9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerektiğini belirterek, "Benim kanaatim yüzde 50'nin altında reyle Çankaya'ya çıkılmamalıdır. Çünkü halkın çoğunluğu 'ben buna oy verdim, bu benim de cumhurbaşkanım' diyebilmelidir" dedi.
Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası'nın (TTSO) 131. kuruluş yıldönümü etkinliklerine katılmak üzere Trabzon'da bulunan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) '2006 Mart'ında Türkiye ve Dünya Üzerine Görüşler' konulu bir konferans verdi. Üniversiteye gelişinde folklor gösterisiyle karşılanan Demirel'e salona girişinde de öğrenciler tarafından büyük sevgi gösterisinde bulunuldu. AKM'de Çanakkale Zaferi ile ilgili KTÜ Rektörlüğü ve öğrenciler tarafından hazırlanan resim sergisini gezen Demirel, mermilerin bulunduğu camekanın önünde de yetkililerden bilgi aldı. Daha sonra Hasan Saka Konferans Salonu'na geçen Demirel, konuşmasına Çanakkale Zaferi'ni överek başladı. Kendisinin de bir gazi oğlu olduğunu anlatan Demirel, çocukluğunun babası Yahya Çavuş'un cephedeki kahramanlıklarını dinleyerek geçtiğini aktardı.
Dünyanın 21. yüzyılda hızlı bir değişim ve gelişim içinde olduğunu vurgulayan Demirel, yaşanan etkili iletişim devrimi dolayısıyla hudutların aşıldığını belirtti. Demirel, "Bugünkü kadar hiçbir ülke dünya şartlarına tabi olmamıştır. Hiçbir ülke dünyanın herhangi bir yerinde olan olaylardan hiç bu kadar haberdar olmamıştır. İletişimde bir devrim yaşanmaktadır. 20. yüzyıldan 21. yüzyıla kalan en değerli miras internettir. İnternet bilgi ve öğrenme ihtiyacı içinde olanlar için eşi bulunmaz bir hazinedir" diye konuştu.
SSCB'nin dağılmasıyla dünyadaki ideolojik kavgaların sona erdiğini ve dünyanın değişmeye başladığını dile getiren Demirel, 2000'li yıllara girerken dünyada yerel kavgalar ve ihtilaflar olduğunu söyledi. Dünyanın 2000'li yıllara terör ve uyuşturucu belasıyla girdiğini kaydeden Demirel, "Dünya ayrıca 2000'li yıllara fakir ve zengin dünya olarak da ikiye ayrılarak girdi. 2005 yılında dünyanın gayri safi hasılası 45 trilyon dolardır. Bunun 13 trilyon dolarını ABD, 13 trilyon dolarını AB, 4 trilyon dolarını da Japonya paylaşmaktadır. Böylece 30 trilyon dolara yakın bir kısmı 27 ülke paylaşmaktadır. Geriye kalan 15 trilyon dolar da 165 ülke tarafından paylaşılmaktadır. Dünyadaki zenginliğin yüzde 87'si nüfusun yüzde 40'ı tarafından paylaşılmaktadır" diye konuştu.
Türkiye'nin kuruluşundan bu yana geçen 82 yılda çok önemli mesafeler kat ettiğini belirten ve bunu rakamlarla destekleyen Demirel, "İğneden ipliğe her şeyi satın alan Türkiye bugün gelinen noktada sanayileşmiş ve 200 milyar dolarlık ticaret hacmi olan bir ülke konumuna gelmiştir. Türkiye büyümüştür. İşte böyle bir Türkiye AB ile masaya oturmuştur" dedi.
"AB'NİN KENDİ İÇİNDE DE BİR TAKIM SIKINTILARI VAR"
AB'nin Türkiye'de çok tartışıldığını ve tartışılmaya da devam edildiğini hatırlatan Demirel, "Türkiye Avrupa Ortak Pazarı'na 1959'da müracaat etmiştir. Eğer 1960 ihtilali olmamış olsaydı Türkiye daha erken zamanda ortak pazara girmiş olacaktı. Ama 1963'te Türkiye sonunda ortak pazara tam üye olmak için anlaşma imzaladı. Aradan 43 sene geçti. Bu anlaşmayı imzalayan İsmet İnönü başbakanlığındaki 10. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti idi. Bugün 59. Hükümet işbaşındadır. Ancak gelinen noktada hala AB'ye girelim mi, girmeyelim mi konusu tartışılmaktadır. Siz ülkenizi geliştirmek, kalkındırmak istiyor musunuz? O zaman uygar ve gelişmiş ülkelerle olmalıyız. Ben insanlara iş, aş, hak, hukuk, hürriyet ve güven istiyorum. Bunların adı gelişme, çağdaşlaşma, yenileşme ilerlemedir" şeklinde konuştu.
"Her şeye rağmen AB'ye üye olmalı mıyız? AB'ye dahil olan ülkelerin hiçbiri yoksullaşmadı. Hiçbiri de bölünmedi. Biz masanın bir tarafında AB diğer tarafında oturuyor" diyen Demirel, şunları söyledi:
"Eğer AB milli bütünlüğümüzü zedeleyecek bir takım şartlar ortaya koyarsa bizi bağlayan mı var? Kalkıp gidemez miyiz oradan. Bize her şeyden evvel Türkiye lazım. Bize birlik ve beraberliğini korumuş bir Türkiye lazım. Bize huzur, birlik ve kardeşlik lazım. AB'ye dahil olmaya karar vermiş bir ülke olarak bizim de şartlarımız var. Türkiye demokrat olacak, özgür bir ülke olacak, güvenilir bir ülke olacak, zengin bir ülke olacak. Ama birlik ve bütünlüğünü muhafaza etmiş bir ülke olacak. Çünkü Türkiye'nin en büyük varlığı en büyük serveti birlik ve beraberliğidir".
AB'nin de kendi içinde bir takım sıkıntıları bulunduğuna dikkat çeken Demirel, "Avrupa halkları Türkiye'yi tanımıyor. Avrupa'nın hükümetleri Türkiye'ye angajedir. Yani hükümetler geçen süre zarfında Türkiye'yi içine almayı taahhüt etmişlerdir. Türkiye de Avrupa'ya angajedir. Ama bunu Avrupa için değil kendi halkı için yapmaktadır. Mademki bu işin içine girmiştir başarılı olmak zorundayız. Ama ne pahasına olursa olsun AB'ye girmeliyiz diye bir şey de yoktur. Makul ölçüler içerisinde yapabileceğimizi yapmalıyız ama AB'ye mutlaka girmeliyiz. Çünkü bunu başaramazsak bizi zor günler beklemektedir" diye konuştu.
Konuşmasının ikinci kısmını öğrencilerin sorularına ayıran 9. Cumhurbaşkanı Demirel, gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili soruya Demirel, "Cumhurbaşkanını halk seçmelidir. Eğer halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı olursa bu tartışmaların hiçbiri olmaz. Benim kanaatim yüzde 50'nin altında reyle Çankaya'ya çıkılmamalıdır. Çünkü halkın çoğunluğu ben buna oy verdim diyebilmelidir. Bu benim de cumhurbaşkanım diyebilmelidir. Meclisin cumhurbaşkanını seçmesi durumunda da orduyla siyaset arasında bir gerilim olmaz. Kimin cumhurbaşkanı seçileceğini henüz bilmiyoruz ama yüzde 26 oyla oraya çıkılıp oturulmamalıdır. O zaman her 4 kişiden biri cumhurbaşkanı beni temsil etmiyor diyecek. Onun için yüzde 50 artı 1'i korumak lazım" diye cevap verdi.
"Kendisine Cumhurbaşkanı teklif edilmesi durumunda tepkisinin ne olacağı" ile ilgili soruya ise Demirel, "Ben umum müdürlükten, milletvekilliğine, başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına kadar halkımın verdiği bütün görevleri yaptım. Halkım bana bütün görevleri verdi" diyerek üstü kapalı mesaj verdi.
DEMİREL'DEN İNCİLER
Demirel, "Hükümetin başında olsaydınız fındık üreticisini cezalandırır mıydınız" şeklindeki soruya karşılık, "Hiç böyle bir suale muhatap olmazdım" diyerek, "Ben 12 sene hükümetin başı oldum. Hiç kimse, fındık üreticisi benden şikayet etmedi. Sorun Karadeniz halkına. Bu Demirel'den fındıkta, çayda şikayetiniz var mıydı diye. Halkın el emeğinin, göz nurunun karşılığını vereceksiniz. Eğer nereden vereyim diyecekseniz o zaman niye geldiniz oraya" dedi.
Esprili üslubuyla soruları cevaplayan Demirel öğrencilerden birinin "Sizin kadar siyaset yapmamız için ne tavsiye edersiniz" sorusunu "Benim kadar siyaset yapmayın derim" diye cevapladı. "Benim şartlarım başkaydı" diyen Demirel, "Ben başka şartların içinden geldim. Kendime göre siyasette büyük haksızlıklar gördüm. Ona dayanamadım. Anadolu'nun içinden geldim. Bunlar beni siyasetin içine itti. Ama ben bir mühendisim siyaset benim arzum değildi" diye karşılık verdi.
AK Parti'nin iktidarı almasının 28 Şubat süreciyle ilgili bulunup bulunmadığıyla ilgili soruyu, "AK Parti 28 Şubat'ın değil, 1999'da iktidara gelen hükümetin eseridir" diye cevapladı.
İran ile ABD arasında yaşanan nükleer krizle ilgili açıklamalarda da bulunan Demirel, "İran'ın nükleer silah yapması sadece ABD'nin işi değildir. Eğer İran nükleer silah yapacaksa o bizi de ilgilendirir. Yapmamalıdır. Bütün dünyanın "İran'ın nükleer silahı olmasın" dediği yerde "Hayır varsın olsun" diyorsanız o zaman başına belayı satın alırsınız. Yalnız da kalırsınız. Türkiye bu meselede ABD'den ziyade dünyayla birlikte hareket etmelidir. İran nükleer silah yapmaya kalkıştığı yerde de Türkiye'nin ayağa kalkıp "Yapma" demesi lazımdır" dedi.
Demirel'e konuşması sonrasında KTÜ Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özen tarafından plaket verildi. Konferansın ardından Demirel ve beraberindekiler KTÜ yemekhanesinde öğrencilerle birlikte yemek yerken, Demirel daha sonra Trabzon Valiliği'ni ziyaret etti.