22
Aralık
2024
Pazar
TRABZON

Dink cinayeti turisti azalttı

Karadeniz Profesyonel Turist Rehberleri Derneği Başkanı Taner Demirbulut, Karadeniz bölgesine gelen turistlerle ilgili verilen rakamların gerçeği yansıtmadığını belirterek 1,5 milyon olarak ifade edilen rakamın aslında çok daha düşük olduğunu ileri sürdü.


Demirbulut, Doğu Karadeniz Bölgesi'ndeki turizmin sorunları, çözüm önerileri ve geliştirilmesi ile ilgili açıklamalarda bulundu. Doğu Karadeniz Bölgesi'nde eskiden daha hareketli olan turizmin giderek gerilediğini ve bunun ana sebeplerinin de Körfez Savaşı ve ülkenin doğusundaki terör olayları olduğunu belirten Demirbulut, son dönemlerde Trabzon'da yaşanan talihsiz olayların da bu duruma olumsuz etki yaptığını söyledi.


Eskiden Trabzon'a çok sayıda turist geldiğini anlatan Demirbulut, "Meydandaki kalabalığın neredeyse yarıya yakını yabancı turistlerden oluşurdu" dedi. Körfez Savaşı'nın başlaması ve ülkenin doğusunda artan terör olayları sebebiyle bölgeye gelen turist sayısında büyük azalma olduğunu anlatan Demirbulut, şöyle konuştu: "İstanbul-Trabzon arasındaki feribot seferlerinin durması da olumsuz bir gelişme oldu. Buna bir de Trabzon'da son dönemde yaşanan talihsiz olaylar da eklenince bölgeye gelen turist sayısı iyice düştü."


Yabancı turistlerin gidecekleri yerlerle ilgili araştırma yaptıklarını ve hakkında iyi şeyler duydukları yerleri tercih ettiklerini anlatan Demirbulut, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde terör olayları yaşanmasa da yabancı turistlerin Türkiye'nin doğusu denilince terörü ve Körfez Savaşı'nı hatırladığını ve bunun turizme olumsuz etki ettiğini söyledi.


Bölgeye şu an en çok Yunanistan, İsrail ve Arap ülkelerinden turist geldiğini belirten Demirbulut, sözlerine şöyle devam etti. "İsrailli turistler bölgemize gelirken önce tedirgin oldular ama sonra şehri gezdiler, alış veriş yaptılar. 100 dolar verip 1 dolarlık alış veriş yaptılar. Paranın üzerinin kendilerine tam teslim edildiğini ve insanların onları hoş karşıladığını görünce ülkelerine memnun bir şekilde gittiler. Ülkemizin tanıtımını yaptılar. İsrailli turistlerin yanında bölgemize Yunanistan,
Avustralya, Japonya ve Arap ülkelerinden de turist geliyor. Ancak Amerikalı turist sayısı yok denecek kadar az."


DOĞAL GÜZELLİKLERİ VE TARİHİ ESERLERİ İYİ TANITAMIYORUZ


Taner Demirbulut, turistleri bölgeye çeken şeyin tabii güzellikler ve tarihi miras olduğunu ancak bunların tanıtımının iyi bir şekilde yapılmadığını söyledi.
Bölgeyi tanıtan broşürlerin içeriğinin çok kötü olduğunu anlatan Taner Demirbulut, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Sümela Manastırı, Ayasofya Müzesi, Uzungöl gibi yerler birkaç satırla geçiştirilmiş. Oysa, yabancı turistler genelde kültür ve doğa turizmi için gelir. Doğamıza ve tarihimize bakarlar. Bir kısmı sadece dağlarda yürüyüş için gelir. Bir kısmı safari için gelir. Bir kısmı kuş türleri için gelir. Bölgemizde doğada ender bulunan kuş türleri var. Özelikle Kafkaslara yakın yerlerde."
Turistlerden bazılarının av turizmi için Karadeniz Bölgesine geldiğini anlatan
Taner Demirbulut, şunları söyledi: "Özellikle Artvin Yusufeli bölgesine. Kimi sadece Karadeniz'e has olan çiçek ve bitkileri görmeye gelir. Haziran ayında sadece orkide çiçeklerini görmeye gelenler bile oluyor. Hatta bazı yabancılar, Bizans dönemine ait tarihi kalıntıları gezmek için geliyor. Bu değerlerimizi onlara birkaç cümleyle anlatabilmemiz imkansız. O kadar zenginliğimiz var ki saymakla bitmez. Her şeyden önce iyi bir tanıtım yapmalısınız ki turistin ilgisini çeksin ve buraya gelsin."
Bölgeye gelen turistleri gezdiren rehberlerin önemine değinen Demirbulut, bölgeyi iyi bilmeyen rehberlerin turizme olumsuz etki yaptığını da şöyle anlattı:
"İç turizmde potansiyelimiz neredeyse yüzde 90. İç turizmde insanlarımız Karadeniz Bölgesi'ni ve doğayı görmek, eğlenmek, tatil yapmak için burayı tercih ediyor. Şu an iç piyasadaki turizm tam anlamıyla bir düzene oturmuş değil. Mesela iki otobüs peş peşe çıkıp geliyor. Çok zayıf rehberler eşliğinde buralara geliyorlar. Bölgeyi tanıtmak için çok bilgiye sahip olmayan kişiler kitaplarda yazan bazı bilgileri alarak rehberlik yapmaya çalışıyor. Konuyla ilgili hiçbir bilgisi olmadığı halde sadece yazılı
kaynaklardan okuduklarıyla rehberliğe soyunuyorlar. Bizim kültürümüzü bilmeyen insanlar bizi nasıl doğru tanıtabilir? Doğal olarak bizi ve bölgemizi yanlış tanıtıyorlar. Hatta, Karadeniz insanını bile yanlış tanıtıyorlar. Buranın yaşam tarzını, kültürel özelliklerini, doğal şartlarını bilmeden tamamen uydurma bilgilerle çok yanlış tanıtım yapıyorlar."


TURİSTİK TESİS ÖNEMLİ


Demirbulut, turizmin gelişmesi için turistlere sunulan imkanların ve bu anlamda turistik tesis ve yapıların büyük önem arz ettiğini söyledi.


Turistlere sunulan hizmetin kalitesi arttıkça, gelen turist sayısının artacağını anlatan Demirbulut, şöyle konuştu: "Kaliteli oteller, kaliteli araçlar olmalı. Gelen turistlere sonradan sürpriz masraf çıkarılmamalı. Örneğin bazı rehberler belirtmiş oldukları fiyatın çok üzerinde gelen turistlere fazladan fiyat çıkarmaktadır. Turist gelmeden önce hesabını kitabını yapar, ona göre gelir. Bazı acenteler bunu yapıyor. Kimi acenteler biz size en kısa zamanda en çok yeri gezdireceğiz diyorlar. Aslında önemli
olan kısa zamanda en çok yeri gezdirmek değil doğru zamanda doğru yeri gezdirmektir. Üç gün içerisinde bir bölgeyi insanlara nasıl gezdirebilirsiniz ki? İstanbul'daki, Ankara'daki seyahat acenteleri, rekabet uğruna haksız pazarlama teknikleri uyguluyor. 'Biz size çok yer göstereceğiz' diyerek insanları aldatıyorlar. Önemli olan insanlara en çok yeri göstermek değil, onlara gittiği yeri yaşattırabilmeyi başarmaktır."


Bilinçli müşterinin tur satın alma esnasında gideceği yerle ilgili iyi araştırmalar yapan ve gideceği yerin standartlarını bilen kişi olduğunu belirten Taner Demirbulut, "Biz bu anlamda yolun daha başındayız. Turizmi amatörce yapıyoruz. Belki amatör ruh iyi olabilir ama ticarette profesyonel olmak şart. Yani gelen turiste doyurucu hizmet, kaliteli mal, güler yüz sunup, bunun karşılığını da almalıyız" ifadelerini kullandı.


Küresel ısınma sebebiyle Karadeniz Bölgesi'nin turizmin gözdesi haline geldiğini anlatan Demirbulut, sözlerine şöyle devam etti: "Araplar çölde çadır kurup bedevi hayatını tanıtıyor. Bunun için bedava uçak seferleri bile düzenliyorlar. Turistleri oralara çekmişler, bavul turizmini ve alış verişi de oralara çekmişler. Bizim en büyük avantajımız doğamızdır. Birçok el değmemiş doğal güzelliğimiz var. Buralara ulaşılamayışının sebebi oralara yol gitmemesidir. Yol gitseydi oralar da elden gidebilirdi."


Yaylalarımızdaki bozulmayı engellemek için mutlaka gezilerdeki grupların sayılarını azaltmak gerektiğini anlatan Demirbulut, şöyle konuştu: "Trabzon'un bir kongre merkezine ihtiyacı var. Bugün en az bin kişilik bir kongre merkezimizin olması gerekir. Profesyonel turizm için bu bölgedeki yatırımcılara, işletmecilere destek olunmalı. Hepsi teşvik kapsamına alınmalı. Gerek kredi bakımından gerek tesislerin daha modernleştirilmesi bakımından yardımcı olunmalıdır."
Karadeniz Bölgesi'nde Antalya'daki gibi deniz, kum, güneş tatili yapma imkanı olmadığını ve tesislerin doğa ve kültür turizmine yönelik olduğunu anlatan Demirbulut, küresel ısınma nedeniyle turizmin gözdesi haline gelen Karadeniz'in, insanının sıcakkanlılığı, samimi kişiliği ile bir marka olduğunu ifade etti.


KÜLTÜR TURİZMİ


Turizmin çok hassas bir sektör olduğunu ve hemen her şeyden etkilenebileceğine işaret eden Demirbulut, özellikle İsrailli turistler açısından suistimal edilecek birçok konu bulunduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: "Mesela İsrail'den gelen bir grup turist düşünün. Bunların rehberliğini yapan kişi Türk değilse, onların bize bakışı farklı olacaktır. Yabancı rehberler kendi bakış açılarına göre insanlara 'Gruptan ayrılamayın, uzaklaşmayın' gibi telkinlerde bulunuyor. Bu açıdan turizm çok hassas bir konudur. Adeta pamuk ipliğine bağlıdır. İsrail denince aklımıza ne gelir? Ortadoğu, Filistin ve savaş. Savaş aslında orada çok sınırlı bir bölgede oluyor. İsrail'in topraklarının tamamı için böyle bir durum söz konusu değil. Türkiye deyince Avrupalıların ve diğer turistlerin aklına ne geliyor? Ortadoğu'daki çatışmalara, Irak'taki savaş ortamına, güneydoğudaki terör olaylarına yakın bölge akla geliyor. İnsanlar tedirginlik içerisinde tatilini nasıl yapabilir? Herkes güven içerisinde tatilini yapmak ister. Burada bizim bilinçli olmamız gerekir. Bu konuda herkese görev düşüyor. Menfaatlerimize neyin iyi olup olmadığını iyi ayırt etmemiz gerekiyor."


Kültür turizminde en önemli unsurlardan birinin rehberler olduğunu tekrarlayan ve istismar edilebilecek konuların da ancak yetişmiş rehberlerle önüne geçilebileceğini belirten Demirbulut, şöyle konuştu: "Maalesef ülkemizde suiistimal edilebilecek ve karıştırılabilecek konular var. Son dönemlerde gündeme gelen Pontus söylemleri var. Tabii biz kalkıp da 'Bu insanlar Pontus düşüncesi çerçevesinde buraya geliyorlar, topraklarımızı elimizden alıp, buraya yerleşmek için geliyorlar' diyemeyiz. Bu yanlış bir yaklaşım. Biz bu konulara profesyonelce yaklaşmalıyız. Mesela, Ermeni Sorunu örneğinde olduğu gibi. Bu konular hakkında detaylı bilgi edinerek bu işlerin iç yüzünün iyi öğrenilmesi gerekir. Zaten rehber arkadaşlarımız bu konularda yeterli bilgi ve donanıma sahipler. Ancak bu konularda yeterli bilgisi olamayan kötü amaçlı kişiler turistleri yanlış bilgilendirebiliyor. Bu meseleler aslında sürekli gündeme getirilen suni konulardır. Bunu yabancılara iyi bir şekilde anlatırsak, bu konular hakkında daha doğru ve iyi bilgilenmelerini sağlamış oluruz."


Turizmde kalitenin artması için denetimin şart olduğunu belirten ve kaçak seyahat acentesi ve rehberlerden şikayet eden Demirbulut, sözlerine şöyle devam etti: "Bütün gezilerin, turların, seyahat acentelerinin lisanslı kişiler tarafından organize edilmesi kanuni zorunluluktur. Maalesef bugün çok sayıda kaçak rehber ve seyahat acentesi var. Maalesef önüne gelen rehberliğe soyunuyor. Turizmde kalitenin artması için iyi bir denetim mekanizmasının olması şart. Denetim yapılırsa turist gelmez gibi bir düşünce yanlıştır. Buraya daha bilinçli ve kaliteli turistin gelmesi önemlidir. Daha çok gelir bırakacak, otelde kalacak ama ekstrası fazla olacak, ekonomik getirisi çok olacak. Bizim sahip olduğumuz tarihi ve doğa güzelliklerimiz yok pahasına bu kadar ucuza başkalarına sunulmamalı. Burada bilinçsiz bir tüketim var. Zamanla elimizde hiçbir şey kalmayacak."


Trabzon'da, 2011 yılında yapılacak Gençlik Olimpiyatları'nın bölgenin alt yapısının gelişmesi anlamında çok önemli bir fırsat olduğunu ifade eden Demirbulut, yeterli olmayan alt yapının geliştirilmesi için bu fırsatın iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.


Turizmin en önemli ayaklarından olan rehberlerin haklarının korunması gerektiğini de anlatan Demirbulut, konuşmasını şöyle tamamladı: "Rehberlerimizin burayı bırakıp gitmemesi gerekir. 30 tane rehberimiz var. Bunların çoğu ek işlerle ayakta duruyor. Bu mesleği de sevdikleri için yapıyorlar. Bugün hangi rehberimiz burayı bırakıp İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlere gitse şu an burada kazanmış oldukları paranın 10 hatta 20 katını kazanabilir. Rehberlerimize sahip çıkmalıyız. Onların sorunlarına da çözüm aranmalı. Eğer rehberlerimiz burada duruyorlarsa fedakarlık içindir. Onların da haklarının korunması gerekiyor."

iha
Yayın Tarihi : 21 Nisan 2008 Pazartesi 14:51:52


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
cemal IP: 88.242.83.xxx Tarih : 22.04.2008 16:37:54

malisefki o dönemde cinayeti işleyenden çok trabzon şehri yargılandı bazı kişiler işi öyle boyutlara taşıdıki askeriyenin el koymasını istemeye vardırdılar o güzelim cennet vilayet toptan o gün dar ağaçına çekildi ama neyazıkki ne ermeni cemaati tarfından nede dink ailesi tarfından bütün türkiyenin onlara verdiği onça desdeğe rağmen bir kere çıkıp hepimiz trabzonluyuz diyemediler oysa geçen hepimizi üzen italyan sanatcı Pippa Baca cinayetinde ailesinin mütevazı davranışı ve türk ulusunu suclamayışı onlarda türkiyyi suclaybilirdiler trabzonun suclandığuı gibi ama yapmadılar onlara ayrıca gönülden teşekür eterim