İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında, Boğaz’ın Karadeniz’e açılan kuzey ucundaki Yon (Hrom) burnu üzerindeki küçük bir tepeciktedir. 1855’deki Kırım Savaşı sırasında gemilerin rahatça Karadeniz’e girip çıkabilmeleri için karşısındaki Rumeli Feneri ile birlikte inşa edilmiştir. İki fener arasındaki uzaklık 2 deniz milidir.
Osmanlı devrinde ahşap olan bu fenerden ilk defa 1755’de İstanbul’a gelen Macar asıllı Fransız Mühendisi Baron de Tott bahsetmiştir. 1790’da ise İngiliz Doktor Olivier Boğaz’ın bu iki yakasındaki fenerlerden söz etmektedir. 1666 ve 1793 tarihli iki ayrı İtalyan haritasında ise Boğaz’ın iki yakasında yer alan fenerler açık bir şekilde gösterilmiştir. 1814’de Karadeniz yoluyla İstanbul’a gelen Polonyalı Kont Edward Raczynski “Kaptanımız 9 Ağustos günü sabaha karşı Boğaz’ın iki yakasında yanan fenerleri görmüştü” diye anılarında yazmaktadır.
Kule kısmını Fransızların inşa ettiği bu fener 100 yıllık bir imtiyazla 15 Mayıs 1856’da hizmete sokulmuştur. Fransa İmparatoriçesi Eugene’yi İstanbul’a getiren geminin kaptanı Marius Michel ve saatçi Bernard Camille Pollas’a Fenerler İdaresi tarafından hâsılatın % 28’ini devlete bırakmaları koşulu ile işletme hakkı verilmiştir. 1937’de Fransızlara 500.000 Tl. Tazminat verilerek imtiyazları iptal edilmiş ve işletme Cumhuriyet idaresine geçmiştir. Fener Kulesi deniz seviyesinden ortalama 75 m. yükseklikte olup, beyaz taştan, yuvarlak ve yukarıya doğru daralarak inşa edilmiştir. Fener Kulesinin yüksekliği ise 20 m.dir. Açık havada 20 deniz mili mesafeden bile ışığı görülen bu fenerin lambaları döner sistemli sabit ve çakıcı ışıklıdır.
Kenthaber Kültür Kurulu