Marmara Bölgesi'nde, İstanbul iline bağlı bir ilçe olan Üsküdar, doğusunda Ümraniye, güneyinde Kadıköy, kuzeyinde Beykoz, batı ve kuzeybatısında İstanbul Boğazı ile çevrilidir. Kocaeli yarımadasının batı kesiminde yer alan ilçe toprakları İstanbul Boğazı kıyılarından hafif eğimli tepeler ve geniş sırtlarla doğudan batıya doğru yükselmektedir. İlçenin en yüksek noktaları Büyük Çamlıca Sefa Tepesi (268 m.), Küçük Çamlıca Tepesi (229 m.) olup, Vaniköy'deki Kandilli Tepesi ile Beylerbeyi'ndeki Güzel Tepe ilçenin diğer yükseltileridir. İlçe topraklarında günümüzde akarsu bulunmamaktadır.
Boğaziçi kıyı şeridi ilçe sınırları içerisinde Küçüksu'dan başlayarak Haydarpaşa'da sona erer. Harem, Salacak, Üsküdar, Kuzguncuk, Beylerbeyi, Çengelköy, Vaniköy, Kandilli ilçenin belli başlı iskeleleridir.
Üsküdar'ın büyük bir bölümü yerleşim alanları olup, bunların başında Acıbadem, Altunizade, Bağlarbaşı, Beylerbeyi, Kuzguncuk, Çengelköy, Kandilli, Kısıklı ve salacak gelmektedir.
Deniz seviyesinden 136 m. yükseklikte olan ilçenin Yüzölçümü 36 km2.dir. 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 495.118'dir.
İlçenin iklimi Marmara Bölgesi'nin özelliğini göstermektedir. Yazları sıcak ve kurak ilkbahar sonbahar ve kıs ayları ise genelde yağmurlu geçer. Yıllık ortalama sıcaklık 15 derecedir. İlçenin doğal bitki örtüsü ormanlarla kaplı olup, kıyılarda makilere rastlanır. Ormanlarda Oomanaltı flora ve maki elemanları, ormangülü, kocayemiş, funda, cali türleri, kızılcık, üvez, böğürtlen bulunmaktadır. Ayrıca Vanikoy, Fethi Pasa, Küçük Çamlıca, Adile Sultan, Validebağ, Münir Bey, Abdülmecit Efendi koruları ilçenin doğal bitki örtüsünü oluşturmaktadır.
İlçenin ekonomisi balıkçılık, ticaret ve turizme dayalıdır. İlçede belli başlı bazı alış veriş merkezleri bulunmaktadır. Ayrıca sanayii ve ticari kuruluşlarının yönetim merkezleri bulunmaktadır. Tarihi ve doğal kültür varlığının çokluğu nedeni ile iç ve dış turizm açısından önem taşımaktadır.
MÖ.VII.yüzyılda Khalkedon'da (Kadıköy) kurulan Grek kolonisinin iskelesi ve tersaneleri bugünkü Üsküdar'ın olduğu yerde bulunuyordu. Hrisopolis (Altın Şehir) denilen bu yerleşimin Pers işgali sırasında Anadolu'da toplanan vergilerin saklanmasından ötürü bu ismi aldığı söylenmektedir. Bir başka söylentiye göre de Hrisopolis Agamemnon'un oğlu Krizes Anadolu'ya kaçmış ve Üsküdar'da ölmüştür. Bu nedenle de buraya bu isim verilmiştir. Bazı kaynaklara göre de Üsküdar'ın karşısındaki yakadaki evlerin çatıları gün batımında parladığından ötürü Altın Şehir ismi verilmiştir. Bu konuda kaynaklarda bir çok iddialar ileri sürülmektedir. Bunlardan bir başkasına göre de, Skitos Grekçede tabaklanmış ham deridir. O çağlarda deriden yapılan kalkanların imalat yeri Üsküdar'ın bulunduğu yerdi. Roma döneminde bu isim Skutari biçiminde değiştirilmiş ve zamanla Üsküdar haline dönüşmüştür.
MÖ.508'de Pers Kralı Darius Üsküdar'ın bulunduğu bölgeyi de egemenliği altına almıştır. Ardından kentin çevresini kuşatan surlar yaptırmış ve buradan geçen gemilerden taşıdıkları malın değerine göre geçiş parası almaya başlamıştır. Ksenephon MÖ.404 yılında On Binlerin Dönüşünde hayatta kalanların Hrisopolis'e geldiklerini, kısa bir süre burada yaşadıklarını ve ellerinde kalan ganimetleri burada sattıklarını yazmaktadır. Büyük İskender'in egemenliğinden sonra, MÖ.280de bir süre Bthynia Krallığının hakimiyetinde kalmıştır. Bunu Arapların sürekli saldırıları izlemiştir. Bizans İmparatoriçesi 783te burada Arapları yenmiş ve Bizans egemenliği uzun süre devam etmiştir. Bizans döneminde küçük bir kasaba görünümünde idi. 963'de Nikeforos Fokas kendini burada imparator ilan ettirmiş ve iktidarı ele geçirmiştir. 1097'de Haçlı ordusu Üsküdar bölgesini üs olarak kullanmıştır.
Sultan Orhan Gazi (1324-1361) Hrisopolis'in önlerine kadar gelmiş, İmparator III.Andronikos bunu önlemek için Üsküdar çevresinde Sultan Orhan Gazi ile savaşmışsa da yenilmiştir. Tarihi kaynaklardan Sultan Orhan Gazinin Bizans prensesi Theodora ile evlendiği ve 1348'de kayınpederi İmparator VI.Ioannes Kantakuzenos'u ziyaret etmek için Üsküdar'a gelmiştir. Ardından Orhan Gazi Venediklilere yenildiği için Osmanlılardan yardım isteyen Ceneviz donanmasına destek olmak amacıyla Kadıköy ve Üsküdar'a süvari kuvvetleri göndermiştir. Bunun sonucu olarak da Osmanlılar Boğaz'ın bu kilit noktasında yerleşmişlerdir. Böylece İstanbul'un fethinden bir yüzyıl önce Üsküdar ve Kadıköy Osmanlıların hakimiyetine geçmiştir.
Yıldırım Beyazıt döneminde (1389-1402) Üsküdar'da yaşayan Müslümanların davalarına bakmak üzere buraya bir kadı görevlendirilmiştir. Ancak Yıldırım Beyazıt'ın Timur'a yenilmesinden sonra Bizanslılar buraya yeniden hakim olmuştur. Çelebi Mehmet Üsküdar ve çevresini tekrar Osmanlı topraklarına katmış, İstanbul'un fethinden sonra da Fatih Sultan Mehmet, buradan göçen Bizanslıların yerine Anadolu'dan Türkleri getirerek yerleştirmiştir.
Fatih Sultan Mehmet döneminde İstanbul dört kadılığa ayrılmış ve bunlardan biri de Üsküdar Kadılığı'dır. Osmanlı döneminde Üsküdar'da yeni bir yapılanmaya başlanmış, cami, türbe, hamam, medrese, çeşme gibi yapılar peş peşe birbirini izlemiştir. XVI.yüzyılda İstanbul'un en önemli semtlerinden biri olan Üsküdar'da büyük bir nüfus yoğunluğu görülmektedir. Anadolu'ya ve İran'a kadar ulaşan ticaret yolları da Üsküdar'dan başlamakta idi. Yine bu dönemde ele geçen bir belgeden 1565 tarihinde Üsküdar ile İstanbul arasında sürekli kayık seferleri yapıldığını öğreniyoruz.
XVII.yüzyılın ilk yarısında Sultan IV.Murat döneminde yapılan bina sayımında Üsküdar'da 12 saray, 12 cami ve mescit, 5 medrese, 4 Darülkurra, 3 imaret, 11 aşhane, 6 tekke, 5 hamam, 4 kervansaray ve çok sayıda han ve dükkanların bulunduğu öğrenilmektedir. Yine bu dönemde Sultanlar burada çeşitli külliyeler yaptırmışlardır. XVIII.yüzyılda ise Üsküdar kıyılarında, Çamlıca Tepesi eteklerinde köşk ve sarayların çoğaldığı bilinmektedir. Bu dönemde Üsküdar yerleşim yeri olduğu gibi, aynı zamanda da bir sayfiye yeri idi.
Üsküdar'ın Osmanlı dönemindeki bir diğer özelliği de her yıl Mekke ve Medine'ye giden hacı adaylarının oluşturduğu Surre-i Hümayun törenlerle buradan uğurlanırdı.
1867'de çıkarılan vilayetler nizamnamesine göre İstanbul'da valilik kurulmamış bu görev Zaptiye Müşirliği tarafından yürütülmüştür. 1877'de Üsküdar Zaptiye Nezaretine bağlı Mutasarrıflık haline getirilmiştir. XIX.yüzyıl sonlarında Üsküdar'a Adalar, Beykoz, Gebze, Kartal ve Şile kazaları bağlı idi. Cumhuriyetin ilanından sonra diğer sancaklar gibi vilayet olan Üsküdar 1926'da İstanbul iline bağlı ilçe konumuna getirilmiştir.
İlçede günümüze gelebilen tarihi eserler arasında;
Kız Kulesi, Rumi Mehmet Paşa Camisi, Aziz Mahmut Hüdai Camisi (1598), Ayazma Camisi (1760), Beylerbeyi Camisi, Selimiye Camisi (1805), Altunizade Camisi (1865), Mihrimah Sultan Külliyesi (1547), Şemsi Ahmet Paşa Külliyesi (1580), Atik Valide Camisi (XVI.yüzyıl), Çinili Cami (1640), Ağa Cami (1635), Ahmet Çelebi Mescidi (1567), Yeni Valide Külliyesi (1708-1710), Karaca Ahmet Türbesi, Ahmediye Camisi (1721), Selmanağa Camisi (1506), Baki Efendi Camisi (1644), Bulgurlu Mescidi (XVII.yüzyıl), Çengelköy Mescidi (1835), Davut Paşa Camisi (XVI.yüzyıl), Fıstıklı Mescidi (XVII.yüzyıl), Gülfem Hatun Camisi (XVI.yüzyıl), Kaptan Paşa Camisi (XV.yüzyıl), Karaca Ahmet Camisi (1855), Kerime Hatun Camisi (1754), Küçük Selimiye Mescidi (XIX.yüzyıl), Nasuh Tekkesi Camisi (1685), Sinan Paşa Mescidi (1547), Süleyman Paşa Camisi (1686), Taşçılar Camisi, Silahtar Abdurrahman Ağa Camisi, Üryanizade Mescidi (XIX.yüzyıl), Paşa Limanı Camisi (1766), III.Ahmet Çeşmesi (1728-1729), İsmet Bey Çeşmesi (1812), Meydan Çeşmesi (1831), Ahmet Efendi Çeşmesi, Hüseyin Avni Paşa Çeşmesi, Beylerbeyi Sarayı (ilk yapımı1829, 1861-1865 tekrar yaptırılmıştır.), Selimiye Kışlası, Adile Sultan Kasrı (1853), Abdülaziz Av Köşkü (1856), Çamlıca Kasrı, Neo-Klasik üsluptaki Kuzguncuk İskelesi, Çamlıca İlya Profiti Rum Ortodoks Kilisesi (1831), Beth Yakov Sinagogu (Büyük Sinagog), Virane Sinagogu (Küçük Sinagog) (1884), Ayios Yeorgios Rum Kilisesi (1821), Ayios Pantelemion Kilisesi (1831), Ayios İoannes Rum Ortodoks Ayazması, Surp Krikor Losavoriç Kilisesi, Sultan II. Selim'in Paşalimanı Ambarları (1798-1799) bulunmaktadır. Boğaziçinde Türk sivil mimarisinin örnekleri olan yalı ve köşklerin bir kısmı Üsküdar ilçesi sınırları içerisindedir. Bunların başında Fethi Ahmet Paşa, Sadullah Paşa, Mahmut Nedim Paşa, Recaizade Ekrem Bey, Edip Efendi, Abud Efendi, Kıbrıslılar ve Kont Ostrorog yalıları, Cemil Molla Köşkü, Mimar Abidin Mortaş Yalısı, Hafız Ahmet Paşa Yalısı, Serasker Avni Paşa Yalısı gelmektedir.
Ayrıca ilçede Fethi Paşa Korusu, Büyük Çamlıca Korusu, Cemil Bey Korusu, Kandilli Korusu, Cemile Sultan Korusu bulunmaktadır.
Kenthaber Kültür Kurulu