Konya Ovası’nın güney-doğusunda, Orta Torosların kuzey-batıya yönelik sıraları önündeki Ereğli’nin , tarih süreci içerisinde oldukça eski geçmişinin olduğu, günümüze ulaşabilen kalıntı ve kaynaklardan anlaşılmaktadır.
Tarihi kaynaklar Ereğli’deki yerleşimin İ.Ö.3000-2000 yıllarına rastlayan Hitit Döneminde ortaya çıkarmaktadır. Nitekim, Ereğli yakınındaki Canhasan’da, ilçe güneyindeki Torosların eteklerinde, İ.Ö. 7000-5000 arasına tarihlenen Neolitik Çağ eserleri ile, İ.Ö.3500’e ulaşan çanak çömlek, damga mühürler ve çeşitli el aletleri de bunu göstermektedir.
Buraya Heracieia Kybistra isminin verildiği tarihi kaynaklardan öğrenilmektedir. Kybistra sözcüğüne, Hitit kaynaklarında çok sık rastlanmaktadır. Prof.Dr.Bilge Umar, Kybistra’nın, bugünkü Ereğli olduğunu belirterek, sözcüğün etimolojik açıklamasını yapmıştır: Kybstra, aslında “İstra” (akarsu, akıntı) anlamında olup, oradan geçen İvriz Deresi’nin adlarından biridir. Bu adın başındaki “Kybi”nin, yazıt olduğu sanılır. Gerçekten de İvriz deresi’nin kaynadığı yerde, günümüze ulaşan luwi anıtında, Luwi hiyeroglifleriyle yazılmış bir yazıt bulunmaktadır.
Antik coğrafyacı Strabon ise, buradan Kybistra olarak söz etmiş ve Tyana şehri civarındaki dağ eteğinde bir yerleşime değinmiştir.
Heracicia sözcüğünün, mitoloji tanrılarından Herakles ile bağlantılı olabileceğini ileri sürenler olmuşsa da bu iddialar kesinlik kazanmamıştır. Bizans imparatorlarından Herakleios’un (610-641), burada onarım ve yapılanmaya gittiğinden de bu ismin yakıştırıldığı söylenmiştir. Oysa Ereğli sözcüğünün, antik çağlarda mitoloji tanrısı Herakles’e izafeten bazı kentlere verildiği bilinmektedir. Sonraki yıllarda Herakleia ismi verilen kentler Türkçeleşerek Ereğli’ye dönüşmüştür.
Ereğli bölgesi, Geç Hitit Krallık Çağında (İ.Ö.1180-700) önem kazanmış, Orta-Güney Anadolu’da Aramîleşmiş, Geç Hitit yapılarının anıtsal bir örneği olan İvriz kaya kabartmalarında, Fırtına tanrısı Tarhundas ile bölgenin kralı işlenmiştir. Ereğli İ.Ö.742-710’da Asurluların, daha sonra Perslerin (İ.Ö.546-533), Büyük İskender’in (İ.Ö.334-323) ölümünden sonra da Seleukosların egemenliği altına girmiştir. Özellikle Büyük İskender döneminde Hellenistik Çağda (İ.Ö.330-İ.S.30) Ereğli’de Kybiratis adlı bir kentin varlığından söz edilmişse de, yörede yeterli araştırma yapılmadığından, kentin nerede olduğu bilinmemektedir. Ancak, Ereğli müzesinde bulunan ve bu döneme tarihlenen, üzeri bezemeli kap kacaklar, siyah figürlü lekitoslar ve sikkeler bulunmaktadır.
Roma Egemenliği döneminde, Bugünkü Ulu Caminin bulunduğu yerde, Herakleia kenti kurulmuştur. Bu dönemde, Roma’nın kappadokia eyaletinin bir kenti olmuştur. İvriz Çayının tüm ovaya yayılışından, yerleşim yığma tepeler üzerine yapılmış ve bunların etrafı surlarla çevrilmiştir.
Bizans döneminde ise, bu yerleşim, İmparator Herakleias tarafından daha korumalı bir konuma getirilmiştir. Ereğli’de, antik çağdan günümüze sadece İvriz Kaya Kabartmaları ulaşabilmiştir.
İvriz Kaya Kabartması
Ereğli’nin 17 km. uzağında, İvriz Köyü (bugün Aydınkent) sınırları içerisinde, İvriz çayı’nın kaynağının kenarında, kaya üzerine yüksek kabartma olarak Geç Hitit Krallık Çağı’nda (İ.Ö.1180-700) yapılmıştır.
Geç Hitit sanatının en önemli yapıtlarından olan, aynı zamanda Aramî, Asur ve Fryg etkilerinin görüldüğü Tuvana Krallığı’ndan günümüze gelebilmiş bu kabartmada, Fırtına tanrısı Tarhundas ile bölgenin kralı Varpalavas tasvir edilmiştir. Krala göre daha büyük ölçülerde tasvir edilen Tarhundas, ellerinde başaklar ve üzüm salkımı tutmaktadır. Böylece Tarhundas’ın aynı zamanda bolluk ve bereket tanrısı olduğu da anlaşılmaktadır. Tanrının karşısındaki kral ise daha küçük ve dua eder durumda tasvir edilmiştir. Giysiler de Geç Hitit sanatının özelliklerini yansıtmaktadır.
Kabartma anıtın yazıtında ise, Kral’ın şöyle dediği belirtiliyor: "Ben küçük bir çocukken buraya asma fidanları diktim. Tanrı onları korudu, onlar şimdi üzüm veriyorlar."