21
Kasım
2024
Perşembe
MERKEZ - MERSİN
Nufus
1.595.938
Yüz Ölçümü
15.853
İlçe Sayısı
14
Vali
Nufus
825.299
Yüz Ölçümü
0
Belediye Sayısı
89
Köy Sayısı
0
Kaymakam

Zephyrium, Zephyrion (Mersin)


Dağlık Kilikia ile Ovalık Kilikia sınırında bulunan antik kent Zephyrion bugünkü Mersin ilinin olduğu yerdir.

Mersin’de geniş çapta yapılan arkeoloji araştırmalarında il merkezinin 3 km. kuzeybatısındaki Yumuktepe’de Prehistorik Çağlara ait yerleşim ile karşılaşılmıştır. J.Garstang’ın 1937-1940 yılları arasında yapmış olduğu arkeolojik kazılarda, Erken Yeni Taş Çağı’na kadar inen, kesintisiz yerleşimlere ait tabakaları ortaya çıkarmıştır. Ardından 1947-1948 yıllarında kazı çalışmalarına tekrar devam edilmiş, 1993 yılından itibaren İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nden Prof.Dr.Veli Sevin başkanlığında Roma Üniversitesi’nden Isabella Caneva ve çeşitli dallardan oluşan bilim heyeti, kazı çalışmalarını sürdürmüşlerdir.

Yumuktepe Höyüğü katmanları arasında, Erken Yeni Taş Çağı kültürlerine ait konutlar, el yapımı siyah ve gri renkli, tırnak izi süslemeli çanak çömlekler ve çeşitli el aletleri bulunmuştur. Bu ilk yerleşim katmanlarının üstündeki yapıların inşaatında taşın kullanılması, yeni bir gelişmenin işareti idi. Burada bulunan bazı çömlekler, killi yaş halde iken çizilerek, içlerinin beyaz bir madde ile doldurulmasıyla incrustation denilen yöntemle süslenmiş, ayrıca monocrom denilen tek renkle boyanmış çanak çömlekler, volkan camı ve çakmak taşından yapılmış aletler ve silahlar da ele geçirilmiştir. Burada ele geçen çok sayıda ve çeşitte bulunan alet ve silahların hammaddesi olan volkan camı (Obsidien), Torosların kuzey gerisinde üçüncü zamanda oluşan Erciyes, Hasan ve Melendiz volkanik dağlarının çevresinde bulunmaktaydı. Böylesine erken dönemlerde kıyı yerleşimlerinin ihtiyaçları nedeniyle, dağ aşırı bölgelerarası alışveriş ilişkilerine girmeleri, Anadolu kültürünü zenginleştiren çok önemli bir gelişme olduğunu göstermiştir. 

Yumuktepe ve Gözlükule’de MÖ 4000-3000 arasında tarihlenen Bakır Taş Çağı’na ait arkeolojik buluntularda, bakır madeninin çok yoğun biçimde kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Yörede yapılan kazılarda Anadolu’da, hatta yalnız Anadolu’da değil tüm dünyada, ilk defa bakır izabesinin ve maden dökümcülüğünün Yumuktepe’de gerçekleştiği görülmüştür. Ayrıca tabanı yuvarlak taşlarla döşenmiş büyük tahıl depolarının varlığı, tarım ekonomisinde, tüketimden artırmaya geçildiğini göstermiştir.

Gözlükule’de MÖ 3000-2750 arasında tarihlenen Erken Tunç Çağı yerleşimine ait arkeolojik buluntularla karşılaşılmıştır. Burada yerli Akad tipi ve Suriye kökenli seramiklerin bulunması, Yumuktepe’de olduğu gibi, Gözlükule’nin de doğu ile daha yakın İlişkide olduğunu göstermektedir. Tunç Çağlarının sonlarına doğru, Anadolu’daki yerel beylik ve krallıklar üzerinde siyasi egemenlik sağlayan Hitit Devleti’nin ortaya çıkışı da aynı zamana rastlamaktadır.

Yumuktepe’de yapılan arkeolojik kazılarda, IX. katmanda Hitit Kralı I. Mursilis’in Kizzuwatna seferinden kalma Hitit silahları bulunmuştur. Bunlar Tarsus, Çukurova ve Toroslar’ın bir bölümünü içine alan dağlık bölgedeki yerel Kizzuvvatna Krallığı’nın, MÖ.XVII. yüzyılda Hitit işgaline uğradığını göstermektedir. 

Antik Çağdaki Zephyrion kenti bugünkü Mersin ilinin bulunduğu yerde idi. Antik Çağ coğrafyacısı Strabon, Zephyrion’dan Soloi ve Mallos arasındaki bir kent olarak söz etmiştir.

M.S. 260’da Zephyrion, Kral Shapur’un tahribine uğramıştır.Antik Çağ tarihçilerinden Hiorekles, burasını M.S.V.yüzyılda, Tarsus’a bağlı Kilikia’nın şehirleri arasında saymıştır. Zephyrium kentine ait bilgiler çok azdır. Eski Halkevi binası (Günümüzdeki Kültür Merkezi) civarında yapılan temel kazılarında ve Çavuşlu Mahallesi’nde elde edilen bazı buluntular, eski Vilayet Konağının (Günümüzde Sağlık Müdürlüğü) yapımı sırasında ortaya çıkan horasan duvarlar, mermerden yapılmış sütun ve sütun başlıkları, Mersin Müzesi’nde bulunan mermer Aslan başı ile devşirilmiş bazı mimari yapı elemanları, antik Zephyrium kentine ait arkeolojik kalıntıları oluşturmaktadır.

Bu bölgenin en eski yazılı tarihi, Luvi, Kizzuwatna, Hitit, Asur ve Babil krallıklarının tarihleri ile iç içedir. Yerel krallık Kizzuwatna M.Ö.XVII. yüzyılda Hititlerin daha sonraları da Urartular, Asurlular, Babiller, Lidyalılar, Persler, Seleukoslar ve Romalılar yörede egemenlik kurmuşlardır. Bu arada Aiollar ve İonlar bölgenin çeşitli noktalarında ticaret iskeleleri ile yerleşim birimleri kurmuşlardır. 

M.Ö. 333’ de Büyük İskender’in İssos’ ta Persleri yenilgiye uğratmasından sonra Kilikya, Makedonya İmparatorluğunun sınırları içerisine girmiştir. İskender’ in ölümünden sonra yöre, komutanlarından Seleukos Nicator’ un eline geçmiş ve Mersin yöresi Seleukoslar krallığının bir parçası olmuştur.

Seleukos kralı III. Antiochos döneminde Kilikya, sanat ve kentleşmede yüksek bir düzeye ulaşmıştır. MÖ 190 yılında Manisa yakınlarında Romalılara karşı yapılan savaşta yenilen Seleukosların toprakları Romalıların eline geçmiştir. Bu arada Mersin yöresi bölgedeki otorite boşluğundan yararlanan korsanların ve dağlık kesimlerde yaşayan İsaurialıların sürekli akınlarına uğramıştır. M.Ö. 67’ de Romalı komutan Pompeius buralara gelerek korsan faaliyetlerine son vermiş, İsaurialıların akınları ise, aralıklarla M.S. 491 yılında Bizanslılar tarafından kesin yenilgiye uğratılmalarına kadar sürmüştür. 

Romalılar döneminde, ünlü hatip Cicero, Prokonsül sıfatıyla Kilikya’ ya vali olarak atanmıştır. Julius Caesar Tarsus’ a gelmiş ve M.Ö. 58 yılında Kıbrıs’ı Kilikya bölgesine bağlamıştır. J. Caesar’ dan sonra, doğu bölgesinin yönetimini üstlenen Marcus Antonius, Tarsus’ ta Mısır Kraliçesi Kleopatra ile buluşmuştur. Kleopatra’nın gemisiyle Tarsus’a gelişi ve burada Antonius’ la yaşadığı beraberlik Antik Çağ tarihinin en çok ilgi çeken olaylarından biri olmuştur.

İmparator Hadrianus zamanında, 137 yılında yollar yeniden inşa edilmiş, yöredeki şehirler birbirine bağlanmış ve yeni mimari eserler yapılmıştır. Bundan sonra da bölgeye Cilicia, Isauria et Lycaonia ismi verilmiştir. Bu dönemde Kilikya ve Mersin’in ekonomisi çok daha canlanmış vergilerde önemli indirimler yapılmıştır. 

Hıristiyanlığın Kilikya’ da hızlı bir şekilde yayılmasından sonra yöreye hakim olan Bizanslılar döneminde Kilikya ve Mersin çevresinde manastırlar ve kiliseler yapılmıştır. Ayrıca burada yaşamış azizler için dini şehitlikler yapılmıştır.

Havarilerden Aziz Pavlus’un Tarsuslu oluşu bölgenin önemini daha da arttırmıştır. Ancak ticaretin İstanbul’a kaymasından ötürü, sermayenin büyük bir bölümü ve tüccarlar oraya doğru yönelmişler, limanlar ve bu yöreler yavaş yavaş eski canlılıklarını kaybetmiştir.

Yayın Tarihi : 13 Kasım 2004 Cumartesi 21:41:15
Güncelleme :17 Eylül 2008 Çarşamba 13:51:57

Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?