Gazi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan, öğrenci affının yasalaşması durumunda Gazi Üniversitesi'ne 15 bin civarında öğrenci gelmesini beklediklerini belirterek, "Gazi Üniversitesi'nin en büyük problemi aftan gelecek ve ek yerleştirmelerden gelecekler ile bu 61 bin kişilik sayımıza ilave edersek 70-75 bin öğrenciyi 50 bin öğrenci kapasiteli üniversitemizde nasıl oturtabileceğimizle geçiyor" dedi.
Prof. Dr. Ayhan, Gazi Kültür Evi'nde verdiği kahvaltıda basın mensuplarıyla bir araya geldi. Ayhan, yaptığı konuşmada, öğrenci affı ve YÖK Kanuna ilişkin açıklamalarda bulundu. Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun yeni artık yeterli olmadığını ve Türk üniversitelerinin bu kanunla daha fazla ileri gidemeyeceğini savunarak kanunun değiştirilmesi gerektiğini söyledi.
% 40'ın üzerinde yükseköğretim kurumu olduğunu belirten Ayhan, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun yeni şartlar altında yeterli olmadığını belirterek, "Maksada yönelik vazifeleri ifa etmesine karşın bugün hala 2547 sayılı kanunla idare edebiliriz diye bir düşünce içindeyiz. 1981'in şartlarına göre iyi bir kanun olabilir. Ama 2547 sayılı kanunu nazara aldığımızda 21. yüzyılın ufkunu kapsayıp kapsayamayacağını nazara almamız lazım. Bu kanunu üzerinde uygulaması yaklaşık 28. sensine giriyoruz. Üzerinde tartışılması konuşulması gereken bir kanundur. Bu şartlar altında her ile bir üniversite anlayışının yerleştiği dönemde Türk üniversitelerinin bu kanunla Türk üniversitelerini daha fazla ileriye gidebilmesi pek mümkün gözükmemektedir" diye konuştu.
1933 yılında Atatürk'ün yaptığı açılıma benzen açılımların da yapılması gerektiğini ifade eden Ayhan, Türkiye'nin muasır devletler seviyesinin üzerine çıkması için üniversitelerin lokomotif vazifesi görmesi gerektiğini vurguladı. Üniversitelerin sorunlarının, giderilmeyecek sorunlar olmadığını kaydeden Ayhan, "Siz bize iltifat ederseniz, yani üniversitelere gerekli yardımı yaparsanız. Üniversiteler dünya üniversiteleri arasında yerin çok rahat bir şekilde tespit eder ve marifetini gösterir" şeklinde konuştu.
Devlet bütçesinde "çok çok" fazla pay istemediklerini söyleyen Ayhan, bazı mali, idari ve hukuki düzenlemelerin yapılması gerektiğini kaydetti.
"BİR MÜHÜR, BİR MÜDÜRLE ÜNİVERSİTE KURULMAZ"
Yapılacak düzenlemelerle yeni kurulan üniversitelerin gelişmesine de yardımcı olunabileceğini kaydeden Ayhan, herhangi bir eğitim öğretim kurumunun kapısına üniversite tabelası asılmasıyla üniversite olmayacağının altını çizdi.
Tabela üniversitelerinin dünya üniversiteleriyle yarışan üniversitelere haksızlığa yol açtığının savunan Ayhan, "Neden, o üniversite de mühendis yetiştiriyor, dünya üniversiteleri ile yarışan üniversitede. Tabii ikisinin arasında değerlendirme kurulu olmadığı için ikisinin arasındaki fark tespit edilemiyor. Ve o güç şartlarda eğitim yapan üniversiteyle diğer üniversite arasındaki mezunlar eş değerde gözüküyor. Bu da adaletsizlik yaratıyor. Elbette sosyal devleti sağlamak için üniversiteler açılmalı. Ancak açarken, bir üniversitenin nasıl olacağını çok iyi bir şekilde hesaplayarak onlara bir strateji planı koymak sureti ile açılmasını temin etmek gerekir" dedi.
Kurulan üniversitelerin üniversal anlayışın ihmal edilmemesi gerektiğini söyleyen Ayhan, "Bir mühür, bir müdür zihniyeti ile üniversite kurulmaması, kurulmuş ise rektör arkadaşlara desteğin sağlanması gereklidir" şeklinde konuştu.
Üniversitelerin kademeleştirilmesi ve derecelendirme sisteminin Türkiye'de olmadığına işaret eden Ayhan, ABD'de olduğu gibi bir derecelendirme sisteminin olması gerektiğini kaydetti. Yeni ve eski kurulan üniversitemler olarak ayrım yapmadığını söyleyen Gazi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan, yeni kurulan üniversitelerin mevcut üniversitelerle projeler bağlamında mutlaka ikili ilişkiler içine girmesi gerektiğini ifade etti.
Gazi Üniversitesi'nin kendisine has problemlerinin de bulunduğunu anlatan Prof. Dr. Ayhan, 61 bin kadar öğrencilerinin bulunduğunu bildirdi. Bu yıl kontenjanların yaklaşık yüzde 25 oranında artırıldığını Gazi Üniversitesi'nde ise bu oranın yüzde 33'ü bulduğunu söyleyen Ayhan, "100 kişilik sınıf, 100 kişilik para, ama 100 kişi okutmayacaksanız 125 kişi okutacaksınız. Gazi Üniversitesi için ise bu 133 kişi oldu" diye konuştu.
Hizmetlerin eldeki imkanlara göre yapıldığını anlatan Ayhan, buna karşın bunun üzerine bir de "af kanununun" çıktığını anımsattı. Ayhan, söz konusu af kanunun aslında af olmadığını, bu hakkı almış öğrencilere tekrar bu hakkın verilmesi olduğunu ifade ederek, "Bu çok doğal bir şey" dedi.
"ÜNİVERSİTENİN EN BÜYÜK SORUNU ÖĞRENCİ AFFINDAN GELECEKLERE YER BULMAK"
Affın kapsamının 2000-2008 yılları arasında olacağının kararlaştırıldığını, daha sonra ise kapsamın 1995 yılına kadar genişletildiğini söyleyen Ayhan, bu tür düzenlemelerde üniversitelerin nasıl etkileneceğinin ve ne kadar öğrencinin geri döneceğinin hesaplanması gerektiğini vurguladı.
Söz konusu yönde çalışmalar yapılmadığını kaydeden Rıza Ayhan, "Maalesef o süre zarfında bu hesaplama kaç öğrencinin aftan faydalanacağı da nazara alınmadı. Ve şimdi Gazi Üniversitesi'nin en büyük problemi aftan gelecek ve ek yerleştirmelerden gelecekler ile bu 61 bin kişilik sayımıza ilave edersek 70-75 bin öğrenciyi 50 bin öğrenci kapasiteli üniversitemizde nasıl oturtabileceğimizle geçiyor" ifadelerini kullandı.
Hesaplara göre sadece Gazi Üniversitesi'ne af kanunundan yararlanarak yaklaşık 15 bin öğrencinin geleceğini söyleyen Ayhan, öğretim elemanı konusunda da çok sıkıntı yaşayacaklarını kaydetti. Ayhan, "yüksek lisans ve doktora öğrencisine yılda 3-5 tezden fazlasını kaldıramayız. Ama yüksek lisansta kaydını sildiren öğrenci arkadaşlarımız belirli bir yaşa ve kariyere de geldi. 'Biz bu af kanunundan istifade edelim' diyecekler. Ve öğrenci sayımız yüksek lisans ve doktora öğrenci sayımız asgari iki misli artacaktır" dedi.
Gazi Üniversitesi'ni çok sıkıntılı günlerine beklediğinin altını çizen Ayhan, öğretim görevlilerinin özlük haklarının da çok kötü olduğunu bu nedenle öğretim görevlisi bulmakta zorluk çekeceklerini söyledi.
Öğretim görevlisi sağlanması için YÖK Kanunu'nun 36 ve 38 maddelerinin değiştirilmesi gerektiğini söyleyen Ayhan, söz konusu maddelerin öğretim görevlilerinin ücretli ya da ücretsiz başka işlerde çalışmasını engellediğini kaydetti. Döner sermaye konusundaki maddelerin de değiştirilmesi gerektiğini savunan Ayhan, YÖK kanunun dönemin şartlarına uygun hale getirilmesinin şart olduğunun altını çizdi.
Ayhan, yabancı ve özel öğrenci alımlarının da üniversitelerin sıkıntılarını aşmasında önemli bir rol oynayabileceğini kaydederek, "Bu konuya merkez yönetimde sıcak baktı, ancak sorun paranın kimin olacağın hususunda yaşandı. Maliye paranın kendilerine gelmesi gerektiğini söyledi. Böyle bir durum üniversitelerin maddi problemlerini çözmede yeterli olamazdı" şeklinde konuştu.
Üniversitenin hala yer sıkıntısı çektiğine de işaret eden Ayhan, AOÇ'den tahsis edilen 400 dönümlük arazilerinin bir önceki yönetim tarafından kat karşılığı satıldığını anımsattı. Ayhan, yerin tekrar kendilerine tahsisi için gerekli çalışmaları yaptıklarını belirtti.
1988-1992 yıllarında gazetecilik bölümünde okudum.2dersim vardı ki vermeden evlendim.sonrası malum iki çocuğum oldu.3yıl önce boşandım çok istediğim halde sınavlara girememiştim şimdi rüyada gibiyim aftan faydalanıp içimde kalan diplomamı alacağım inşallah.yaşım 40.ilk günkü kadar heyecanlıyım.umarım herşey yolunda gider.