5
Şubat
2025
Çarşamba
ANKARA

Sıfırcı öğrenciler incelenecek

Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Öğrenci Seçme Sınavı’nda (ÖSS) 32 bin 117 ve Liselere Giriş Sınavı’nda (LGS) 64 bin öğrencinin sıfır puan almasıyla ilgili olarak, "Eğitimbilimcilerin, sıfır alan gençleri sınav sonrası ciddi olarak incelemesi gerekir" dedi.
Ortaş, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, gençliğini iyi değerlendiremeyen toplumların geleceğini de iyi değerlendiremeyeceğini vurgulayarak, "Bugünkü sorun dünün bir yansımasıdır. Onun için geçmişte öngörüsü olmayan ve planlı hareket etmeyen her siyasi hareket bu durumdan sorumludur. Yarını bugünden kurgulamayan mevcut siyasi yapı da yarından sorumludur" diye konuştu.
Geçtiğimiz yıl ÖSS’de 26 bin 448 öğrencinin sıfır puan aldığını ifade eden Ortaş, bu rakamın bu yıl 32 bin 117’ye yükseldiğini bildirdi. Gelecek yıl sayının daha da artması halinde kimsenin şaşırmaması gerektiğini kaydenen Prof. Dr. Ortaş sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunun sorumlusu yok mu? Geçen yıl da aynı soruyu sorduk. Muhatap yok! Sınava giren 1 milyon 786 bin 693 öğrenciden, sıfır puan civarında düşük puanlı kaç yüz bin öğrenci var. Her yıl üniversiteye giren öğrenci sayısındaki artış yanında ailelerin ve çocukların geleceğe yönelik umutları da artmakta, ancak aynı şekilde hayal kırıklıklarının sayısı da hızla artmaktadır. Her sınav sonrası, artan dershane hazırlıkları, kurslar ve özel öğretmenler, geliri sınırlı olan ve çocuklarını okutmak isteyen aileleri perişan etmektedir. Orta öğretimin en önemli sınavlarından olan LGS’de 64 bin öğrenci sıfır puan aldı, tarihin en yüksek sıfır puan rekorunu kırdık. İlk ve orta öğretimde genel başarı durumuna bakıldığında, tüm derslerde yıllar itibariyle başarının giderek aşağı düştüğü görülmektedir. Bu süreç üniversite eğitimine kadar koordineli olarak yansımış bulunmaktadır. Tabii ülkemiz üniversiteleri dünya üniversiteleri tarihi ile karşılaştırıldığında daha çok yeni ve sayıları da binlerle ifade bulan batı ülkeleri üniversiteleri yanında sınırlı kalmaktadır. Ülkemiz üniversiteleri ikili öğretim dahil yaklaşık 250-300 bin kişiyi dört yıllık bir okula kayıt yaptırma kapasitesinde olup, bunun 5-6 katı öğrenci de her yıl sınava başvurmaktadır. Üniversitelerimizin öğrenci alma kapasiteleri sınırlı olduğu gibi, birim öğrenci başına öğretim üyesi sayısı da sınırlı. Bu bağlamda sınava giren her öğrencinin üniversiteye girmesi beklenilmemelidir. Beklenilen, ülkenin yöneticilerinin duruma göre vaziyet alıp, insanların umutlarını söndürmemeleri, sağlıklı bir eğitim planı yaparak ülke insanını yetenek ve zekasına göre doğru alana kanalize etmeleridir. Şu ana kadar planlı ve geleceğe yönelik öngörü olmadığı gibi, tam tersine işin içine meslek liselerini de sokarak tam bir kaos yaratılmaktadır."

"MADDİ DURUMU İYİ OLMAYAN AİLELER NE YAPSIN"
Meslek liseleri sorununun ön yargısız ve alt yapısı geliştirilmiş olarak, geleceğin ara insan gücünü yetiştirecek şekilde çözüme kavuşturulması gerektiğini anlatan Ortaş, orta öğretimde öğrencilerin yüzde 70’inin meslek edinmeye yönlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Lise eğitiminin yeniden tanımlanmasını, temel bilimler ve dil konusunda başarılı, öğrenme eğilimi yüksek öğrencilerin üniversiteye hazırlanmak üzere liseye gitmeleri gerektiğini savunan Prof. Dr. Ortaş, şunları kaydetti:
"Yoksa herkes aynı potada erisin, altta kalanın canı çıksın mantığı ile kaos oluşur ve sosyal düzen sağlanamaz. Liderlerin, yöneticilerin ve siyasilerin görevi sorun çözmek için öngörülü proje üretmek, yol gösterici olmak ve planlama yapmaktır. ’İktidara geldim, adamıma göre iş yarattım, liyakat, bilim önemli değil’ denirse, sonuç şu andaki gibi olur. Meslek liseleri konusundaki tartışmada; bilen bilmeyen ’İnsan hakları’ deyip, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya başlıyor. Sınav sonuçları ortada, batıdaki lise mezunları daha başarılı, doğudaki lise mezunları başarısız. Doğu illerindeki ailelerin çocukları zeka özürlü mü yoksa eğitim olanakları mı yetersiz? Durumu iyi olan, çocuğuna kurs aldırtan bilinçli aile çocukları daha başarılı. Günümüz koşullarında en ucuz dershanenin yıllık ücreti birkaç milyar lira civarında. Ayda 500 milyonla 6 nüfus besleyen ailenin çocuğunun bu rekabet koşullarında sınavı kazanma şansı var mı? Sonra eğitim bilimcilerin, ciddi olarak sıfır puan alan gençleri incelemesi gerekir. Kim bu çocuklar? Ailelerinin sosyo ekonomik yapıları nedir? Hangi liselerden geliyorlar? Öğretmenleri kim? Öğretmenlerin durumu nedir? Öğretmenlerinin yeterlilik durumu nedir? Bu gençler herhangi bir kurs almış mı veya alabilmiş mi? Bu gençler hayatlarında hiç roman okumuş mu? Şiir nedir biliyor mu? Sorumluluk duygusu nedir, kendi geleceği ile ilgili herhangi bir hesabı kitabı, beklentisi var mı? Açıkçası devlet her yıl 18 yaşına gelmiş ve sınavda sıfır almış 40 bin gencini bu halde kendi kaderine terk etmemelidir."

"EĞİTİM SİSTEMİ YAP-BOZ TAHTASI GİBİ"
ÖSS ve LGS’den sıfır alanlardan ders çıkarılması gerektiğini kaydeden Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Köy Enstitüleri’nin kapatılmasının bu olumsuz sonuca etki yaptığını da ileri sürdü. Öğretmen yetiştiren kurumları politize ederek, toplum karşısında değerini küçülten ve sonunda üniversitelere yamandıran anlayışın, bugün halen eğitim ve öğretimin içinden çıkılmaz durumda olmasının önemini kavrayamadığını söyleyen Ortaş, "Sınav başarısı üzerinde; öğrencilerin yetenekleri, çabaları ve ailenin sağladığı olanaklar önemlidir. Ancak milyonlarca öğrencinin aynı anda sınırlı sayıdaki ünivesite kapısını aşındırma sınavına sokulmasını sağlayan sistemin zaafları daha önemli olmaktadır" diye konuştu.
"Neden bugün 18 milyon öğrencisi olan bir ülkenin Milli Eğitim sistemi sürekli değişiyor?" diyen Ortaş, şunları kaydetti:
"Neden bugün yeterli okulumuz yok diye, çocuklarımızı özel vakıf okullarında devlet parası ile okutmaya çalışıyoruz? Yetiştirdiğimiz çocukların başarı durumu nedir? Bu eğitim sistemi ile bilgi çağını yakalayabilir miyiz? Genç nüfusu ile öğündüğümüz ülkemizin bir gün buralara geleceğini göremeyen siyasi liderler bu duruma ne diyorlar? Hangi siyasi partinin 20-30 yıllık planları ve projeleri bulunmaktaydı ve bugünkü partilerin geleceğe ilişkin planı nedir? Bu soruların doğru cevabını alamazsak ve önlem almazsak doğudan batıya göçü önleyemeyiz, terörün kökünü kazıyamayız, mafya ile mücadele edemeyiz, kapkaç ve hızsızlığı önleyemeyiz. Kendi değer yargıları ve yeteneğinin farkına varma konusunda insanımızı eğitemezsek, sürekli toplumsal sorunlarla boğuşmak zorunda kalırız. Olay bir bütündür. Umarım yetkililerimiz bunun farkındalar. Eğitim-öğretimi bir bütünlük içinde görüp, ilköğretimden üniversiteye kadar her kademenin zincirleme süreçlerini doğru tamamlayacak önlemler şimdiden alınmalıdır."

"EZBER, SİSTEMİ ÇÜRÜTTÜ"
YÖK’ün KKTC’deki üniversitelerin ön kayıtla öğrenci almaması konusundaki kararının son derece haklı olduğunu ifade eden Ortaş, "Maalesef üniversitelere ticarethane, öğrencilere de müşteri gözü ile bakılmaya başlandı" dedi. Prof. Dr. Ortaş, Türkiye’de hiçbir üniversiteye giremeyen, üniversiteyi okumaya yeterli bilgisi olmayan çok sayıda öğrencinin ailesinin, ekonomik gücünü kullanarak çocuğuna üniversite bitirtmeye kalkmasının gelecekte çok daha ciddi sorunlar çıkaracağını öne sürdü.
YÖK’ün eğitim kalitesinin iyileştirilmesi konusundaki duyarlılığını tüm üniversitelerin de göstermesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Ortaş, "Ancak bu boşluğun İngiltere ve diğer batılı ülkelerce doldurulmaması için de önlem almak lazım. Bazı ülkeler, paralı yabancı öğrencileri ülkelerine çekmeyi bacasız endüstriye dönüştürmüşlerdir. Buna dikkat etmek gerekir. Sonra da bunları üçüncü dünya aydını olarak ülkelerine geri göndermektedirler. Böylece hem paralarını almakta hem de bir kültürel asimilasyon aracı olarak kullanmaktadırlar" şeklinde konuştu.
İlkokuldan itibaren ezbere ve test sistemine dayalı öğretme ve değerlendirme şeklinin artık iflas ettiğini savunan Ortaş, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu şekilde yetişerek sınavı kazanan ve üniversiteye gelen gençler, kendilerini ve düşüncelerini ifade etmekte zorlanmaktadır. Maalesef aileler de bencil davranıp, çocuğum sınavı kazansın gerisi kolay diye düşünmektedir. Başarılı öğrenciler yanında geniş bir çoğunluk dil bilgisi, bilgiye ulaşma, analitik düşünme, analiz ve sentez yeteneği zayıf olarak üniversitelere kadar gelmektedir. Bu durum üniversite öğretimi süresince de devam etmektedir. Üniversitede yapılan bütün sınavların sonuçları ve gözlemler, ilgi gösterilen Fen ve Anadolu liseleri gibi devlet okullarından gelen öğrencilerin kavrama yönünde başarılı olduğu, ancak ifade etme ve yazma konusunda yetersiz olduğunu göstermektedir."
ANKARA - İHA
Yayın Tarihi : 1 Ağustos 2004 Pazar 16:47:04


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?