FİLİSTİN KURTULUŞ ÖRGÜTÜ LİDERİ YASER ARAFAT’IN MÜCADELESİNİN UZLAŞMA ARAYIŞINA GİDEN SONU:
![]() |
İzak Rabin, Bill Clinton, Yaser Arafat, 1993’de Washingtonda, Oslo Mutabakatını imzalama töreninde |
Şu anda tüm Dünyayı kaplamış Orta Doğu ve Afganistan odak noktalı terörün çıbanbaşı İsrael-Filistin mücadelesini yeni bir merkez Tunus’tan yönetmeye başladığını bildirdiğimiz Yaser Arafat’ın kullandığı yeni taktikleri ve İsrael’le barış arayışı politikalarını kaldığımız yerden anlatmayı sürdürelim.
Yeni merkezinde, 1980’ler boyunca Libya, Irak ve Suudî Arabistan’dan aldığı malî destekle örgütünü yeniden güçlendiren Arafat, bu yardımla, Aralık.1987’de, Erez kontrol noktasında bir İsrael askerî aracının bir Filistinli gruba çarparak dördünün ölümüne sebebiyet vermeleri vesilesiyle, Batı Şeria ve Gazze Şeridinde’ki Filistinli gençleri motive ederek, “intifada-baştan savma“ denilen, İsrailli zabıta güçlerine ve Ordu tanklarına karşı taşlı, sopalı protesto hareketlerini başlattı. Bu taşlı tepkilerin süregelmekte olduğu Nisan 1988’de, FKÖ’nün “El Asifa” denilen askerî kanadının komutanı “Ebu Cihad” namı ile tanınan Halil İbrahim el-Vezir bir İsrael komando ekibi tarafından Tunus’taki evinde vuruldu. Arafat çok değerli bulduğu bu ideal arkadaşı için Şam’da bir cenaze töreni düzenletti. Bir yandan da, Batı Şeria’nın bir çok yöresinde vergi gibi bazı Devlet yükümlülüklerine karşı boykot başlatılınca İsrael polisi evlere baskın yaparak zorla tahsilat yoluna gittiler. Bunu fırsat bilen şiddet yanlısı Filistin örgütlerinden “Hamas” ve “İslamî Cihat” intihar bombacıları ile İsrael’in sivil halkı arasında teröre girişti.
![]() |
Barış için çabalayan İsrael devlet adamı Şimon Peres |
Arap ve diğer İslam ülkelerince, zaten Filistin’i temsil edecek tek örgüt kabûl edilmiş FKÖ ise, uluslar arası kamu oyunun desteğini kazanmak için, artık meşru bir zeminde faaliyet gösterme yoluna gitti.. 15.Kasım.1988’de “Filistin Devlet”ni kurduğunu ilân etti. Birleşmiş Milletler Örgütüne kabûlü sağlayabilmek için, Arafat 13-14.Aralık tarihlerinde, BM Güvenlik konseyinin (22.Kasım.1967’de oybirliği ile alınmış olan) 242 sayılı kararını kabûl ve Devlet terörizmi dahil her türlü terörizmi reddettiğini açıkladı. Britanya Büyükelçisi Lord Caradon’un önerisi ile alınmış bu karar: Orta Doğudaki 1967’deki 6 gün Savaşı öncesine kadar çizilmiş sınırların sabit kalmasını; İsrael’in bu savaşta işgâl ettiği topraklardan çekilmesini öngörüyordu. Arafat’ın bu kararı kabûl etmesi, İsrael Devletinin kuruluşunun tanınmaması politikasından vazgeçtiğini ifade ediyordu. 242 sayılı karar yayınlandığında İsraelle Ürdün, Mısır, Lübnan arasındaki müzakerelerde bir çıkış yolu bulunamamıştı. Suriye, 1972’de bazı koşullarla uyabileceğini ifade etmiş. 1973 “Yom Kippur Savaşından sonraki ateş kes anlaşmasında, bu kararın içeriğini de kapsayan 338 sayılı kararı resmen kabûl etmişti. Mısır ise, daha önce belirtildiği üzere, İsrael ile kavgasını, Mart.1979’da ABD Başkanı Jimmy Carter’in aracılığı ile Washington adlaşmasına bağlayarak sonlandırmıştır.
Artık, Arafat’ın yeni görüşü de İsrael’in ortadan kalkması değil; 1949’daki ateş kes sınırları temel alınarak, Batı Şeria ve Gazze Şeridi içinde Filistin Devleti kurulması idi. Arafat Nisan.1989’da Filistin Ulusal Konseyinin Merkez Kurulu tarafından Filistin Devlet Başkanı seçildi. Bu şekilde bir güven ortamı yaratarak sempati toplayan Arafat ve yakın arkadaşları, 1990’ların başında gizli gizli İsrael ile temasa geçip anlaşma hazırlıkları yapmaya başladılar.
Ancak, Arafat’ın Irak Başkanı Saddam Hüseyin’in Kuveyti işgâlini desteklemesi, ardından ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin Irak’a saldırısını, yardımcısı Ebu İyad’ın ikazına karşın kınaması işleri karıştırmıştır. ABD’nin ona güveni kalmamış; ABD ile ekonomik bağları olan Arap ülkeleri de ona karşı soğumuştur. Öte yandan, şiddet yanlısı Araplar ise FKÖ’ne yaptıkları malî destekleri kesip terörist Filistin örgütlerini desteklemeye başlamışlar; bu arada hararetli Irak yanlısı Ebu Nidal ılımlı Ebu İyad’ı! Ocak. 1991’de öldürmüştü. ABD’nin FKÖ ile dostluk ilişkilerin ara vermesi ile Arafat İsa’ya da, Musa’ya da yaranamaz durumda kaldı Ve bu acayip gelişme, 1991’de, Madrid’de İsrael’in Lübnan, Ürdün ve hattâ bazı Filistin grupları ile barış görüşmelerine oturduğu Konferansa FKÖ’nün çağrılmaması sonucunu doğurmuştu. Aralık.1992’de, Madrid Görüşmeleri temelinde, Londra’da yapılan bir toplantıda, FKÖ’nü dışlayarak bir Filistin çözümüne varılmasının pek olanaklı olmadığının ayrımına varan İsrael Dışişleri Bakan Yardımcısı Yossi Beilin ile Norveçli “Siyaset Araştırmacısı” Terie Red, FKÖ temsilcisi Ahmed Kürevî ve İsraelli tarih profesörü Yair Hirschfeld ile bir gizli toplantı yaptılar. Bu toplantıda vardıkları mutabakat üzerine Kürevî ve Hirschfeld, Oslo’da tekrar bir araya gelerek, ard arda yaptıkları 14 görüşmede, İsrael Dışişleri Bakanı Şimon Peres’in de uygun gördüğü bir anlaşma eskiz’i ortaya çıkardılar. Ağustos 1993’de, Peres’in dahil olduğu Oslo toplantısında, ABD’li müzakereci Dennis Ross için bir sürpriz oluşturan “Oslo İlkeler Bildirisi”ne ulaşıldı.
![]() |
Oslo Bildirisine imza atan Rabin’in katili İsraelli öğrenci Yigal Amir |
Anlaşma: beş yıllık bir uyum sürecinde Batı Şeria ve Gazze Geçidinin bazı bölümlerinde Geçici bir Filistin yönetimi kurulmasını; bu bölgelerde İsrael yerleşiminin durmasını; mevcut İsrael yerleşimlerinin taşınmasını öngörüyordu. Zabıta ve devriye burada yerleşik ve buradan göç edip tekrar dönecek olan Filistinlilerden atanacak bir polis gücünden oluşacaktı. Eğitim, kültür, ekonomi ve sosyal yardım, doğrudan vergilendirme, turizm konularında yönetim yetkisi Filistinlilere aitti. Ortak ulaşım, iletişim, altyapı, ticaret, sanayi konularında eşgüdümü sağlayacak bir komite teşkilinde de anlaşma yapıldı.
Gerek Müslüman gerek Yahudi bir çok kesiminde çok duyarlık yaratacak olan bu anlaşmanın imzalanmasından önce Arafat, “şiddeti reddeden ve İsrael’in varlığını tanıyan” iki yazıyı imzalama cesareti göstermiştir. Buna mukabil İsrael Başbakanı Rabin de “Filistin Kurtuluş Örgütü”nü resmen tanıdığını imzası ile teyit etmiştir. İş Oslo Sürecini başlatmak için ABD arabuluculuğunda gerçekleştirecek nihaî antlaşmaya kaldı. Bu yakınlaşmada soğuk taraf (belki bir önsezi ile) İsrael Başbakanı İzak Rabin olmuştu. ABD Bqşkanı Bill Clinton’un Arafat ile tokalaşması ısrarına (öpüşme olmaması kaydı ile) zor boyun eğdi. Gerçekten de, (Arap geleneği gereği samimiyet gösterisi olarak) Arafat’ın Rabin’i öpme girişimi Clinton’un usta bir manevrası ile önlenmişti. Sonuç olarak, 13.Eylûl.1993 tarihinde, Washington D.C.’de, Filistin’e, belirlenmiş bölgelerde “İnterim-Geçici (Ara) Yönetim” tanıyan “Oslo İlkeler Bildirisi” FKÖ Başkanı Arafat, İsrael Başbakanı İzak Rabin, ABD Başkanı Bill Clinton huzurunda, FKÖ adına Mahmud Abbas, İsrael Dışişleri Bakanı Şimon Peres, ABD adına Dışişleri Bakanı Warren Christopher ve Sovyetler adına Andrei Kozyrev tarafından imzalandı.
![]() |
Arafat ve Netanyahu 16.Ekim.1998’de ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright ile |
Yaser Arafat, İzak Rabin ve Şimon Peres, Dünyaya soluk aldırmayan fanatizmin karşısında bu çok büyük cesaret isteyen uzlaşmaların karşılığını 1994 yılında, Nobel’in mutad “Barış Ödülü” ile gördüler. Beş yıllık Aradönem’in bitiminden önce (Mayıs 1996’yı geçmemek üzere) nihaî çözümü saptayacak müzakerelerin başlatılması hükme bağlanmıştı. Ne var ki, Mısır-İsrael barışında Enver Sedat’ın canını alan fanatizm, nihaî barış görüşmelerinin başlatılmasına meydan bırakmadan, bu kez, kurbanını karşı taraftan seçti. İsrael hesabına çok büyük yararlıklar göstermiş bir asker olan ve Clinton’un yanında karşılaşmalarında Arafat’a soğuk davrandığına işaret ettiğimiz İzak Rabin, 4.Kasım 1995’de Yigal Amir adında bir yobaz Yahudi öğrenci tarafından katledildi. İşçi Partisinden olan Rabin’in yerini alan Şimon Peres ne yazık ki, 1996’da yapılan seçimlerde Sağcı Likud Partisi adayı Benjamin Netanyahu karşısında % 1 gibi ufak bir farkla mağlup oldu ve İşçi Partisi iderliğini de bıraktı. Bir Filistin Devletini reddeden Netanyahu’yu Bill Clinton, 1998’de, Marylandi Wye River’de Arafatla buluşturmaya ikna etti. Görüşmeler uzadı. 1999’da Başbakanlığı alan İşçi Partisi lideri Ehud Barak, bu kez, gene Cilnton’un nihaî çözüm için Doruk toplantısına davet ettiği Camp David’de Arafat’a, “İsrael’in Şeria Batı Sahilinden İsrael yerleşiminin %95’inin boşaltılması; İsrael’in çekildiği bölgelerde Filistin Devletinin kurulması; tecrit edilmiş güvenlik bölgelerinin Filistin denetimine devredilmesi, Batı Sahilinde İsrael kontrolu altında kalan bölgeleri telafi için Filistin’e başka topraklar verilmesi; Eski kentin büyük bölümünü içine alan Doğu Kudüs’ün Filistin denetimine bırakılması; Yahudilerin “HarHa Bayit-Dağ Tapınağı” dedikleri Harem-i Şerif’de dinî egemenliğin yeniden Filistinlilere bırakılması ve diğer topraklarda ise İsrael denetiminin devamı gibi bayağı cazip öneriler yaptı ise de, bu kez, Arafat, bazı Arapların duyarlığını, özellikle, “Camp David Doruğunun Filistin davasını tümden tasfiye için düzenlenmiş bir komplo olduğunu beyan eden “Filistin İslamî Direniş Hareketi-HAMAS” sözcüsü İbrahim Goşe’nin, hiçbir uzlaşma ve empati yaklaşımına yer vermeyen tahrikâtını göz önüne alarak Kudüs kentinde İsrael’in hakkını kabûl etmediği için görüşmeler çıkmaza girdi. Bu arada Ekim ve Aralık 2001’de bazı Filistin gruplarının intihar eylemleri ve bunlara İsrael’in karşı saldırılar hız kazandı; peşinden İkinci intifada hareketleri gerçekleşti.
Arafat’ın Kudüs konusundaki çekincesi sonucu anlaşmaya varılamamasını, kabinesindeki Nebil Amr gibi yakın arkadaşları bile kaçırılmış altın bir fırsat olarak eleştirmiştir.
11.Kasım.2004 yılındaki nedeni tam teşhis edilemeyen ölümü ile Arafat’ın barış umudu veren dönemi de kapandı. Onun karizmasına sahip olmayan halefi Mahmud Abbas barış görüşmelerinin sürüncemede kalmasına gönlü elvermiyor ise de, artık meydanda Filistinlilerin aşırı şahin kanadı Hamas ile İsrael’in şu andaki anlayışı kıt liderleri tepişip; Orta Doğu barışını kilitlemede ayak diriyorlar.
Artık meydanda, adeta Dünyanın tümünü dinamitlemeye ahd-ü peyman etmiş ekstremistler kaldı. Bunlar, karşıtlarının ekstremistlerine kendi milletlerinin barış arayanlarından çok daha fazla saygı duyuyorlar. İzak Rabin’in bir yobaz Yahudi öğrenci tarafından öldürülmesi, gene aşırı fanatik Filstinlilerce büyük sevinçle karşılanmıştı.
Aynen, İsrael Devletinin yok edilmesi gerektiğini bütün Dünyaya ilân eden Şiî yobaz İran Cumhur Başkanı Ahmedinecat’ın, alelacayip kıyafetleri ile Cumartesi günleri meydana çıkan her şeyi yakıp yıkan Ortodoks Yahudilerle can ciğer fotograf vermesi gibi…
![]() |
Yobaz olsun da çamurdan olsun. İnsanlar bir şeyler yutsun da hangi dolma olursa olsun |