27
Aralık
2024
Cuma
ANASAYFA

Vatan Gazetesindeki röportajım...


Vatan Gazetesinden Devrim Sevimay’ın benimle yaptığı röportajın bir kısmı bugün Vatan Gazetesinde yayınlandı, bir kısmı da yarın yayınlanacak.

Röportajın bugün yayınlanan kısmını sizinle paylaşıyorum. Yarın yayınlanacak kısmını da yine bu sütunlarda sizinle paylaşacağım:

“Erdoğan hep seyahatte, Ankara’dan kaçıyor, çünkü kaldıramıyor”…

Vaktinin üçte ikisini yollarda geçiren bir Başbakan var karşımızda. Çünkü Ankara'dan kaçma ihtiyacı duyuyor. Ankara'yı ne sinirleri ne bilgisi kaldırıyor. Her ikisi de Türkiye'yi yönetmeye yeterli değil. Dünyada hangi işi, vaktinin üçte birini vererek idare edilebilirsin?



• Başbakan Erdoğan'ı hakkında analiz yapacak kadar tanıyor musunuz?
Tanırım evet. Nazlı Hanım'ın sayesinde tanışmıştık. Özellikle Erdoğan'ın iktidara geldiği tarih ve ondan evvelki 5-6 senesini kapsayan dönemi iyi tanıyarak geçirdiğimi söyleyebilirim. Sanırım Pınarhisar'da 6-7 kere ziyaret ettim, ondan önce ve sonra da hemen her hafta görüşürdük.

• Bu kadar görüştüğünüze göre herhalde sevdiğiniz, takdir ettiğiniz de biriydi?
Elbette çok severdim. Çok hakiki bir insandı. Meselâ Erdoğan o zaman iftara, fakir evine gittiği zaman, basına haber vermeden gider; basının haberi olur ise iptal ederdi o ziyareti. Ben o Erdoğan'ı sevdim. O Erdoğan fakir fukarayı gördüğü zaman gözü hakikaten yaşamdı. O Erdoğan yolsuzluk meselesi konuşulduğunda gerçekten gözleri öfkesinden çakmak çakmak olurdu. Ben o Erdoğan'ı sevdim. Erdoğan o zaman 100 dolarlık saat takar, bin dolarlık saat takanlarla alay ederdi. Ben o Erdoğan'ı sevdim. Çünkü hakiki buldum. Ama bugün yerinde yeller esiyor.

• Sizin açınızdan ipler ne zaman koptu?
Erdoğan'ın hakiki olmadığını, doğruyu söylemediğini görmem, hemen iktidarın ilk aylarında oldu. Bilkent'teki bir kurucular kurulu toplantısında partinin içtüzüğünü değiştirip, padişahlığını ilan ettiği anda ben koptum. Daha kararlar gösterilmeden karar defteri dolaştırıldı, çarşaf liste kaldırıldı ve resmen padişahlığını ilan etti. Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'na belediyelerdeki yolsuzlukların da denetlenmesini önerdim. Bunu dediğime çok kızdılar. Bu ikinci kopma oldu. Sonra yoksullukla mücadele etmeyeceklerini gördüm. Sıkı sıkı sarıldıkları IMF programında yoksullukla diye bir şey mücadele yok. Onlar yoksullukla mücadeleden ilkokul kitaplarını, kömürü bedava dağıtmayı anlıyor. Vaat ettiği hiçbir şeyin gerçek olmadığını anladığım anda da istifa ettim.

• Eğer gerçekten dediğiniz kadar değiştiyse sizce niye değişti?
İktidarda olmak. Düşünsenize, bir zamanlar kendisine etmedik hakaret bırakmayan İstanbul burjuvazisi gelip yağ çekmeye başladı. Şu anda müthiş bir iltifat görüyor. Oysa ki bu iltifat kendisine değil, giydiği kavuğa gösteriliyor. Ama Erdoğan bunlardan etkilendi. Zamanında VlP'ten geçirilmeyen biriyken şimdi özel uçaklarının olması onu etkiledi. Bu psikolojik ezikliklerin bir patlaması oldu. Lükse düştü. Her şeyin reklamını yaptırmaya başladı. Erbakan'ı taziye için aradığının bile reklamını yaptırıyor.

• Bunlar çok ağır eleştiriler...
O kadar ağır, çünkü ne yazık ki karşımda çok acıklı bir portre görüyorum. Birincisi, üç senenin sonunda devlet adamlığına hiçbir şekilde yükselemeyen bir insan görüyorum. Görgü eksikliğini devamlı hissettiren bir insan görüyorum. Meselâ eskimiş ayakkabılarını satışa çıkartıyor. Anlıyor musunuz ne demek istediğimi? Devletlerarası ilişkiyi "My friend Tony! My friend Berlusconi!" demek sanan bir insan görüyorum. Vaktinin üçte ikisini yollarda geçiren bir Başbakan var karşımızda. Çünkü psikolojik olarak Ankara'dan kaçma ihtiyacı duyuyor.

• Bu ilginç bir gözlem; niye kaçıyor sizce?
Kaldıramıyor ki burayı. Ne sinirleri kaldırıyor,
ne bilgisi kaldırıyor. Her ikisi de Türkiye'yi yönetmeye yeterli değil. Ben size bir şey sorayım: Dünyada hangi iş, vaktin üçte ikisi gelmemekle idare edilebilir? Bakkal dükkanını bile haftanın dört günü gitmeyerek idare edebilir misiniz?

• Gitmeden nasıl ilişki kuracak; oralara da Türkiye adına gitmiyor mu?
O işler Dışişleri Bakanı Gül'le Kürşat Tüzmen'in işi. Ama eğer Sayın Başbakan Gül ve Tüzmen'in görevlerine talipse, o zaman yerine başka bir Başbakan bıraksın. Türkiye'nin içişleri, adalet, eğitim, yoksulluk, Güneydoğu, güvenlik meseleleri de var. Sonra arada bir gelip bir laf ediyor "Kürt sorunu" diye, ortalık karışıyor. Bütün dünyayı geziyor. İzmir'de depremler oldu, ama İzmir'i ziyaret etmiyor. Böyle bir Başbakan olur mu?

Başbakan siyasi popstar!

• Yine de Başbakan'ın halkın hiç değilse bir bölümünden destek görmeye devam ettiği kesin; bunu neye bağlıyorsunuz?
Halk eninde sonunda neticeye bakar. Ancak Erdoğan bir propaganda sihirbazıdır da... Kendisi Machiavelli'yle (Siyaset-ahlak ilişkisini önemsememekle eleştirilen Rönesansın öncülerinden siyaset bilimci) Göbels (Hitler'in Eğitim ve Propaganda Bakam) karışımı bir propaganda sistematiği uyguluyor. Bunda da çok başarılı. Dünyada Tayyip Erdoğan kadar halka, onların üslubuyla hitap etmeyi başaran başka bir başbakan yok. Erdoğan tam bir siyasi popstardır. Aldığı neticeler de bir siyasi popstarın alacağı neticeleridir.

• Ama bu aralar biraz sinirli. YÖK, Cumhurbaşkanı, muhalefet, medya... Hepsiyle ilgili ağır sözleri var. Hatta Milliyet gazetesi argoya kaçan bazı ifadelerini alt alta koyup, haber bile yaptı. Sizin tanıdığınız Erdoğan'ı özellikle bu dönemde sinirlendirecek ne var?
Aslı budur! Erdoğan ancak kendisini çok kontrol edebildiği veya verilen yazıları okuduğu zaman başarılıdır. Üç-dört metin yazarı var; halka seslenirken de grup konuşmalarında da hep onların yazdıklarını okur. Ama irticalen konuştuğunda ipin ucu kaçıyor. Ayrıca bir şey daha iddia ediyorum: Tayyip Erdoğan, ne Mumcu'nun, ne Baykal'ın, ne Bahçeli'nin, ne Ağar'ın önüne canlı yayında teke tek çı-ka-maz! Meclis'e de gelmiyor zaten; Genel Kurul'da konuşmaktan kaçıyor.

• Gazetecileri kabul edip sorularını yanıtlamasını konuşmaktan saymıyor musunuz?
Doğrusu bu sorunuzu yadırgadım; gazeteciler siyasetçi mi?

• Daha iyi değil mi?
Ama kiminle teke tek konuşuyor Erdoğan? Fatih Altaylı'yla... Emin Çölaşan'la teke tek konuşsun da görelim. Şimdi bir de "embedded (iliştirilmiş) gazetecilik" başlattılar; artık uçakta kabul ediyor gazetecileri. Böyle şey olur mu?

Özkök orduyu siyasetin dışına çıkardı

• 3 Ekim'in de etkisi olabilir mi? Bu tarihten sonra rahatladığına dair yorumlar yapılıyor?
Yalnız AB meselesinde değil, birçok konuda kendisini rahat hissediyor. ABD konusunda, finans kuruluşlarının desteğinde de kendisini rahat hissediyor. Ve tabii içeride de ciddi bir rekabet görmüyor. Yani ordudan korkusu kalmadı. Eskiden siyasiler, hele de İslami kanattan gelenlerin içinde bir korku olurdu. Ama şimdi korku morku yok. Genelkurmay Başkanı Özkök orduyu siyaset denkleminin dışına çıkarttı. Bu cümlemin altını çiziyorum: Hilmi Özkök orduyu siyasetin dışına çıkardı!

• Türkiye'nin demokrasi tarihine geçecek bir durum yani?
Tarih nasıl yazar bilemem. Bir Paşa çıkıp Hürriyet gazetesine beyanat vermişti, "28 Şubat'ta tankları ben yürüttüm" diye... Şimdi bu bir darbe itirafıdır. Ben bununla ilgili Genelkurmay'a ve Askeri Başsavcılığa ihbarda bulundum. Cevap bile vermediler. O zaman kusura bakmayın ben orada Özkök'ün demokratlığına inanmakta zorluk çekiyorum. Özkök bu hükümetle iyi geçiniyor. O kadar. Çünkü eğer hakikaten demokratsa bu ihbara bir yanıt verirdi. Bakın size hiç lafı evelemeden gevelemeden söyleyeceğim: Türkiye'nin, dünyanın 4.büyük orduya sahip olması kesinlikle şarttır. Türkiye'de jandarma kuvvetinin, İçişleri Bakanlığı'mn kontrolü altında bütün Türkiye'de görev yapabilmesi de esastır. Ama ben askerlerin siyasete karışmamalarını istiyorum. Sadece bu hükümetle iyi geçinmelerini değil, hukuk devleti ve Türkiye Cumhuriyeti'yle de iyi geçinmelerini istiyorum.

• "Bu hükümetle iyi geçinmek" askerin AB politikası olamaz mı?
Sayın Özkök'ün böyle bir yorum yapma hakkı yok. Askerin bir AB politikası olamaz. AB politikası hükümetin olur, Meclis'in olur. Askerin güvenlik politikaları olur. Kıbrıs'la ilgili güvenlik, Irak'la ilgili güvenlik, Ege'yle ilgili güvenlik, Kafkaslarla ilgili güvenlik... Bunun aksi halini düşünmek Türkiye için güvenlik sorunu yaratır.


Yayın Tarihi : 7 Kasım 2005 Pazartesi 17:38:06


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?