak da. AK Parti'yi bu yanlış analizlerle izah etmeye, AK Parti'nin milletten gördüğü bu teveccühü kendilerine göre farklı şekilde aydınlatmaya çalışıyorlar. Sanki ellerinde bir röntgen cihazı var, beyinlerimizin arkasındakini görmeye çalışıyor, bir de görüyorlarmış gibi katı yorumlar yapıyorlar. AK Parti neden bu kadar oy alıyormuş, popülizm yapıyormuş, kömür dağıtıyor, yoksulu istismar ediyor, un dağıtıyor, her kişiye cumhuriyet altını dağıtıyormuşuz, varoşları istismar ediyormuşuz. Söyledikleri bu. Bundan farklı hiçbir şey duydunuz mu? Milletin zekasını, milletin ferasetini, milletin hakimiyetini, milletin kararını, milletin tercihini aşağılamaya kadar götürüyorlar işi. Göbeğini kaşıyanlar oy veriyor, bu ülkenin zencileri oy veriyor AK Parti'ye diyorlar. Ama millet bunları yutmuyor ve elinin tersiyle tokadı atıyor ve sandığa gömüyor. Bu millet bir çuval kömüre, bir çuval una oyunu satmayacak kadar onurludur, gururludur. İşte birilerinin görmediği budur." Erdoğan, medyayı da eleştirerek, "Medya, bir okula ücretsiz kitap unutulmuşsa, hemen manşetten veriyor. 'Her okula kitap diyorlar, biz gittik bulduk. Ardahan'ın bilmem ne okulunda kitap yok'. Şok şok, şok.. Bu tür haberler yapıyorlar.. Asıl şoklamayı onlara milletimiz yapacak" diye tepki gösterdi.
70 milyona aynı hassasiyetle, aynı hissiyatla yaklaştıklarının altını çizen Erdoğan, "Bizim siyasetimiz ayırmak üzerine değil, birleryapmayacağız. 3 Kasım sonraştirmek üzerine. İşverene ne kadar yakınsak işçiye de o kadar yakın olduk. Zengine ayrı, fakire ayrı dil kullanmadık. Doğuyu batıdan, batıyı doğdan ayrı tutmadık. Kürdüyle Türküyle, Yahudisiyle Hıristiyanıyla, Alevisiyle, Sünnnisiyle milletimizin her bir ferdine aynı yakınlıkta, aynı mesafede olduk. Milletin gönül verdiği, bağırına bastığı her bir
değeri biz de bağrımıza bastık" mesajını verdi. Erdoğan, Nazım Hikmet'ten Pir Sultan'dan da alıntılar yaparak, şöyle konuştu:
"Biz hep ne dedik, yaradılanı, yaradandan ötürü severiz, dedik. İster başı incik büncük Arap olsun, Kürt olsun ne olursa olsun, aynı şekilde seviyoruz. Bizim yaklaşım tarzımız bu. Biz Yunus'un diliyle konuşuyoruz. Hoşgörüde deniz gibi ol, ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol diyor, Hz. Mevlana. 'Gelin canlar, bir olalım' diyor Pir Sultan Abdal. Onun diliyle konuşuyoruz. Bir olalım, diri olalım, iri olalım, gür olalım, diyor, Hacı Bektaş-ı Veli. Onun diliyle konuşuyoruz. 'İnsanı yaşatki, devlet
yaşasın' diyor. Şeyh Edebali. Aşık Veysel gibi yüreğimizden, gönlümüzden, hançerimizden sesleniyoruz. 'Yezid nedir, ne Kızılbaş, değil miyiz hep bir kardaş'. Nedim'in, Fuzuli'nin, Mehmet Akif'in, Baki'nin, Necip'in Fazıl'ın, Nazım Hikmet'in diliyle konuşuyoruz, farkımız bu. Hukuk devletini konuşuyorum, sosyal devleti işine gelince hatırlayan, işine gelmeyince yedeğine alanlardan olmadık, olmayacağız. 70 milyona aynı dilde konuşamayan, birleştirici, bütünleştirici olamayanlarla, bu ülkenin renklerini, zenginliğini göremeyenlerden, seçim öncesi görüyormuş gibi yapanlardan da olmadık, olmayacağız. Biz dün ne isek, bugün de oyuz, biz işin lafını yapmıyoruz, gerçeğini yapıyoruz farkımız var. Siyasetin temelinde dürüstlük var. 6 yıl önce bunların gizli gündemi var, takiyye yapıyorlar diyenlerin bugün yüzlerinin kızarması gerekiyor. 6 yıllık iktidarımız ne olduğumuzu, ne olmadığımızı ortaya koydu. Açık ve net konuşuyorum. Konuştuklarımızı getirsinler önümüze. Bugün söylediklerimizin mukayesesini yapsınlar. Eğer naksediyorsa hesaplaşalım. Ne yazık ki öyle yaklaşımlarla bize yaklaştılar. Türkiye'nin enerjisine oldu."
"PARTİM VE PARTİLİLERİM LAİKLİK KARŞITI DEĞİL!"
Başbakan Erdoğan, AK Parti hakkında kapatma davasının açıldığı 14 Mart'a da atıfta bulunarak, "İşte 14 Mart, işte bugün. Ne oldu? Kaybettik mi, kaybettik. Kim kaybetti. Kaybeden Türkiye oldu. Ama kaybettirenler tarihe bunun hesabını verecekler. Bunu da açıkça söylüyorum. Ben partimin, bütün partililerimin laik karşıtı olduğunu kabul etmiyorum. Bunu söyleyenler bir iftiranın içerisindedirler. Asla kabul etmiyorum. Söylediklerinin hiçbir tutarlı yanı yoktur. Bu ülkede başörtülü olanı, örtüneni laiklik
karşıtı gösterenler şimdi ortaya çıksınlar. Acaba gündeme oluşturan konular üzerine nasıl yaklaşacaklar, onu da görelim. Biz, hep insan odaklı olduk" tepkisini gösterdi.
'KÜRT SORUNUNA YAKLAŞIMIMIZDA DEĞİŞİKLİK YOK'
Başbakan Erdoğan, 12 Ağustos 2005 tarihinde Diyarbakır'da söylediği 'Kürt sorunu herkesten önce benim meselemdir' sözlerinin de arkasında durdu. Kürt sorununa yaklaşımlarının değiştiği yönündeki eleştirilere cevap veren Başbakan Erdoğan, bugün de aynı noktada olduklarının altını çizdi.
Erdoğan, eleştirilere şöyle cevap verdi: "12 Ağustos 2005 günü Diyarbakır'da ne söyledik. 'İlla, her soruna bir ad koymak gerekmez. Çünkü sorunlar, hepimizindir. İlla ad koyalım diyorsanız, Kürt sorunu da bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim sorunumdur. Sorunların parça parça adresi olmaz. Tüm sorunlar Kürt olsun, Çerkez olsun, Laz olsun, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortak sorunudur. Kürt sorunu ne olacak diyenlere diyorum ki, ülkenin Başbakanı olarak diyorum ki, o sorun herkesten önce benim sorunumdur. Bu memleketin başka meselesini sorsalar, o mesele herkesten önce benim meselemdir, derim. Biz büyük bir devlet ve millet olarak bu ülkeyi kuranların bize miras bıraktığı temel prensipten, demokratik cumhuriyet ve anayasal düzen içinde her sorunu daha çok demokrasi içinde çözeriz. Bugün de aynı noktada duruyoruz. Bunlardan farklı bir şey mi söylüyorum. Farklı bir şey söylüyorsam lütfen açıklayın, beni ikaz edin. Partimin programının içinde de aynen bulursun. Kalkıp da yolda aklımıza geleni söylemiyoruz, akşam bize birileri bir şey üflesin, biz sabah onu söyleyelim. Bizde böyle birşey olmaz. Bu dik durmanın değil, omurgasızlığın gereği olur. Bizde omurgasızlık olmaz."
Edirne'de başka, Hakkari'de başka konuşmadıklarını belirten Erdoğan, hiçbir sorunu küçümsemediklerini söyledi. Erdoğan, Kürt sorununa yönelik, "Birileri kendi kafalarındaki çözüm planlarını bizim hayata geçirmemizi bekliyorlarsa, bu beyhude bekleyiştir. Ama ortak akıl üretiyorsa o beklenti, onu da değerlendiririz. Bölgedeki gelişmeleri görmezden gelenler, bizi farklı gündeme çekmeye çalışabilirler ama biz doğru bildiğimiz yolda devam edeceğiz. Asimile olmadan, terörün tehdidine rağmen o illerde gidiyor, sorunları tek tek yerinde tespit ediyorum. Bazı yerlerde sıkıntılar olmuyor mu, oluyor. Hazmedemiyorlar, hazımsızlık var. Çünkü büyük geliyor o yatırımlar. Ama alışacaklar. Okulları kurduk, hazmedemiyorlar. Şemdinli'de suyunu getirdik. Dükkanları, konutları yaptık. Ne diyorlar? Geç bunları. Bizimki diyor, bir kimlik siyaseti. Dikkat edin, kimlik siyaseti. Benim kimlik siyaseti sorunum yok arkadaş. Benim, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı sorunum var. Sorduğun zaman Meclis'te Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı sorunum yok, diyor, bayrak noktasında, devlet noktasında sorunum yok, diyor. Çık bunu açıkça millete söyle, yok söyleyemez. Çünkü emir farklı yerden geliyor da ondan."
Erdoğan, kendisine yönelik 'devletçi' yakıştırmalarına da tepki gösterdi. Erdoğan, "Bazı mahviller Tayyip Erdoğan devletçi, diyorlar. Ne demek devletçi? Tayyip Erdoğan bu milletin evladı, millet adına konuşur. Kurduğu devletin mekanizmalarını seferber eder. Önce birey, sonra devlet" diye konuştu. Erdoğan, "Eğer bugüne kadar devlet burada gerekli hizmeti vermiyor da, şimdi veriyorsa burada hükümet yanlış mı yaptı? Sıkıntı burada. Çünkü bunlar devletin, miletin hizmetinde olmasını istemiyorlar. Oradan nemalanıyorlar da onun için. Mama var, mama. Şimdi mama kayboluyor. Sıkıntı orada. Esnafı tehdit ediyorlar. Böyle bir demokrasi olur mu. Tayyip Erdoğan ve partisini devirebiliyorsan devir, o zaman biz de seni alkışlarız. Ama demokrasi içinde. Halkımı pislik içinde bırakanları, 29 Mart'ta da halkım o pisliklerin içine gömecek. Herhalde halkım benim bunlar layık değil. 1994'te İstanbul'u ben de böyle kazandım. Tehditler bizi yolumuzdan ayırmayacdpmayacağız. 3 Kasım sonraaktır, ayıramayacak. Ama millet olarak el ele vereceğiz ki, bu demokrasi mücadelesinde hep beraber daha iyi çıkalım" tepkisini gösterdi.
KIZILCAHAMAM KAMPINDAN NOTLAR: