Karaman yöresinin eski çağ tarihi, çok eski yıllara inmektedir. Can Hasan Höyüğünde ele geçen buluntular MÖ.6000 yıllarına tarihlendirilmektedir. İlk Çağlarda arkeolojik konumu açıklık kazanamamakla beraber Hititler döneminde Arzawa denilen devletin sınırları içerisinde kaldığı sanılmaktadır. Karadağ ve Kızıldağ’da bulunan Hitit kitabe röliyefleri de bunu kanıtlamaktadır. MÖ.VII.yüzyılda Friglerin, MÖ.VI.yüzyılda Lydialıların egemenliğine girmiş, ardından da Persler bütün Anadolu ile birlikte Karaman’a da hakim olmuştur. O dönemde Laranda olarak bilinen Karaman, Büyük İskender’in egemenliğine geçmiş, Onun ölümünden sonra da Seleukosların, Galatların, Romalıların ve Bizanslıların hakimiyetine girmiştir. Bizans döneminde Karadağ’da bulunduğu sanılan Barata kentinde çok sayıda kilise, manastır ve şapel yapılmıştır. Bu yüzden de buraya Binbirkilise ismi verilmiştir.
Laranda kenti XII. yüzyıldan önce Danişmendlilerin sonra da Selçukluların yönetimine girmiştir. Haçlı yönetiminden sonra Anadolu Beyliklerinden Karamanoğullarının eline geçen yöreye karaman ismi verilmiştir.
Karaman İli Süleymanhacı Köyü sınırları içerisinde yer alan Pınarbaşı Höyüğünde yapılan kazı ve yüzey araştırmalarında bu çevrede Epi Paleolitik Devirde (M.Ö.10000-8000) yerleşme olduğu tespit edilmiştir.
Yine Pınarbaşı Höyüğünde ve Karaman İli Alaçatı Köyü sınırları içerisinde yer alan Canhasan I ve Canhasan III Höyüklerinde yapılan bilimsel kazılarda insanlık tarihinde çok önemli bir yeri olan Neolitik Devire (M.Ö.8000-5500) ait bulgulara rastlanılmıştır. Özellikle Canhasan I Höyüğünde yapılan kazılarda ve Karaman çevresinde yer alan bir çok höyükte yapılan yüzey araştırmalarında Karaman çevresinde Kalkolitik Devirde (M.Ö. 5500-3000) çok yaygın yerleşmenin olduğu anlaşılmıştır.
Başta Kılbasan Sısan Höyük olmak üzere Karaman çevresinde yer alan bir çok höyüğün yüzeyinde yapılan incelemelerde Bronz Çağı (M.Ö.3000-1200) buluntularına yoğun olarak rastlanılmaktadır. Laranda Arzava adlı yarı bağımsız bir devletin sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir bu devirde önemli bir ticari ve askeri merkez konumundadır. Karadağ üzerinde Mahalaç Tepesinde ve Kızıldağ üzerinde Hititlerden kalma hiyeroglif kitabeler bulunmaktadır. Ayrıca Kızıldağ üzerinde önde yer alan ovaya ve Hotamış Gölüne hakim bir noktada Geç Hitit Kralı Hartapus’un kazıma röliyefi bulunmaktadır.
M.Ö. 7. yüzyılda Friglerin, 6. yüzyılda Lidyalıların işgaline uğrayan şehir 6. yüzyıl sonlarında Pers egemenliği altına girmiştir. Klasik Devirlerde Lykaonia Bölgesi sınırları içerisinde yer alan Karaman’ın adının Laranda olduğu bilinmektedir. Laranda, M.Ö. 322 yıllarında Hellenistik dönemde Büyük İskender’in haleflerinden Perdikkas ve Filippos’un talan ve tahribatına uğramıştır. Bundan sonra Antigon’un ve daha sonra Selevkos’un eline geçen Laranda M.Ö. I. Yüzyıla kadar Anadoludaki Hellenistik krallıkların hakimiyetinde kalmıştır.
Laranda Roma döneminde mahalli Krallardan Derbe hakimi Antipatros’un idaresine girmiş, Galatia Kralı Amyntos’un Antipatrosu yenmesi sonucu Galatların eline geçmiştir. Laranda bu devirde de Lykaonia Birliğine bağlı önemli bir ticaret merkezidir.
Bizans döneminde Laranda Hristiyanlığın önemli şehirlerinden birisidir. Karadağ’ın değişik yükseltilerinde ve vadilerinde yer alan ve Binbirkilise olarak bilinen örenyerinde M.S. 4. ve 9. yüzyıllar arasında yapılmış birçok kilise, manastır, konut, bazilika, şapel, mezar yapısı, sarnıç ve askeri yapılar bulunmaktadır. Ekinözü Köyünde yer alan Derbe Höyüğü ve Taşkale Kasabası yolunda yer alan Manazan Mağaraları Bizans Devrinin bölgedeki önemli yerleşme yerleridir. Ayrıca diğer örenyerleri ve höyüklerin üst katlarında bu devre ait yerleşme katları bulunmaktadır. M.S. 8. ve 9. yüzyıllarda Laranda Arap orduları tarafından birkaç kez kısa süreli işgal edilmiş, ancak şehir Selçuklulara kadar Bizans egemenliği altında kalmıştır.
Karaman yakınındaki Can Hasan, Eski Konya Gölü kenarında kurulmuştur. Can Hasan, İbrala Deresi’nin getirmiş olduğu birikinti yelpazesinin üzerinde bulunmak taydı. Bu yerleşim merkezi de o dönemdeki verimli topraklara sahip olduğundan ilk çağ insanlarının temel ihtiyaçlarını karşılamak için de çok uygun yerlerdi. Çünkü göl kıyısında ve bataklık alanlarda bulunan yabani hayvanları avlayarak da geçimlerini sağladıkları gibi verimli düzlüklerde küçük çaplı tarımla da uğraşmaktaydılar. Eski Konya Göl’ü ilk çağlar da insanların yerleşmelerini etkilemiş ve Çatalhöyük, Can Hasan, Alibeyhöyüğü gibi yerleşmeler bu gölün kenarına kurulmuştur.
Pınarbaşı
Karaman Çevresinde yapılan kazı ve araştırmalarda en eski yerleşme yeri olarak Süleymanhacı Köyünün 5,5 km. batısında yer alan Pınarbaşı yerleşmesi tespit edilmiştir. Burada yapılan yüzey araştırmalarında Epi Paleolitik Çağın mikrolitik alet endüstrisine rastlanılmıştır.
Pınarbaşı volkanik bir dağ olan Karadağ Kütlesinin kuzeybatıya olan çıkıntısı gibi görünen, kalker oluşumlu Bozdağ’ın kuzeybatı ucundadır. Yüzey buluntuları Bozdağ’ın bu bölümünü bir kuşak gibi dolanmaktadır. Asıl yerleşme günümüzde kısmen kurutulmuş olan Hotamış bataklığı kıyı çizgisi ile Bozdağ arasında yer almakta, bataklığın içine bir yarımada şeklinde uzanmaktadır. Yerleşmenin doğu sınırını oluşturan Bozdağ eteklerinde beş kaya sığınağı bulunmaktadır.
Yerleşme yerinin bataklığa ve göle yakın olması, hemen batısında yakın zamana kadar faal olan ancak günümüzde artık kurumuş olan tatlı su kaynaklarının bulunuşu, çevrenin avlanma açısından elverişli ve av hayvanlarının bol olması, bu bölgede yabani tahılların kendiliğinden bitmesi ilk yerleşmenin seçilmesinde büyük etken olmuştur.
Pınarbaşı’nda Karaman Müze Müdürlüğü ile Edinburg Üniversitesi adına Trevor Watkins yönetiminde 1994-1995 yıllarında iki dönem kazı yapılmıştır. Kazılarda açık hava yerleşmesinde ve Kaya sığınaklarından birinde birer açma açılmış, Açık Hava Yerleşmesine A Alanı, Kaya Sığınağı bölümüne B alanı adı verilmiştir.
A Alanında yapılan çalışmalarda 9 evre saptanmıştır. Bunlardan ilk üçü Neolitik Çağ’a tarihlendirilmektedir. A Alanında İlk Neolitik Çağa ait olduğu saptanan üç evreden en eskisinde 3 yapı ögesi ortaya çıkarılmıştır. Bunlardan biri taştan yuvarlağımsı bir yapıya ait bölüm, diğeri küçük ve orta boy taşlardan oluşan ve çamurun harç gibi kullanılması ile oluşturulan bir döşeme ve üçüncüsü de üst üste üç sıradan oluşan bir yapı öğesidir. Bunun üstünde yer alan ikinci evrede küçük bir çocuk mezarı bulunmuştur. Üçüncü evre ise koyu kahve renkli, kumlu bir dolgudan oluşmaktadır.
A Alanının İlk Neolitik Döneme tarihlenen ilk üç evresinde ortaya çıkarılan yontma taş alet endüstrisi ürünlerinin ham maddesi obsidiyen ve çakmaktaşıdır. B alanından farklı olarak burada obsidienin yanısıra çakmaktaşı da bol miktarda kullanılmıştır. Geometrik biçimliler sayıca azdır; uzun, asimetrik üçgen biçimli mikrolitler vardır. Bezeli bir biley taşı, öğütme taşı ve havan parçaları, ikinci evredeki çocuk gömütünün yakınında ele geçen bir balta, bazalttan bir nesne ve yine bazalttan bir öğütme taşı A Alanının sürtme taş aletlerini oluşturur. Bir spatula parçası ile bir iğne ucu ele geçen kemik buluntulardır.
A Alanında ele geçen iyi korunmuş, sığır, at, kuş ve az sayıda balık kemikleri ile henüz ayrımı yapılmamış olan tohum örnekleri yerleşme yerinin beslenmesi ile av hayvanları hakkında bilgi vermektedir.
B Alanında (Kaya Sığınağı) 7 stratigrafik evre saptanmıştır. Kaçak kazı çukurlarıyla tahrip olmuş kültür dolgularının üst kısmı M.Ö. 5.ve 4. Bine tarihlenmektedir. Alt kısım ise Son Neolitik Çağ dolgularına aittir. Kaçak kazı çukurlarının altındaki dolguların üst kısmında küçük ocak ve ateş çukurları gibi yapı ögelerine rastlanılmıştır. Alt kısım ise olasılıkla bir Bizans gömütü ile tahrip olmuştur. Üst üste 3-4 sıralı, çok iri taşlardan, kuru duvar tekniğiyle yapılmış, olasılıkla yuvarlağımsı bir taş yapıya ait bir duvar parçası sağlam olarak ele geçmiştir.
B Alanında ele geçen mikrolitler, küçük dilgi endüstrisi ürünleri, A Alanındakilerden farklılık gösterir. Bu alanda sığır, at (equus hydrontinus), küçük memeliler, kuşlar, kaplumbağa, yılan, tilki, tavşan, koyun ve keçi gibi çok çeşitli hayvan kalıntıları saptanmıştır.
Açık hava yerleşmesi ve kaya sığınağı ile beraber Pınarbaşı’nın Neolitik Çağ’da iskan gördüğü tespit edilmiştir. Kalibre edilmemiş 14C tarihlerine göre A Alanı M.Ö. 8.binin ikinci yarısına, B Alanı ise M.Ö. 6.bine tarihlendirilmektedir.
Canhasan III Höyüğü
Karaman’ın 13 km. kuzeydoğusunda yer alan Canhasan (Alaçatı) Köyünde, Canhasan I Höyüğünün 750m. Kuzeybatısındadır. Plüvyal bir gölün kurumasından sonra, kıyısına kurulduğu saptanan Canhasan III yerleşmesi, yaklaşık 100m. Çapında ve 6m. Yüksekliğindedir. 1969-1970 yıllarında İngiliz Arkeoloji Enstitüsü adına David H. French başkanlığında yapılan kazılarda kesintisiz 7 yapı katı tespit edilmiş, çanak çömleksiz Neolitik Döneme tarihlendirilmiştir. (M. Ö. 6500).
Canhasan III’te Neolitik Çağ yerleşmesine ait mimari kalıntılar yüzey toprağının hemen altında ortaya çıkmıştır. Yapılarda kerpiç ve tuğla kullanımının yanısıra, genellikle Pise tekniği uygulanmıştır. Dikdörgen planlı konutlarda taş temel yoktur. Duvarlar ve tabanlar kil sıva ile kaplanmış, bazan bu sıvalar kırmızı aşı boyası ile boyanmış, bazan da sert zemin üzerine çakıl taşlarının kuvvetle bastırılması ile dekore edilmiştir. Farklı yapı katlarında yenilemeler yapılar genellikle üst üste gelecek şekilde yapılmıştır. Merkezi avlular etrafında gelişmiş olduğu düşünülen bitişik düzendeki yapılar ile avlular arasında geçitler yer almaktadır. Genellikle iki odalı yapıların bazılarında kapı geçitlerine rastlanmıştır. İç yapı ögeleri olarak bazı evlerde sekiler, ocaklar ve bazıları duvar içerisine gömülü olarak yapılmış fırınlar görülmüştür.Yontma taş endüstrisinde obsidiyen ağırlıklıdır. Düzeltili uçlar, uç kazıyıcılar, yonga kazıyıcılar, sarp düzeltili dilgiler, deliciler, geometrik yarımaylar ve yumuklara rastlanmıştır.
Çakmaktaşından yapılmış aletler sayıca daha azdır, özellikle orak-bıçakların yapımında kullanılmıştır. Cilalı taş baltalar, cilalı gerdançeler ve boncuklar diğer taş buluntulardır.
Kemik endüstrisi örnekleri içerisinde iğneler, spatulalar ve boncuklar ağırlıktadır. Ele geçen hayvan kemikleri içerisinden sığır (bos), koyun-keçi (ovis-capra), geyik (cervus elaphus), karaca (capraelous capraelous), yabani eşek(equus hemionus), domuz (sus scrofa), tavşan (lepus), köpek (canis), kurt (vulpes), kaplumbağa, yılan, kuşlar, küçük kemiriciler ve balık türleri saptanmıştır. Kesinlik kazanmamakla birlikte sığırın evcilleştirildiği sanılmaktadır. Yabani Einkorn buğdayının iki cinsi tarıma alınmış, tek ve çift tohumlu Einkorn ile Emmer buğdayı, ekmeklik buğdayın iki cinsi, makarnalık buğday, çavdar otu, iki sıralı kavuzlu ve yalın arpa, mercimek ve büyük taneli baklagillerin yanısıra ceviz, çitlenbik, yabani üzüm ile küçük taneli yabani otsul buğday ve pek çok ot türü ele geçen bitki kalıntılarıdır.
Canhasan I Höyüğü
Karaman’ın 13 km. kuzeydoğusunda, Canhasan (Alaçatı) Köyünün doğu kenarında yer almaktadır. Esasen burada birbirine yakın üç höyük bulunmaktadır. Bunlardan Canhasan I ve III tarihöncesi çağ höyükleridir. Canhasan II ise geç döneme tarihlenir. Kiepert’te Canasun, daha sonra ise Canason adıyla tanınan Canhasan’ın I nolu höyüğü 360 X 280 X 5 m. ölçülerindedir.
1961–67 yılları arasında İngiliz Arkeoloji Enstitüsü adına David H. French başkanlığında yapılan kazılarda 8 tabaka saptınmıştır. En üstteki 1. Tabaka Son Kalkolitik Döneme tarihlendirilmiştir. Bunun altındaki 2. Tabakanın 2 A evresi Orta Kalkolitik Döneme tarihlenmiştir ve 5 alt evreye ayrılmaktadır. 2 B evresi ise 3 alt evresiyle Erken Kalkolitik Dönem yerleşmesi olarak tespit edilmiştir. 3. Tabaka Kalkolitik Çag yerleşmesinin en eskisidir. 4-7 tabakaların Son Neolitik Çag yerleşmesi olduğu tespit edilmiştir.
Küçük bir alanda ortaya çıkartılan Son Neolitik Çağa ait evler yenileme evrelerine sahiptir. Dikdörtgen planlı, kerpiç duvarlı yapılarda ahşap kullanımına dair izlere rastlanmıştır. Duvarlar ve tabanlar sıvalıdır, bazılarında kırmızı aşı boyası ile yapılmış boya izlerine rastlanmıştır.
4-7 tabakaların çanak çömleği, kahverengi, siyah ve koyu kırmızı renkli, gayet iyi perdahlıdır. Biçim olarak dar ağızlı kaplar, dışa dönük dudaklı kaseler en yaygın görülenlerdir. Kilden hayvan figürinleri ele geçmiştir.
Yontma taş endüstrisi obsidiyen-dendir. 5. Tabakada ezgi taşlari, havanlar, iki adet mavi boncuk, 6. Tabakada kireç taşindan bir taş kap bulunmuştur. Kemik ve boynuzdan yapılmış bız ve uç gibi aletler çok sayıda bulunmuştur. İyi korunmuş çok miktarda karbonize tohum ile köpekgillere ait iki iskelet, keçi kafatasları ve boynuzları, 5. Tabakada bir bebek iskeleti ele geçmiştir.
Son Neolitik yerleşmeden alınmış 14C örnekleri yoktur. Çanak çömlek özelliklerine göre Mersin’in XXVII-XXIV katları ve Çatalhöyük’ün yüzey buluntuları ile karşılaştırılmaktadır.
Karaman çevresinde kazı yapılan bu höyüklerin dışında yüzey araştırmalarında da Bölükyazı Köyü yakınlarında yer alan Koca Höyük, İslihisar yakınlarında yer alan Keyren (Keperen) Höyükte ve Kisecik Kasabası yakınlarında yer alan Çoban Ali Höyükte Neolitik Çağa tarihlenen bulgulara rastlanılmıştır.
Çoban Ali Höyük
Karadağ’ın batısında, Kisecik Kasabasının yaklaşık 1000m. Güneybatısında yer alan höyük yan yana iki alçak tepeden oluşmaktadır. Trevor Watkins başkanlığında 1994 yılında yapılan Çatalhöyük Yöresi Yüzey Araştırmasında tespit edilmiştir. Esasen höyüğün aslında tek bir höyük olduğunu, sel erozyonu ile ayrılarak iki tepe haline geldiğini belirten araştırmacı tepelere Çoban Ali Höyük I ve II adlarını vermiştir.
Yüzeyde çok bol miktarda İlk Tunç Çağı çanak çömlek parçası bulunmuştur. İlk Tunç Çağından daha sonraki dönemlere tarihlenebilecek buluntuya rastlanmamıştır. İlk Tunç Çağı altından gelen Neolitik Çağa ait çanak çömlekler ve bir figürin parçası araştırmacı tarafından M.Ö. 6 bin dolaylarına, Çatalhöyük ile çağdaş bir döneme tarihlendirilmektedir. Bu buluntular Mersin Yümüktepe ve Sakçagözü Coba Höyüğün erken tabakaları ile ilişkiler kurulabilecek özelliktedir.