DİASPORADA BAŞLAYAN HUZURSUZLUKLAR: Mısır haricinde en eski ve en kalabalık Yahudi yerleşiminin bulunduğu Babil’de İkinci Tapınak dönemimde ortaya çıkan, bir bakıma Yahudilerin kendi sebebiyet verdikleri bir siyasal gelişme kültür farklarından doğan önyargıları kızıştırmaya başlayacaktır.
Talmud’da çok iyi tanıtılan Nehardea kentinde, dokuma işçisi olarak çalışan Hasinai (Asineus) ve Hanilai (Anileus) adlarında iki kardeş, patronları tarafından çok şiddetli ve onur kırıcı bir biçimde cezalandırılınca kentin varoşlarına kaçmışlar, kendileri gibi hoşnutsuz Yahudilerden bir grup toplayıp soylu sınıfın yaşadığı kent ve, kasabalara saldırıp yağmalamaya başlamışlardı. Zamanla büyük güç kazanıp Part* ordusuna karşı savaşmayı da göze almış, galip gelmişlerdi. Part Kralı II. Artabanus’un başı isyan çıkaran satraplarla dertte olduğu için, İ.S.18 yılında bu çelik yürekli iki kardeşle anlaşıp bir vilâyetin tüm yönetimini onlara bırakmayı uygun gördü. Doğallıkla, oranın hâsılatından kendisine vergi ödenecekti. Bu yönetim, soylu bir kadın işleri karıştırıncaya kadar onbeş yıl sürecekti. Hanilai, Part komutanlarından birinin güzel karısına fena halde abayı yakmıştı. Kocayı öldürdü; kadınla evlendi. Bir zamanlar, kendisi gibi (Musa öğretilerine karşın) yabancı bir kadınla evlenmiş Kral Süleyman’a benzer şekilde aşkı uğruna, kendi evinde karısının alelacayip putlara tapmasını sineye çekiyordu. Bunu yoldan çıkma kabûl eden ordusu ve kardeşi Hasinai, Tanrının bunun hesabını kendilerinden soracağı iddiası ile onu şiddetle uyardılar. İnancı en zayıf Yahudi bile, kavminin onuru uğruna kılıcını kullanmakta hiç tereddüt etmezdi. Yahudilerin binlerce yıllık dışlanmaları, belki, bu ödün tanımaz, başkalarının inancına saygısız tavırlarından kaynaklanmıştır. Bu tavır, anayurtlarından ve dillerinden yoksun kaldıkları için içine girdikleri egemen toplumlara kültürel asimilasyonlarına, Roma İmparatorları ve Part Krallarının tanıdıkları ayrıcalıklara ve gösterdikleri lütuflara karşın farklı konumda kalmalarına neden olmuştur. Nitekim Hasinai, Hanilai’ın gözü önünde onun soylu karısını putperestlik inancından dolayı ağır biçimde tahkir etti. Bunun üzerine kadın Hasinai’yi zehirleyecek; Hanilai de ister istemez Yahudilerle Part Ordusu arasında çıkan çatışmaya dahil olacaktır. Önce, Artabanus’un damadı olan Parthia Valisi Mithradates’i esir almayı başardı. Fakat Artabanus’un öç almasından korkarak özgürlüğünü bağışladı. Fakat çıkan yeni çatışmada, Mithradates’in komutasındaki Babilliler Yahudileri hezimete uğrattılar. Şerrinden yaka silktikleri Hanilai’yi de öldürdürler. Katliamdan korkan Yahudi halk Dicle Irmağı yanındaki Selevkia’a kaçtı.
Selevkia’da, aşağı yukarı eşit nüfusta olan Suriyeliler ve Yunanlılar birlikde yaşar; sürekli olarak kent kontroluna egemen olma mücadelesine girerlerdi. Zamanla kentte nüfusu artan ve Aramî dili konuşan Yahudiler Semitik ırkdaşları Suriyelileri desteklediler. Fakat Israel Devletinin hortlaması ihtimaline tahammül edemiyen Suriyeliler kendilerine verilen desteğe ihanet ederek Yahudi düşmanı Yunanlılarla bir olup korkunç bir Yahudi katliamı gerçekleştirdiler. Daha önce adını andığımız Roma yurttaşı Yahudi tarihçi Josephus (Yosef Ben Matityahu) bu katliamda boğazlanan Yahudi sayısını 50.000 olarak verir. Kılıç artığı Yahudiler, Parthia’nın kışlık başkenti Ctesiphon’a** kaçtılar. Fakat burası da onlar için güvenli değildi. Sonuçta, Nehardea’ya dönmek, oradan da Nusaybin’e yönelmek zorunda kaldılar. Orada çok sayıda Yahudi vardı; bunlardan lejyoner olanların korumasından yararlanabilirlerdi.
Öte yandan, İmparatorluk rejimini getirerek, egemenliği boyunca Roma’ya en görkemli dönemini yaşatan Augustus İ.S. 18 yılında ölmüş; yerine Claudius ailesinden gelen Tiberius (Tiberius Claudius Nero) geçmişti. Amiral ve doğa tarihçisi olan (yaşlı) Plinius’un ”tristissimus hominum-insanoğlunun en kasvetlisi” diye tanımladığı Tiberius çok muktedir bir general; fakat Devlet yönetimine çok isteksiz, münzevi kalmayı seçen bir İmparatordu. Ayrıca, kendi dinlerini diğer dinlerden tümüyle farklı ve çok üstün gören Yahudilikten nefret ediyordu. Kendisinden sonra İmparator olacak olan torunu Caligula namı ile ün yapmış Gaius Caesar’a, kendisini temsil gezilerinde, Tapınağa kurban verme zorunluluğundan uzak kalması için Yahuda’ya uğramamasını tembih etmişti.
Hatırlı senatörlerden Saturninus’un Yahudiliğe dönme karısı Fulvia, kendisine Musevîliği öğreten hocaları aracılığı ile Kudüse armağanlar göndermiş; fakat hocalar görevlerini kötüye kullanarak armağanların üstüne yatmışlardı. Tiberius bunu sebep göstererek, Yahudilerden nefret eden danışmanı Sejanus’un da önerisi ile Senato’ya Roma’daki tüm Yahudilerin ve dönmelerin sürülmesi konusunun ele alınması talimatını verdi. Daha sonra (bazı istisnalarla) tüm İtalya’daki Yahudileri de sürgün edecektir. Sürgünü kabûl etmeyenler ebediyen köle olacak ve zorunlu çalışmaya tabi tutulacaktı. Josephus’un (Tacitus tarafından da doğrulanan) tanıklığına göre 4000 Yahudi (o tarihlerde sadece sürgün alan metrûk bir ada olan) Sardunyaya sürülmüş (Tacitus bu rakama bazı Mısırlıların da dahil olduğunu ileri sürer). Sebt ve diğer bayram günleri çalışmaya razı olmayan Yahudilere de baskı uygulanıyor, cezalandırılıyorlardı. Son derece coşkulu bir Yahudi düşmanı olan Sejanus’un ölümünden sonra Tiberius Yahudilerin takibatı ile ilgili kararı iptal etti.
37 yılında tahta çıkan Caligula ise buyruklarının kutsal kabûl edilmesi isteğine karşı çıkan Yahudilere iyi gözle bakmıyordu. Genel politikaya uyarak sürdürdüğü zoraki hoşgörü ile güvendiği Herod Agrippa’yı Ürdün Irmağı dolayındaki Batanea veTrachonitis valiliğine atadı. Sinagoglarına heykellerinin dikilmesini istediği İskenderiye ve diğer bazı kentlerdeki isyanları büyük bir zulümle bastırdı. 39 yılında şakşakçısı Agrippa’nın isyan planlamakla suçladığı Herod Antipas, Galile ve Peres valiliğinden alınıp sürgüne gönderildi ve Yahuda’nın büyük kısmı muhbir Agrippanın egemenliğine geçti. 40 yılında İskenderiye’de Yahudiler ve Yunanlılar arasındaki çıkan kavgada Yahudiler İmparatora saygısızlıkla suçlandılar. Yavne kentinde Caligula için dikilen sunağı Yahudiler yıktılar. Akıl dengesi zaten yerinde olmayan Caligula buna gösterdiği tepki ile bir heykelinin Kudüs Tapınağına dikilmesini buyurdu. İç savaştan korkan Suriye Valisi Publius Petronius bu emrin yerine getirilmesini bir yıl erteletti. Agrippa da Caligulayı bu işten vazgeçmeye ikna etti (malûm Yahudilerin Tapınak kavgası bugün hâlâ Musevî-İsevî-Müslüman üçlüsü arasında bütün hışmı ile devam ediyor. Hatta aynı din ve mezhebin mensubu Yunanlı ve Ermeni papazları arasında, bu kez milliyetçi söylemle, bu kutsal mahalde, tekme tokat kavgaya yeni tanık olduk).
Claudius Caesar (Tiberius Claudius Drusus Nero Germanicus) bile Yahudilere özel bir düşmanlığı olmamakla beraber onları Roma dışına çıkarmak istiyor; bir huzursuzluğa meydan verme korkusu ile bunu göze alamıyordu. Fakat onların sinagoglarda ve başka yerlerde grup halinde toplaşmalarını yasakladı. Yaşlı Plinius’un yeğeni tarihçi Plinius’un yakın arkadaşı Romalı tarihçi Suetonius’un tanıklığına göre “Chrestus” olayı denilen, fakat aslında ne olduğu anlaşılmayan bir söylenti İmparatorun Yahudileri Romadan tekrar sürmesine yol açmıştır. 49-52 yılları arasında Aziz Paulus’un Küçük Asyada yaptığı misyonerlik gezileri huzuru kaçırıyor; “Chresto Impulsore” denilen, Yahudiler içine gizlenmiş bir “Mesih”in Roma’da nifak tohumları attığı şayiası dolaşıyordu. Bu olayın pek kolay bir açıklaması olmadı ama; artık Romalıların, birbirine benzeyen ama birbirine düşman bu iki din mensuplarını birbirinden ayırt edemedikleri anlaşılıyor. Herod Agrippa’nın 44 yılındaki ölümünden çok geçmeden, yaklaşık 30 yıl boyunca Roma’daki Yahudiler sürekli takibe uğrayacaklar; iki kez kentten sürgün edileceklerdir. Zaten Roma’da, Yahudilere karşı duyulan korku, gıpta dolayısıyla nefret çok zamanlar önce Cicero tarafından da dile getirilmişti.
Artık, Yahudilerin, zenginlik ve siyasal itibarları ile kendilerini kabul ettirdikleri eyalet ve ülkelerde de altlarındaki zemin kayıyor; ikinci Tapınak döneminin de sonuna geliniyordu…
*Part’lar : İ.Ö.247-İ.S.224 yılları arasında İran’ın, o zaman “Parthia” denilen hemen hemen bugünkü Horasan bölgesi üzerinde devlet kuran toplum. Ahameniş Hükümdarı I. Dareios zamanındaki bir yazıtta “Parthia” bölgesi adı geçer; ama yönetiminin nasıl olduğu belli değildir. İskender fetihleri zamanında “Hyrkania ile birleştirilmiş.
** Ctesiphon: Yeni İran dilinde “Tisfun”; Ortaçağ Arapça metinlede “Taysafun”; Araplarca “Al Madain-Maden" de denilen yer.