30
Nisan
2025
Çarşamba
KADIKÖY - İSTANBUL
Belediye Sayfaları

MARİA'NIN BAHÇESİ...

Bostancı Sahili’nden Küçükyalı’ya doğru giderken tam Adalar’ın hizasına geldiğinizde sol tarafınızda denize bakan çiçekler, yeşillikler içinde, iki katlı bir villa göreceksiniz. Dikkatli bakarsanız küçücük bir tabelada Maria’nın Bahçesi yazar. Çekinmeyin, girin, deniz ürünü ve otlarla aranız iyiyse hiç pişman olmayacaksınız.

Maria Ekmekçioğlu İstanbullu bir Rum. Annesinden öğrendiği İstanbul Rum yemekleriyle meşhur. Billur Kalkavan, Zuhal Olcay, Özgür Çevik, Nilüfer, Süreyya Yalçın ya da Patrik Bartholomeos gibi müdavimlerini saymıyorum artık; ünü Yunanistan’a taştı. Geçen haftasonu bir davet üzerine Selanik’in en şık restoranı Agioli’de hazırladığı mönü kıyamet kopardı. Atina’dan, dergi, gazete, televizyon kanallarının yanı sıra Türk konsolosu da geceye katıldı. Hazırladığı mönü bir ay boyunca servis edilecek.

Zaten Maria Hanım “Selanikliler yemek yemeyi bilmez. Biz gittik de öyle öğrendiler. Aynı şekilde Atina’da da bütün şık lokantalar buradan gidenlerin kurdukları” diyor.

DOMATESLE, KABAKLA AŞK YAŞIYORUM

Mutfak nerdeyse tamamen deniz ürünleri ve otlardan oluşuyor. Maria Hanım’ın özelliği yemeklerle oynaması. Mesela balığı ızgaraya
atmakla yetinmiyor. Aromasını alsın diye içine otlar dolduruyor. “Aştır, aşk yemek sevdası bu! Domatesle, kabakla, biberle aşk yaşıyorum” diyor çok hafif kırık Türkçesiyle. En çok kalamar akordeon ve midye sarması meşhur. Ama herkes başka bir yemeğine meftun: Rasim Öztekin zeytinyağlı enginarından vazgeçemiyor, Halit Ergenç ahtapotundan. Patrik sırf kırlangıç buğulaması için kalkıyor, Bostancı’ya geliyor.

KÜÇÜKKEN SELANİK’E GİTTİ, EVLENDİ TÜRKİYE’YE DÖNDÜ

Maria Ekmekçioğlu’nun dedesi Trablusgarp’tan Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar Atatürk’ün ordularında savaştı. Madalyaları var. Ailede erkek olmadığından dolayı, dedesinin hatırasını korumak için Maria Hanım kocasının değil, babasının soyadını taşıyor. Küçük yaşta ailesiyle birlikte Selanik’e göç etti. Orada evlendi, üç çocuğu oldu. 13 yıl evlilikten sonra ikinci evliliğini bir Türk’le yaptı, tekrar İstanbul’a döndü. Annesinden öğrendiği yemekleri o kadar iyi yapıyordu ki dostları için Etiler’de mütevazı bir yer açtı. Bu ilk yer Şenay Akay, Haluk Levent, Pınar Altuğ gibi (o zaman Tony’yle birlikte gidiyordu) ünlülerin uğrak yeri oldu. Ruhsat iznini uzatamayınca Anadolu Yakası’na taşındı. Bostancı sahilinde metruk bir sayfiye villasını onardı: Eski Günaydın Et Lokantası. İşe otopark olan bahçeden başladı. Limonlar, portakallar, zeytinler, armutlar, üzümler ve yüzlerce değişik çiçek ekti, mekanın adını da Maria’nın Bahçesi koydu.

BU MUTFAKTAN İÇERİ ERKEK MİDYE GİREMEZ

İşte o meşhur midye sarma. İstridye kabuğunda geliyor. Hafif kırmızı rengini almasının nedeni dişi İzmir midyeleriyle yapılması. Pilav da bu midyenin kendi suyuyla pişiyor. Maria Hanım midyeciyi en sonunda çıldırtacağım diyor: Tek tek ayıklatıyorum, erkekler bir tarafa, dişiler bir tarafa. Bu mutfaktan içeri erkek midye giremez, hepsi geri gidiyor!

İsimsiz kafeye isim arıyoruz

Altıyol, mağazaları, kafe, lokanta ve sinemalarıyla Anadolu Yakası gençliğinin Taksim’i. Tıpkı İstiklal Caddesi gibi Bahariye Caddesi de araç trafiğine kapalı, tramvayla Altıyol’a bağlanıyor. Tramvay yolu Halk Eğitim Merkezi’ni sağda, Adliye’yi solda, Süreyya Operası’nı tekrar sağda bırakıp, büyük boğa heykelini kıçından karşılayarak meydana ulaşıyor. Bu heykel iki yönden pek meşhur: Birincisi fırlamaların rengarenk boyadığı insan kafası kadar testisleri, ikincisi cinsi. Çünkü meydanda dolaşırken, yılların boğası olmasına rağmen hâlâ telefonda birbirine “ben öküzün dibindeyim” diye yer tarif edenlere rastlarsınız.

Gelelim konumuza. Boğanın kıçını kendinize tam cepheden nişan yapın, sağ kolunuza gelen tarafa yeni bir kafe açıldı. Bahçe içinde, meydanın cıvıltısını gören, camekanlı, şirin bir yer. Ama ismi yok. Kafeye ismini müşterileri verecek. Bir ay süre koymuşlar, gidip form dolduruyorsunuz, eğer sürenin sonunda sizin öneriniz kabul edilirse artık oranın devamlı konuğusunuz, gittiğinizde her şey beleş.
Valla tanıtım açısından çok iyi fikir! Ben bile şimdiden isim düşünmeye başladım. '

Savaş Özbey - Hürriyet
Yayın Tarihi : 21 Şubat 2009 Cumartesi 16:10:17


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?