1
Mayıs
2025
Perşembe
BEYOĞLU - İSTANBUL
Belediye Sayfaları

TARLABAŞI NASIL DÖNÜŞMELİ?

İstanbul'da Beyoğlu'na bağlı Tarlabaşı semti uzun süredir dönüşüm projesiyle gündemde. Tarlabaşı'nın mimari dönüşümü nasıl olacak, fiziki değişim kültürel dokuya nasıl yansıyacak, konunun uzmanlarına sorduk.

 

İstanbul'da 'kentsel dönüşüm' denince akla gelen ilk yerleşim bölgelerinden biri şüphesiz ki Beyoğlu'nun Tarlabaşı semti. İstanbul'un arsa değeri yüksek bölgelerinden biri; çünkü kentin kalbinde, eğlence ve ticaret merkezinin hemen yanı başında. Yıllardır ihmal edilen binalar birbirine yaslanarak, zorlukla ayakta duruyor. Ancak bu tarihi semtin dönüştürülmesi konusunda tartışmalar bitmek bilmiyor. Geçtiğimiz günlerde Beyoğlu Belediyesi önünde toplanan bir grup Tarlabaşılı, 'Tarlabaşı Yenileme Projesi'nin yüklenici firması GAP İnşaat'ı avan projede (kesinleşmemiş, öncü proje) haklarının gözetilmediği gerekçisiyle protesto etti. Ancak işin bir de mimari boyutu var; tarihi bir semt olan ve yüzyıllar boyunca pek çok farklı dinden insanın bir arada yaşayarak kültür mozaiği oluşturduğu bu semtin projede öngörülen şekilde dönüştürülmesi bazı çevrelerce kentin tarihi dokusunu da yok etmek anlamına geliyor. Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Eyüp Muhçu, bu şekilde düşünen isimlerin başında geliyor. Projedeki 34 binanın dönüştürülmesini üstlenen Erginoğlu & Çalışlar Mimarlık'tan Kerem Erginoğlu ve Hasan Çalışlar ise böyle bir projenin Tarlabaşı'nın çehresini olumlu şekilde değiştireceği görüşünde. Mimarlar ve Eyüp Muhçu'yla Tarlabaşı Yenileme Projesi'nin artılarını, eksilerini konuştuk.

TARLABAŞI KORUNARAK GERİ KAZANDIRILABİLİR

Mimarlar Odası İstanbul Şube Başkanı Eyüp Muhçu, Tarlabaşı'nın özgün mimari örnekleri barındıran bir bölge olduğunu ve binaların restorasyon kurallarına uygun olarak fonksiyonlarıyla birlikte korunmaları gerektiğini belirtiyor.
'Tarlabaşı bölgesi önce Bakanlar Kurulu tarafından 28.3.2006'da Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren kararla yenileme alanı ilan edildi ardından da bölge için acele kamulaştırma kararı alındı. Bu geçen süre içinde Çalık Grubu tarafından hazırlanan bazı projeler söz konusu. Bu projeler Yenileme Kurulu'na sunuldu ve bu kuruldaki uzman üyenin şerhine rağmen karar altına alındı. Biz de 22.04.2008 tarihinde TC Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali için dava açtık.

Mimari açıdan değerlendirdiğimizde; Tarlabaşı'nın geçmişi 300, 400 yıl öncesine dayanıyor. Bu bölge dönemin özgün mimari unsurlarını barındıran bir yapı topluluğuna sahip. İstanbul'un kent dokusuna ve mimarlık değerlerine önemli katkısı olan bir yerleşim alanı. Burası ilgisizlik ve ihmalle zamanla bakımsız hale gelmiş, bölgede yıkılmaya yüz tutmuş binalar da var. Bu yapıları korumak için ciddi ve kapsamlı bir çalışma yapılması gerekir. Bölgedeki kültür varlığı niteliğindeki yapıların restorasyon kurallarına uygun olarak bakımlarının yapılması ivedi olarak programa alınmalıdır ve restorasyon çalışmalarında fonksiyonuyla koruma esas olmalıdır. Ancak öngörülen projede, bu süreç yok sayılarak, ulusal ve uluslararası koruma hukuku bir kenara bırakılarak, bölgenin mimarlık ve kent değerlerini tamamen ortadan kaldıracak, sadece 'rant' amaçlı müdahale yapılmak istendiğini görüyoruz.'

Eyüp Muhçu, proje sonrasındaki Tarlabaşı'nın görünümünü ise şöyle açıklıyor: 'Bu projeler korunması ve restorasyon ilkelerine göre onarımlarının yapılması gereken binaları ortadan kaldırıyor. Sadece Tarlabaşı Bulvarı'na bakan kimi tescilli binaların cepheleri dekor olarak korunuyor. Şu anda 4-5 katlı olan tescilli binalar, projede 8-10 katlı olarak yapılan binaların cephelerine monte edilmiş gibi tasarlanmış. Tarlabaşı Bulvarı'ndan baktığınız zaman birtakım kapı ve pencereler görüyorsunuz ancak bunlar yalancı cephe elemanları olarak düşünülmüş. Kapıdan giremiyor ve pencere açamıyorsunuz. Çünkü duvar üzerine boyama şeklinde yapılmaları öngörülmüş. Dünyada eşi benzeri olmayan bir uygulamayla karşı karşıya Tarlabaşı. Kat artırılıyor, yeraltında çok sayıda otoparkla birlikte bodrum katlarında iskan olanakları verilerek ticaret fonksiyonlu alanların yapılmasına olanak sağlanıyor. Bölgedeki konutlar yerini tamamen ticari fonksiyonlara bırakıyor. Alışveriş merkezi, otel, işyeri gibi... Böyle olduğu takdirde Tarlabaşı'nın o özgün mimari değerleri ve kent dokusu tamamen ortadan kaldırılmış oluyor. Bu proje gerçekleşirse şu anda yetersiz olan ulaşım ve altyapı daha da yetersiz hale gelecek. Oysa Tarlabaşı'nın değerleri korunarak İstanbul'a yeniden kazandırılabilir, burası yaşanabilir alanlar olarak yeniden kazanılabilir yeter ki bu istensin.'

BÖLGEYE DOKU NAKLİ GEREKLİ

Yenileme Projesi'nde 34 binanın dönüşümünü üstlenen Kerem Erginoğlu ve Hasan Çalışlar, projenin kendilerine düşen kısmında; tamamen korunacak, cephesi korunacak ve fiziki sebebi nedeniyle yıkılması gereken binalar olduğunu belirtiyor. İki mimar, projedeki 34 bina için nasıl bir çalışma yapacaklarını anlattı.

Yenileme Projesi'ne nasıl dahil oldunuz?

Kerem Erginoğlu: Adalar bölge bölge dağıtıldı. Ana caddenin bir arkasındaki bloğu firmamız aldı. Orada her bina için tek tek bir ön araştırma yapılmış, cephelerin röleveleri çıkarılmıştı. Biz de gidip inceleme yaparak danışma kurulumuzla birlikte hangilerinin tam olarak korunması gerektiğine karar verdik. Mesela bazı binalar tescilli gözüküyor ama görüyoruz ki bina yıkılıp yerine bambaşka bir bina yapılmış. Biz de kiminin sırf cephesinin korunmasına, kiminin tamamen korunmasına karar verdik.

Hasan Çalışlar: Bazılarının cephelerinin korunacak hali yok, tamamen çökmüş ama güzel bir cephe. Onları korumayı planlıyoruz. İçi ve dışı tamamen koruncak binalar da var.

Binaların mimari değeri sizin çalışmanızı ne şekilde etkiliyor?

K.E.: Birinci derece tarihi eserse tamamen orijinaliyle korumak zorundasınız. İkinci derecede birçoğunu yıkıyorlar, betonarme bir strüktür yapıp cephesini eskisi gibi yapıyorlar. Aslında bu rekonstrüksiyondur. Üçüncü derecede binayı alıp taşımak, yerini değiştirmek, yüksekliğiyle oynamak bile mümkündür.

Bölgedeki binalar kaçıncı derece tarihi eser?

K.E.: Hepsi farklı, aralarında birinci derece tarihi eser yok. Buna rağmen biz bazılarının tamamıyla korunmasının doğru olacağını düşünüyoruz. Çünkü o cephenin tekrar aynısını yapamıyorsunuz.

Yenileyeceğiniz binalarda nasıl bir yöntem izleyeceksiniz?

H.Ç.: Tüm cepheleri bir kabuk olarak tutup içine yepyeni bir bina önerdik. Koruyabildiklerimizi orijinal bırakıp koruyamadıklarımızı rekonstrüksiyon olarak yapıp bir cephe hattı oluşturmak istiyoruz. Binaların arkalarındaki bahçe ve boşlukları belli noktalardan keserek işlevsel avlular oluşturuyoruz.

Yenileme Projesi'nin tarihi dokuyu bozacağını düşünenler var. Bu binaları restore ederek bölgeyi dönüştürmek mümkün değil mi?

H.Ç.: Parsel parsel restorasyon şundan dolayı yapılamıyor; mesela Beyoğlu Balo Sokak'ta Kanadalı bir iş verenimiz taş bir binayı almıştı. İmkanları çok müsaitti ve restorasyonun doğru bir şekilde yapılmasını istiyordu. Ama kurul, belediye derken 2 senede ancak restorasyon aşamasına gelebildik. Bunun bir doku nakli olarak düşünülmesi lazım. Bu projeye karşı olanlar çok idealist düşünüyorlar oysa her şeyin onların dediği gibi yapılabilmesi için Tarlabaşı'ndaki rantların çok çok yükselmesi ve her parselin bu meşakkatli çabaya girmeye değer hale gelmesi lazım. Bunun için de bölgenin biraz toparlanması lazım. Bu da doku nakliyle mümkün. Devamı geldikçe tek tek restorasyon yapılabilecek hale gelmesinin yolu açılır.

Ahu Uz - Akşam
Yayın Tarihi : 15 Mart 2009 Pazar 21:52:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?